Herkese merhaba! Yepyeni bir sene, yepyeni olasılıklar; bende de sizler için yepyeni konular var. Benim için bu yılın teması “Yeni Bir Ben”. Sosyal medya hesaplarımda da buna başladım, “Yeni seneden beklentin ne?”. Çünkü hepimiz kendimizin daha iyisi olmak, hayallerimize ve dileklerimize ulaşmak istiyoruz.

Bugün de, “Yeni Bir Ben” kategorisi altında, yanımda çok sevdiğim doktorum Sevgi Ekiyor var. Biliyorum ki hepiniz, yeni bir ben derken, güzelleşmek de istiyorsunuz. Sevgi de, Türkiye’de sizi güzelleştirebilecek en iyi uzman isimlerden. Bugün, birlikte yüz mimarisinden bahsedeceğiz. Kendisi, bu işi yaparken, hastalarına daha sağlıklı yaşam yönetimi yapmaya gönül vermiş biri. Bu nedenle, sağlıklı yaşam ve medikal detoks konusuna da değineceğiz. Hadi başlayalım…

Estetik Kişiye Özel Olmalı

Medyanın ve sosyal medyanın kuvvetlenmesi ile birlikte, inanılmaz bir kitle algısı oluşmaya başladı. Özel kanallarda seyrettiğimiz estetik cerrahi programlardan tutun, estetik cerrahisi harikası ünlüler, insanlar üzerinde böyle bir algı yarattı. Kim Kardashian, Bella Hadid gibi örnekler var. Artık, estetik yaptırma yaşı çok küçüğe indi, herkes çok güzel olmak istiyor, ama burada bazı hatalar da oluyor. Ben de, bir doktor gözüyle Sevgi Ekiyor’un bunu nasıl gördüğünü merak ettim.

“Mevsimler değişebilir ama mevsimler değiştikçe, toplumun yarattığı güzellik algısında da bir değişme olabiliyor. Yetersizlik duygusu ile güzellik algısının birbirine karıştığı, iç içe geçtiği bir dönemdeyiz.

Bu nedenle, ben bunun biraz daha kişiselleştirilmesi, özgünleştirilmesi ve yüz mimarisi denilen yöntemler ile altının daha kişiye özel tedavilerle doldurulması, kişinin önceden kendinde gördüğü eksiklikleri, simetri bozuklukları ya da belki genetik olarak aktarılan cilt rahatsızlıklarını ya da cildin doğal yaşlanma sürecinde yaşanabilecek problemleri öngörerek, farklı olabilecek altın oranlarla, kişinin özgün bir aurasını yaratacak şekilde bir güzellik anlayışı olması gerektiğine inanıyorum” diyor medikal estetik uzmanı doktor Sevgi Ekiyor.

Altın Oran

Altın oran, erkekte ve kadında, cinsiyet ayrımı olarak değişir. Onun dışında, cinsiyetler içerisinde de altın oran dediğimiz kurallar değişmektedir. Çene açısını örnek verecek olursak; 52 derece açı ya da 47 derece açı en iyi diye bir kural yok. Sadece, değişik yüz tiplerine uydurulabilecek açı aralıkları ile alakalı bir kural var. Yine aynı şekilde, yüz uzunluğu ve elmacık hattının belirginliği gibi şeyleri de baz alacak olursak; bunlar da aynı şekilde olacaktır.

Şöyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor; “elmacıkların çok yukarıda olduğu V yüz tipine sahip olmak en çekici, en seksi kadın yüzüdür”. Medyada servis edilen bütün ünlülerin yüzü öyle olduğu için bu güzellik algısı moda oldu. Bazı V yüzlere bakacak olursanız; çok donuk, keskin, sinirli, suratsız yüzler de görebilirsiniz. Kişinin doğası ile alakalı yapılan değişimin istatistiği arttıkça ve bu çok hızlı bir şekilde yapılacak olursa; kişinin zaten doğal süreci ona uygun olmayacaktır. Bizim hiçbir zaman vücudumuz; “Bir gün oturdum, ertesi gün kalktım pat diye oram büyüdü, buram büyüdü, ağzım genişledi, yanaklarım yukarı kalktı, bir anda adapte olayım ve onun bana verdiği enerji ile yeni bir ben olayım”a uygun değil.

Başa gelecek olursak; kişinin kendini bilmesi, yüz yapısını bilmesi, elinde tuttuğu fotoğrafa uygun olup olmayacağını bilmesi önemlidir. Biraz önce bahsettiğimiz açılarda, altın oran da kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Peki, Sevgi Ekiyor bu süreçte bir hasta ile neler yaşıyor?

Öncelikle, hastanın kendisine geliş sebebinin ne olduğunu anlamaya çalışıyormuş. Bu talep ve tercih kısmında, kendisi de talep ve tercihlerini sunacak şekilde; ortaya ortak karar verilmiş ama çok da bilinçlendirilerek karar verilmiş bir hasta- doktor ilişkisi yaratıyor ve ondan sonra bu sürece devam ediyormuş. Bu süreç; karşılıklı güven içerisinde, yeni sistemleri kullanarak ama kişiye özgün algıyla sürdürülmelidir.

Tedavi Kişiye Özel Planlanmalı

Ben 46 yaşındayım. Ben elimde bir fotoğraf ile bir doktora gidebilirim. O fotoğraf; benim yaşıma, tarzıma, cildimin o anki durumuna, kondisyonuna uygun olmayabilir. Ama buna rağmen, gittiğimiz bazı doktorlar bunu yaparlar. Biz bunun sonunda yine istediğimiz görüntüye sahip olmayız ve mutsuz oluruz. Peki, bir hasta Sevgi Ekiyor’a geldiğinde ne beklemeli?

Yüzün katmanları vardır, yüz mimarisi tanımını kullanmamın nedeni de bu. Kaslardan, yağ dokularından, sinirlerden vs oluşan bir alt tabakamız var. Mimik gibi durumlar buralardan şekillenir. Cildin üç tane katmanı var. Benim için alt tabaka da önemli, orta tabaka da önemli, üs tabaka da önemli. Bunların çeşitli kolonlar ile üst üste gelmiş bir mimarisi vardır. Ben insanlara şunu anlatıyorum; Siz bana belki bir botoks için geldiniz ama belki “Sizdeki daha iyi duruyor, A kişisindeki daha iyi duruyor” diyebilirsiniz.

Bunun ana sebebi şu; eğer ki, siz o işlemi yaptırırken ortaya çıkacak sonucun örnek vereceğimiz 10 puan gibi olması için, cilt ya da altyapı ile ilgili eksiklik varsa ve ben bunu gözlemlediğimde onun yerine koymazsam, o sonuç 10 puan olmayacaktır. Çoğu hasta; 9’a, 8’e, 7’e düştükten sonra bize başvuruyor ama beklentisi 10’a varmak oluyor. Bu nedenle de, yapılacak işlemlere eklenmesi gereken bazı tedavilerin sayısı artıyor. Bu da, bütünsel bir yaklaşım olduğu için; yüz mimarisi tabiri ile anlatmaya çalışıyorum. Alt dokuya bir şey koyacaksam koyuyorum, cildi beslemem, anti- aging yapmam gerekiyorsa yapıyorum, üstten tekrar bir şekil vermek için bir işlem yapmam gerekiyorsa onu da yapıyorum. Dolayısıyla, ortaya bütünsel, daha kalıcı ve daha verimli bir sonuç çıkmış oluyor.

Yaşlanma karşıtı uygulamanın; aslında yaşlandıktan sonra değil, gençliği kaybetmeden, cerrahi olmayan uygulamalarla olması gerekiyor. Kendi yaşıtlarım genelde bana, “Yüzünü gerçekten iyi koruyorsun” diyorlar. Bunun için ben, hem içten hem de dıştan uygulamalar yapıyorum. Sevgi’ye gelme sebebim de buydu. Peki, sevgili Sevgi Ekiyor, benim yaşımda, sigara içen, güneş hasarlı bir cildi olan, iyi uyumayan, iyi beslenmeyen biri geldiğinde neler uyguluyor?

Kendisi, hem yüzle alakalı üç kademeli bir işlem uyguluyormuş hem de artı olarak, bu kişiye medikal detoks işlemi de uyguluyormuş. Tabi, böyle bir şeyi restore edebilmek için, öncelikle cildin çok iyi beslenmesi gerekiyor. Bu noktada da, devreye gençlik aşıları giriyor. Mezoterapi, GRP, PRP gibi iğneli enjeksiyonlar ile cilt altına bir şey uygulanıyor. Burada ana kural şu; nasıl vücut hap, iğne ya da damar yoluyla bir ilaç almadığı sürece tekrar bir yenilenme süreci olmuyorsa, bu da aynı şekildedir. Bazen ağızdan destek takviyeler vermeden, cilt altına gençlik aşıları enjekte etmeden; cildin öyle bir reaksiyon vermesini bekleyemeyiz.

Bu konu oldukça geniş bir konudur. Piyasada da bununla ilgili ilaçlar ve formüller var. Bunun için, en yukarıda gördüğüm tedavilerden biri, kök hücre tedavileri. Kişinin kendi dokusundan örnekler alıp, laboratuvar ortamında ürettirerek kişiye verilmesi bir alternatif. Diğer alternatif de; aynı klinik şartlarında, doku örneği alıp onları ayrıştırıp, saçlarda dökülen yerlere enjekte etmedir.

Teknoloji, artık çok daha iyi bir noktaya geldi. Artık, alerjik reaksiyon vermesi mümkün olmayan, başka tetikleyici yan etki reaksiyon vermesi mümkün olmayacak kök hücre tedavisi ile bu en iyi şekilde yapılabiliyor. Sevgi Ekiyor, bunları yaparken beslenmeye de destek veriyor. Verdiği gıda takviyeleri de var, çünkü kendisi bütünsel yaklaşıyor. Kendisi bu konuda şöyle diyor; “Bizim yaşadığımız şartlarımızı iyi gözlemlemek gerekiyor. Dönemi, sistemi gözlemleyelim, bu sistem içerisinde biz nasıl yer alıyoruz konusunu gözlemleyelim. Bu sistem içerisinde; uykusuzluk, aşırı tempo, bazı gıdaların organik olmadan tüketilmesi, soluduğumuz havanın bile bize miras olarak daha farklı bırakılmış olması var. Dolayısıyla, hepimiz daha asiditik bir dönemden geçiyoruz.

Bunu da telafi edebilmek için; suyumuzdan, yediğimiz gıdalara, aldığımız şeylerin kalitesinin düşüklüğünü de hesaba katacak şekilde, vitamin, mineral, protein ve enzimlerin kişiye özgün bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Bu çok önemli, o yüzden bütüncül bir yaklaşımda olduğu için kendisine de teşekkür ediyorum.