Sınır nedir?

Fiziksel dünyada sınırların görünmesi kolaydır. Çitler, işaretler, duvarlar veya levhaların hepsi fiziksel sınırlardır. Fiziksel sınırlar, kimin tapu sahibi olduğunu gösteren mülk sınırlarını işaret eder. Manevi dünyada ise sınırlar görünür olan sınırlar kadar gerçektir, ancak bu sınırları görmek daha zordur. Sınırlar kendimizi tanımlar. Kim olduğumuzu ve kim olmadığımızı belirler. Sınır, benim nerede bittiğimi ve bir başkasının nerede başladığını görmemi sağlayarak bana sahip olma hissi verir. Neye sahip olduğumu ve nelerden sorumlu olduğumu bilmek özgür olmamı sağlar. Hayatımın sorumluluğun üzerine almak bana pek çok değişik seçenek sunar. Ancak, kendi hayatıma sahip çıkamazsam, karşıma çıkan seçenekler ve çeşitler azalır. Hepimizin kendi için yaşayabileceği bir dünya vardır, yani bizi “biz” yapan şeylerden kendimiz sorumluyuz. Kendi ruhlarımızda olan bitenlerle ilgilenmek zorundayız, sınırlar ise ilgilenmek zorunda olduğumuz şeyin ne olduğunu tanımlamamıza yardımcı olur.

Başkalarına karşı kendimizden sorumluyuz. İnsanların kendi sorumluluklarının bilincinde olarak birbirlerine yardım etmesi hemen her dinin esasları arasındadır. İnsanların yapamadıkları şeyleri gerçekleştirmek adına kendimizden ödün vermek aynı zamanda başkalarına karşı sorumluluğumuzu da yerine getirmektir. Diğer yandan, herkes yalnızca taşıyabileceği kadar sorumluluğa sahiptir. Bazı şeyleri kimse bizim için yapamaz. Hayatımızın kendi “yükümüz” olan belirli taraflarının sorumluluğunu almamız gerekir. Bir kayayı tek başımıza taşımamız beklenemez, aksi takdirde belimizi büker! Kayaları kardırırken yardıma ihtiyaç duyarız – işte bu anlar, hayatlarımızda yaşadığımız kriz dolu, üzücü anlardır. Ancak günlük hayatımızın “yüklerini” çok daha kolay kaldırırız. Bu yükler sırta takılan çantalara benzer. Sırt çantalarını taşımak imkansız değildir. Kendi sırt çantalarımızı kendi başımıza taşımamız beklenir. Aynı zamanda, kendi duygularımız, tavırlarımız ve davranışlarımızla olduğu kadar, hepimizin bize verilen sorumluluklarla başa çıkması gerekmektedir, bu her ne kadar çaba sarf etmemizi gerektirse de. Acı çekmemek ve sorumsuz olmamak için, “ben” kavramının ne olduğunu, sorumlulukların sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini doğru olarak belirlemek çok önemlidir.

İyilikler içeri, kötülükler dışarı!

Sınırlar, sahip olduğumuz mülkümüzü tanımlayarak onunla ilgilenebilmemizi sağlar. Kalbimizi özenle korumamıza yardımcı olur. Bizleri besleyecek olanları çitlerimizin içinde, zarar verecek olanları ise dışında tutmamız gerekmektedir. Kısaca sınırlar, iyilikleri içeride, kötülükleri dışarıda tutmamıza yardımcı olurlar. Kısaca, sınırlar duvar değildir. Aynı toplum içinde insanlarla birlikte olmamız gerekir. Ancak her toplulukta, bütün üyelerin kendi alanları ve mülkleri vardır. Önemli olan şey, sınırların geçişe izin verecek kadar saydam, ancak tehlikeleri uzak tutacak kadar sağlam olmasıdır. Büyürken istismara uğrayan insanların genellikle sınırların işlevlerini tersine çevirme ve kötüyü içeride tutup iyiyi içeri almama eğilimleri vardır. Örneğin, küçük yaşta babası tarafından istismara uğrayan bir çocuk, iyi sınırlar oluşturmaya teşvik edilememiştir. Sonuç olarak, kendini kapatıp acısını içeride tutmayı seçer, kendini açıp, çektiği acıyı anlatamaz. Üstelik kendisini iyileştirmek için dışarıdan gelecek yardımlara karşı kendini kapamıştır. Ayrıca, sürekli olarak başka insanların ruhunu yaralamasını izin vererek, çocukluğunda öğrendiği acıyı devam ettirmiştir. Böyle durumlarda, öncelikle, sınırların işleyiş tarzını tersine çevirmek gerekir. Kötülükleri dışarıda tutacak kadar güçlü çitlere ve ruhundaki acının çıkmasına, umutsuzca beklediği yardımların içeri girebilmesi içinde kapıların inşa edilmesi gerekir.

Sınır Örnekleri

Sınırlar, sizin bir başkasıyla aranızdaki farkı ortaya koymanıza yardımcı olan ve nerede başlayıp, nerede bittiğinizi gösteren her şeydir. İşte sınırlara bazı örnekler:

Deri

Sizi tanımlayan temel sınır, derinizdir. İlk olarak fiziksel varlığınız aracılığıyla başkalarından ayrı olduğunuzu öğrenirsiniz. Deri sınırı, iyiliklerin içeride, kötülüklerinde dışarıda olmasını sağlar. Kemik ve kanınızı korur, onları bir arada ve içeride tutar. Mikropların girmesine izin vermez ve sizi enfeksiyonlardan korur.

Kelimeler

Sınırları belirleyen en temel kelime “hayır”dır. Başkalarının, onlardan ayrı olarak var olduğunuzu ve kontrolün sizde olduğunu öğrenmelerini sağlar. Kelimeleriniz aynı zamanda, düşüncelerinizi, duygularınızı veya beğenmediğiniz şeyleri anlatırken başkaları için mülkünüzü tanımlar. Mülkünüzü tanımlayan kelimeler kullanmadığınızda insanların nerede duracaklarını bilmeleri zorlaşır.

Gerçekler

Yaşam ve doğa hakkındaki gerçekleri bilmek, size sınırlar koyarak doğanın sınırlarını görmenizi sağlar. İster yaşamın gerçeklerini ister kendi gerçeklerinizi bilin, gerçekler her zaman güvenlidir. Pek çok kişi kendi sınırlarının dışında yaşamaya çalışarak kim oldukları gerçeğini kabul ve ifade etmeyerek dağınık hayatlar yaşarlar.

Fiziksel Uzaklık

Bazen istemediğiniz bir durumdan fiziksel olarak uzaklaşmanız sınırlarınızı korumanızı yardımcı olur. Bu sayede, sınırlarınıza esneklik getirdikten sonra, fiziksel, duygusal ve manevi olarak yenilenebilirsiniz.

Zaman

Bir kişi veya göreve zaman harcamayı bırakmak, hayatınızda sınırlarınızı oluşturmanız gereken ve kontrolün elinizden çıktığı durumlarda kontrolü tekrar elinize almanızı sağlayabilir.

Duygusal Mesafe

Duygusal mesafe, kalbinize güvende olmak için ihtiyaç duyduğu alanı veren geçici bir sınırdır ve asla kalıcı bir yaşam tarzı değildir. Kendinizi hayal kırıklığı ve acıya hazırlamamalısınız. İstismar edildiğiniz bir ilişki yaşıyorsanız, koşulların gerçekten güvenli olduğuna ve değişim sinyalleri gördüğünüze emin olana kadar beklemelisiniz.

Diğer Kişiler

Sınırlarınızı oluşturabilmeniz ve koruyabilmeniz için başkalarına güvenmeniz gerekmektedir.

Sonuçlar

Sınırlarımızı bazı sonuçlarla desteklememiz gerekir. Kaç evlilik, eşlerden birinin “çocuklara bağırmayı” bırakmazsan, veya “bana vurmayı” bırakmazsan, “tedavi olana kadar seni terk ediyorum!” tehdidinin takip etmesiyle kurtarılabilirdi? Sonuçlar, çitlere iyi “dikenler” eklerler. İnsanlara mülkünüzden izinsiz geçmenin ciddi sonuçları olduğunu ve kendinize olan saygınızın önemini bildirirler.

Sınırlarım neleri kapsar?

Nelerin sınırlarımız dahilinde olduğunu bilmek ve nelerden sorumlu olduğumuza bakmak bizi özgürleştirir.

Duygular

Duygular ne göz ardı edilmeli, ne de her şeyden sorumlu tutulmalıdır. Duygularınıza “sahip olmanız” ve onların farkında olmanız çok önemlidir. Duygularınız iyi şeyler yapmanızı motive eder. Bazı şeylerin yolunda olduğunu ve sorun olup olmadığını söyleyebilirler.

Tavırlar ve İnanışlar

Tavırlar bir şeye olan eğilimimizle ilgilidir; başkaları, hayat, iş ve ilişkilerle ilgili genel duruşumuzdur. İnanışlar ise  doğru olduğunu kabul ettiğiniz her şeydir. Genellikle tavırları veya inanışları hayatımızda sorun olarak görmez, başka insanları suçlarız. Kendi tavırlarımıza ve inançlarımıza sahip çıkmamız gerekmektedir çünkü onlar da mülk sınırlarımız içinde yer alır. Onların etkisini hissedecek olanlar bizleriz ve onları değiştirebilecek olanlar da bizleriz.

Davranışlar

Sınırların sonuçları vardır, “kişi ne ekerse onu biçer”. Çalışırsak iyi ekinler elde ederiz. İşe gidersek maaş alırız. Spor yaparsak sağlıklı oluruz. Başkalarına karşı sevecen davranırsak daha samimi ilişkilerimiz olur. Bunun tersine, tepkisizlik, sorumsuzluk veya kontrol dışı davranışlar ekersek, yokluk, başarısızlık veya kötü bir hayat biçeriz. Bunlar davranışlarımızın doğal sonuçlarıdır.

Seçimler

Seçimlerimizin sorumluluğunu almamız gerekir. Birşeyi neden yaptığınızı ya da yapmadığınızı açıklarken “onun yüzünden öyle yapmam gerekti” veya “bana bunu o yaptırdı” gibi cümleleri ne kadar sık kurduğunuzu düşünün. Şu gerçeği görmemiz gerekir: Nasıl hissedersek hissedelim, seçimlerimizi bir kontrol ederiz.

Değerler

Çoğu zaman değer verdiğimiz şeylerin sonuçlarını üstlenmeyiz. Yanlış şeyleri sevmekten veya süreklilik arz etmeyen şeylere değer vermekten kaynaklanan denetimsiz davranışların sorumluluğunu üstlendiğimizde veya aslında bize bir şey vermeyen şeylere değer veren bir kalbimiz olduğunu itiraf ettiğimizde içimizdeki kalbi değiştirebiliriz.

Limitler

Öncelikle, yapabileceğimiz şey, zayıf davranışlar sergileyen kişilere maruz kalmamızı engelleyecek limitler belirlemektir, çünkü biz bu kişileri değiştiremeyiz veya onları bu davranışları sergilemeye zorlayamayız. Önemli olan bir diğer şey, kendi içimizde duygularımızın, dürtülerimizin veya isteklerimizin olabileceği alanlar oluşturmak. Kendimizi baskı altına almadan özdenetime sahip olmamız gerekir.

Yetenekler

Yeteneklerimiz kendi sınırlarımız dahilinde ve sorumluluğumuz altındadır. Çoğu zaman yeteneklerimizi sahiplenmek korkutucudur. Ancak, insan korkusuyla yüzleşmediği için değil, elinden gelenin en iyisini yapmadığı için cezalandırılır.

 

Düşünceler

Aklımız ve düşüncelerimiz doğanın ve evrenin önemli yansımalarıdır. Bizler, evreni bütün gücümüzle sevmeye çağrılan tek varlıklarız. Kendi düşüncelerimizi sahiplenmeliyiz. Bilgi yönünden büyümeli ve zihinlerimizi genişletmeliyiz. Karmaşık düşüncelerimizi açığa kavuşturmalıyız.

Arzular

Arzularımız sınırlarımız içinde yer alır. Kendi arzularımızın sahibi olmalı ve yaşamda emellerimize ulaşmak için onları aramalıyız. Yerine getirilmiş bir istek ruhu besler, ancak bunu başarmak için çalışmak ve çaba sarf etmek gerekir.

Sevgi

Sevme ve sevgiye karşılık verebilme sahip olduğumuz en önemli yeteneğimizdir. Tıpkı göğüs kafesimizin atındaki kalbimiz gibi, sevgi dolu yüreğimiz de yaşamsal kanın içeri olduğu kadar dışarı akmasına ihtiyaç duyar. Üstelik tıpkı kalbimizin olduğu gibi yüreğimiz de bir kastır, bir güven kası. Bu güven kası, kullanılma ve egzersiz yapma ihtiyacındadır, eğer zedelenirse yavaşlar veya zayıflar.