Herkese merhaba! Biliyorsunuz, çok uzun zamandır oyuncuyum. Şu anda Seksenler isimli televizyon dizisinde oynuyorum. 1990’lı yıllarda televizyona başladım. Sosyal medyada bir takipçim, “Oyunculukla ilgili, bilgilendirici ve yol gösterici bilgiler paylaşabilir misiniz?” diye sormuş. Ben de, nasıl oyuncu olduğum ve oyunculukla ilgili bilmeniz gerekenlerden bahsetmeye karar verdim. Hadi başlayalım!

Oyunculuk Beni Tesadüfen Buldu

Youtube kanalımda Yeni Bir Ben başlıklı bir video listem var. Bu başlık altında, kişisel gelişime dair kendi yaşamımda, aldığım eğitimlerde, kariyerimde, paylaşmak istediğim şeyleri paylaşıyorum. Bunun içerisinde de, “kariyerimi şekillendirirken nelere dikkat etmeliyim?” diye bir başlık vardı. Burada da, oyunculuk kariyerime nasıl başladığımdan bahsetmiştim. Kısaca tekrar özet geçeyim…

Ben, aslında Güzel Sanatlar eğitimi alıyordum. Seramik eğitimi alıyordum. Sonrasında, tesadüfen, oyunculuk eğitimi almak isteyen bir arkadaşımın gireceği kursun seçmelerinde onu dışarıda beklerken kursun sahipleri bana “Sen de seçmelere gir” dediler. Açıkçası, çok ilginç bir dönüm noktası. Çünkü, hayatımda o zamana kadar ne tiyatro ile ilgili bir şey vardı, ne de sahnede olmakla alakam vardı. Yalnızca, plastik sanatlarla uğraşan, kendini bildi bileli resimler çizen, seramik yapmayı seven, heykel yapmayı seven, sanatın başka ekolünde biriydim.

“Neden Olmasın!” Dedim ve Seçmelere Katıldım

Bana, “Senin paranı ve zamanını alacağız. Bunların hepsini göze alacak kadar oyuncu olmayı istiyor musun?” diye sordular. Benimle ilgili, yani karakterimle ilgili şöyle bir şey var; çocukken bile, hep sorgulayan biriydim ve idealist biriydim. Sanıyorum, bu idealist yapım şimdi, beni buraya getirdi.

O zaman da sorgulamaya başladım. Çünkü, bu olay gerçekleştiğinde, ben Güzel Sanatlar’da 3.sınıftaydım ama okuldan hiç memnun değildim. Hayalini kurduğum o sanat ortamını çok bulamamıştım. “Kendimi nasıl anlatabilirim, nasıl ifade edebilirim, mesajımı dünyaya nasıl verebilirim?” kaygısında olan biriydim. Dolayısıyla, o karanlık tiyatro salonunda, sahnenin ortasında, “Bilmiyorum, kendimi ifade etmenin yollarını arıyorum. Eğer, oyunculuk yaparak bunu yapabileceksem, ne ala” dedim. Ve, gerçekten girdim, ilginç bir deneyimdi.

Oyunculuk Çok İlginç Bir Meslek Dalı

Oyunculuk, bize öğretilen her şeyin dışında bir şey. Oyuncu olmak demek, biraz kendi olduğunuz kişiden bir giysi gibi sıyrılmak ve karakterlere bürünmek demek. Ancak, bunun için de tabi ki sizin dolu olmanız gerekiyor. Yani, içi boş bir şekilde elbise taşımak gibi bir şeyden bahsetmiyorum…

İlginç bir eğitimdi, bana çok şey kazandırdı. Bir kere, kendimizi tanımamızı, kendimize ışık tutmamızı sağladı. Ben stüdyo oyuncularındanım, bu bambaşka bir metot. 1992-1993 yıllarında, Eric Morris’in, şuanda dünyada da çok ünlü olan, şimdi Türkiye’de Meltem Cumbul ve pek çok farklı tiyatro duayenlerinin getirdiği bir sistemi; henüz Türkiye’de başka tiyatro ekolleri olurken uygulamaya başladı. Bu, Şahika Tekand’ın vizyoner yapısı ile ilgiliydi.

Oyunculukta Eric Morris Metodu

Eric Morris Metodu, diğer tiyatro ekollerinden biraz daha farklı bir metottu. Biraz daha içe dönük bir tiyatro ekolü. Kişinin içine dönmesini, geçmişine dönüp bütün travmaları temizleyip, sahnede soyunabilmek için bütün karanlıkları aydınlığa çıkarmasını hedefleyen bir metot. Aslında, psikodramayı kullanıyor. Bunu yaparken de, oyuncunun kendi maddesinden, malzemesinden yararlanıyor. Stüdyo oyunculuğunda aldığımız eğitim bu yöndeydi. Dolayısıyla, ilk bir yılda, aslında herhangi bir tiyatro metni çalışmamıştım. Daha önce, kendimize anlamaya yönelik şeyler, zihinsel ve fiziksel sınırlarımızı kaldırmaya yönelik şeyler yapmaya çalışmıştım.

Oyunculuk, bana her şeyden önce atletik bir bedene sahip olma disiplinini kazandırdı. Çünkü, bir aktör; aynı zamanda bir dansçı, bir jimnastikçi kadar iyi performans göstermek zorunda. Gerekirse bir dansçı kadar iyi dans etmek, gerekirse motosiklete binmek zorunda. Ya da, bir ipin üzerinde bir trapezci gibi gitmek zorunda. Aynı zamanda, şarkı söylemesi, pek çok yabancı dili öğrenmesi gerekiyor. İyi bir meslek.

Tiyatro kursuna giderken 20 kişilik bir gruptuk. Herkes, tiyatro ile çok ilgileniyordu ve tiyatro yapmak hayalindelerdi. Bir tek benim hayalim yoktu ama seneler geçtikten sonra, çok ilginçtir ki profesyonel olarak bu işten para kazanıp, kariyer haline çevirip, bu kadar zaman sonra kalan bir tek ben kaldım. Açıkçası, o da ilginç oldu.

Günümüzde Herkes Oyuncu Olmak İstiyor

Şu anda, oyunculuk çok ilginç bir meslek, herkes oyuncu olmak istiyor. Hele ki, artık biraz daha sosyal medyanın öne çıktığı bir yerlerde, herkes moda ikonu oldu, herkes makyöz oldu, herkes model oldu, herkes film yıldızı oldu. Ancak, bu o kadar kolay bir şey değil; çünkü, kamera karşısında olmak, ağlamak ya da gülmek kadar basit bir şey değil. Oyuncu olmak demek; biraz, kendi derinlerine inebilmeyi göze alabilecek kadar kendiyle barışık olmak demektir.

Neden Oyuncu Olmak İstiyorsunuz?

Sevgili takipçim bana sormuş, “Oyuncu olmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?”. Bana sorulan sorulardan biri de şuydu, “Neden oyuncu oldunuz?”. Örneğin, bunu gerçekten oturup düşünmeli ve sorunun cevabını kendinize vermek için zaman ayırmalısınız.

Oyuncu olmak istemenin başka sebepleri olabilir. Çünkü, oyuncu olmak demek; alkış almak, her an kameraların önünde olmak, her an talep edilen ve istenen, sevilen olmak, kadınsanız erkeklerin, erkekseniz kadınların sizi beğendiği, peşinizde koştuğu, kırmızı halılar gibi bir sürü avantajı var gibi görünüyor ama gerçek öyle değil! Gerçek şöyle; oyuncu olmak demek, çok uzun saatler beklemek, zor şartlarda çalışmak, set ortamlarında çalışmak, başka oyuncu egoları ile uğraşmak (duygusal zekaya sahip olmanız bu nedenle çok önemli), zor metinleri yapmak ama bunun karşılığında sadece alkış beklemek olmalı.

Biliyorum, şu anda çok farklı bir dönemden geçiyoruz. Herkes, sosyal medyadaki parlak hayatlara özeniyor. Kimse, kendi sıkıcı hayatını istemiyor. Herkes, ışıklı kameraların altında olmak istiyor. Ancak, oyunculuğun getirdiği pek çok şey var;

  • Bir karaktere bürünebilmek,
  • O karakterin alt metnini çözebilmek,
  • O karakterin dinamiğini, dramatoloji içerisine yerleştirebilmek gerekiyor.

Bu nedenle, oyunculuk mutlaka teknik olarak desteklenmesi gereken bir şey.

60’larda Başlayan Bir Ekol Var

Dergiler güzellik yarışmaları yaptı. Yüz güzeli, sinema güzeli, Türkan Şoray’lar, Ediz Hun’lar, hepsi bu yarışmalar sonunda çıktı. Onları, biz kamera karşısında izledik. O zamanların, yani 1950-1960’lı yılların oyunculuk modasında, bu isimler kendi isimleriyle konuşmamışlardı, dublajla başkaları konuşmuştu. Daha abartılı oyunculuklar sahneliyorlardı. Keza, tiyatro sahneleri de öyleydi. Ancak, 80’li ve 90’lı yıllardan sonra oyunculuk değişmeye başladı. O yıllarda, biraz daha Zuhal Olcay’ları, Haluk Bilginer’leri, Al Pacino’ları görmeye başladı. Ben, Robert De Niro’yı çok severim ama o hep aynı performansı gösteren, aynı mimikli bir sahnedir. Çok derinlikli bir aktör olarak bulmam.

Ben, bir rolün içerisine girip, kendi karakterini ortaya çıkartmayan insanları daha aktör olarak buluyorum. Bunlardan bir tanesi, benim için Cate Blanchett’tır.

Role soyunmak denen bir laf vardır ve çok da doğrudur.

Oyuncu olmak, kendi hayatınızdan, zamanınızdan, çocuğunuzun ilk dişinin çıkmasından, belki evlilik törenlerinden, bazen de babasının cenazesinden feragat etmeniz gereken bir meslektir. Ki, benim hayatımda da bu oldu. Ben, 23 Nisan 1998 tarihinde babamı kaybettiğimde bir setteydim. O gün seti bitirmem gerekiyordu ve devam ettim. “Show must go on!” derler ya, biz de onun önünde onu gösteren sanatçılar olarak; bazen göz yaşlarımızı arkaya atarız, bazen kibirlerimizi, bazen setteki çatışmaları arkaya atar ve devam ederiz.

Türkiye’deki Oyunculuk Ekolleri

Oyuncu olmak isteyenlerin, çok iyi eğitim alması gerektiğini düşünüyorum. Oyunculuk teknik bir şeydir. Bana göre; sanatın, %90’ı teknik çalışma, %10-15’i yetenektir. Özellikle de, plastik sanatlarda böyle. Tabi ki, tiyatroda, sahne sanatlarında daha farklı. Sahnede yürürken, sağda-solda ışıklar var, hangi tarafa gideceksin, beynin sağ ve sol loblarını çok iyi kullanmalı, matematik zekasını fazla kullanmalı. İyi bir oyuncunun özelliklerinden bahsediyorum.

Bunu size sağlayacak kurumlar Türkiye’de de var. Mimar Sinan Konservatuarı, özel okulların tiyatro ve müzikal bölümleri de var. Bunlara girebilirsiniz. Üniversite seviyesinde, akademik olarak eğitim almak istiyorsanız. Onun dışında, stüdyo oyunculuğu için sanıyorum Şahika Tekand’ın eğitimleri hala devam ediyor. Craft Atölye de hala devam ediyor ki bence, çok iyi eğitim verenlerden bir tanesi. 35.5 var diye biliyorum. Pek çok farklı tiyatro kumpanyasının da, kendi bünyelerinde tiyatro kursları var. Oyunculuk, sizin kalbinizden doğan ve yapmak istediğiniz bir şey ise; elbette hayallerinizin peşinden gidin, size kimin ne söylediğine aldırmayın. Benim çevremde, bunula ilgili çok fazla örnek var.

Örneğin, bizim dizide Nurten karakterini oynayan Tolunay Donat. Tolunay, 35 yaşından sonra, üç çocuğu ile, iyi bir kariyeri de varken, hayali olan bu mesleğe adım attı, eğitimini aldı. “Yapamazsın, edemezsin” diyenlere inat da oyuncu oldu. Benim, bunun gibi çok fazla arkadaşım var. Oyunculuğun belli bir yaşı yok ama oyunculukla ilgili beklentileri en alt seviyede tutup, performansımızı en üst seviyeye yükseltip hakkıyla yapmaya çalışırsak; bence başarının sırrı burada olacaktır.

Tiyatro Oyunculuğu ile Kamera Oyunculuğu Çok Farklı Şeyler

Ben, tiyatro sahnesinde de yer aldım ama kariyerimin daha uzun kısmında, sinema ve televizyon ekranlarındaydım. Bu nedenle, bu iki farklı oyunculuk ekolünü de atlamayın. Yani, bazı tiyatroların tiyatro kursları olabilir. Ancak, onlar benim eğitim alabileceğim yerler değil. Çünkü, daha dışa dönük, daha farklı bir oyunculuk ekolü ile eğitim veriyorlar. Eğer kamera önü oyunculuğu yapmak isterseniz; bu, uzun vadede sesinizi sanat müziği ile eğittikten sonra jazz müzik söylemeye benzer. Çünkü, gırtlağınız ona alışır.

O ekolde eğitim alan oyuncuların, daha sonra kamera önü oyunculuğunda zorlandıklarını görüyorum. Çünkü, kamera önü oyunculuğu çok daha minimal, yani daha sade, küçük mimiklerle ve daha doğal oynanması gerekiyor. Çünkü, kamera çok daha hassas. Bu nedenle, bunu düşünmenizi istiyorum.

Tiyatrocu mu olmak istiyorsunuz? Yoksa, televizyon oyuncusu ve sinema oyuncusu mu olmak istiyorsunuz? Buna karar vererek, ona yönelik eğitimler almanızı öneririm. Tiyatro ve oyunculukla ilgili başka sorularınız olursa, yorum kısmına yazarsanız cevaplamaktan memnuniyet duyarım. Şimdilik benden bu kadar. Hoşça kalın!