Herkese merhaba! Ayşe yine yollarda! Bu kez, Ankara’ya gittim. Çok sevdiğim bir dostumu gördüm.  Arkadaşlarım Kubilay ve Halil Emre de beni orada karşıladılar. Onlarla, “Ankara’da nereler gezilir? Nereler görülür? Neler yenir?” konusunu konuştuk.

Divan Çukurhan’da konakladım. Ankara’nın en güzel otellerinden biri diye duydum, her odası ayrı döşenmiş ve Rahmi Koç’un özel antikaları ile tarihi bir konağa çevirmişler. Sizlerle, oradaki izlenimlerimi de paylaştım.

Kubilay ile birlikte Divan Çukurhan’a geldim. 16. yüzyıldan kalma bir hanın içerisinde hizmet veren otel, Koç ailesi tarafından yenilenmiş. Her odası ayrı dekore edilmiş. Benim odam da Fransız konsepti ile dekore edilmiş bir odaydı.

Otelden çıkıp, sevgili Kubilay ile birlikte Ankara Kalesi’nin oraya geldik. Kale’nin yanındaki yokuştan aşağı indik ve Fulya ile buluşup bir kahve içtik. Burası, Pilavoğlu Han’da yer alan bir Fransız kafesiymiş. Daha sonra, yine çok eski bir han olan Pirinç Han’ı gezdik. İçerisinde çok tatlı dükkanlar var. Oradan ayrıldıktan sonra, kitaplarına bayıldığım Şermin Yaşar ile buluştuk ve kitapları üzerine konuştuk.

Ankara gezimin ikinci gününde, Şermin ve Kubilay ile birlikte Atakule’ye geldim. Burada, çok güzel bir restoranda kahve içtik. Daha sonra, Şermin ile birlikte Kızılay’dan geçtik ve CerModern’e gitmek üzere yola devam ettik. Bir Pazartesi gününde olduğumuz için müzeye giremedik ama bahçesindeki sergiyi gezdik.

Ankara’ya gelmişken, Anıtkabir’i ziyaret etmemek de olmazdı.  Burada, nöbet teslim törenine denk geldik ve onu izledik.

Ankara’da dostlarımla birlikte çok keyifli iki gün geçirdim. Neler yaptık, neler konuştuk, nereleri gezdik, görmek isterseniz Vlog’umu izleyebilirsiniz. Hoşça kalın!