Herkese merhaba! Sevgili doktorum, yakın arkadaşım Sevgi Ekiyor ile birlikte; yüz güzelliğini, gençliği korumanın sırlarını, estetik cerrahiyi ve medikal estetiği konuştuk. Aslında, benim ona geliş amacım medikal detoks ve anti-aging hakkında konuşmaktı.

Sevgi’nin de güzelliğe ve iyiliğe karşı bütünsel bir yaklaşımı olduğunu biliyorum. Kendimizi güzel ve iyi hissedebilmemiz için de bazı vücut parametrelerimizin daha sağlıklı çalışması gerektiğini düşünüyor. “Nasıl yüzümüzün yaş olarak bizden daha geride kalmasını istiyorsak; vücudumuzu da metabolik balans olarak bizden daha genç yaşlarda tutabilme şansımız var” diyor ve bunu medikal detoks ile yapacağımızı belirtiyor. Nasıl mı? Cevabı yazının devamında!

Konuya geçmeden önce, Sevgi’yi neden bu kadar çok sevdiğimden bahsetmek istiyorum… Bence hekimlik bütünsel olmalı.

Türkiye ve dünyada, şifa anlamında her şey bütünsele doğru yaklaşmaya başladı. Peki, bütünsel ne anlama geliyor?

Aslında; kişinin ruhu, bedeni, enerjisi ve yaşam tarzı bize pek çok işaretler sunar. Ancak biz, yalnızca kişinin şikayetlerini gidermekle ilgileniyorsak; sorunun kendisini çözemeyiz. Bütünsel yaklaşımda; sorunu çözmeden önce, soruna neden olan bütün sıkıntıların izini sürmek ve tekrarlanmaması için kalıcı bir çözüme ulaşmak gerekiyor. Sevgi de anti-aging’de hastalarına bütünsel bir yaklaşım sunuyor. Peki, neler yapıyor?

“Bir buzdağı düşünün. Buzdağının üst tarafını biz çok rahat gözlemleyebiliyoruz. Buna göre bazı tahliller yaparak bunlara bakıyoruz. Bir de, buzdağının altında kalan tarafı vardır. Orada ağır metal birikimi ya da toksin birikimi var mı, vücutta sağlıklı mikroorganizma durumu ne alemde, vücutta gerçekten her metabolik balansı sağlayabilecek vitamin ve enzim değerleri gerçekten pozitif aralıklarda mı diye kontrol ederiz” diyor ve şunları ekliyor; “Biz nokta atışı, hedefe yönelik tahlil yaparız. Çünkü, benim oradaki hedefim; kişinin var olan hastalık semptomlarından ortaya çıkacak teşhisi çıkartabilmek ve ona uygun tedavileri verebilmektir”.

Medikal Detoks Nedir?

Hastalıklarla ilgili bakılan enzimler farklı olabiliyor. İyileştirmek, güzelleştirmek, daha sağlıklı hale getirebilmek için kullanılması gereken ve hem fitoterapi bilgisi hem de vitamin bilgisi gerektiren başka bir alan da var. İşte bu alan, medikal detoks olarak adlandırılıyor. Bunun için de, hastaya bir test uygulatılıyor. Bu testin adı “vega test”.

Vega Testi; vücutla ilgili genel parametrelerle ilgili yorum yapmaya, nasıl bir beslenme düzeni kurulup, nasıl bir takviye gıda verileceğine ve bunun da hangi amaçla kullandırılacağına karar vermeye yarıyor.

Bundan 3-4 yıl önce çok popüler olan, gıda intoleransı testleri vardı ve bu testler, parmak ucundan alınan kan ile yapılıyordu. Sevgi Ekiyor ise, damar yolundan alınan kanlar ile yapılan bazı testlerin duyarlılığına ikna olduğunu belirtiyor.

Asidik Beslenme ve Probiyotik Takviyeleri

Son zamanlarda Sevgi’nin en çok karşılaştığı durum, kişilerin “latent asidoz” adı verilen bir durumda olmasıymış. Yani, daha asidik bir vücuda sahip olunması durumu. Bu durum; nefes alıp verişimizden ve yediğimiz, içtiğimiz şeylerde bazı vitamin ve mineral değerlerini ayarlayamamızdan kaynaklanıyormuş.

Asidik beslenme oldukça yaygın. Zaten, bizim kültürümüzde baharatlı beslenme çok yaygın. Doğal yollarla alınmış asidi istiyoruz; ancak fazla miktarlarda alınan asit, vücudu asidik hale getirebiliyor. Ancak, kendisinin gördüğü en önemli etken, doğru nefes alıp verme sistemine sahip olmayışımızmış.

Benim pH değerlerim normalmiş. Vejetaryen olduğum için, çok fazla asidik beslenmiyorum. Kahve tüketiyorum ama o da gerçek kahve. Ama, onun dışında asiditeye yol açacak çok fazla şey çıkmadığını düşünüyorum. Onları da ayrıca konuşacağız.

Onun haricinde; genel olarak bakıldığında hemen herkeste bir gıda hassasiyeti çıkıyormuş. Bazı konularda üst düzey bilince sahip olsak da, doğal floramızın ayarlarını çok iyi takip edemeyebiliyoruz. Nasıl başka ihtiyaçlarımız için takviye alıyorsak; doğal floramız için de, doktor kontrolünde takviye almamız gerekiyor.

Toplum olarak; ayranı, kefiri, yoğurdu ile beslenme kültürü olarak probiyotik yönünden zengin beslendiğimizi düşünüyordum. Ama, bu konuda eksik olduğumuzu gördüm. Sevgi Ekiyor da, probiyotiklerin takviye olarak alınması gerektiğini düşünüyor.

Kendisi hastaları için; günlük olarak, bir probiyotik takviyesi kullanımı ve bunun en az 2-3 ay düzenli yapılması ve daha sonra zehirlenme gibi olaylarda tekrar kullanılması ya da antibiyotik gibi tedaviler alındığında tekrar kullanılması gibi, ara ara dönemlerde hayatımızda var olması gereken bir alışkanlık haline dönüşmesini uygun görüyor.

Benim Vega Testi Sonuçlarım

Vücudumda kendisinin istemediği bir flora yapısı varmış. O da, mide ya da bağırsaklarımda yer etmiş görünen Kandida’ymış. Kandida’nın vücuttan atılmasını sağlamak için bazı normal ilaçlar verilip 4 haftalık bir kür uygulanıyormuş ve onun yanında beslenmede mısır, un, nişasta, buğday, şeker ve türevleri, süt ve süt ürünleri bir dönem hayattan çıkarılıyormuş. Daha sonrasında, ufak ufak bazılarını hayatımıza eklemeye başlıyormuşuz.

Kandida, şekeri ve karbonhidratı çok sevdiği için hayatımızdan o iki parametreyi çıkardığımızda; üremesi için gerekli olan şekeri vermemiş oluyoruz. Ben etçil beslenmeyi kestiğim ve protein alımını azalttığım için enerji kaynağı olarak karbonhidratlara yöneldim. Ve normal tüketimimin de çok üzerinde yedim. Eskiden haşlanmış yumurta ve bolca yeşil salatalı bir kahvaltı yaparken; şimdilerde yumurta yemediğim için ekşi mayalı ekmek gibi karbonhidrat seçeneklerine yöneldim.

Kandida; bağırsağa ve mideye yerleşen bir nevi mantardır ve çok tehlikeli bir mantardır. Bağışıklık sistemi hastalıklarından metabolik indeksle ilgili şeylere ve çok ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı bilinmektedir. Hatta bağışıklık sistemini zayıflattığı için, kansere kadar pek çok rahatsızlığın da yolunu açtığı ile ilgili çok ciddi bilgiler var.
Ben de, son zamanlarda vücudumda kaşıntılar hissetmeye, geç saatlerde başlayan açlık hissi, şekerli gıda yeme ihtiyacı ve metabolik bir yavaşlık hissetmeye başlamıştım ve bu yüzden de sevgili Sevgi Ekiyor’a geldim.

Kandida Mantarı İçin Ne Yapılabilir?

Kandida mantarı ile ilgili olarak; karbonhidrat ve şekerin kesinlikle hayatımda olmadığı, 3 haftalık bir diyete gireceğim. Bununla birlikte, kandida mantarını vücuttan attıracak bazı medikal ilaçlar da kullanacağım. Sonrasında; önce karbonhidratı, daha sonra da doğal şekeri azar azar katmaya başlayacağız.

Bu tarz parametreler konuşulmaya başlandığında, bazen insanlar; “Sürekli ilaç mı içeceğim?”, “Sürekli yediğimi içtiğimi mi hesaplayacağım?” diye düşünebiliyor. Aslında, durum böyle değil. Nasıl bazı şeylerde gündelik bir alışkanlık ediniyorsak; 3-4 hafta boyunca böyle bir sürecin yaşanması da kandida mantarından arınacağımız bir döneme girmemizi sağlıyor.

Pankreas Enzimlerinde Azalma

Kandida’nın haricinde, pankreasta bulunan bazı enzimlerde biraz düşmeler varmış. Bu da, aynı şekilde metabolizmayı yavaşlatan ve kilo verme sürecini tıkanıklık haline getiren bir şeymiş. Peki, pankreas enzimlerinin azalmasın neden olan şey nedir?
Pankreas enzimlerindeki düşüş; genellikle 35-40’lı yaşlardan sonra, özellikle gebelik geçirmiş kadınlarda sık görülen bir durumdur. Özellikle gebelik dönemlerinde yoğun beslenme, hormonal değişimler, emzirme döneminde tekrar yoğun bir tüketim, tekrar kilo değişimi ile vücuda giren şeylerin miktarlarında çok fazla iniş çıkışlar olur. İniş çıkış olduğunda; üretim ve sindirim mekanizmasında harcanan enzim miktarı birbirine denk gelmemeye başlıyor. Dolayısıyla; bazı şeyleri daha çok üretmektense daha çok tüketmeye başlıyoruz.

Bir de bizim toplumumuzda, özellikle et ve et ürünleri çok fazla tüketildiği için de pankreas enzimlerinde düşüşlerle daha sık karşılaşılıyormuş. Toplumumuzda, genelde haftanın 5-6 günü ciddi bir şekilde et tüketilme kapasitesi var. Ancak Sevgi, et tüketiminin haftada 3 gün ile kalmasını öneriyor. Geri kalan günlerde sebze, baklagiller ve balığa ağırlık verecek şekilde bir denge kurulmalı.

Sporcularda da bu sıkça görülüyor. Yoğun spor yaptıktan sonra protein tüketmeye çalışıyorlar ve saf proteini etten alacaklarını düşünüp her gün 300-400 gr et tüketiyorlar. Daha sonra bir bakıyorsunuz, pankreas enzimlerinde azalma olmuş. Bu yoğun diyeti kestiklerinde ise, bu kez de daha yüksek kilolar almaya başlıyorlar. Sevgi Ekiyor, burada şunları da ekliyor:

“Dukan diyetini ben hiç sevmem. Bu kadar net bir şekilde söyleyebilirim. Bir insana bir gününü 800-1000 kalori ile geçirmesini söylemeniz, tabi ki kilo kaybettirir. Ama kastan da, sudan da, yağdan da kaybettirir. Ancak biz istiyoruz ki; kas miktarı yaşa uygun aralıklarda dursun, yağ miktarımız kaybetsin, su miktarımız da yükselsin. Doğal denge bu şekildedir ve bunu ancak metabolizmanın balansını kurarak gerçekleştirebiliriz.

Bizim metabolizmamız; yağı daha iyi yakmaya, kası yükseltmeye, suyu da tutmaya kuruludur. Farklı diyetler ile bu kez dengeyi de bozmaya başlıyoruz. Daha sonrasında insanlar, 3-4 ayda verdiği 12-15 kiloyu, belki 2 belki 6 ayda fazlasıyla tekrar geri alıyorlar. Halbuki bizim vücudumuza; “Yağı Yak! Suyu Vücutta Tut! Kasını da Belirli Miktarlarda Tutmaya ve Üretmeye Devam Et!” komutunu vermemiz gerekiyor.

Bana Neler Önerildi?

Bahsedilen enzimlerin, yemekle birlikte ağızdan alınması sağlanacak. Çünkü, bahsedilen enzimler birçok yemeğin içerisinde olacak figürleri sindirmeye eksik geleceği için; atıştırma moduyla devam edilen öğünler yapılarak, 3-4 saatte bir yemek yiyeceğim.

Gece açlığım da desteklenecek ve geceleri 12 saatten fazla bir açlık süresi olacak. Bunun nedeni de; hem kandidanın etkilerini ortadan kaldırmak hem de pankreas enzimlerini yerine koymak adına gereken süreçte de gece açlığına olan ihtiyaç.

Bu süreçte; açlık süreçlerimi kendi uyku durumuma göre ayarlayacağım. Eğer, sabah 09:00 gibi uyanacaksam ve ilk yemeğimi 09:30- 10:00 gibi yiyeceksem; akşam 21:00’den itibaren bir şey yemiyor olmam gerekiyormuş. Siz de kendi açlık durumunuzu; kendi biyolojik saatinize ve uyku durumunuza göre ayarlayabilirsiniz.

Ben akşam yemeğini 20:00 gibi yiyorum. Kızımla birlikte yiyorum ve dışarıya bir yere çıkmıyorsam, en geç 19:30’da yemek bitmiş oluyor. Burada Sevgi şunları öneriyor;

“Akşam yemeğinden sonra 21:00’e kadar hala bitki çayı içebilirsin, belki bir elma, kuruyemiş tüketebilirsin, canın çok isterse Kandida’yı geçirdikten sonra tatlı bile yiyebilirsin. Ancak; eğer sabah 09:00’u tekrar bir öğün olarak planlıyorsak, 21:00’dan sonra o atıştırmayı bile kabul etmiyoruz. Bu süre zarfında çok acıkırsan, bitki çayı gibi şeylere başvurabilirsin”.

“Bunların haricinde, senin metabolizmanı hızlandıracak şeylere kafa yordum. Sen zaten düzenli egzersiz yapıyorsun, ben o konuda rahatım. Yoksa; haftanın en az 3 günü 20-45 dakika arasında kardiyo yapacak şekilde egzersiz yapmanı önerirdim. Sana ise, bir şey yemeden önce nabzını yükseltmeni önereceğim. Mesela, günde 3 öğün yapacaksan; öncesinde kısa bir yürüyüş ile nabzını yükseltip, enzimini atıp yemeğe öyle başlayabilirsiniz. Bu, dolaşım ile birlikte sindirim hızını da yükseltecektir. Bunu, metabolizması yavaş olan hastalara öneriyorum.”

“Onun haricinde, bazı vitamin değerlerinde küçük eksiklikler gördüm. D vitamini, B6, B12 ve magnezyumda hafif azalma gördüm. Bizim gibi çok hareketli insanlarda bu bahsettiğim dört parametrede düşmeler başlar. Ne kadar doğal gıdalardan tüketmeye çalışsak da; vücudun onu tutabilme ihtimali diye bir şey de var. Bu yüzden, biz o tutabilme ihtimalinde olan oynamalardan ötürü, sana da bazı takviyeleri düzenli olarak içirmeye başlayacağım.”

“Seni, ayda bir şeklinde 4 ay boyunca kontrol edeceğim. Bu süre; senin metabolik balansında istediğim değerleri yapmak, vücudundan ödemi attırmak ve yağdan atımlar ve sıkılaşmalar sağlamak için yeterli olacaktır. Dört aydan sonra vücudun kendi dinamiğine kavuşacağı için, yavaş yavaş yasaklanan gıdaları da tüketmeye başlayabileceksin.”

Bütün bu değerli bilgiler için sevgili Sevgi’ye çok teşekkür ederim. Dediğim gibi, Sevgi ile uzun vadede çalışıyor olacağım. Eğer, doktor Sevgi Ekiyor’a sorularınız varsa, yorum kısmına yazabilirsiniz. Instagram hesabı Drsevgiekiyor ve www.sevgiekiyor.com adresinden de ulaşabilirsiniz. Bugünlük benden bu kadar. Sağlıkla ve iyi yaşamla dolu günler sizlerin olsun!