Doğumum ve hamileliğim ile ilgili çok fazla soru sorduğunuz için, nasıl bir hamilelik geçirdiğimle ilgili bir içerik paylaştım. Daha sonra, anladım ki ben bu işin doğum kısmını da anlatmalıyım. Bu nedenle, doğumum ve lohusalığım ile ilgili bir yazı, sıcak sıcak karşınızda!

Normal Doğum Yaptım

Benimki planlı bir gebelikte, 37 yaşında doğum yaptım. Aslında doğurmak için geç bir zaman olsa da, bizim kuşağımız için artık geç bile değil. İnsanlar, 44 yaşında bile doğurmaya başladı artık. 37 yaşında doğurdum, kızım 39. haftada geldi. Sağlıklı ve güzel, rahat bir gebelik geçirdim. Hamileliğin içerisinde de, kilo kontrolüne dikkat ettim; düzenli ve sağlıklı beslendim, egzersizlerimi düzenli yaptım. Hamileliğimi geçirdikten sonra, 10 Şubat akşamı suyum geldi ve hemen hastaneye gittik. Doğumumu planlarkenki yaklaşımım; bir ebe ile birlikte ve doktorumun gözetiminde ama çok az müdahale ile bir normal doğum yapmaktı.

Çünkü, gerçekten anneye ve çocuğa saygılı, en klasik ve standart doğum metodunun bu olduğunu görüyorum.

Hastaneye yattıktan sonra; karnınıza bağladıkları şey ile bebeğin kalp atışlarını ve doğum stresi olup olmadığını ölçen bazı testler var, bunları yapıyorlar. Doğumum 24 saat sürdü. Doğumun fazlarını da size biraz anlatmam gerekiyor. Doğum ilginç bir şey…

Filmlerde bize servis edilen, annenin bağırdığı bir görüntü var, o en son fazı, bütün doğumunuz öyle geçmiyor. Bazı kadınların, anatomik yapısı gereği çok kolay doğum yapabildiğini görüyoruz, iki saat kadar; bazı kadınlarda da rahmin, uterusun açılması daha fazla zaman aldığı için, daha uzun sürebiliyor. Bu nedenle, doğumda herhangi bir zamanlama standardizasyonu yok.

Kendinizi Pozitif Konumlayın

Bir anne adayı iseniz ve yazıyı okuyorsanız; doğumun bir performans ile ya da sizinle bir ilgisi yok. Sizle alakalı olan tek kısmı; sizin rahat, pozitif, çevrenizden olumlu desteği aldığınız, kendinizi akışa bıraktığınız, hiç bir şeye kaygılanmadığınız, bebeğinizi kucağınıza alacağınız o muhteşem anı iple çektiğiniz, eşinizden de destek aldığınız bir süreç olmasıdır. Burada yapabileceğiniz tek şey; zihinsel olarak, kendinizi pozitif ile konumlamak.

Bu nedenle, bir şey yapmaya çalışmamak lazım, ben bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Biliyorsunuz, her şeyi iyi yapmaya çalışan biriyim. Hamileliğim boyunca da pek çok eğitime gittim; doğal doğum eğitimine gittim, nefes eğitimine gittim, self hipnoz, yani kendi kendini hipnoz eğitimine gittim. Bunların hepsi, doğumumu kolaylaştırabilecek, aslında elimdeki bileziklerdi diyelim.

Doğum Öncesi Hastanede

Suyum geldi, hastaneye gittim ve ilk evre dediğimiz şey gerçekleşti. Bebeğin kalp atışlarına bakıyorlar, arada doktorunuz gelip rahminiz ne kadar açılmış diye bakıyor. Bunlar, bazı durumlarda çok hızlı gelişmiyor. Kızım 11 Şubat 22:20’de doğdu, asıl doğumum 11 Şubat 19:00’da başladı. Yani, aktif doğum, üç saat içerisinde oldu. Ondan önceki kalan kısım, rahmin açılma kısmıydı; ki ben o sırada, otel odası gibi dekore ettiğim odamdaydım. Müzik var, mumlar var, arkadaşlarım odaya ziyarete gidip geliyor, oyunlar oynuyorum, arada doğumu kolaylaştırmak için pilates topumla zıplıyorum. Ancak, saat 19:00’dan sonra, işler biraz değişmeye başladı ve doğumun aktif dönemine girdik.

Doğum, Üç Bölümden Oluşuyor

Eğer, bu konuyla ilgili daha fazla bilgi almak istiyorsanız, sevgili doktorum Hakan Çoker’in www.dogaldogumakademisi.com sitesindeki bilgilere bakabilirsiniz. Doğumun aşamaları var; ilk iki aşama çok önemli değil. Sonra, aktif faz dediğimiz, artık rahim kasılmalarının ya da sancı dediğimiz, dalga dediğimiz şeylerin hızlandığı bir döneme giriliyor. Bu hikaye de şöyle oluyor; rahim, ilginç, elastik bir organ. Rahim, bebeğin doğum kanalına girmesi ile birlikte, yavaş yavaş açılmaya başlıyor. Bu açılmalar ile birlikte, hissettiğiniz sancı, ya da ben dalga diyorum ki doğumcular arasında dalga olarak da geçiyor, bu dalgalar sıklaşıyor. Önce, 40 dakikada bir ya da bir saatte bir gelirken, daha sonra bunlar 30 dakika, 20 dakika, 10 dakika, 5 dakika, 3 dakikaya kadar inmeye başlıyor; ki bu, işte doğumun aktif fazında olduğunuzu gösteriyor.

Ben doğumun aktif fazında, gittiğim eğitimlerden çok faydalandım, özellikle de Lamaze eğitiminden. Aralıklı nefesler vardır, Amerikan filmlerinde de görürsünüz. İşte, aslında o metot, gerçekten o kasılmaların en çok sıklaştığı yerlerde sizin rahminizi daha fazla rahatlatarak bebeğinizin çıkmasını, sizin orada hissettiğiniz acıyı rahatlatarak, zihinsel boyutta gevşemenizi sağlayan bir sistemdir.

Doğumda Neler Yapılabilir?

Bu benim uzmanlık alanım değil, konuyla ilgili olarak sevgili ebelerden bu konuyla ilgili bilgi almamız lazım. “Sen neler yaptın?” derseniz; bol bol ılık duşlar aldım, aromaterapiyi çok fazla kullandım, hamileliğimde de çok kullanmıştım. Aromaterapide, rahmi açacak yağlar vardır. Bunlardan bir tanesi, misk adaçayı diye geçen ama İngilizcesi “clary sage” olan, acı elma olarak Türkçeye çevrilmiş bir aromaterapi öz yağıdır. Diğeri gül, yani rose dediğimiz Türk gülü öz yağı ve diğeri de yasemin.

Bu üç yağ, rahim kaslarınızı gevşeten, uterusun açılmasını hızlandıran yağlardır. Aynı zamanda, bunlardan masaj yağı yaparak, eğer doğumunuzda bir doğum koçu ya da ebeniz olacaksa, özellikle alt belinizdeki o ağrıyı gidertip, o bölgeyi rahatlatacak masajlar yapabilirsiniz. Ben, pilates topunun üzerinde hafif hafif zıplarken; eşim ve o zaman benimle çalışan doğum koçum, alt belime hazırladığım bu yağlar ile gevşetici masajlar yapmıştı.

Kendi Kendine Hipnoz Yöntemi

Duşun içerisine de pilates topu koymuştum ve duşta, hafif hafif zıplayarak, sancıları hafifletmeye çalışmıştım. Doğumun aktif dönemine geldiğimde de, kendi kendine hipnozu çok kullandım. Kendi kendine hipnoz ile ilgili, internet üzerinde çok fazla şey bulabilirsiniz. “Doğumda kendi kendine hipnoz” yazarak buldum. Orada da, kendinizi güvende hissettiğiniz, zihinsel bir güvenlik alanı yaratmanız gerekiyor. O zihinsel güvenlik alanında, kendinizle kalıyorsunuz. Dışarıda, yaşadığınız zorluklar ne olursa olsun, kendinizi oraya şartlıyorsunuz. Benim de, kızımın doğumunu görselleştirdiğim çok güzel bir vizyonum vardı. Bu vizyonumda; bir tepenin üzerindeyim ve bir kiraz ağacındayım ve bu ağacın çiçekleri var. Her rüzgarla, ağacın çiçekleri dökülüyor ve o güzel kokusu bana geliyor. Ve ben, ellerimi toprağa koyuyorum, sırtımı kiraz ağacına yaslamışım ve kızımın güvenle bana geldiğini hissediyorum. Her rüzgar aslında bir dalgaydı, hissettiğim bir sancıydı; ama bunu bu şekilde hissederek, gerçekten doğumun aktif fazını, zihinsel boyutta biraz daha rahatlatmaya çalıştım.

Bebek Geldikten Sonra

Bebeğimin göbek kordonunun hemen kesilmesini istemedim. Odada çok fazla ses olmasını istemedim; çünkü, bence dünyaya gelen her bebeğin, Allah’tan gelen bir mucize olduğunu düşünüyorum ve Allah’ın bir hediyesi olduğunu düşünüyorum. Dünyaya bir melek varlığının indiğini düşünüyorum. Bu nedenle o inişin, konuşmayla, hemşireler arasındaki günlük şeylerle bozulmayacak, çok kutsal bir an olduğunu düşündüğüm için, bebeğin doğum anında da herkesten sessizlik rica ettim; ama tabi bu ilginç oldu. Özel bir hastanede, özel bir odada doğurdum. Normalde, çok normal olarak, bütün sağlık profesyonelleri o sırada bebeğin sağlığı ile ilgileniyorlar, ancak bunu yaparken çok fazla konuşuyorlar. Ben, 24 saat içerisinde yaptığım doğumda, sadece orada sesimi yükselterek, “Susun be!” diyerek bağırdığımı hatırlıyorum. “Bir bebek doğdu, saygınız olsun biraz” falan demiştim, hatırlıyorum. Herkes çok sessiz oldu, çok muhteşem bir andı.

Şimdiki bebekler, gözleri açık geliyorlar dünyaya, bakıyorlarmış gibi hissediyorsunuz. Benim bebeğimi de göğsüme verdiklerinde, kafasını kaldırarak gözlerime baktı ve ben de hiç unutmuyorum; “Hoşgeldin minik bebeğim, annecik seni çok seviyor, dünyamıza hoş geldin dedim”. Benim için gerçekten çok güzel bir andı ve Can Yael parmağımı sıktı. O zaman anladım ki, anne olmak çok acayip bir şey. Bir anlık o yenidoğan bebeğin kutsallığı içerisinde hissettiğimiz sessizlikte de gerçekten muhteşem bir enerjinin odaya dolduğunu hissettim, bu da çok güzel bir deneyim. Umarım, hepiniz sağlıklı bir şekilde bebeklerinizi kucağınıza alırsınız.

Lohusalık Dönemi

Daha sonraki dönem, lohusalık. Çok kolay geçmedi açıkçası. Doğumdan dolayı bazı kesikler oldu. Biliyorsunuz, normalde, rahmin açılmaması durumunda, jinekologunuz, bazen rahim duvarını açabilmek için kesikler yapabiliyor. Bu kesiklerle ilgili biraz zorluk çektim. Bebeğim, 3.4 kg doğdu, sağlıklı bir bebek olarak doğdu; fakat, yeni doğan bütün bebeklerde olduğu gibi, sürekli uyuyordu, meme verirken de uyuyordu. Meme alması için onu sürekli uyandırmamız gerekiyordu.

Türkiye gibi ülkelerde, özellikle yeni doğmuş annelerin üzerinde çok fazla baskı var. Ben, doğumumdan 3 ay öncesinde, bir dadıyla anlaşmıştım, Çocuk Gelişimi mezunu biriyle. Uykusunu düzene sokacağımı, beslenme ve emzirme konusunda güvenebileceğim bir kaynak olduğunu düşünmüştüm. Dadı, bebeğin doğumundan on gün önce eve gelmişti. Bu arada, gerçekten emzirmek de çok değişik bir şey. Hastanelerde, devlet hastanesi dahil, size doğumdan sonra mutlaka emzirme hemşiresi desteğe geliyor. Eğer gelmiyorsa bile, siz bunu talep edebiliyorsunuz. Size doğru emzirme pozisyonlarını öğretiyorlar, yanlış emzirme pozisyonları da olabiliyor. Bebeğinizi nasıl tutmanız gerekiyor, bebeğinizin ağzının hangi pozisyonda olması gererekiyor, gerekenleri anlatıyorlar. Bunu da ayrıca, daha detaylı olarak ayrı bir konuda size bunu anlatıyor olacağım.

Yenidoğan bir bebek, mutlaka 1.5-2 saatte bir beslenmek zorunda. Onun dışında kalan vakitlerde de sürekli uyuyor zaten. Bütün bu süreçleri geçiriyorsunuz. Gece ve gündüz kavramı olmayan bir bebekle evinize gidiyorsunuz. Kızımla da böyle oldu. Bebekler doğduktan sonra, hastanede biraz kilo vermeleri normal; ancak, benim kızım biraz fazla kilo verdi. 3.4 kg olarak doğdu, üç gün sonra hastaneden çıktığımda 2.8 kg’a inmişti, çok hızlı kilo vermişti. Bu kilo vermesini ben çok sevmedim. Emzirmenin yeterli olduğunu söyleyen bir doktorum vardı, çok da doğal tarafı destekleyen bir kadındı. Ancak burada, annelerin sezgilerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Doktorum, her türlü organik şeyi destekleyen, belli ilaçlara karşı olan, bana göre çok organik kafada bir doktordu; ancak, bebek doğduktan sonra, çocuk doktoru olarak benimle aynı yerden bakmadığını gördüm ve hemen doktorumu değiştirdim. Size de bunu tavsiye ederim. Eğer uymuyorsa, hissetmiyorsak, doktoru değiştirmekte hiç bir sıkıntı yok.

İnternetten çok fazla araştırarak, olabilecek en sağlıklı bebek mamasını buldum ve bunu kızıma vermeye karar verdim; çünkü kilo alamamasının, sağlığını tehdit ettiğini düşündüm. Ben burada, sorumluluğu alarak, kızıma tekrar kilo kazandırdım. Ve gerçekten de iyi oldu. Daha sonra çok deneyimli bir çocuk doktoruna gittiğimizde, doktorum çok iyi yaptığımı; çünkü, çocukların ilk yedi gün içerisindeki gelişimlerinin eksikliğinin, daha birçok farklı probleme yol açtığını söyledi. Bu nedenle, buna da çok sevindim.

Lohusalık ile ilgili başka herhangi bir sıkıntı yaşamadım, ancak bebeğin uyku düzeni, gerçekten çok zorlayıcı oldu. Yenidoğan bebekler sürekli uyuyorlar, ama üçüncü aydan sonra uyku düzenleri sürekli değişiyor. Bunu da bilin. Bebekle ilgili çok fazla kitap okudum, ama en çok faydalandığım “Bebeğinizi Beklerken Sizi Ne Bekler?” oldu, standart bir kitaptır. Gerçekten o kitabı da mutlaka okumanızı öneriyorum. Özellikle bebek bakımı ile ilgili çok faydalı bilgiler aldım.

Uyku düzeni beni mahvetti açıkçası. Can Yael 4.5 yaşına gelene kadar, aslında düzenli bir uykumuz olmadı. Onun dışında, rahat bir emzirme dönemi ve lohusalık geçirdiğimi söyleyebilirim. Benim anlatacaklarım bu kadar, doğum hikayem bu kadar. Umarım sizin için ilham verici, pozitif bir doğum hikayesi olmuştur. Sorularınız varsa, her şeyi bilen bir anne olarak; uzman doktorlar, hemşireler, hastaneler, bebek bakımı ya da emzirme ile ilgili sorularınızı cevaplamaktan memnuniyet duyarım. Öğrenmek istediğiniz yeni şeyler varsa, yine bu yazının altındaki yorum kısmına, konu önerilerinizi bırakırsanız, memnuniyet duyarım.

Bugünlük benden bu kadar, hoşçakalın.