Herkese merhaba! Beni belki Seksenler’den, belki aromaterapist olarak, belki Instagram’daki paylaşımlarımdan tanıyorsunuz. Ama, biliyorum ki benimle ilgili bir sürü şeyi merak ediyorsunuz. Bu nedenle, ben de Instagram’dan bana gelen, benimle ilgili en çok merak ettiğiniz soruları cevaplamaya karar verdim.

“Aa, bu kız Şehnaz Tango’daki kız değil miydi?”, “Aa, NTV’de değil miydi, Gece Gündüz’ü sunmuyor muydu?”, “Bu kızı ben buradan tanıyorum” diyorsunuzdur. Herkes bir yerden tanıyor normal olarak. Benimle ilgili ne merak ediyorsunuz? dedim ve soruları toplayalım dedim. Instagram’dan bir hikaye paylaştım, “Benimle ilgili en çok merak ettiğiniz sorular nedir?” dedim. Çok güzel sorular geldi. Şimdi, bunları sizlerle paylaşacağım. Hadi başlayalım!

-Sizi hayatınızda en çok üzen şey nedir? Aşk mı? Aile mi? Ya da başka bir şey? (Özel değilse)

Baya özel bir soru. Üzülmek dediğiniz şey, bazen değişiyor. Büyüme döneminde aileniz olabilir, işte de üzüldüğüm zamanlar oldu, evliliğimde de üzüldüğüm zamanlar oldu. Genel olarak, üzüldüğüm zamanlar oldu ama bu soruyu sormanız, bence hayatınızda sizin biraz daha üzülmeye meyilli olduğunuzu gösteriyor. Artık hayattan üzülmeyi değil, mutlu olmayı seçmemiz gerekiyor. O yüzden, açıkçası bir şey beni artık çok fazla üzemiyor.

-Nasıl bir aile ve çevreden geldiniz? Yaptıklarınız için varlıklı olmak gerekmez mi?

Yaptıklarım için varlıklı olmak gerekmez. Çünkü, yaptıklarımı yapabilmek için kendime bolluk ve bereket yaratıyorum. Çok varlıklı bir aileden gelmiyorum, tam tersine orta sınıf bir aileden geliyorum. Hatta, büyüme çağlarımda ailemin çok fazla maddi imkanları yoktu.

Ortaokul sıralarında, birkaç ay boyunca elektriklerimizin kesik olduğunu ve karanlıkta kaldığımızı hatırlıyorum. Çok yoğun bir oyuncak bebeğim yoktu, bana çok fazla oyuncak alındığını hatırlamıyorum. Ya da, deli gibi kıyafetlerim yoktu. Evimiz, diğer arkadaşlarımın evi kadar güzel değildi. Mobilyalarımız yoktu. Annem ve babam, ellerinden geldiğince bize iyi eğitim vermeye çalıştılar. Bize her ay bir kitap aldılar. Bize bilmenin, öğrenmenin güzelliğini ve şevkini aşıladılar. Bunlar için varlıklı olmaya gerek yok.

Artık, internet dediğimiz şey muhteşem bir yer. İnternette her istediğiniz bilgiye kolaylıkla ulaşıyorsunuz. Bence, en büyük zenginlik bilgi. Bilgi sahibi olmak, deneyimlemek. Bunu yapabilmek için de üretmek, çalışkan olmak ve cesur olmak gerekiyor. Ailem de, beni her zaman çok motive eden bir aileydi. Babamı çok erken bir yaşta kaybettim ama benim şimdiki Ayşe olmamda, fazlasıyla desteği olduğunu düşünüyorum. Ailede, kız çocuğu en çok babadan destek görürse, bu kızlar gerçekten uçuyorlar.

-Modunuzu düşürecek, sizi mutsuzlaştırmaya çalışan insanlardan korunmak için ne yapıyorsunuz?

Çok farklı şeyler yapıyorum. Eskiden daha fazla sinirlenebiliyordum. Biliyorsunuz, çok fazla şikayetçi insan var. Hayatında her şey çok iyi gidiyor ama noter sırasında bir saat beklediği için bile şikayet edebiliyor. Ben, olduğum şekilde kendi varoluşumla onlara örnek olmaya çalışıyorum. Bir söylüyorum, iki söylüyorum ama eğer, bu insanlar çok fazla enerji vampiriyse, birazcık uzaklaşmaya çalışıyorum.

-Hayatınızda bir dönüm noktası var mıydı? Varsa, neydi?

Çok fazla var tabi ki. Hayatımızın dönüm noktası olan şeyleri anlamamız lazım. Sizin için, belki sevdiğinizden ayrılmak olabilir, bu bir dönüm noktasıdır. Ama, onun kazandırdığı hediyeler de vardır. Her sınav, bir hediyedir aslında.

25 yaşımda babamın vefatı, bana bir dönüm noktasıydı. Şehnaz Tango setine girmek ve orada yaşadığım şeyler bir dönüm noktasıydı. Hem artısı hem eksisi ile söylüyorum. Çok farklı şeyler var. Açıkçası, ben hayata artık bir mucize filmi gibi bakıyorum. O yüzden, her şey dönüm noktası olabilir. Her açılan kapı, her konuştuğumuz kişi bir dönüm noktası olabilir. Şimdiki insan olmamda, kızımın doğumu bir dönüm noktasıydı.

-Aromaterapi ve spiritüel konularla ilgilenmeye nasıl başladın?

Çok erken yaşlarda başladım. Hatırlıyorum, çocukken doğa üstü şeylere çok meraklıydım. Daha sonra, büyüme sırasında o bir kapanıyor. Sonra, 18-19 yaşlarında tekrar biraz daha merak ediyorsun. Ama, sanıyorum 25 yaşından sonra biraz daha net bir şekilde ilgilenmeye başladım.

Babamı kaybettim, kansere yakalandı, o süreçte bir insan neden hastalanır konusunu sorguladım. Önce, kendimi şifalandırmak için yola çıktım. Bu bana iyi geldi, yoga ile tanıştım. Çok da stresli ve yoğun bir iş yapıyordum. Bu işin içerisinde akıl, ruh sağlığı ve beden dinginliğimi korumak için yogayı keşfettim. Bana çok iyi geldi. 1999’da yolum biraz Reiki ile kesişti ama bana çok da uygun olmadığını fark ettim.

Sonra, enerji çalışmaları girdi. Sezgileri kuvvetli bir insandım, rüyalar yoluyla başka başka şeyler gelmeye başladı. Bunun paralelinde, zaten oyunculuk yapıyordum. Ancak, içinde bulunduğum sektör bana biraz mutsuzluk vermeye başladı ve “Başka ne yapabilirim?” diye düşünmeye başladım.

Çocukluğumdan beri güzel kokan şeyleri ve doğayı çok severim. Aromaterapi karşıma çıktı. Aromaterapi dediğimle de 2003-2004 senesinde tanıştım. Kendi kendime yağlar aldım, aromaterapi kitapları aldım. Bu kitapların içerisinde aromaterapinin derinliklerini keşfetmeye çalıştım ve çok hoşuma gitti. 2004 senesinde, kendime başka bir iş hayali kurmaya başladım, çünkü oyunculuk beni biraz yormuştu.

Bir hayal kurmaya başladım. Bu sırada, kişisel gelişimle ilgili çok fazla eğitimlere gitmeye başladım. Bunlar, metafizik diyebileceğiniz, bir felsefe hocası ile 2-3 senelik bir eğitim ya da labirent dediğimiz Türkiye’ye gelen çok önemli seminerler var. Bu seminerler, gerçekten Türkiye’deki yüksek bilincin de açılmasına vesile olan seminerler. Çok fazla spiritüel seminere gittim. NLP yaptım, hipnoz yaptım, hem kendi kendine hipnoz yaptım hem hipnoz eğitimine gittim. EFT dediğimiz duygusal, özgürlük tekniklerini yaptırdım.

Yani, kendimi şifalandırmak ve kim olduğumu bulabilecek pek çok kapıyı çaldım. Yurtiçi ve yurtdışında pek çok kapıya gittim. Bunlar, beni böyle biraz daha bilimsel olarak harmanlayacağım ve şifanın boyutunu net bir şekilde göreceğim aromaterapiye getirdi. Çünkü, aromaterapi ruhsal, bedensel, zihinsel, hatta enerji boyutunda bedene bütünsel sağlığı veren, en detaylı, en kapsamlı ve bana göre en etkili şifa metoduydu.

2004-2005 yıllarında aromaterapiyle ilgili daha derin bilgiler almaya karar verdiğim için de Londra’ya gittim. ITHMA denilen The Institute of Traditional Herbal Medicine & Aromatherapy isimli bir okula kaydoldum. Çin tıbbı ile birlikte aromaterapinin harmanlandığı bir okulda, iki sene İngilizce anatomi, fizyonomi, organik kimya, aromaterapi, masaj ve Çin tıbbi üzerine eğitim aldım ve bu bana çok keyif verdi. Bir dünya açıldı. Çünkü, hayat amacımı bulmuştum.

Kişisel gelişim seminerlerinde “Kimim, kimim, kimim?” diyordum ya! Hayat amacımı bulmuştum.

“Başkaları için yaşanmayan hayat, yaşanmaya değmez” demiş Rahibe Teresa. O kadar doğru bir söz ki! Çünkü, ben bilinci dediğimiz, ego dediğimiz şey, şuanda dünyanın olduğu boyut.  Herkes kendi isteklerini, şımarık çocuklar gibi gidermeye çalışırken, dünyayı, başka insanları, her şeyi kullanıyorlar ve sömürüp bir çöp gibi kenara atıyorlar. Halbuki, birbirimizi yukarı çekmemiz gereken, biz olmamız gereken bir sistem.

Ben de, “başkalarına hizmet ederek, dünyanın daha iyi bir yere gelmesine vesile olabilirsem ne mutlu bana” dedim, çünkü hayat misyonumun bu olduğunu düşünüyorum. Bu konuyla ilgili eğitimler almaya başladım. Aromaterapiden sonra, yolum daha bütünsel şeylerle kesişmeye başladı. Çünkü, bilgi akmaya başladı. Çok fazla kitap okumaya devam ettim, sayısız eğitimlere gittim, bunların bazıları sertifika ve diploma eğitimleriydi. Bunların içerisinde Spa kurulumu, doğal terapiler, kristal terapi, bütünsel beslenme gibi çok farklı alanlarda eğitimler aldım.

Bununla ilgili de soru gelmiş, “Bütün bunlara nasıl enerji buluyorsun?” diye. Diyorum ya; geminin kaptanı sizsiniz ve hayatınız da bir gemi. Bir okyanustasınız. Eğer, yaşam denilen bu okyanusta bir rotanız yoksa, döner durursunuz ve yakıtınızı boşa harcarsınız.

Şu anda da spiritüel konularla ilgili derinleştim. Sosyal medya hesaplarımda da farkındasınız. Youtube kanalım da bu misyonumun bir parçası. Bütün bu bilgileri paylaşmamak olmazdı. Çünkü, bilmek ve bu ışığı yaymak çok önemli bir misyon. Web sitemde de, Türkiye’nin en kapsamlı iyi yaşamla ilgili bilgileri paylaşarak, aynı misyonun devamını ciddi bir yatırımla devam ettiriyorum. Videolarımla ve kitaplarımla da size yardımcı olmaya çalışıyorum.

-Bir gün boyunca bunca işi nasıl yapıyorsunuz? Hiç mi yorulmuyorsunuz?

Sevgili Hüseyin, yorulmuyorum. Evrensel yaşam enerjisini çekiyorum. Sosyal medya üzerinden paylaştığım ve Youtube da videolarını yüklediğim, benim 21 günlük bolluk ve bereket arttırıcı bir meditasyonum var. Enerjimin nasıl hiç düşmediğinin küçük bir örneğini görmek istersen, bu meditasyonumu izleyebilirsin.

Chi dediğimiz evrensel yaşam enerjisini bedenimize alıp, bir de üzerine hayattaki amacımızı, buraya gönderiliş amacımızı, kim olduğumuzu bulursak, rotamız da belliyse, o zaman enerjimiz ister istemez yükseliyor. Elbette ki, her zaman çok yüksek enerjili değilim ama genel olarak üretmeyi ve çalışmayı seven bir insanım. Evde oturuyorsam bile evimi temizliyorum, arşiv yapıyorum, makyaj odamı temizliyorum gibi bir şeyler yapıyorum. Sürekli üretmeye, hizmet etmeye ve faydalı olmaya çalışıyorum.

-Dünyada enerjisi en yüksek gittiğiniz yer ve tanıştığınız üstat kimdi, neredeydi?

Duygucum, çok farklı yerlere gittim, güzel enerjili yerlere gittim. Peru’ya gittim, Tayland’a gittim, henüz gidemedim ama ocak ayında Mısır’a gideceğim. Dünyanın farklı, enerjisi yüksek yerlerine gittim. Ancak, “Dünyanın en yüksek enerjili yerlerinden bir tanesi neresi?” dersen, orası yurdumuz, Türkiye.

Türkiye’nin her anlamda enerji olarak frekansı en yüksek ülkelerden bir tanesi olduğunu düşünüyorum. Bu zaman diliminde bizim burada olmamızın da tesadüf olmadığını düşünüyorum. Göbeklitepe’ye gittim, Urfa’ya gittim, Afrodisias’a gittim, Meryem Ana’ya gittim.

Kuzeyden, güneyden, doğudan, batıdan, Türkiye’de, inanılmaz yüksek frekanslı yerler var. Bunların çoğu da, keşfedilmek için bizleri bekliyor. Mardin bunlardan bir tanesi, Göbeklitepe de bunlardan bir tanesi. Henüz, Göbeklitepe’nin sırrını çözemediler ama biliyorsunuz, dünyanın en eski yerleşim birimi.

Onun dışında, bana göre frekansı en yüksek şehirlerden bir tanesi İstanbul. İstanbul, dünyanın en eski şehri. Yaklaşık 8-10 uygarlık üst üste. Neolitik döneme kadar gidiyor. Büyükşehir Belediyesi kazı yaparken, Hipodrom’u, yani antik Bizans kalıntılarını buluyor. Roma kalıntıları da burada, kim bilir aşağı insek neler neler göreceğiz? İstanbul’da da, çok farklı, yüksek enerjili yerler var.

Yüksek enerjili üstatlarla çok karşılaşıyorum. Genelde, çocukların zaten çok yüksek enerjili olduklarını görmüşsünüzdür. Onların içerisinde de, enerjisi daha kontrollü olan ve daha yükselmiş ruhlar olarak yeniden dünyaya gelen çocuklar var. Belki, bu lafım size biraz sert gelecek ama maalesef, dünya şuanda böyle bir boyuttan geçiyor. Kristal çocukların dünyaya geldiği bir dönemdeyiz, üstatlar onlar diye düşünüyorum.

Karşılaşsaydım, Atatürk’ün çok önemli bir üstat olduğunu düşünüyorum. Çok yüksek bir frekansı vardı. Çalıştığım hocalarımın çoğu, yüksek frekanslara sahipti. Ancak, genel olarak yüksek frekanslı üstatlar diyecek olursak; sanıyorum Budha ve bütün peygamberler yüksek frekansa ve titreşime sahip üstatlar. Yine, onların enerji kanallarına bağlanmamız da çok kolay. Kuran-ı Kerim’i okumak, enerjisine bağlanmaya niyet etmek, inandığınız peygamber hangisiyse niyet etmek gibi…

-Enerji çalışmalarına başlama yaşınız nedir?

Yukarıda da bahsettiğim gibi, 18-20 yaşlarından sonra çalışmalara başladım.

-Geriye dönüp baktığınızda keşke dediğiniz önemli bir şey var mı?

Keşkelerim bir ara vardı, şimdilerde çok yok. Ailemden ve sevdiklerimden çok fazla insanı kaybediyorum, kaybettim de. Geri dönmeyecek tek şey, onlarla geçirdiğiniz zaman. Diyorlar ya, “Her güne, bugün hayatınızın son günüymüş gibi bakmak gerekiyor”. Evden çıkarken, sevdiklerinize canı gönülden onları sevdiğinizi söyleyip vedalaşmamız gerekiyor. Çünkü, ne olacağını bilmiyoruz.

-Bu tarz enerji konularına yönelmeniz nasıl oldu? Araştırıp öğrenmenizin bir hikayesi var mı?

Var tabi ki. Soru sormanız lazım. Yani, evrene soru sorarsanız, daha fazlasını öğrenmek istiyorsanız, sürekli bir bilgi açlığı içerisindeyseniz, “Neden, nasıl, ben niye buradayım?” gibi sorularınız varsa, soru soruyorsanız, evrenden cevap geliyor. Ben buna inanıyorum.

Ben de, soruları olan biriyim. Kendimi ebedi öğrenci olarak görüyorum. Benim için öğrenme hiçbir zaman bitmeyen bir şey. Öğrendikçe, bana göre evrenin gizemlerini çözdükçe, neden burada olduğumun cevapları netleştikçe, biraz daha rahatlıyorum. Diğer türlü, sürükleniyorsunuz. Yani; doğuyorsunuz, ürüyorsunuz ve gidiyorsunuz. Bence, insan yaşamı bu kadar olmamalı.

İnsanlık tarihine, uygarlıklara baktığımızda, büyük yüksek uygarlıklara baktığımızda, göreceğimiz şey, zaten bu kadar olmadığımız. Bu nedenle, gizemli şeyler hep merakımdı. Çocukluğumdan beri meraklıydım. Gizemli şeyler derken cinler, periler gibi şeylerden bahsetmiyorum. Düşük frekanslı şeylerle ilgilenmedim.

Atalarımızın kökenleri, niye burada olduğumuzu, insanlığın kökenlerini daha çok merak ettim. Soruları sordukça, önüme yeni hep kapılar açıldı, ustalar geldi, cevaplar geldi. Enerjiyi çözdükten, her şeyin bir enerji olduğunu anladıktan sonra, telepatiye inanıyorsunuz. Siz birini düşünüyorsunuz, düşündüğünüz kişi sizi arıyor. Siz böyle çalışmalar yaptıkça, hayatınıza tezahür edebilmeniz artıyor, istediğiniz şey önünüze gelmeye başlıyor. Hayal ettiğiniz hayatı yaşamaya başlıyorsunuz.

Bunun, yarattığınız enerjiyle ve sizin enerji seviyenizin yarattığı titreşimle bir ilgisi olduğunu keşfettiğimden beri, açıkçası hayatımı biraz böyle yaşıyorum. Yakın çevrem buna çok şahittir. Benim, biraz daha bunlara cesaret edip sizlerle paylaşabilmem, biraz zaman aldı. Orada da, ustalarımızdan el almadan, onların onayı olmadan, olmazdı. Öğrenmek böyle bir şey. Bir bilgiyi paylaşmadan önce, onu iyice sindirip insanlara hazır hale getirmeniz gerekiyor. O yüzden de, aslında bu benim 15-20 senelik kişisel çabamın ve eğitimimin ürünü.

-Sevgiliniz var mı? Hayat arkadaşınız var mı? Evlenmeyi düşünüyor musunuz?

Bunların hepsi çok güzel sorular. Elbette, bir hayat arkadaşım var. Ancak, ben özelini çok fazla paylaşmayı seven biri değilim. Hayat boyunca da çok da paylaştığım söylenemez. Özel hayatımı, genelde gizlemeyi seçen biriyim.

Evlilik, başımdan bir kere geçti. Çok da güzel bir evlilikti. Ancak sonra, iki taraf da farklı yollara doğru gitti. Sevgi hala bakidir ama aşk da bittikten sonra, eğer ortada beraber olmak için çok da fazla neden yoksa, birbirini kırmadan, incitmeden yolları ayırmakta hiçbir sakınca yok. Gönül isterdi ki devam etsin ama olmadı.

-Günlük yemek programınız ve beslenme şekliniz nasıldır?

Bununla ilgili Youtube’da çok fazla videom var. Hatta, bir tanesi mutfağımdaki ürünlerle ilgili. Neler yediğimi, en azından neler yemediğimi de oradan görmüş olursunuz.

-Meditasyon öncesinde ve sonrasında hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?

Açıkçası, meditasyon son 10 yıldır deneyimlediğim bir şey. Meditasyonla ilgili, kitabıma da koydum. Meditasyon sırasında Torus şeklini gördüm. O şekli gördükten sonra, bunun nasıl olduğunu bir süre tarif edemedim. Araştırmalara devam ettim, kitaplara baktım, internete baktım ama Torus’u arayamıyordum. O şekli nasıl tarif edeceğimi bilmezken, tesadüfen karşıma çıktı. Tesadüfen onun evrensel, sonsuz yaşam enerjisi olduğunu ve bu Torus Örüntüsü’nün aslında; Leonardo Da Vinci’den tutun da, bilim insanlarına ve Stephan Hawking gibi fizikçilere kadar, herkesin haberdar olduğu; evrende her şeyin sonlu ve sınırlı olduğu iddiasını çürütecek kadar sonsuz bir enerji kaynağı olduğunu fark ettim.

Kendimce bir meditasyon yapmaya başladım, daha önce yaptığım meditasyonları üst üste ekledim. Kişisel araştırmalarımla geldiğim bazı noktalar vardı. Bunlardan bir tanesi, kalbimizin dünyanın en kuvvetli enerji merkezi olduğu ve Torus enerjisini kalbimize çektikten sonra, enerji alanımızı genişletmemizdi.

“Bundan sonra hayatımda neler olur?” derseniz; enerji seviyeniz yükselir, hastalıklardan korunabilirsiniz çünkü her şey enerji bedeninizde başlar, kalbinizden geçen önünüze gelir, bütün sorularınız cevap bulur gibi. Bu, sizin kendinizi çalışmaya ne kadar verdiğiniz, ne kadar inandığınız, ne kadar teslim olduğunuz ve disiplinli bir şekilde ne kadar çalıştığınızla ilgili. Bununla ilgili bilgiler, Instagram hesabımda fazlasıyla mevcut.

Ben, farklı soruları yine cevaplayacağım. Bu yazıda, kişisel gelişimle ilgili soruları cevaplamaya çalıştım. Özel hayatımla ilgili ya da Seksenler’le ilgili zaten çok fazla cevaplıyorum. Seksenler’de ben de varım ve 20 Eylül’de çekimlere başladık. Umarım, bu içeriği beğendiniz. Bugünlük benden bu kadar. Hoşça kalın!