Evrimsel psikiyatri, insanların başkalarının ruh hastalıklarını anlamalarına yardımcı olabilir. Hastalığın neden ortaya çıktığını anlamak için bir yol sağlar. Evrimsel anlayışın temel noktası, doğal seçilimin kişinin genlerinin sonraki jenerasyona geçişini maksimize etmektir: Duygusal bazlı bir uyarı sistemi, bizi potansiyel tehlikeler ve fırsatlar konusunda uyarır. Ancak bazıları ruh hastalıkları konusunda bunu biraz yanlış görüyorlar. Konuyu biraz daha irdeleyelim.

Duygular sadece temel hayatta kalma ve üreme konusundaki etkileşimlerimizi yönetmez, aynı zamanda özellikle karmaşık bir toplumdaki diğer insanlar ile başarılı şekilde etkileşime girmemiz gibi yüksek düzeydeki hayati gereklilikleri de yönetirler. Duygularımızı insanlarla iletişim kurma ve onlara tepki vermek için sözsüz ve sözlü şekilde ifade ederiz ve bunu yapmanın bazı kabul edilmiş normları vardır.

Duygusal iletişim kabul edilen normların dışına çıktığında, uzmanlar bunun bir ruh hastalığı olduğunu belirtiyorlar. Evrimsel psikiyatri ise insanların özellikle duygularının neden normlar dışına çıktığını anlamak için çaba gösteriyor. Bazı evrimsel psikiyatri okulları ruh hastalıklarının adaptif olmadığını, normal duygu bazlı hayatta kalma mekanizmalarının aşırı tepkililiğinden kaynaklandığını iddia ediyorlar.

O zaman öncelikle, normal mekanizma nedir? Bekleyebileceğiniz gibi, kaygı/korku gibi duygular ve hisler, çevredeki zarar verici şeyler konusunda uyanık olmamızı sağlarlar ve böylece savaş ya da kaç tepkisini desteklerler. Ancak bazen savaş ya da kaç tepkisi mümkün değildir veya başarılı olmaz ve devam etmek kişinin hayatta kalmak için gerekli olan enerjisini tüketir. İnsanlar umutsuz ve yardımsız hissettiklerinde, stratejik olarak içe çekilerek enerjiyi korurlar ve savaş/kaç tepkisine sebep olan stres kaynağından kaçınmaya çalışırlar.

Örneğin bir köpek barınağına gidin. Yeni gelen köpekler devamlı olarak tedirgin şekilde havlarlar ve kafeslerini tırmalarlar. Buna karşın kafeslerinin arka kısmında sessizce yatan köpekler de vardır. Bunlar bir kaç haftadır oradadırlar ve ilk başta harcadıkları enerjinin boşa gittiğini gördüklerinde, sonra kullanmak üzere enerjilerini saklamaya başlarlar. Tüm bu duygular normaller, sağlıklılar ve hayatta kalmayı sağlamak üzere verilen adaptif tepkilerdirler. Savaş/kaç veya içe çekilme şeklinde deneyimlenen normal insan tepkilerini düşünebilir misiniz? Belki trafikte kalınca duyduğunuz rahatsızlık? Coronavirüs gibi şu anda gerçek bir hayati tehlike oluşturan duruma karşın hangi aralıktayız?

Bu uyarı işaretleri yerleşmişlerdir. Silah taşıyan bir hırsız gibi potansiyel ölüm tehditlerinden tutun da patronunuzun size biraz kötü bakması gibi sosyal eylemlere kadar pek çok şey için hazırlıklıyız. Her düzeyden uyarıyı deneyimliyoruz yani düşük dozlu kaygı ve çaresizliği de, sık sık olan umutsuzlukları da biliyoruz.

Problemin zararsız olduğunu hissettiğimizde, duygular hızlıca geri çekilirler. Ancak yok olmazlar. Sadece normal hayatımıza devam ederken devamlı, süregelen gözlem için bilinçaltındaki baz düzeyine geri dönerler. Sadece gerçek bir tehdit olarak algılanan problemlere karşı savaş/kaç veya içe kapan tepkisi veririz.

Bazıları bu devamlı taramayı gerçek bir yangın çok nadiren olsa da en ufak dumanda öten yangın dedektörlerine benzetiyorlar. Arada bir gerçek bir tehlike olmasa da yanlış alarma sahip olmak, yangın dedektörünün büyük bir yangın sırasında mevcut olmamasından daha iyidir.

Ancak bazı insanlar için alarm çok sık, çok sesli ve çok inatçı bir şekilde, çoğu kişi için tehdit olmayan şeylerde bile çalar. Bu insanlar günlük streslere çok yoğun tepki verirler. Bazıları devamlı olarak endişe eder, bazıları ise sürekli olarak çaresiz ve umutsuz hissederek içine kapanır. Aşırı tepkili kaygı duyguları klinik kaygı haline gelirler. Bu aşırı umutsuzluk ve çaresizlik hissi ise klinik depresyon halini alır.

Ancak bu evrimsel psikiyatrinin fikirlerine dair başka bir görüş de var. Diğer bir görüş, bu aşırı görünen tepkilerin aslında adaptif ve koruyucu olduklarını savunuyor. Pek çok uzman uzun süredir insan gelişiminin ideal hallerinin olduğunu düşünüyor ve bu normlara uymayan insanların klinik anksiyete ve depresyon örneklerinde olduğu gibi problemleri olduğuna inanıyor.

Yeni görüşe göre insanların ideal durumları yok. Normal olarak adlandırılan insanların yaşadıkları deneyimlere göre çok daha atipik stres kaynaklarına sahip olan insanların ruh hastalığı olarak görülen tepkileri, aslında onların durumuna uyan adaptif ve uygun olan tepki olabilir.

Ciddi çevresel stres kaynaklarından kaynaklanan ruh hastalıklarına sahip olanlar çevrelerine daha az uyar gibi görünseler de, aslında adaptif olmuş olan ve hala de olmaya devam edebilecek şekilde tepki veriyorlar. Örneğin çocukluk dönemi istismarları gibi korkunç bir durumda hayatta kalmak için en iyi yolu böyle bulmuş olabilirler. Hayatta kalmalarını sağlayan bedensel bir bilgelik onlara rehberlik ediyor olabilir ve bu hayatta kalma meselesi normal olarak adlandırılan insanlardan çok daha farklıdır.

Bazen adaptif değil gibi görünseler de, evrimin geriye doğru işlediğini ve gelecek olayları tahmin edemediğini belirtmek gerek. Ayrıca evrimin değişmesi zaman alır.

Belli gelişim problemlerinin altındaki şeyler, illa ki başka problemlerin altında da olmak zorunda değiller. İdeal insan yok, bir kişi için ideal olan, başkası için olmayabilir. Belki de insanları normal veya anormal olarak adlandırmadan önce onların dünyaya baktıkları gözle bakmayı öğrenmemiz gerekiyordur.