Koronavirüs, dünya çapında tüm ülkeleri sıkı tecritler uygulamaya, sınırları kapatmaya zorladı ve ekonomik faaliyetlerde küçülmeye neden oldu. Analizler değerlendirildiğinde bu önlemler sayesinde günlük karbondioksit emisyonunda 2019’un ortalamalarına bakıldığında yüzde 17 azalma olduğu görülüyor.

Bilim insanlarına göre dünya çapında görülen bu düşüş, tarihte kayıtlı olan en büyük düşüş olabilir.

Koronavirüse karşı alınan önlemlerin zirve yaptığı Nisan ayının başlarında, tüm dünyadaki günlük emisyon miktarının, geçen senenin günlük ortalaması ile karşılaştırıldığında 18.7 milyon ton kadar azaldığı görülüyor. Değerlerin bu seviyelere düşmesi, Nature Climate Change dergisine göre en son 2006 yılında gözlendi.

Tecrit uygulayan ülkelerde taşımada, endüstriyel aktivitelerde ve hava ulaşımında uygulanan kısıtlamalar da bu yılı karbon emisyonunda yüzde 7’ye varan azalma olmasına katkı sağladı. Bu rakamlar önemli olmasına karşın bilim insanları, hükümetlerin zararlı emisyonlara öncelik vererek yatırım ve alt yapıyı ön plana almadıkça ülkeler eski düzenlerine döndüğünde bu etkinin uzun süreli olmayacağını söylüyorlar.

Global çapta konuşulacak olursa yıllık seviyede bu kadar büyük bir emisyon düşüşü en son İkinci Dünya Savaşı’nda görülmüştü. Ancak bu, iklim değişiminin önüne geçmek için yeterli değil. İklim değişimini önlemenin yolu, insanları davranış değişikliğine zorlamaktan geçmiyor. Bunu başarmak için insanların yaşamak için daha sürdürülebilir yollar bulmalarına teşvik etmekten geçiyor.

Karbondioksit emisyonunda yaşanan düşüşü ele alan araştırmaya göre toplam emisyon düşüşünün yüzde 43’lük kısmı arabalar, otobüsler ve kamyonların yaptığı trafiğin azalması oluşturuyor. Koronavirüsten en çok etkilenen ülkelerde ise endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan emisyonun yüzde 19 kadar düştüğü görülüyor.

Hava taşımacılığından kaynaklanan emisyonlarda ise nisan ayının başlarında günlük faaliyette yüzde 75’e kadar azalma görülürken toplamda yüzde 60 düşüş yaşandı. Ancak bu düşüş, emisyonda yaşanan tüm düşüşün küçük bir kısmını oluşturuyor çünkü hava taşımacılığı yıllık global karbon emisyonunun sadece yüzde 2.8’lik kısmını oluşturuyor.

Hava trafiği üçte iki oranında azalırken araba ve kamyonların oluşturduğu trafikten kaynaklanan emisyon ise bundan 10 kat daha fazla.

Koronavirüs salgını, yıllık karbon emisyonunda toplamda yüzde 4 ila yüzde 7 arasında düşüşe neden olabilir gibi görünüyor. Bu düşüşün ne kadar olacağı, sosyal mesafe kurallarının ne kadar etkin kalacağı ve ekonominin ne kadar hızlı bir şekilde toparlanabileceğine bağlı olacak.

Nisan ayının başlarında, geçtiğimiz yılın günlük ortalamalarına kıyasla görülen yüzde 17’lik düşüş yaklaşık olarak iki hafta sürdü. Tecrit önlemlerinin tavan yaptığı günlerde ülkeler, ki geç önlemler alan ülkeler genelde Avrupa ve Güney Amerika oldu (Koronavirüsün geçen yıl aralık sonlarında ortaya çıktığı pek çok Asya ülkesinde önlemler daha önce alınmıştı), emisyonlarda ortalama olarak yüzde 36 düşüş gördüler.

Araştırmaya, yeni salgınların ya da enfeksiyonun ilerde yaşanabilecek dalgalarının global emisyonları nasıl etkileyebileceği katılmadı. Ancak bu tarz olaylar gerçekleşirse hem bu yıl hem de 2021’e girerken emisyonlarda daha derin düşüşler görülebilir.

Salgın daha uzun sürerse, 2021’de daha depresif ekonomik faaliyetler göreceğiz. Bu noktada daha kötüsü gerçekleşmezse 2021’deki emisyon miktarının, 2019’un altında olacağı ancak 2020’den yüksek olacağı öngörülüyor.

Araştırmacıların 69 ülkede tecrit önlemlerini inceledikleri yeni analizde, global karbondioksit emisyonunun yüzde 97’sinden sorumlu olan ülkeler ele alındı. Karbondioksit emisyonunu gerçek zamanlı olarak ölçmek için bir yol olmadığı için bilim insanları, endüstriyel faaliyetler, yer taşımacılığı ve hava taşımacılığı da dahil olmak üzere her ülkede ocak ayından nisan ayına kadar altı ana ekonomik sektörü incelediler. Ardından bu sektörlerdeki emisyonu hesaplayarak yıllık emisyona katkısını, her ülkenin sosyal mesafe kısıtlamalarının seviyesine göre hesapladılar.

Bilim insanları, yerleşim alanlarındaki emisyon artışının yaklaşık yüzde 2.8 olduğunu tahmin ettiler. Bunun nedeni ise insanların daha çok evden çalışmaları ve daha çok elektrik harcamalarından kaynaklanıyor. Salgın, yaz boyunca devam edecek olursa Kuzey Yarım Küre’deki ülkelerde klimalardan ötürü daha fazla emisyon artışı görülebilir.

Salgın ile ilgili olarak azalan emisyon miktarı her ne kadar beklenmedik iyi bir haber olsa da bu azalma, bazı yüksek sosyal masraflara neden oluyor. Ayrıca bu değişiklikler, kısıtlamalar kalktığı zaman insanların hareketleri ve günlük hayatları üzerinde sürecek gibi görünmüyor. Bu tarz azalmalar modern tarih ile pek paralel görülmediği gibi aynı zamanda global emisyon konusunda önemli değişiklikler yapmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

Dünya genelinde gerçekleşen tüm değişikliklerin hayat tarzımız ve tüketim davranışlarımız üzerindeki etkileri olsa da bu yıl emisyonda sadece yüzde 7’lik bir azalma görülecek. Bu da karbon yoğunluğunu düşürmenin ne kadar büyük bir zorluk olduğunu gösteriyor.

Salgın öncesi, karbondioksit emisyonu son on yıldır her yıl yaklaşık olarak yüzde 1 oranında artış gösteriyordu. Emisyonda bir yıl düşüş görülmesi iyi bir şey olsa da iklim değişikliğinin artan hızını yavaşlatmak için yeterli değil.

Karbondioksit, atmosferde çok uzun zamanlar boyunca kalabiliyor. Bu nedenle iklim değişikliği, sadece bir yıldaki karbondioksit miktarı ile değil şimdiye kadar birikmiş olan karbondioksit miktarı ile tetiklenmiş oluyor. İklim açısından bakacak olursak karbondioksit emisyonunu on yıllar boyunca azaltacak uzun zamanlı sistematik değişiklikler gerekiyor.

Yüzde 4 ila yüzde 7 arasında yaşanan düşüş, Paris İklim Anlaşması’nda belirtildiği gibi küresel ısınmayı 1,5-2 Santigrat derecenin altında tutabilmek için her yıl azalması gereken emisyon miktarını zar zor karşılıyor.

2020’de yaşanmış olan azalmayı önümüzdeki 10 yıl boyunca her yıl görmemiz gerekir.

Ancak araştırmadan elde edilen bulgular, ülkeleri iklime yönelik eylemleri feda etmeden ekonomik iyileşmeyi desteklemesi yönünde cesaretlendirmesini umuyoruz.

Şu anda aslında dört yol ağzındayız. Burada önemli olan hükümetlerin gerekli vizyon ve ileri görüşlülüğe sahip olmaları. Yarın daha fazla felaket yaşanması riskini azaltmak için nasıl bir toplum inşa etmemiz gerekiyor?

Optimistik olmamız için nedenimiz var. Çünkü koronavirüs salgınının neden olduğu bazı çevresel değişiklikler şimdiden görülüyor ya da hissediliyor.

Gökyüzüne baktığınızda bile değişikliği görebiliyorsunuz. İnsanlar sera gazı emisyonu gibi daha soyut kavramlar hakkında konuşabilirler ancak gökyüzünün daha temiz olması gibi daha somut gerçekler var.