Loading the player...

Herkese merhaba! Günün hangi saatinde ve dünyanın neresindeyseniz, doğru bir yerdesiniz. Titreşimle ilgili bilgi almak ister misiniz? O halde, Titreşimini Yükselt Hayatın Değişsin isimli kitabımda, öne çıkan bazı önemli başlıklara birlikte göz atalım!

Son yıllarda, titreşim ve frekans kavramlarını sıkça duyduk. Titreşim, aslında bizim lisede bıraktığımız bir kavram gibiydi. Ancak, dünyanın değişimi ile birlikte, bilinç seviyesi yükseldikçe, insanlar daha farklı yerlere yükselip spiritüel dediğimiz bilgiler gündelik hayatın içerisinde olmazsa olmaz bir hale geldikten sonra; bunların çok da fiziksel bir şey değil, aslında hayatın temelini kapsayan bir gerçek olduğunu öğrenmeye başladık. Titreşim dediğimiz şeyin aslında hayatın özü olduğunu anladık.

Titreşim Nedir?

Fizik kuralı olarak baktığımızda titreşim; elastik bir cismin ileri geri hareketi ya da bir dakika içerisinde salınımına verilen isimdir. Biz, bunu çok farklı yerlerde; seste, mekanikte, mühendislikte, elektrikte, elektromanyetikte ve fizikte kullanabiliyoruz. Ancak, titreşim aslında evrendeki her şeyde olan bir şey, 1+1=2 gibi bir şey.

Evrende yaratılmış her şeyin bir titreşimi olduğunu zaten biliyoruz. İnsanın titreşimi var, bitkinin titreşimi var, ağaçların, nehirlerin, yani dünyanın, gökyüzünün bir titreşimi, bir titreşim değeri varı. Bunları, titreşim ölçen belli teknolojilerle, fizikçilerin ve mühendislerin keşfettiği cihazlarla ölçüyoruz. Ancak, bunların dışında yepyeni başka şeyler var. Aslında, o kadar da yeni değil. 30-40 yıldır, hatta 1900’lü yılların başından beri bildiğimiz bazı şeyler de var.

Enerji ve titreşim dediğimiz şeyin; aslında, insanların duygularında, düşüncelerinde, hafızalarında, ağaçlarda, bitkilerde bile olduğunu öğrendik. Yani, bu bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması gereken bir şey. Kitabımda da, biraz böyle anlatmaya çalıştım ama size burada daha sıkıştırılmış bir halde anlatıyorum.

“Her şeyin titreşimi var” derken, biz bunu biraz daha öze indirelim ve insanı ele alalım… İnsanın titreşimi, aslında ruhsal boyutta, fiziksel boyutta ve zihinsel boyutta. Çünkü, bizim birden fazla bedenimiz var. Zihin bedenimiz var, enerji bedenimiz var, duygu bedenimiz var, ruh bedenimiz var ve fizik bedenimiz var.

Enerji Bedeni Nedir?

Enerji bedenimiz; göremediğimiz ama hissettiğimiz şeydir. Ellerimizi birbirine sürttükten sonra hissettiğimiz, statik enerji gibi bir şeydir. Chi enerjisini ellerimize doldurduktan sonra verdiğimiz gibi bir enerji. Evrensel yaşam enerjisi dediğimiz şeyle de çok bağlı.

Evrensel Yaşam Enerjisi Nedir?

“Evrende var olan her şeyin bir enerjisi var” demiştik. Uzak doğulular, buna “Chi”, Hintliler “Prana”, Japonlar “Ka” diyor. Kuzey Türkler, yani Orta Asya şamanları da buna “Ma” diyorlar. Üzerinde yaşadığımız dünyanın bir enerjisi var. Yeryüzü ve gökyüzünün bir enerji alanı var. Bizler, onun üzerinde yaşayan küçücük varlıklar olan insanların, bu enerjiden etkilenmemesi mümkün değil. Dolayısıyla, işi biraz daha bütünsel ele almak gerekiyor. Bütün olarak bakmak gerekiyor.

Bütünsellik nedir? İçeride ve dışarıda, yukarıda ve aşağıda her şeyin bir olduğu ve benzer frekanslarda titreştikleri, yani titreşimlerinin yakın olması gerektiğidir. Kitapta uzunca bahsettim ama burada da bahsedeyim…

Dünyanın bir titreşimi, bir titreşim ölçüsü var, buna da “Schumann Rezonansı” diyoruz. Yani, dünyanın bir rezonansı var. Alman bilim adamı Schumann, belli ölçümlerle bunu ispatlıyor ve dünyanın bir rezonansı olduğunu fark ediyor. Bunu; ağaçlara, nehirlere, taşlara, kristallere, insan bedenine, hayvan bedenine yapabiliyoruz. Aynı zamanda, gökyüzündeki gazlara yapabiliyoruz. Pek çok farklı şeye yapabiliyoruz, titreşimi ölçmekten bahsediyorum.

Titreşimimizi Yükseltmemiz Gerekiyor

İnsan vücudunun da bir titreşimi var. Sağlıklı bir insanın vücudu, 65 Hz şekilde titreşiyor. Hasta bir insanda bu 20 Hz’lere kadar düşebiliyor. Biz bunu enerjiyi yükseltebiliyoruz, yükseltme metotlarımız var. Bunlar, bildiğimiz kadim uygarlıklardan günümüze kadar gelen, bilmediğiniz şeyler değil. Bunların içerisinde yoga, beslenme, tai chi ve Qi Gong dediğimiz uygulamalar. Bunlar, evrensel yaşam enerjisi ile birlikte bedenimizde yükseltmek için kullandığımız metotlar.

Titreşimimizi, bedenimizin enerjisini yükselttiğimizde yükseltiyoruz. “Titreşimi yükseltmek ne işe yarıyor?” diyebilirsiniz, çok da haklısınız. Bununla ilgili, aslında son günlerde çok fazla paylaşım yapıyorum.  Youtube kanalımda da, enerjinizi ve frekansınızı yükselterek bolluk ve bereket getirecek bazı çalışmalar paylaşıyorum. İşte, kişisel titreşiminizi yükseltmek, hayatınızın her boyutunda bize bolluk ve bereket getirir.

Bolluk ve bereket nedir? Sağlıktır, kısmettir, şanstır, kariyerdir, bir insan olarak deneyimlemek ve yaşamak istediğimiz her boyutta, bize o bolluğu getirecek demektir. Kişisel titreşimimizin yüksek olması, bu anlamda önemli. Ancak, her anlamda önemli olan şey; sağlığınızın korunmasıdır. Sağlık derken, yalnızca fizik bedenin değil, ruhsal ve zihinsel sağlığın da korunması gerekiyor. Bu iş, biraz daha bütünsel ele alınmalı.

“Evrendeki her şeyin yaşam enerjisi var” dedik, “Titreşimi var” dedik, belli titreşimlerimiz var. Bunlarla ilgili detaylı bilgiyi, isterseniz kitabımda bulabilirsiniz. İnsanların titreşiminden bahsettik, dünyanın titreşiminden bahsettik. Bazen, mekanların titreşimini bile hissedebilirsiniz. Bir mekana girdiğinizde orayı çok seversiniz. Peki, bu sebepsiz midir? Değildir, oranın enerjisiyle ilgilidir. Bazen de, o mekanı hiç sevmezsiniz, hemen kaçmak istersiniz, rahatsız olursunuz, o mekanda durmak istemezsiniz.

Yan yana dükkanlar vardır. Bir dükkanın işleri acayip iyidir, diğerinin hiç işi olmaz. Bazı dükkanlar vardır, adı kısmetsiz dükkana çıkmıştır. Mekanların da enerjisi ve titreşimi vardır ve bu da çok önemlidir. Bir insanla tanıştığınızda, onu çok sevebilirsiniz ya da hiç sevmeyebilirsiniz. Bu anlamda, bir süre sonra, içsel sezgi yeteneklerinize güvenerek; aslında, orada sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeylerin neler olduğunu da anlayabiliyorsunuz.

Ben, uzun senelerdir edindiğim kişisel tecrübelerimle; artık, karşılaştığım bir insanı neden sevip sevmediğimi çok analiz etmeden, kalbimi ve sezgilerimi dinler hale geldik. Eskiden, bir insandan hoşlanmıyorsam, “Ayşe, ne kadar önyargılısın! Öyle de değil” diyordum. Ancak, gerçekten İngilizlerin “gut feeling” dediği, gerçekten içeriden gelen bir his var. O hisse de güvenmek gerekiyor. O bizi hiç yanıltmıyor. Çünkü, bizler aslında enerjiyi okuyoruz. Sadece, modern insanın kodları ile çok fazla kodlandığımız için artık, sezgi yeteneklerimizi arkaya attık. Görsel bir çağda yaşıyoruz, gördüklerimizle ilgileniyoruz ama bu da, bazen yanıltıcı olabiliyor. Bunun örneklerini de, suçlularda ya da profesyonel yalancılarda görebiliyoruz.

Düşük ve Yüksek Enerjileri Hissediyoruz

Yüksek enerjili insanlar bizi hep motive ediyorlar, onların yanında kendimizi iyi hissediyoruz. Ancak, düşük enerjili insanların yanında biraz daha düşük hissediyoruz. Bu insanlar; genelde çok fazla şikayet eden, kurban bilincinde olmayı seven, yüksek egolu, insanlar üzerinde otorite kurmayı seven, itaat bekleyen, korkuyu seven, yani bir şeyleri sertlik ve otorite ile yapmak isteyen insanlar, aslında düşük enerjili, düşük titreşimli insanlar. Bizler, böyle insanların çevresinde olmak istemeyiz, çok da haklıyızdır. Titreşimimizi korumak için, enerji alanımızı korumamız gerekiyor. Bu nedenle, düşük enerjili insanlardan ve ortamlardan uzak durmalıyız. Peki, nasıl?

Biz, bazen sezgilerimizin farkında olmasak bile, bu insanlar çok yakın çevremizde. İş ortamında, ev ortamında, ailemiz, eşimiz, patronumuz, öğretmenimiz, nişanlımız, en yakın arkadaşımız olabiliyor. Ben, “bunları elinizin tersiyle çevirin” demiyorum, ancak yapılacak şeyler basit. Onları da, bir sonraki konuda anlatıyor olacağım.

Enerjimizi ve Titreşimimizi Nasıl Yükseltiriz?

“Bir şeyin enerjisinin düşük olduğunu nasıl anlarız?” Aslında, sadece kendi içimize, hislerimize bakarak. Ancak, bu hislerimizde de sağlam olmamız gerekiyor. Eğer, bu kişiyle ilgili negatif duygular çok biriktiyse, orada içsel olarak sağduyulu davranmıyor olabiliriz. Dolayısıyla, kendi titreşimimizi ve enerji alanımızı yükseltmemiz gerekiyor.

  • Biraz önce bahsettiğim yoga, tai chi, Qi Gong gibi uygulamalar; kişisel enerjimizi yükseltmek, enerji alanımızı yükseltmemizle birlikte, titreşim ve frekansımızı yükseltmek için çok etkili uygulamalardır.
  • Nefes uygulamaları yapılabilir. Nefes uygulamaları derken; derin nefesler, bedene farklı şekillerde çekilebilir. Ben, bunların farklı metotlarını Youtube kanalımda sizlerle daha önce paylaşmıştım. Sizler için hazırladığım Denge Nefesi ile Rahatlama metodunu uygulayarak, gün içerisinde kendinizi stresli hissettiğiniz zamanlarda; derin nefeslerle hem stresinizi azaltabilir, hem de kendi enerji alanınızı koruyabilirsiniz.

Mekanlara girerken yapılacak şeyler vardır. Bunları hep söylüyorum, basit ritüellerdir. Bunlar, eskilerin, özellikle Orta Asya Türklerinden bize gelen uygulamalardır. Mekanları ve kötü enerjileri temizlemede kullanırız. Kısmetsiz, uğursuz, şansız mekanlarda, kısmetsiz, uğursuz, şanssız olduğunu düşündüğümüz kişilerde, kısmeti ve şansı getirmek için bazı ritüeller yaparız.

Sirke Ritüeli Gerçek Mi?

Bunların mantığına baktığınızda, çok da mantıksız değildir. Bilimsel olarak açıklayamayız ama işe yararlar. Bunlardan bir tanesi, sirke. Elma sirkesi, neden olduğunu bilmemekle birlikte; bence alkalize etme özelliğinden dolayı mekanlardaki ve kişilerdeki negatif enerjiyi temizleyeceğine inandığımız, kötü enerjileri, kötü varlıkları, daha düşük frekanslı varlıkları temizlediğine inandığımız bir şey. Bu nedenle, eskilerden beri insanlar, yeni bir eve taşınmadan önce evi sirkeli suyla temizlerler. Bunu öneriyorum.

“Bize batıl, koca karı şeyleri mi öneriyorsun?” diyeceksiniz. Aslında, baktığınızda, bunların kökenine indiğimizde; çok da koca karı inancı olmadığını, hepsinin içerisinde bir miktar bilimsellik olduğunu ama eskilerden günümüze kadar geldiği için, biz onların hangi tekniklerle, ne gaye ile yapıldığını bilemiyoruz ama işe yaradıklarını biliyoruz. O yüzden de, yapmakta bir zarar yok diye düşünüyorum ve ben yapıyorum.

Sirke ve Tuzlu Su Uygulaması

Kitabımda bahsettiğim uygulamalardan bir tanesi, girdiğiniz mekanlarda, oradaki kötü enerjiyi değiştirip, iyi frekansa çevirebilmek için yapabileceğiniz bir şey de; sirkeli ve tuzlu su uygulaması.

Nasıl yapıyoruz? 1 bardak suyun içerisine; mümkünse deniz tuzu, himalaya tuzu ya da iyi kalite kaya tuzu ve biraz sirke koyup, bunu yatağımızın altına ya da odamızın bir köşesine, o enerji temizlenene kadar her akşam koyuyoruz. Sabah kalktığımızda o bardağın rengi belki biraz koyulaşmış olabilir ya da hiç koyulaşmamış olabilir, önemli değil. 21 gün boyunca her sabah uyguluyoruz. Bereketi arttırmak için iş yerlerinde de öneriyorum. Ya da yatak odanızdaysanız; iyi uyumak için, eşinizden soğukluk olduğunda ya da hayatınıza bir partner istediğinizde de bunu yapabilirsiniz. Niyetiniz neyse o niyeti söyleyerek, geceleri yatağınızın altına, odanızın köşesine, ofisinizde masanızın üzerine sirkeli ve tuzlu suyu koyabilirsiniz. Her sabah temizleyeceksiniz. Bu, 21 günlük bir ritüel.

Adaçayı

Kuru adaçayı yapraklarını bir kasenin içerisinde yakmak ve mekanda gezdirmek. Zaten, yine Orta Asya şamanlarından bize gelen bir üzerlik otu yakma geleneğimiz var. Üzerlik, bizim süpürgelerde kullandığımız tohumlarıdır. Onun içerisine çeşitli parçalar atarlar, mermer tozu koyarlar ve bir duman çıkartırlar. Bence, adaçayı da aynı şeyi yapıyor. Adaçayı çok uzun zamandır Avrupa ve Orta Asya’da; kötü ruhları temizlemede, dini ritüellerden önce mekandaki kötü ruhlu, düşük frekanslı varlıkların ve mekanların temizlenmesinde kullanılan, Orta Çağ’da kötü ruhları kovduğuna inanılan ritüelin bir parçasıdır. Mantığına baktığımızda; bir mekanı dumanlandırmak, mekandaki dumanla birlikte o mekandaki düşük varlıkların gitmesini sağlamaktır. Özellikle dini ritüellerde, çok eskilerden günümüze gelen bir uygulama.

Kiliselerde, bizim günlük dediğimiz, “Frankincense” olarak aromaterapide kullandığımız reçinenin kullanılması ve bunun buhurdanlıklarla dumanlanması gibi şeylerin, aslında bilimsel olarak anlatamayacağım ama eskiler, dumanın bir kovucu etkisi olduğunu düşünüyor. Ben de, uygulamakta bir sakınca görmüyorum. Mekanlarda genellikle adaçayı kullanıyorum. Üzerliğin kokusunu çok sevmiyorum ve içine ne konulduğunu da bilmiyorum. Bu nedenle, kurutulmuş adaçayı yapraklarını bir kasenin içerisinde yakıp, mekanlarda, köşelerde, yatak altlarında, o mekanı temizlemek için kullanıyorum. Meditasyon çalışmalarından önce ve bittikten sonra da kullanabilirsiniz.

Gül Yağının Frekans Değeri Çok Yüksek

Aromaterapiden çok faydalanıyorum. Zaten, titreşim teknolojisi olarak bakıldığında, gerçekten ölçülebilir cihazlarla bakıldığında, titreşimi ve canlılığı olan yağlar. Dünya üzerinde titreşimi en yüksek içeriklerden bir tanesi gül yağı. Gül yağının frekans değeri 323 Hz ölçülmüş. Bu da demek oluyor ki; hastalarda, mekanların temizliğinde, olmasını istediğimiz bir niyette, bolluk bereket enerjisinde, yine gül yağı ve gerçek gül suyunu kullanarak, titreşimimizi yükselterek mekanın temizlenmesini sağlayabiliriz.

Ben, genelde saf gül yağı kullanıyorum ama gül yağı çok pahalı. Bu nedenle, 1-2 damla alıyorum ve onu vücudumda, enerji alanımı temizlemekte de kullanıyorum. Nazara inanır mısınız bilmiyorum, ben çok inanmıyorum. Yüksek enerjili birine nazar geleceğine de çok inanmıyorum. Kendi hayatımda da bunu çok görüyorum. Ancak, enerji bedeni dediğimiz bir enerji alanımız var. İnsan bedeninin de bir enerji alanı var ve onu koruyabiliriz.

Gün içerisinde çok fazla insanla beraberiz, İstanbul gibi modern bir şehirde yaşıyoruz, trafikteyiz, çok sayıda düşük enerjili insan var, elektromanyetik alanlar var, bizim kendi yaydığımız negatif ve pozitif düşünceler var. Enerji alanımız düşebilir.

Yüksek Enerjili Beslenme

Enerji alanımızı kuvvetlendirmek için; tai chi yapabilirsiniz, Qi Gong yapabilirsiniz, yoga yapabilirsiniz, gül yağı kullanabilirsiniz, nefes kullanabilirsiniz ve her şeyden önce, yüksek enerjili besinlerle kendimizi besleyebiliriz. Bunu, daha önce de paylaşmıştım. Bununla ilgili olarak, Yüksek Titreşimli Beslenme ile ilgili ayrıca bir konu da paylaşacağım.

Biliyorsunuz, 1.5 yıldır vejetaryenim ve bitkisel ağırlıklı besleniyorum. Bitkisel ağırlıklı beslenmenin de %80’i mümkün olduğunca az ısıl işlem, az pişmiş ürünleri yemeğe gayret ediyorum. Organik, çok fazla tarım ilacı olmayan, genetiğiyle oynanmamış, doğasına uygun üretimlerde, mevsim sebze ve meyveleri yemeye çalışıyorum. Titreşimi yüksek yiyecekler ile kendimizi beslememiz de önemli. İşlenmiş yiyecekler, ısıl işlemden geçmiş şeyler, raf ömrü bir yılı aşan şeyler bizim için gıda değil, canlı değil. Canlı bir mekanizma olduğumuz için canlı beslenmemiz gerekiyor.

Onun dışında, kitabımı merak eder de alırsanız, orada daha detaylı anlatıyor olacağım. İki tane, 21 günlük çalışma yaptım. Bu çalışmaları da yapabilirsiniz. “Ayşe, benim titreşimimi yükseltmeye ihtiyacım yok. Hayatımda her şey olduğu gibi gidiyor” derseniz, o zaman ne güzel. Ancak, enerji alanını korumanız gerekiyor; çünkü, her nefes alıp verişimizde vücudumuz okside oluyor ve aslında, size biçilen ömürden alıyor oluyorsunuz. Sonsuz gençlik mümkün demiyorum; ancak, yaşam kalitenizi ve titreşiminizi yükselterek, olduğunuzdan 10 yıl daha genç, sağlıklı ve enerjik olmanın kimseye zararı yok diye düşünüyorum. En azından, ben böyle yaşıyorum.

Titreşimle ilgili sorularınız varsa, yorum kısmına yazarsanız, cevaplamaktan memnun olurum. Daha derin bilgileri merak ederseniz, Instagram hesabımda titreşimle ilgili daha derin bilgilere ulaşabilirsiniz. Bugünlük benden bu kadar. Hoşça kalın!