’Kendinize bir yıl yaratmayın, sadece bir gün yaratın. Kafanızda mükemmel günü oluşturun ve onu yaşayın. Yıl zaten kendi başının çaresine bakar. Yaşamınız da.’’  Steve Chandler

Son dönemde, en çok konuştuğumuz konulardan bir tanesi, ertelemek. Ertelemek, hepimiz için bir alışkanlık haline mi dönüşmeye başladı? Başarısızlıktan mı korkuyoruz? Vaktimiz mi yok? Neden sürekli erteliyoruz? Tüm bu sorulara cevap ararken, Steve Chandler’in Ertele-me kitabı ile kaşılaştım. İşte Steve Chandler’a göre, ertelememenin yolları:

‘’Bırakmayı bırakın.’’ Dusan Djukich

Adanmış zaman: Bu sizin bölünme ve dikkat dağılımı gibi düşmanlara karşı savaşınızdır. Bir işe aralıksız odaklanabilirseniz sonuçlarından hiç pişman olmayacaksınız.

• Kendimiz için ne kadar çok yer açarsak o kadar çok problem çözeriz. Amaçlarımıza daha hızla ulaşırız. Büyük filozof Voltaire’in de ifade ettiği gibi, ‘’Hiçbir sorun sürdürülebilir düşüncenin karşısında duramaz.’’ Buradaki anahtar sözcük ‘’sürdürülebilir’’dir. Biz insanlar sürdüremiyoruz. Uzun, düşünce içeren sürdürülebilen yürüyüşlere çıkmıyoruz. Neden? Çünkü çok meşgulüz.

İçinde bulunduğunuz durumun duygularınızla ilgisi yoktur.

• ‘’Akıl hastanesinde yaşayan deli bir adam (Bu her hangi birimiz olabiliriz.Neden olmasın?) Bu adam her gün hobi odasına gider. Üzerinde pijamaları vardır. Yuvarlak bir masaya oturur. Hasta bakıcı ona bir not defteri ve bir kutu verir boya verir. Boyaları alır ve bir canavarı kafası çizer. Sonra kendi çizdiği canava bakar, bir çığlık atar ve odadan kaçar. Zavallı deli adamın kendisini ölesiye korkutması hasta bakıcıya çok komik gelir. Daha doğrusu, delice.’’ Steve Chandler

• Aslında, aynı deliliği bizler de her gün yaşatıyoruz kendimize. Boyalarımızı (hayal gücümüzü) güzel şeyler yaratmak yerine kendimizi korkutmak için kullanıyoruz.

• Üzüntü, depresyon, tükenmişlik, kaygı gibi duygular, içinde olduğumuz durumu yorumlayarak ve bu yoruma kendimizi inandırarak bizler tarafından yaratılırlar. O yüzden de bizler sadece o durum karşısında düşüncelerimiz altında eziliriz; durumun kendisi tarafından değil.

Karamsar insan kötü bir şakadır

• ‘’Sahip olduğumuz büyük güç kaynakları karşısında karamsarlık ancak gülünesi bir saçmalıktır.’’ Colin Wilson

• Peki, günümüzde bu büyük güç kaynakları nerede? Onlara ulaşamıyoruz çünkü kırgınlıklarımızı beslemekle meşgulüz.

• ‘’Yapılacaklar’’ listemizin tepesine beslenecek ufacık kızgınlıklarımızı mı yerleştiriyoruz? Zedelenmiş gurur, ego gibi ruhsal yaralarımızı sarmak için dışarıdan temin edeceğimiz sargı bezi peşinde miyiz? Tüm bunların bizi durdurduğunun hatta gerçek kimliğimizi gizlediğinin farkında değil miyiz?

• Kendimizi bu şekilde kapattığımız zaman eylemsiz bir hale geliyoruz ve hayatımız kötüye gidiyor. Çünkü eylemsiziz. Peki ya kriz durumunda? Ayağa kalkıyoruz ve yapabileceğimizin en iyisini yapıyoruz.

• Öyleyse hayattaki önemli sorulardan bazıları şunlardır: Krizi kim yaratacak? Ben mi kader mi? Şimdi nasıl yaşayacağım?

Neden hedeflerime sadık kalmıyorum?

• Ben eğer varsam, gelecek benim lehimde gelişecek mi diye düşünmem gereksiz, çünkü tıpkı kalbim gibi gelecek de Benim içimdedir.

• ‘’Her zaman tamamlayabileceğim ve bana kendimi iyi hissettirecek kısa vadeli, sürece yönelik hedeflere odaklandım. Uzun vadeli hedefleri düşünmez oldum. Bu yüzden de bir hedef üzerinde hiç durmadan çalışmak zorunluluğundan kurtuldum. Duvarıma şunları yazdım: ‘’Kısa kes, seri ol, etkili ol.’’ Steve Chandler

• Gelecek en iyi yaşadığımız anda şekillendirilir.

• Sizi istediğiniz büyük görüşe ulaştıracak projeler ve küçük maceralar yaratın. Ancak, bunların hiçbirini asla birer baskı unsuru olarak algılamayın. Ünlü oyun kurucu Fran Tarkenton’un da söylemiş olduğu gibi, ‘’Eğer keyif almıyorsanız, doğru yapmıyorsunuz demektir.’’

Haydi, hep beraber bilgi sarhoşu olalım

• Bir bilgi yoğunluğu içinde yaşıyoruz. Her şeyle iletişim içindeyi. Hepsi orada. Herşey birkaç tuş ötede. Bunun tek olumsuz yanı da verdiği sarhoşluk. Çünkü seçeneklerden sarhoş olabiliriz. Bu yüzden odaklanma her zamankinden daha da önemli.

• Bilginin tiryakilik yaratan baştan çıkarıcılığı çok büyük. Tek başımıza, sessizlik ve yalnızlık içinde yeni ve güçlü bir şey yaratma sürecinde olabiliriz.. Ve sonra cep telefonlarımızdan veya bilgisayarlarımızdan çıkan küçük zır ve biip sesleri..

• Doğrusal zamanda böcekler gibi hızla ilerlerken kendimizi önemli ve meşgul hissetmemiz çok kolaydır. Saatler birbirini kovalar. Biz de saatleri kovalarız ve sonra kendimizi dışarıda kalmış hissedip çekiliriz.

• Tek umudumuz doğrusal olmayan zamandır. Geleceğinizden bir şey çekip çıkarın ve onu şimdi gerçekleştirin.

Kendinizi başka bir açıdan görebilmek

‘’Sorulacak soru, bana kim izin verecek değil; beni kim engelleyebilir olmalıdır.’’ Ayn Rand

• Steve Chandler, iki insan tipinden bahseder, yaratıcılar ve tepkililer.

• Yaratıcılar günlerini zorlu, karşı konulamaz bir geleceğe dayandırarak yaratırlar. Tepkililer gün boyu başkalarının görüşlerine tepki gösterirler. Yaratıcılar her zaman başka bir gözü pek, yaratıcı eylem içindeyken tepkililer telefonda başlarına gelen bir yanlışlık ya da adaletsizlikten şikayet ediyor olurlar.

• Yaratıcılar geleceklerini bugün yaptıkları ile yaratırlar. Tepkilerin bahtsız yakın geçmişleri ile ilgili konuşma takıntıları vardır. Tepkili bir insanın bugüne kadar yaratabildiği en iyi gelecek, geçmişin yara bandı yapıştırılmış bir versiyonudur. Onlar için yeni bir gelecek asla yaratılamaz. Bu yüzden onlar için hayat adil değildir.

Sorunu yakalayın

• Herhangi bir problemin zihninizde dolanıp durmasının nasıl bir duygu olduğunu bilirsiniz. Orada olduğunun farkındasınızdır. Orada olduğunu hissedersiniz. Etrafta dolanıp yaşamaya, başka konularda konuşmaya, ilişkiler kurmaya çalışırsınız ama zihninizde hep bu duygu vardır. Ruhsal durumunuzun paraziti gibi.

• Bunu bir kağıda dökmek, problemi içinde bulunduğu kısa ömürlü, duygusal ‘’korkunç bir şey’’ alanından çıkarır. Kıyamet duygusunu saf dışı etmiş oluyorsunuz.

• Artık kağıda döktüğünüze göre bir yerlere gidecek demektir. Belki koçunuzla yapacağınız bir sonraki görüşmeye götürürsünüz. Belki yürüyüşe çıkarken yanınıza alırsınız. Belki yapacağınız bir telefon görüşmesiyle bir yere gönderirseniz.

• Sorunu bir kez yakalayıp bunu yazdığınızda, artık zihninizin derinliklerinde yaşayamaz.

Sorunu yeniden tanımlayın

• Buna bir proje diyelim mi? Bir proje duygusal açıdan daha eğlencelidir. Bir insanın çok sevdiği bir projesi olabilir. Ama bir insanın çok sevdiği bir sorunu asla olamaz.

• İçten içe sorunların insanı güçlendirdiğini biliriz. Sorunlar insanlar için kötü değil, iyidir. Sorunlar aslında beceri düzeyini artırırlar. Sorunlar insanları daha öz güvenli yapar. Ama biz kendimiz bir sorunla karşılaştığımızda tir tir titrer, saklanırız.

• Bu yüzden sorunu yeniden tanımlamak gerçekten önemli bir aşamadır. Sorunlar aslında bizim için iyidir ama ‘’sorun’’ kelimesine iliştirdiğimiz duygusal yük yüzünden bunun pek farkında değiliz.

Erteleme sorunumun üstesinden gelebilmek için neler yapmalıyım?

• Ertelediğiniz şeyleri yapın.

• Ertelediğiniz üç şeyin listesini çıkarın. Bu üç işi yapın. Bu üç iş atacağınız ilk üç adımdır. Her zaman işe yaraması garanti adımlar istiyorsanız bunu yapın.

• Eğer erteliyorsanız, ertelediğiniz şeyi yapın. Çok basit bir tedavi bu ve insanların yapmak istediği en son şey, çünkü aslında ertelemeyi gerçekten tedavi etmek istemiyorlar.

• İşinizi yapın ve güçlenin!

Kabullenmeyi öğrenmek

• Her koşulu kabullendiğiniz bir yaşam hayal edin.

• Bir durumu kötü olarak algıladığımızda kendi moralimizi bozuyoruz ve başka bir koşulu iyi olarak algıladığımızda da kendi moralimizi yükseltiyoruz.

• Algıları değiştirebilmenin kendi gücümüz dahilinde olduğunu görebilseydik istediğimiz şekilde bir günü yaratmak konusunda özgür olurduk.

• Kendi kendimi bu kadar kötü hissetmeye zorlamak aslında deliliğin tanımı. Çünkü kötü hissettiğimde etkin olamıyorum, sorun çözemiyorum ve çözüm üretemiyorum. Sadece cesaretim kırılıyor. İşte algı için yeni bir seçenek: Bu dönem zor olmasına rağmen değil, zor olduğu için iyi bir dönem. Kendimi bu dönemde tanıyorum.

• Rüzgar yoksa uçurtma uçmaz. Bana meydan okuyan hiçbir şey yoksa güçlenemem. Büyüyemem.

Çocukluktaki korkular yetişkinlikte inanca dönüşür!

• İnanç sistemlerimizin ve dolayısıyla korkularımızın çoğunun başlangıç noktası çocukluğumuzdur. Onları bugüne taşırız.

• Nelerden korkmamız gerektiğini öğrenirken korunmanın yollarını da öğreniriz. Korunmanın yolu ‘’iyi’’ davranışlarla çevremizdeki yetişkinleri memnun etmekten geçer.

• Hayatta kalmak için uysal olmayı öğreniriz. Buna meydan okumayı öğrenmeliyiz. Yetişkinlerin dünyasında eylemsiz, korku dolu bir çocuk olmaktan nasıl kurtulabiliriz?

• Değişmeye, korkularımızla yüzleşmeye, nelerin gerçekten kendimize ait, nelerin korkularımızın esiri olarak yaptığımız seçimler olduğunu ayrıştırmaya çalışarak, yetişkin oluruz.

• Kendimiz gibi olmanın sorumluluğunu alınca büyürüz!

Kendinize yalan söylemekten vazgeçin!
• ‘’nasıl yapacağımı bilmiyorum..’’ her zaman bir yalandır.
• ‘’Yapmayı öğrendiğimiz her neyse, onu gerçekten yaparak öğreniyoruz. İnsanlar inşaatlarda çalışarak inşaat işçisi olurlar örneğin, ya da arp çalan müzisyenler de bu aleti çalarak müzisyen olurlar. Aynı şekilde adaletli davranak adil olmayı öğreniriz. Eylemlerimizde özdenetim uygulayabiliyorsak iradeli olmayı ve cesurca eylemler gerçekleştirerek cesur olmayı öğreniriz.’’ Aristo
• Hiç birimiz her zaman ne yapmamız gerektiğini bilmek zorunda değiliz. Hatta nasıl yapılacağını bilmek zorunda da değiliz. Ama yapmayı seçmeliyiz…

Bugün elinden geleni yap, çünkü yapmadığın her şeyi sonsuza kadar kaybetmiş olursun.

Uzman Psikolog,
Nur Metin Korkmaz