Yapılan son araştırmalarda psikologlar “Doğru bir ilişki” için öncelikle kişinin kendisiyle olan ilişkisinin iyi olması gerektiğini savunurlar. Bu konuyu biraz daha açıklamak gerekirse, kendisinden memnun olmayan kişiyi mutlu etmek neredeyse imkansız diye düşünülür. Kendisini beğenmeyen ya da sevmeyen biri, karşısındaki kişinin onun sevip sevmediğini anlamakta zorluk çeker. Çünkü sevmenin ne olduğunu bilmeyen bunu ölçümleyemez.

Doğduğunuz an ilişki sisteminiz kurgulanmaya başlar

Tüm ilişki sistemimiz henüz doğduğumuz zaman itibariyle kurgulanmaya başlar. Annemiz ve babamız ile kurduğumuz bağ hayatta kuracağımız tüm ilişkilerin temelini oluşturur. Yirminci yüzyıllın başlarında ilk olarak psikiyatrist John Bowlby bebek ve annenin kurduğu bağın, kişinin duygusal gelişiminde çok önemli bir görevi teşkil ettiğini tespit eder. Biz insanların duygusal ve kavramsal gelişimi annemizin bize davranışları ile şekil aldığı ispat edilir. Özellikle bebeğin, annesinden ayrı geçirdiği zamanlarda başkaları tarafından ne kadar iyi bakılırsa bakılsın bebeğin kaygılı olduğu saptanır.

Gelişim psikoloğu Mary Ainsworth, bebekler ve anneleri üzerinde yaptığı gözlemlerde, bebeklerin anneleriyle güvenli bir bağ kurması için annelerinin istenen ihtiyaca şefkatli biçimde karşılık vermesi gerektiğini belirtir. Bu ilişki biçimi bebeği kaygıdan uzak tutup sağlıklı bir zihne sahip olmasını sağlar.

Annesi tarafından ihmal edilen ve hatta kötü muamele gören çocuklarda “Özgüven” “Özdeğer” kavramlarının zayıf olduğu görülür. Bu sebeple ilerleyen yaşantılarında ilişki kurmakta problemler yaşadıkları ve üstüne üstlük genellikle annelerinin ya da babalarının onlara davrandığı gibi davranan insanları eş olarak seçerler.

Yeni tanıştığımız birinden hoşlandığımızda aslında karşımızdaki kişiyi tam olarak tanıyamayız. Fakat kafamızda oluşturduğumuz kişinin yerine o kişiyi koyup hayatımıza buyur ederiz (Hem de baş köşeye). Hoşlandığımız kişi mükemmeldir adeta bizim için yaratılmıştır. Bu ilişkinin etrafı kırmızı ışıklar ile yani “Dur” uyarısı ile dolu olsa bile körelmiş gözlerimiz bunu fark etmek istemez.

İlk kırmızı ışık, görüşmelerin başlarında bu beğendiğimiz kişi “İlişkiye esasında hazır değilim ama böyle hoşlandığım biriyle ara ara görüşmek istiyorum” gibi bir cümle kurar ve biz de “Bana aşık olacak ve evlenmek isteyecek, benim gibi biriyle hiç tanışmadığı için benimle birlikte olduktan sonra ilişki anlayışı değişecek” diye bir masala inandırırsak kendimizi hayal kırıklığına uğramamız işten bile değildir. Birini değiştirebilme inancı çoğumuzda vardır. Fakat unutmamız gereken, karşımızdaki insanlar biz istiyoruz diye değişmez, kendileri istiyorlarsa değişirler.

Dur işaretleri belirgin ise ailemize danışmalıyız

Dur işaretlerinin belirgin olduğu durumlarda ailemizin ve arkadaşlarımızın görüşlerini almalıyız. Çünkü onlar bizim hak ettiğimiz uygun kişinin nasıl biri olduğunu çok iyi bilirler.

Yanlış kişiyle olan ilişkinin belirtileri nelerdir?

Arkadaşlarımız ve ailemiz hiç bir şekilde onaylamazsa. Hoşlandığımız kişi bizi sadece kendi istediği zamanlarda ararsa. Dışarda bir mekanda tesadüfen karşılaştığımızda bize yabancı gibi davranırsa. Her hangi bir soru sorduğumuzda ters cevaplar bu kişiden sürekli alırsak. Örneğin, “Ne yapıyorsun, nerdesin?” basit sorusuna bile “Sana hesap mı vereceğim” gibi bir ters cevap verirse. Bu kişi ile aslında “Var olan” bir ilişkiden söz edemeyiz.

Fakat bütün bunların olmasına rağmen hoşlandığımız kişi evde başbaşa iken sanki beraber olmadığımızdaki insan değilmiş gibi davranıp, güzel vakit geçirip bize vaadlerde bulunuyorsa tüm olan olumsuz durumları yok sayma yanlışına bizi götürebilir.  Esasında burada  fark etmemiz gereken, arkamıza bile bakmadan koşarak uzaklaşmalıyız.

Beyinde ilişkiden sorumlu bölüm ile bağımlılık bölgesi aynı yerdedir. Bu sebeple, diyebiliriz ki kötü olduğunu ve zarar verdiğini bildiğimiz halde o kişiyle devam etme isteğimizi bu bilgi şimdi daha anlamlı hale getirebilir. Böyle durumlarda mutlaka profesyonel yardım almaktan çekinmemeliyiz. Çünkü üç ya da beş kez bizim için yanlış olan kişiyle vakit geçirmek, uyuşturucu etkisiyle aynıdır. Çünkü yüksek doz hormonların etkisindeyizdir.

Nasıl kendimle ve başkalarıyla ilişkimi doğru hale getirebilirim?

İnsanın kendinden memnun olması için öncelikle kendisine özen göstermesi ve saygı göstermesi gerekir. Buna ilk olarak spor yaparak başlayabiliriz. Sporun, bizler için olimpiyat sporcusunun ağır antrenman programı gibi yapılmasına pek tabi gerek yoktur! İlk önce haftanın üç günü yapılacak bir saatlik tempolu yürüyüşler faydalı olacaktır.

İkinci olarak, akşam yemeğini olabildiğince erken ve az yemeliyiz. Bol su içmeliyiz (Metabolizmayı hızlandırır). Kendimize has temiz, hoş bir giyim tarzı oluşturmalıyız. Biz kadınlar için hafif makyaj ki özellikle son yapılan bilimsel anketlerde erkeklerin büyük bir çoğunluğu bakımlı, temiz ve hafif makyajlı kadınları çok çekici bulduklarını belirtmişler. Tam tersi olarak da bu anketlerde ağır makyajlı kadınları itici buldukları ortaya çıkmış. Kadınlar açısından da hijyen çok önemli, hoş kokulu, naturel beyaz dişli, temiz vücut, tırnak, saç, sakal ve ütülü kıyafetli erkekler çekici bulunur.

Üçüncü olarak, çok okumalıyız. Okumak, sohbetimizi zenginleştirir. İçten dışa gelişim sağladığımızı görmek hem kendimize olan saygımızı arttıracak hem de başkalarının bize olan bakışını değiştirecektir.

Kendinden memnun kişi pozitif iletişim içinde olur. Kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa başkalarına da öyle davranır. Kişinin kendisine olan yeterince özgüveni hayranlık yaratır.

Uyumlu bir ilişkinin işaretleri nelerdir?

  • Eğer ilişkimizin içinde birbirimizi görme arzusu karşılıklıysa ve birbirimizi tanıyabildiğimiz kadar tanımaya çaba gösteriyorsak.
  • Sadece boş zamanlarımızda görüşmek yerine birbirimiz için her gün mutlaka özel zaman ayırıyorsak.
  • Birbirimizin aileleri ile tanışmak istiyorsak.
  • Aynı zamanda sosyal çevremizde bulunan arkadaşlarımıza, işimize ve ailemize gerekli zamanı ayırabiliyorsak.
  • Sadece evde zaman geçirmek yerine dışarı çıkıp sevdiğimiz kişi ile beraber sosyalleşebiliyorsak.
  • Eşlerin birinin yokluğunda karar alınması gereken bir durumda eşimize danışıp cevabı vereceğimizi belirtiyorsak.
  • Beraber yapabildiğimiz aktiviteler ve ortak ilgi alanları varsa, örneğin, beraber orman yürüyüşü ya da bir spor dalını beraber yapmak ve ya salsa dansı dersleri gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Ortak paylaşımların çiftleri birbirlerine daha çok yakınlaştırdığı araştırmalar tarafından tespit edilmiştir.
  • İlişki içinde birbirimizi başkalarının eleştirilerine karşı savunursak ve birbirimizin beğendiğimiz taraflarını öne çıkarıp ve sevdiğimizle gurur duyarak översek.
  • Tartışsak ya da kavga etsek bile nasıl gönlümüzü alacağımızı biliyorsak.
  • Birbirimize her zaman dürüst olursak.
  • Küçük sürprizler yapıp onu önemsediğimizi gösterirsek.
  • İlişki içinde birbirimize olan özeni, saygıyı ve güveni koruyabilirsek.

Tüm bu işaretler doğru insanla ilişkide olduğumuzu gösteren verilerdir. Karşılıklı fedakarlık ve asgari müşterekde bulunulan bir ilişki, uzun soluklu olacaktır. İlişkide sorun aramak yerine çözüm odaklı meselelere bakmak bize karşılıklı mutluluk getirir. Çözüm odaklılık; soruna direnç göstermeden, konuyu kabul etmekten geçer.

İlişki yönetimi yaparken bazı anlarda karşımızdaki kişiyi alttan almak doğaldır. Fakat dengeyi kaçırmadan ve karşımızdaki kişinin de gerekli zamanlarda bizi alttan alacağını bilerek.

Konu ile ilgili sorularınız ya da paylaşacaklarınız varsa bana z.eylemsenkal@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Psikolojik danışman

Zeynep Eylem Şenkal