Son günlerde, sevgili arkadaşım İlker Çağlayan ile birlikte, beslenmenin sağlığımız üzerindeki önemi hakkında konuşuyoruz. Kendisini stüdyoda yakalamışken, benim için çok önemli birkaç konuyu konuşmak istedim. Fermente gıdalardan bahsetmeye karar verdik; çünkü, kendisi sık sık bağırsak sağlığından bahseden biri. Bu kez de, probiyotiklerin öneminden bahsettik. “Bizim bağışıklık sistemimizi nasıl etkiliyor?”, “Beslenmemizde ne kadar etkili olabiliyor?”, “Ne kadar yer almalı?” sorularının cevaplarını sizler için aldım. Bu yazıda, sizlerle bir de probiyotik, lezzetli, sağlıklı ve bir o kadar da kolay bir tarif paylaşacağım. O zaman, beslenmenin önemi ve sürpriz bir tarif için karşınızdayım!

Konuya gelince, probiyotikleri ve prebiyotikleri, sanırım son 10 yılda hepimiz duymaya başladık. Bundan önce çok fazla bilmiyorduk; ancak, beslenmemizde, özellikle de Türk kültüründe probiyotik, bilmeden de olsa olan bir şey. Daha fazlası mı? Ben sordum, sevgili İlker Çağlayan yanıtladı. İşte detaylar…

Probiyotikler Nedir? Beslenmemizdeki Önemi Nedir?

Öncelikle, bağırsak mikrobiyotası ne demek, ondan bahsedelim. Bağırsaklarımızda; bakteriler, mantarlar, virüsler, mikroplar, parazitler ve mikroorganizmalar bulunur. Bunların hepsinin bütünü, bağırsak mikrobiyotasıdır ve bu mikrobiyotanın bir denge içinde olması gerekir. Bunlar dengede olduğu zaman, işte her şey yolunda demektir.

Aslında, yaşadığımız çevreye bir laboratuvar ortamında büyüteç ile bakacak olursanız; bir mantarlar, sporlar, amipler, virüsler ve bakteriler dünyasında yaşıyoruz. Ayrıca, yalnızca bağırsaklarımızda değil; genital bölgelerimizde, yumuşak doku olan bütün bölgelerde, çevremizde, ağaçlarda, şuanda önümüzde duran masanın üzerinde bile, pek çok farklı bakteriye, canlıya ve organizmaya rastlıyoruz. Vücudumuzda, hücrelerimizden 7 kat daha fazla bakteri ve mikroorganizma bulunur ve bunların ağırlığı da çok fazla. Bunlar, sağlığımızda; hatta olaylar karşısında nasıl tepki verdiğimize kadar bizi etkileyen, çok önemli şeylerdir.

Bağırsak Mikrobiyotası Çok Önemlidir

Bağırsaklar için ikinci beynimiz denir. Ben, daha önce İyilik Sende diye bir kitap yazmıştım. Orada da bahsettiğim gibi, bana göre bağırsaklar, aslında ikinci değil, birinci beynimizdir. Dolayısıyla, bakteri mikrobiyotanın dengesi çok önemlidir. Bu konularla ilgili, çok ilginç klinik araştırmalar da var. Örneğin, yeni yapılan bir çalışmada; otizmli çocukların bağırsak mikrobiyotasında, bir bakterinin eksik olduğunu görmüşler ve bu bakteriyi desteklerle tamamladıklarında, otizm belirtilerinde yaklaşık %30-40’lık bir azalma görülmüş.

Kilo verme ile ilgili bağlantısı üzerine de pek çok çalışma var. Ne yaparsa yapsın kilo veremeyen insanların, genellikle bir bakterisinin eksik olduğu ve bu bakterinin yenilenmesi ile, insanların çok daha kolay bir şekilde kilo verebildiği bulunmuştur. İsrail’li bir bilim adamının yaptığı bir araştırma daha var. Bu araştırma kapsamında, iki kişi inceleniyor. Bu kişiler ikiz ve her ikisine de farklı yiyecekler veriliyor. Örneğin dondurma veriliyor ve dondurma yedikten sonra kan şekerinin ne kadar yükseldiği inceleniyor. İkizlerden diğerine de aynı şekilde dondurma veriliyor ve diğerine verildiğinde de aynı şekilde kan şekeri yükseliyor.

Ancak, bu kişilerin bağırsak mikrobiyotasını değiştirecek şekilde bir beslenme yapıldığında; dondurma hala birinin kan şekerini yükseltirken, diğerinin kan şekerini yükseltmediği gözlemleniyor. Yani, aynı yemeği yesek bile, bağırsak mikrobiyotamız farklıysa; vücudun o yemeği değerlendirme şekli de değişiyor.

Yararlı Bakterileri Azaltan Etkenler

Hayatımızda, bağısaklardaki yararlı bakterileri, yani probiyotikleri, azaltan bazı etkenler vardır. Bunlardan biri, hatta en önemlisi stres ve diğeri, ne yazık ki hemen hepimizin çocukluğunda leblebi gibi kullandığı antibiyotiklerdir. Bunların dışında; şeker, aşırı alkol ve sigara tüketimi, katkı maddeli ürünler, şarküteri ürünleri, paketli gıdaların içerisinde bulunan katkı maddelerinin her biri, bağırsaklardaki bu iyi bakterilerin dengesini bozmaktadır. Bu etkenlere; unlu ve nişastalı gıdaları da eklemek gerekiyor.

Özellikle, beyaz un, gluten, aşırı süt ürünü tüketimi bu bakterileri azaltıyor. Biz; depresyon, yorgunluk, uykusuzluk gibi birçok semptomu, bu bakterilerin azalması nedeniyle yaşıyoruz.

• Yemekten sonra şişkinlik hissediyor musunuz?
• Sabahları yorgun kalkıyor musunuz?
• Ağzınızda paslı bir tat var mı?
• Hafif bulantı hissiniz var mı?
• Dışkınız kötü kokulu mu?

Bunların her biri; bağırsaklarımızdaki kötü bakterilerin arttığını ve iyi bakterilerin azaldığını gösteren şeylerdir. Metabolizmanın yavaşlaması, uyku kalitesinin bozulması, kişinin depresif hissetmesi sonraki aşamalardır. Yukarıda da söyledim; probiyotikler son 10 yıldır duyuyor olsak da, özellikle Türk mutfağında, çok bildiğimiz şeyler var, fermente gıdalar var. Fermantasyon; eğer içerisine bir katkı maddesi katılmıyorsa, probiyotikleri ve prebiyotikleri zenginleştiren bir şeydir.

Bizim kültürümüzde kefir, ayran, yoğurt ve turşu gibi fermente gıdalar var. Bu yazıda da, sizlere güzel bir turşu tarifi vereceğim.

Bu tarifin ismi “Sauerkraut”. Bu, aslında Almanların yaptığı bir turşu. Bu, yalnızca tuz ile ovularak yapılan bir turşu. İçerisine, herhangi bir şekilde limon ya da sirke girmiyor.

Suyu sıkıldıktan sonra, yaklaşık 4-5 gün boyunca kavanozda bekletiliyor. Dolayısıyla, kavanozda beklediği için, tuz ile birlikte içerisinde sağlıklı bakteriler üremeye başlıyor. Turşunun içerisine sirke koyduğunuz takdirde, bakteriler üreyemiyor; çünkü, steril bir ortam sağlanıyor. Karadeniz’de de yalnızca tuz ile yapılan turşular var, onları da aynı şekilde fermente ve probiyotik olarak değerlendirebiliriz.

Sauerkraut Tarifi

Malzemeler

• 1 kg beyaz lahana (çok ince doğranmış),
• 20 gr deniz tuzu,
• isteğe bağlı tane kimyon

Nasıl Yapılır?

• Çok ince doğranmış beyaz lahanayı büyük bir kaba alın. Ardından deniz tuzunu ilave edip, suyu çıkana kadar güzelce yoğurun.
• Yaklaşık 15 dakika yoğurduktan ve lahanaların suyu bolca çıktıktan sonra, elinizle suyunu süzerek lahanaları bir kavanoza alın.
• Üzerine mermer, taş, porselen, cam gibi, mutfakta kullanılabilecek hijyenik bir malzemeden yapılmış bir ağırlık koyun.
• Kapağını çok sıkı kapatmadan, hafif aralık bırakacak şekilde ya da lastikle bağladığınız bir tülbent ile kapatarak; oda sıcaklığında 4-5 gün bekletmeniz yeterlidir.
• Eğer herhangi bir küflenme görürseniz, lütfen kullanmayın.

Nasıl Tüketilmeli?

Eğer tansiyon probleminiz varsa, bunu sınırsızca tüketemezsiniz. Çünkü, aynı turşuda olduğu gibi bu da oldukça tuzlu bir yiyecektir. Bunu, her öğünde 20-30 gr, yani küçük bir kasede olacak şekilde tüketebilirsiniz. Bu, Alman mutfağında sıkça yer alan bir şey.

Aslında, Almanlara baktığımız zaman; çok yoğun bir şekilde bira tükettiklerini görüyoruz. Beslenmelerinde aşırı bir domuz tüketimi de var. Çok yoğun bir şekilde sosis ve patates kızartması da tüketiyorlar. Nişastalı şeyleri çok sık tüketiyorlar ve genellikle kilolular. Yine de, az da olsa bu tarz sağlıklı şeyleri tüketiyorlar.

Özellikle, orta Avrupa’da, ben bu fermente gıdaları sıkça görüyorum. Bir keresinde Makedonya’ya gitmiştim; orada da, buna benzer turşular vardı. Uzak Doğu’da da çok var. Örneğin, Kore mutfağında, yine buna benzer bir “kimchi” var. Kimchi, bunun biraz daha baharatlısı gibi. Onların uzun lahanaları var, onu ortadan kesiyorlar ve o şekilde hazırlıyorlar. Bizim yaptığımız gibi ince ince doğramıyorlar, bütün halinde tuzluyor ve kırmızı biberli, baharatlı bir sos ile sosluyorlar. O da oldukça ilginç bir lezzet, ama onu yapması biraz daha zor.

Çin mutfağında Kombucha adı verilen fermente bir çay var. Aslında, bizim kefirin çay versiyonu gibi düşünebiliriz. Fermente gıdalar, özellikle Uzak Doğu’da çok kullanılıyor. Onların, uzun yaşama ve genç kalma sırları, herhalde bu olsa gerek.
Probiyotik Takviyeler Alınmalı Mı?

Her zaman evde turşu yapamayabiliyoruz ya da bazen canımız kefir içmek istemeyebiliyor. Peki, bu gibi durumlarda, eczanelerde satılan probiyotik takviyeleri alınmalı mı? Probiyotik takviyeler, oldukça ilginç bir konu. Ben de, bağırsak mikrobiyota yenilemesi yaparken, birkaç farklı probiyotik takviyesi kullandım. Bir takviye kullandım ve üç gün sonra, inanılmaz sinirli bir adam haline geldim. Bir takviye kullandım, kendimi biraz güvensiz bir halde hissetim. Yani, insanın duygu durumlarında enteresan değişiklikler yapabiliyorlar, çünkü gerçekten çok güçlü ürünler. Bazıları da hiçbir işe yaramayabiliyor.

Bunlarla ilgili, çok ilginç ve çok yeni araştırmalar var. Örneğin, 20 kişiye aynı probiyotiği veriyorlar ve bu kişilerin her birinde farklı etkiler gösteriyor. Çünkü, bakteri canlı bir şey ve biz de canlı bir şeyiz. Dolayısıyla, herkesin bağırsak mikrobiyotası, farklı tepki vermektedir. Burada, deneme yanılma yöntemi tehlikeli olabiliyor. Bu nedenle, probiyotik takviyesi almadan önce, mutlaka bir hekime danışmak gerekiyor. Uzun vadede bakacak olursak; laboratuvar ortamında üretilmiş bakterilerin, aynı şey olmadığını söyleyebilirim. Bu nedenle, mümkün olduğunca kendi mutfağınızda sürekli olarak sauerkraut, kefir ve hatta kombicha çayı gibi fermente gıdaları hazırlamaya özen gösterin. Bunları, her öğünde tüketmek çok önemlidir.

Probiyotikler konusu bitmez. Ayrıca, probiyotiklerin dışında, bizim için çok önemli bir şey daha var; prebiyotikler. Sevgili İlker Çağlayan ile birlikte, hem probiyotikler hem de prebiyotiklerden bahsedeceğimiz bir içerik daha hazırlayacağız. Umarım yazıyı beğendiniz. Kolay yapacağınızı ve tarifi beğendiğinizi düşünüyorum. Eğer başka önerileriniz varsa, yazının altındaki yorum kısmında bizimle paylaşabilirsiniz. Hoşçakalın.