Kanserin belirsizliği herkes için rahatsız edici olabilir ve bu nedenle çok sayıda insan aktif olarak onun oluşmasını engelleyecek olan yöntemler arıyor. Tahminlere göre 8 kadından 1 tanesi yaşamı boyunca agresif meme kanseri geliştiriyor ve bu da onu önlemenin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Tahminlere göre sadece ABD’de bu sene 266.100’den fazla yeni meme kanseri vakası teşhisi konulacak. Onu durdurmak için kesin bir yöntem olmasa da, riskleri azaltmak için yapılabilecek olan şeyler var. Kadınlarda meme kanseri gelişiminin neden olduğu veya olmadığı tam olarak bilinmiyor ancak diğer pek çok sağlık probleminde olduğu gibi asla tam olarak bu nokta bulunamayabilir. DNA hasarının sorumlu olduğu biliniyor çünkü sağlıklı DNA hasar gördüğü zaman hücreler mutasyon geçirebiliyorlar.

Genetiğe bağlı değiştirilemez risk faktörleri mevcut ve bilinen genlerden 2 tanesi yumurtalık ve meme kanserine karşı koruyuculuğa yardımcı oluyorlar. Ancak bu genlerin kendileri zararlı mutasyonlardan geçtikleri zaman DNA hasarı olması gerektiği gibi tamir edilmiyor ve bu mutasyonlar sonraki nesillere aktarılarak riski arttırabilirler. Düzenlenebilir risk faktörleri arasında ise yaşam tarzı faktörleri ve çevre bulunuyor. Beslenme, alkol, kimyasallara maruz kalma ve fiziksel aktivite gibi bu değişkenleri ele almak önleme konusunda büyük yol kat edilmesini sağlayabilir.

Sarımsak, antioksidan etkiler yaratan pek çok bileşene sahip olması nedeniyle karmaşık metabolik profillere sahip olan çeşitli hastalıklarla savaşta kullanılan mucize bir bitki olsa da, temel bileşenlerinden olan ajoenenin kanser üretimini geciktirdiği düşünülüyor. Araştırmalar sarımsağın baskılayıcı T hücresi üretimini arttırdığını, bunun da lenfositlerin kanser hücrelerine zararlı bir forma dönüşmelerine yardımcı olduğu belirtiliyor. Bu özelliği nedeniyle meme, kolon, mesane, akciğer ve mide kanserlerine karşı etkili.

Ekinezya ise bağışıklığı uyarıcı, görsel ve koku anlamında etkileyici bir bitki. Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda ekinezyanın kanser öldürücü hücrelerin adedini arttırarak potansiyel bir antikanser tedavisine imkan tanıdığı görülüyor.

Zerdeçal da sağlıklı yaşam dünyasında güçlü yanları ile bilinen bir toz. Curcumin adlı aktif bir bileşene sahip olan zerdeçal, böylece akciğer, cilt, mide ve meme kanseri vakalarında ciddi bir kanser karşıtı etki elde edilmesine yardımcı oluyor.

Dulavratotu kökü ise güçlü bitkisel reçeteler için pek çok terapötik kullanıma sahip. Geçmişte kızamık ve artrit için kullanılmış olan bitkinin son zamanlarda tümör karşıtı özellikleri olduğu da keşfedildi. Yumurtalık, mesane, pankreas ve meme tümörlerinin tedavisinde kullanıldığı zaman ağrıları azaltabiliyor ve tümörün boyutunu küçültüyor.

Ginseng kökü de yüzyıllardır kurutularak kanser dahil olmak üzere çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılıyor. Ginseng, kemoterapi sırasında işlevleri bozulan natural killer cell hücrelerini yeniden başlatıyor ve böylece antikorların ve makrofajların etkilerini güçlendiriyor.

Yeşil çay vücut için çok sayıda polifenol bileşen sağlar ve bunlar antioksidan etkileri sayesinde DNA hasarını engellerler. Yapılan laboratuvar çalışmalarında yeşil çayın antikanser özellikleri görülüyor.

Pek çok hastalıkta olduğu gibi meme kanserinde de önleyiciliğin yolu temiz, sağlıklı ve aktif bir yaşam tarzı sürdürmekten geçiyor.

Kontrolümüz dışında değişkenlerin de olduğu bir gerçek ancak her zaman müdahale imkanı var. Her zaman değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirmeli ve değiştiremeyeceklerimizi de daha iyi yönetmeliyiz. Bedenin aktif olarak bakımını yapmak, gelecek günlerde onun da size iyi bakmasını sağlayacaktır.