Yaşamda ilk kişilerarası görevimiz ilk bakıcımızla ki bu çoğu zaman annemizdir, bağ kurmaktır. Bir bebek olarak temel ihtiyaçlarımızın karşılanması bakımından tamamen başkasına bağımlı olduğumuzdan, bu bağ yaşamamız için temeldir. Bağlanmak terimi en çok bu bağı tanımlamak için kullanılır. Araştırmalarda bağlanma davranışları ve ”tipleriyle ilgili büyük bir ortaklık vardır. Bağlanmak beyin gelişimimizde, ruh sağlığımızda ve gelecekteki ilişkilerimizde çok büyük bir etkiye sahiptir. Bir çocuğun annesiyle olan ilişkisinin bu konularla ilgili tek etken olmamasına rağmen, ilk ve büyük olasılıkla en önemli olanıdır. Ne iyi ki güvenli bağlanmayı aynı zamanda babayla büyükanne-büyükbabayla, dadılarla, günübirlik bakıcılarla ya da bakım işini üstlenmiş diğer insanlarla, yetişkinlikte anne figürleri, terapistler, arkadaşlar ve eşlerle de oluşturabilir ve böylelikle daha önce atlanmış olan yararların birçoğunu elde edebiliriz.

Nasıl bağlanırız? Güvenli bağlanmak nedir?

Bağlanmak hayattaki ilk ilişkimizde, anneyle olan ilişkimizde başlar. Bu ilişki çok erken, doğumdan bile daha önce başlar, fakat kesin olarak doğumdan sonraki ilk saatlerde, haftalarda ve yaşamın ilk aylarında şekillenir. Anne/babanın bir bebeğe hazır olup olmadığı, bebek isteği, annenin doğum öncesi ve sonrasındaki psikolojik ve duygusal durumu ve doğum işlemlerini de içeren doğum ortamından çok etkilenebilir. Hatta annenin hormonlarının bile etkileri vardır. Daha yüksek oksitosin salgılanması annenin daha fazla bağlanma davranışı göstermesine etki eder. Başka birçok faktörün anne ile çocuk arasındaki bağlanmanın kalitesine etkisi vardır. Bağlanmak çocuğa uyum süreci ve bakım sırasında oluşturulur. Bebek- anne ilişkisinde bu büyük ölçüde bebeğin ihtiyaçları (bağlanma davranışları içinde açıklanır) ve annenin bu ihtiyaçları nasıl karşıladığının bir uzantısıdır. Aslında annenin tepkileri, bu tepkilerin tutarlılığı ve niteliği temel etkilerdir.

Güvenli bağlanmaya eşlik eden en önemli bakıcı kişi davranışları şunlardır:

– Çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını hemen, tutarlı ve uyumlu bir şekilde karşılamak.

– Çocuğun tavırlarına hoş karşılayan bir şekilde, yakınlıkla tepki vermek. Anne kendisine gelen bir kişi olarak çocuğu geri çevirmemek ya da soğuk bir şeklide karşılamamalıdır. Ona yakınlık kurmak istediğini göstermelidir.

– Çocuğun duygusal durumuna göre davranmak ve empati kurmak.

– Çocuğa sevgiyle bakmak. Bir araştırıcı bunun beynin sosyal davranışlarla ilgili bölümünün gelişmesinde en önemli etken olduğunu belirtir.

Anneye gidebileceğimizi, ihtiyaçlarımızın karşılanacağını, duygularımızın anlaşılacağını ve hoş karşılanacağını biliyorsak kendimizi o ilişkide güvende hissederiz. Bunu daha büyük bir çocuk böyle yaşayabilir, takat bu kalıç genellikle hay atın ilk yılında bilişimiz henüz ilkel düzeydeyken gelişir. Biz ağladığımızda anne oradadır ya da değildir; ihtiyaçlarımızı yerine getirir ya da getirmez. Bu, psikolog Erik Erikson’un gelişim modernde ilk yılda geliştirdiğimiz güven ya da güvensizlik algısıyla ilişkilidir. Dünya (genellikle anne) ihtiyaçlarımızı düzenli olarak karşıladığında ihtiyacımız olan şeye sahip olacağımıza ve dünyanın korunaklı bir yer olduğuna ilişkin bir güven geliştiririz. Bu, bugünlerde birçok kişinin güvenli bağlanmak olarak tanımladığı şeydir. İlk aylarda kurulan ve kesintiye uğramayan (ölüm, çocuğa fazla gelebilecek ayrılıklar ya da uyumun kaybolmasıyla) güvenli bağlanmanın bütün çocukluk boyunca süreceğini gösteren birçok kanıt vardır.  Eğer güvenli olarak bağlanmadıysanız oldukça fazla sayıda arkadaşınız var sayılır. Araştırmalar her üç çocuktan birinin güvensiz bağlanma yaşadığını ve bunun bir kuşaktan diğerine aktarılma eğiliminde olduğunu gösterir. Bu oran annesi depresyonda olan çocuklarda yüzde elliye çıkar.

Bağlanma tipleri nelerdir?

Güvensiz bağlanmanın birçok “tipi” tanımlanmıştır. Farklı yazarlar alan çalışmalarında bu tipler için farklı isimleri kullandıklarından bazen karışıklıklar olabilir.

A. Kendine yeten tip… 

Güvensizlik kategorilerinin en yaygın olanıdır ve farklı isimlerle anılır – dürtüsel olarak kendine yeten (Bowlby), çekingen (Ainsworth) ve dışlayıcı (Main, bu tipi yetişkinler için kullanır). Anne sürekli bir şekilde reddediyorsa ya da tepki vermiyorsa ya da duygusal olarak ulaşılamazsa çocuk vazgeçer, ilişkilerde ihtiyaç sahibi olmanın abes ya da tehlikeli olduğunu öğrenir ve sonuç olarak ihtiyaçlarını ve bağlanma davranışlarını sonlandırır. Bu tip aslında, tamamen bundan ibarettir. Daha açık olarak çekingen çocukların anneleri:

– Bebeğin bağlanmak için duyduğu ihtiyaçları ve bağlanmak için yaptığı davranışları reddeder.

– Çocuğun bağımlılık işaretlerinden rahatsızdır ya da düşmanca yaklaşır.

– Sevgisini göstermekten ve yüz yüze iletişimden hoşlanmaz.

– Kucaklaşmak ve fiziksel temastan daha çok kaçınır.

– Duygularının daha az gösterir.

Duyguları kesmenin bir bedeli vardır. Bakıcı kişinin duygularını fark etmediği ve onlara karşılık vermediği çocuklar – daha sonra yetişkin olurlar – kendi duygularının farkına varmakta ve bunları sözcüklere dökmekte zorluklar yaşayacaktır. Bunlar aynı zamanda başka insanların hislerini anlamak konusunda da başarılı olmayacaklardır. Tahmin edebileceğiniz gibi, duyguları fark etmemek ve onlar hakkında konuşmamak sonraki zamanlarda samimi ilişkiler kurmalarını da engelleyecektir ve daha kapalı ve uzak insanlar gibi görüneceklerdir. Sadece istemeyle duyguları yok olmaz ama bilinçaltına saklanır. Baskın olarak bu bağlanma tipine sahip olan kişiler bağlanma ihtiyaçlarını sustururlar ve, bir araştırıcının belirttiği gibi, bağlanmakla ilgili işaretlere karşı sağırlaşırlar. En iyisi olabildiğince kendine yeterli olmaktır. Bu tipteki bir kişi ilişkilerinde daha çok silahlanmıştır ve fazla yakınlığa izin vermez. Çok daha ileriki zamanlarda bile başka insanların gerçek bağlanma duyguları geliştirebilecekleri kadar yaklaşmalarına izin vermek onu korkutur; tamamen bağımlı olduğu bebeklik zamanlarındaki reddedilmişlik hissinin dayanılmaz acısı hâlâ çok yakındır.

B. Kaygılı tip… 

Güvensiz bağlanmanın farklı bir ifadesi bağımlı olma, garanti ihtiyacı ve her zaman daha çok yakınlık isteği gibi, daha sıklıkla güvensizlik davranışları olarak tanımladığımız davranışlardır. Bu tipteki ana korku bağlanma figürünün terk etmesidir. Biz buna bırakılma korkusu diyebiliriz. Tabii ki kendine güvenli tipte bırakılmaktan korkar, fakat ilişki gerçekte olduğundan daha az önemliymiş gibi yaparak kendisini korur. Bu ikinci tip endişeli bağlanma (Bowlby), sürekli ilgi beklentisi (Ainsworth), bağımlı ve kaygılı olarak adlandırılır. Bu bağlanma türü kendine yeterli tipte olanların anneleri kadar düzenli bir şekilde reddetmeyen ama yine de güvenli bir bağlanma oluşturacak kadar iyi karşılık vermeyen annelerin çocuklarıdır. Anneler bazen oradadırlar bazen değil. Çocuklar bazen sevildiklerini hissederler bazen anlamsız biçimde reddedilirler. Kaygılı çocuklar (sonra yetişkinler) ne ummaları gerektiğini bilmezler. Özellikle üzüntülü zamanlarda yalnız olmak kaygılı bağlanma durumunda olan kişiler için yıkıcıdır ve bağlanma figürü uzaktaysa bu durumla baş edemezler. Daha sonraki ilişkilerde sevgilileri-eşleri uzaklaştığında güvensizlik ve daha da çok kıskançlık hissederler. Bu bağlanma tipinde olanlar her zaman aşk ararlar. Bu tür bağlanan çocuklar bağlılıklarına dünyayı keşfetmekten kaygı duyacak kadar çok tutulmuşlardır ve bu tür bağlanmış bazı yetişkinlerin çok kaygılı olmalarından dolayı başarısızlığa uğradıklarına ilişkin kanıtlar vardır. Bazen insanlar bu iki tipin de özelliklerini birlikte gösterirler: Örneğin duygularını köreltmekle duyguların içine balıklama atlamak ya da bağımsız ve kendine güvenli davranmakla bağımlılık arasında gidip gelirler. Güvensiz bağlanmanın her tipi için de ortak özelik diğer insanların duygusal oral ulaşılabilir olacağı ve destek istendiği zaman yardım sağlayacaklarına ilişkin güvenlerinin olmayışıdır.

C. Bakıcı tip… 

Bağlanma teorisindeki bir başka kalıp dürtüsel bakıcılık olarak tanımlanır. Bu kalıpta kendi ihtiyaçlarınızı inkâr eder ve başkalarınınkilere odaklanırsınız. İnsanlara yakın olmanın bir yolu olarak onlara yardım edersiniz (istesinler ya da istemesinler). Bu çocuklarına yardım edemeyen ama çocuklarından kendi ihtiyaçlarını gidermelerini isteyen annelerin çocuklarında gözlenir. Birçok modern bağlanma teorisyeni bu tipi ayrı bir kalıp olarak kabul etmez. Çocuklukta kaygılı tipte bağlanmış çocukların yetişkinlikte bakıcı tipte olduklarını gösteren bazı kanıtlar vardır. Özen göstermek iletişim kurmak için bir yol olduğundan bu görüşün doğruluk payı vardır.

D. Düzensiz tip…

Bazı çocuklar düzensiz ya da karışık bağlanma denilen bir kalıba uyarlar. Burada, sabit bir yapı yoktur. Bu çocuklar farklı zamanlardaki korku ve karmaşıklık anlarında farklı bir ya da birkaç bağlanma tipinin karakteristik davranışlarını gösterirler. Bu kötü davranılmış çocukların çoğunda gözlenen yapıdır. Tabii ki kötü davranan anne/babalar her zaman kötü davranmazlar, bazen de çocuğun ihtiyacı olan ilgiyi sağlarlar. Dolayısıyla bu çocukların hem korkmak için hem de kendilerini güvende hissetmek için nedenleri vardır ve bu, anlaşılabilir bir şekilde, karmaşa yaratır. Düzensiz bağlanmanın bazı etkileri şunlardır:

– Duygusal, sosyal ve bilinçli işlevsellik arasındaki belirgin bağlantısızlık.

– Kendini sakinleştirememe.

– Yaptığı şeyden dolayı suçlandığmı hissetmek kendini değersiz bulmak.

– Etrafındaki dünyadan dışlanmış hissetmek.

– Tetikte ve güvensiz olmak, samimiyetten kaçınmak.

– Uzaklaşmayı, şakaya vurmayı ve/veya saldırganlığı ya davazgeçmeyi durumu yönetme yöntemleri olarak kullanmak.

Benim bağlanma şeklim hangisidir?

Eğer hâlâ kendi özel bağlanma tarzınızı tanımlamamışsanız, aşağıdaki tanımları okumak ve hangisinin size daha yakın olduğunu görmek ilginç olacaktır. Şunu unutmayın, bu tanımlar bebek-anne ilişkileri için değil, yetişkin ve yakını ilişkileri içindir.44 Her birisini 3 başlıkla sınırladım. Araştırmalar bunları oldukça uzun şekilde ölçeklendirmiş- lerdir ancak bu kısa örnek sizin için zevkli olabilir.

Tip A

– Genellikle romantik eşlerin beni sevmeyecekleri ya da benimle olmak istemeyeceklerini düşünürüm.

– Yakınlık isteğim bazen diğer insanların korkup kaçmasına yol açar.

– Genellikle eşimin istediğinden daha fazla yakınlık isterim.

Tip B

– Başka insanlara bağlı olmak zorunda olmaktan hoşlanmam. İncinmek için bir tuzak gibi görünüyor.

– Kırılganlığımı başkalarının görmesine izin vermek istemem. Aslında kırılmak istemem.

– Birisi bana fazla yakın olursa kendimi gergin hissederim.

Tip C

– Başkalarına bağlı olduğumda ve bana bağlı başkaları olduğunda kendimi rahat hissederim.

– Başka insanlarla kolay yakınlık kurarım.

– İhtiyacım olduğunda diğer insanların orada olacağına güvenirim (birçok zaman).

Tip D

– İnsanlarla onların ihtiyaçlarını karşılayarak yakınlık kurarım.

– Onların ihtiyaçlarını yeterince karşılarsam beni terk etmeyeceklerini düşünürüm.

– Her ikimizin ihtiyaçlarına birden yer yok gibi hissederim.

Bağlanmak…

Çocuklar dünyaya belirgin farklılıklarla gelirler. Buna karşın bakıcının davranışlarının çocuğun güvenli bağlanma geliştirmesinde kritik önemde olduğunu, özellikle de çocuğun anne/babadan birisiyle güvenli bağlanma kurabilmişken diğeriyle kuramayabileceğini gösteren önemli bulgular vardır. Bu durumda çocuğun doğru karşılık verildiğinde güvenli bağlanma yeteneğine sahip olduğu açıktır. Anneye yol göstermenin ve ona yardım etmenin çocuklarının bağlanma yapılarını değiştirmelerinde daha çok etkili olduğunu gösteren kanıtlar vardır. Güvensiz bağlanmamızdan anneyi sorumlu tutmak, onun kötü ve hatta ilgisiz olduğu anlamına gelmez. Birçok şey olabilir. Birincisi, bebeğini seviyor ama birisinin kendisine ihtiyaç duyuyor olmasında korkmuş ya da ürkmüş olabilir. Ne yazık ki bu genellikle berbat bir döngüdür, çünkü anne ilgisini geri çektikçe ya da bıraktıkça bebek ihtiyacını gösteren işaretleri arttırır ve bu ihtiyaç ve ivedilik işaretleri anneyi korkutan şeydir. Diğer etkenler bebeğin işaretlerini anlamak konusundaki beceriksizlik; endişeli, yenilmiş ya da depresyonda olmak; güvensiz ya da reddedilmeye karşı aşırı duyarlı olmak; ya da annenin kendisinin kötü annelik görmüş olması olabilir. Eğer kendi annesi onun ihtiyaçlarına uyum sağlamak ya da o ihtiyaçlara cevap vermek konusunda başarılı olamadıysa, eğer annesi çok soğuk ya da çok meşguldüyse bu kalıp anneye geçmiştir ve anne farkında olmadan bunu tekrarlar. İnsanlar kendilerine çok acı veren bir eksikliğe başkalarının sahip olmasını çoğunlukla kalplerinin derinliklerini açığa çıkarıcı ve idare edilemez bulurlar ve anneler de buna maruz kalırlar.

Hazırlayan

Uzm. Psk. Nur Metin Korkmaz