Sağlık söz konusu olduğunda, bütünsel bir yaklaşım sergilemek gerekir ve pek çoğumuz beslenme düzenimizi ve yaşam tarzımızı kronik hastalıklar için doktoru görmemizi gerektirmeyecek kadar değiştirmiş durumdayız. Kan basıncını, diyabeti, obeziteyi ve adrenal yorgunluğu engellemek için büyük çaba gösteriyoruz ancak hala iyileştirme yapılabilecek pek çok nokta mevcut ve bunlardan birisi de ağız sağlığı.

Dişlerimizde çürük meydana geldiğinde hemen dolgu için dişçiye koşarız ve çürük bir defa başladıktan sonra artık elimizden bir şey gelmeyeceğini düşünürüz ancak bu tam olarak doğru sayılmaz.

Küçük ve yüzeysel çürüklerde dolgu, işleri daha kötü hale getirebilir. Zira dolgu esnasında dişçi dişlerimizi oyar ve içine sentetik bir bileşen doldurur. Bunun sonucunda diş, çürüğün verdiğinden daha fazla hasar görür.

Bu yüzden erken dönem çürüklerde hemen dişi tekrar mineraller ile beslemek için gerekli besin değişikliklerini yapmak gerekir.

Zira beslenme pek çok diş probleminin çıkış noktasıdır ve bu nedenle problemin geriye döndürülmesinde de kullanılabilir.

Tekrar minerallendirme olarak adlandırılan bu süreç, vücudun dişleri ve vücudu sağlıklı tutmak için gerçekleştirdiği bir işlemdir ve bu iş için doğru beslenmek gerekir. Bazen dişlerimiz de fazladan gıdalara ihtiyaç duyarlar ve böylece sağlıklı hale geri dönebilirler.

Kalsiyum

Bu listede kalsiyumu gördüğünüze pek şaşırmamışsınızdır. Kalsiyum genelde sağlıklı kemikler ile ilişkilendirilir çünkü hem kemiklerin hem de dişlerin yapıtaşıdır ve dişler ona kesinlikle ihtiyaç duyarlar.

Lakin vücudunuz kalsiyumu verimli şekilde emmiyorsa, ayrıca kalsiyumun beraberinde bazı önemli gıdaları almıyorsanız, kalsiyum vücutta yanlış yerlerde depolanabilir. Bunun için bilhassa D3 ve K2 vitaminleri gereklidirler ve bunlar olmadan kalsiyum kemik yapılarda depolanamazlar.

Günde en az 1000 miligram kalsiyumu, aşağıdaki diğer destekler ile birlikte almalısınız.

D3 Vitamini

D vitamini genel sağlık için en önemli vitamindir ve aslında bir vitaminden çok hormon gibi işlev gösterir. Bu nedenle vücuttaki her dokuda D vitamini reseptörleri bulunmaktadır.

Dişlerin yeniden mineralize edilmeleri için yağda çözünebilen bu vitamin gereklidir çünkü kalsiyum emilimini arttırır ve vücuttaki mineralleri dengeler. Diş ve kemiklerin tamirinde bu süreç önem kazanır ve D vitamini ile hayat boyunca dişlerin yapılarının korunması mümkün olur.

Genel toplumun yarısında D vitamini eksikliği bulunur ve bunun sebepleri şu şekildedir:

• İçeride olduğumuz için güneşe maruz kalmıyor ve güneş kremleri kullanıyoruz
• Çok fazla phytic asit tüketiyoruz ve bu da D vitamini metabolizmasını bozmaktadır. Phytic asit aşağıdaki gıdalarda bol bulunmaktadır:
• Badem
• Baklagiller
• Fındık
• Mercimek
• Tahıl
• Soya fasulyesi
• Susam

D3 vitamini D2’ye nazaran daha tercih edilebilirdir çünkü vücut tarafından daha kolay kullanılır. Her gün 1000 IU ve daha fazlasının alımı önerilmektedir.

K2 Vitamini

D3 vitaminin K2 vitamini ile kombine edilmesi gerekir çünkü her ikisi de ortaklaşa kalsiyumun emiliminde ve dağıtımında çalışırlar. D3 vitamini kalsiyumun daha iyi emilimini sağlarken, K2 vitamini ise kalsiyumu vücutta dağıtmaya yardımcı olur.

Ayrıca K2 vitamini osteocalcin’i aktive etmek için gereklidir ve bu protein dişlerin gelişimi ve tamiri için gereklidir.

Her gün 90 mikrogram K2 vitamini alımı önerilmektedir.

Magnezyum

Magnezyum da dişlerin yapısal gelişimi için gereklidir çünkü kalsiyum emilimine katkıda bulunur.

Vücutta D vitamini ve fosfor ile birlikte çok fazla kalsiyum bulunması, magnezyum düzeylerini düşürür ve bu da dişin mineralize edilmesine engel olur. Dolayısıyla her besini dengeli şekilde almak gerekir.

D vitamini gibi magnezyum da toplumun yarısında eksik miktarda bulunmaktadır ve onu beslenmenize almanız gerekir. Yukarıdaki diğer destekler ile birlikte magnezyumu da günde 300-400 miligram civarında edinmeniz lazımdır.

Kolajen

Hayatımız boyunca dişlerimiz aşınırlar ve bunun sonucunda sürekli yeniden inşa edilirler. Dişlerimiz farklı parçalardan oluşurlar ve bu parçalarda organik ve inorganik bileşenler birlikte bulunurlar.

Kolajen dişin organik parçalarından bir tanesidir ve onu en çok hayvansal ürünlerden, bilhassa bağ dokulardan ve organ etlerinden alabiliriz. Dolayısıyla kolajeni almak için ya hayvansal ürünlerin bu kısımlarını tüketmek ya da besin desteklerini tüketmek gerekir.

Oral Probiyotikler

Probiyotik bakteri denilince aklımıza genelde bağırsaklar gelir ancak aslında ağzımızda da bir bakteri florası bulunur ve bunun büyük kısmını salya oluşturur. Çalışmalar salyasında kalsiyum fosfat gibi inorganik bileşenleri bol bulunduranların daha asidik bir pH düzeyine sahip olduklarını ve bunun da diş eti hastalıkları riskini arttırdığını gösteriyorlar.

Probiyotikler ağızda ve salyadaki organik bileşenlerin oranını arttırır ve inorganik bileşenlerin etkilerini azaltırlar. Hatta nefes kokusunu iyileştirebilir, inflamasyonları azaltabilir ve ağız kanserine bile karşı gelebilirler. Onlar sayesinde ağızdaki zararlı bakterilerle mücadele de daha başarılı hale gelir.