“Kışın derinliklerinde içimde dokunulmaz bir bahar olduğunu öğrendim” – Albert Camus

Kış gündönümü yılın en karanlık, en kısa günüdür. Bundan dolayı insanlar için bir işaret olarak görev yaptı ve günler uzamaya başlarken ışığın geri dönüşünü kutladığımız bir gün oldu. Ancak daha soğuk iklimlerde yaşayanlar için 21 Aralık yılın soğuk, karanlık zamanlarının sadece bir başlangıcı.

Sonbahar ve kış döneminde ağaçların yaprakları dökülür ve öz sular dünyanın merkezine doğru çekilirler, tüm yaşayan şeyler bir içe dönüş ve kaynakları koruma eğilimine sahip olurlar. Yoga yazılarında benzer bir sürecin uygulama için de ortaya çıktığından, duyuların daha az dışa dönük olduğundan ve dikkatin içe döndüğünden bahsedilir. Patanjali bu sürece pratyahara, yani duyuların çekilmesi adını veriyor.

Uzuvlarını kabuğuna çeken bir kaplumbağa gibi, biz de dikkatimizi bedenimize, zihnimize ve kalbimize çekebilir, orada ne olduğunu keşfedebiliriz. Kış ayların bu iç yolculuğu düzenlemek için doğal bir zamandır. Günün ardından gecenin gelmesi gibi, aktif yaz aylarını takip eden dinlenmelik kış ayları da bizi karanlık ve uyku ile iyileştirir, yeniler. Kış mevsimi düşünmek, yazmak, dinlenmek ve uygulamak için uygundur. Sonrasında dünyanın yumuşayıp ısındığı bahar aylarında, dünyayı keşfetmek için dışarı çıkarız ve kışın hayallerini ortaya koymaya çalışırız.

Elbette kışın tamamen durup kış uykusuna yatamayız ama bir mum yakabilir, sıcak şeyler ve yatıştırıcı gıdalar yiyebilir, yavaşlayabilir, kendimizle ve sevdiklerimizle rahat ve yakın bir temasta bulunabiliriz. Eğer bir yoga öğretmeniyseniz, derslerinizi mevsimin organik ritmi ile hizalayarak bu süreçte öğrencilerinize rehberlik edebilirsiniz. Ayılar gibi nefesi derinleştirme ve yavaşlatma, karın yere düşüşü gibi zihni sakinleştirme ve yuvalarına kapanan sincaplar gibi kalbin mağarasına yerleşmenin faydalarına erişebilir ve onları öğretebilirsiniz.

Yogada, dikkatin dışa akışı apana olarak adlandırılır (sohbet ederken, TV izlerken veya araç sürerken gibi). Prana enerjinin içeri akışıdır. Apana yoga dersine geldiğimizde genelde güçlüdür. 45 dakikalık asana ve pranayamanın ardından odağımız içe dönmeye başlar. Gözlerimiz daha kolay kapanır, düşüncelerimiz yavaşlar, bedenimizin hislerine yerleşiriz. Prana rahatlamamıza ve entegrasyona ve onarıldığımız rüya durumuna geçmemize izin verir.

Ayurveda, fiziksel, zihinsel ve ruhsal pek çok hastalığın doğanın döngülerine olan bağın kopmasından kaynaklandığını öğretir. Geç saatlere kadar ayakta kalırız, uykuyu başlatan melatonin hormonunun doğal salınımını bozan parlak ekranlara bakarız. Kış aylarında içe dönmek doğal bir davranıştır ve zihnin devamlı aktivitesi ve dikkatin dışa dönümü arasındaki dengeyi korumaya yardımcı olur. Eğer gündüz zamanı ve yaz ayları yapmak olarak adlandırılırsa, gece zamanı ve kış ayları varolmak olarak tanımlanabilir.

Norveç’te günler daha kısa ve kışlar daha uzun olsa da, mevsimsel depresyon oranları ABD’den ciddi anlamda daha yüksek değil. Son araştırmalar bunun sebebinin fizyolojik olmaktan ziyade kültürel olabileceğini ortaya koyuyorlar. Norveç’teki insanlar rahat olmaktan, sıcak içecekler tüketmekten, ateş yakmaktan ve aile ve arkadaşları ile olmaktan hoşlanıyorlar ve dışarıda da vakit geçiriyorlar. Kültürleri kışın doğal güzelliğini kutluyor.

Kışın getirdiği dengelenme ve iyileşme fırsatlarına odaklandığımız zaman, mevsimin dinlendirici karanlığına bir ışık yakmış oluruz.