Herkese merhaba! Titreşim, insan bedeninin enerji merkezleri ve bu enerji merkezlerinin dengeleri ile ilgili sizden çok fazla soru aldım. Ben de, eğitim ve seminerlerimde anlattığım bazı konuları detaylı bir şekilde sizlerle paylaşmaya karar verdim. Titreşimini Yükselt Hayatın Değişsin kitabımda da bahsettiğim prensiplerle, insanın enerji bedenlerinden bahsedeceğiz. Hadi başlayalım!

Enerjiyi biz henüz daha yeni keşfediyoruz. Kuantum Fiziği’nin daha çok yaygınlaşması ile birlikte; kütlenin, maddenin, atomun, yani kainattaki her şeyin enerji olduğunu yeni yeni idrak edebiliyoruz. Enerjisi olan her şeyin titreşimi olduğunu, titreşimi olan her şeyin de frekansı olduğunu da artık biliyoruz. Bu ne anlama geliyor? Kütle dediğimiz şey, enerjinin yoğunlaşmış halidir. Madde dediğimiz şey, enerjinin yoğunlaşmış halidir. Einstein da bunu bize kanıtlamıştır. 

Enerji; biz görelim görmeyelim, doğruluğunu kabul edelim etmeyelim var olan bir şeydir. Ve, kainatın temeli enerjidir. Her şey bir enerjiye ihtiyaç duyar, her şey bir enerjiden var olur. Enerji dönüşebilir ama asla yok edilemez. 

Benim de sizin de, katı olsun sıvı olsun gaz olsun, kavramlar olsun, duygular olsun kainattaki her şeyin bir frekansı vardır. Benim bedenimin de bir frekansı var. Sağlıklı insanların beden frekansı genellikle 68-72 Hz olarak ölçülmüştür. 

İnsanların Enerji Merkezleri Nelerdir? 

Çin, Mısır, Tibet, Hindistan, Türk şamanları, İnka, Aztek, Maya uygarlıkları, Sümerliler, Romalılar ve Yunanlılar gibi kadim uygarlıkların insanın enerjitik bir varlık olduğunu bilip, bunları kadim tekniklerinde kullandıkları ile ilgili bilgilerimiz var. 

Bunlardan en yaygınları; Tao Felsefesi ile Çin ve diğeri de yoga felsefesi ile bütün bu iyileşme, yükselme ve ruhani bir sistemi yoganın altına koyan Hindistan. İki kadim uygarlık, iki kadim yaklaşım var. İkisi de birbirinden bağımsız değil, birbirine çok yakın. En önemli şeyleri de; insan bedenindeki şifanın enerji kanalları üzerinden olduğu inancı. 

Yogada, insan bedeninin, özellikle omurga boyunca yerleşmiş olan enerji merkezleri vardır. Bunlara, Sanskritçe “tekerlek” anlamına gelen “çakra” denilmektedir. Çakrayı 20-30 senedir, Batı’nın gözünü Doğu’ya biraz daha açması ile birlikte daha fazla duyar olduk. Hintlilerin yoga sisteminde insan bedenindeki enerji merkezleri yedi tanedir. Bu yedi çakra, kuyruk sokumumuzdan itibaren tam başımızın üst orta noktasına kadar gitmektedir. 

  • Kök Çakra (Muladhara)

Birinci enerji merkezimiz, bizim dünyaya rahme düştüğümüz yerdir. Dolayısıyla cinsellik, toprakla ilgili, yaşama bağlı hissetmekle ilgili, bolluk ve bereketle ilgili durumları ve duyguları temsil eden bir enerji merkezidir. Bütün enerji merkezleri bir titreşime sahip. Hintliler, onların aynı bir tekerlek gibi döndüklerini varsayıyorlar. Bazı çakralarımız saat yönünde, iki çakramız da saatin tersi yönünde dönmektedir. 

Kök çakramız da en yavaş dönen çakramızdır. Çünkü; en dünyevi, en katı olan, en cismani olan çakramız olduğu için dakikadaki dönüş hızı en yavaş olan çakradır. Rengi kırmızıdır. Kırmızı renk, bizim için çok farklı şeyler ifade edebilir. 

“Çakralarım kapalı, çakralarım tıkalı” diye bir şey olamaz. Çakralarınız tıkalıysa, siz ölüsünüz demektir. 

Dolayısıyla, çakralar tıkanmaz ya da kapanmaz, sadece dengeleri bozulur. Dakika içerisinde dönmesi gereken ritim aralığında dönmeyebilir, frekansı bozulabilir. Basit enerji çalışmaları ile de dengelenebilir. Bütün çakraların bir notası, belli duyguları, belli tatları vardır. 

İlk bedenimiz, dünyaya indiğimiz beden

Buna, “eterik beden” deniliyor. “Eter” sözcüğünden geliyor. Eter; sonsuz boşluk olarak bildiğimiz, yani hava, gaz olarak nitelendirebileceğimiz boşluk. Ancak eter, aslında tözümüz dediğimiz ruhsal varlığımızın da temelidir. 

Eterik beden tanımını yapmalarının nedeni; bu varlığın fiziksel, dünyevi boyutta kendini gösteren bu varlığın aslında ruhsal özünü çağrıştırmasıdır. Eterik beden; fiziksel bedenimizin yaklaşık 15-20 cm dışındadır. Kırmızı renktedir. Kırmızı, yaşam gücünün rengidir. Kırmızı, bizim için uyarıcı bir renktir. Uyarıcı olmasının nedeni, yaşamsal olmasıdır. 

 Aura Nedir?

Aura, genel olarak spiritüel bir terim olarak bildiğimiz bir şey. Aslında, elektromanyetik ışın anlamına geliyor. Aura demek; insanların çevresinde, onların enerji bedeninden yayılan elektromanyetik alandır. 

Auranın renkleri olduğu da ileri sürülüyor ama ben buna çok çok inanmıyorum. Daha doğrusu, bütün aura renklerine sahip olduğumuzu, içinde bulunduğumuz durumlarda enerji dengesizliklerine bağlı olarak renginin değişkenlik gösterebileceğini biliyorum. 

Homeostaz Nedir?

Bedenimizde belli değerler vardır; tansiyonumuz, nabzımız, vücut ısımız, nefes aralığımız, organlarımızın salınımları vardır. Tıpta, buna “homeostaz” denilmektedir. Yani, her şeyin olması gereken dengede olması durumu. 

  • Sakral Çakra (Svadhisthana)

Sakral Çakra, tam göbek deliğimizin üzerinde olan, rengi turuncu olan, duygularımızla ilgili olan ve sindirim organları ile ilgili olan bölümdür. 

Genel olarak zaten, duygular ya sindirilebilir ya sindirilemezler. Biz duyguyu, kendi bedenimizde hissedilen bir şey olarak düşünsek de, aslında duygunun da bir enerjisi vardır. Duygular da, vücutta, aynı meridyenler gibi serbestçe akması gereken bir enerji formudur. 

Çocuklarda önünüzün kesilmesi, kendinizi değersiz hissettiğiniz bir aile ortamında büyümeniz, ilk sevgilinizle çok büyük bir travma yaşamanız, okul hayatınızın zor geçmesi ya da daha da sert travmalar. Şiddete uğramanız, cinsel tacize uğramanız, mobbing’e uğramanız gibi, üstesinden gelemediğiniz bloke olmuş duygular, sizi içeriden kemirerek enerji bedeninizde, ikinci çakranızda bloklara neden olabiliyor. Bu da şunlara neden olabiliyor:

  • Duygusal ilişkilerinizde kapalı olabiliyorsunuz
  • Duygularda donukluk olabiliyor
  • Kişi kendi duygularına yabancı olabiliyor
  • Farkındalık düşük olabiliyor
  • Uçlarda duygu seli yaşayabilir (kıskançlık, öfke, kin, sürekli geçmişte yaşama, aşırı yargılama, kibir, alaycılık) 

Dengeli olduğu zaman, her şeyi kabul edin, her türlü duygusu dengede olan ve parlak turuncu renkte bir aura görebiliyoruz. 

  • Manipura Solar Çakra

Sarı ile sembolize eden, daha eril özellikte bir enerji merkezidir. Zihin, bilinç, akıl, rasyonel düşünme, mantık, projeleri hayata geçirme. 

Üçüncü enerji bedenimiz, zihinsel bedenimizdir. Duygusal bedenimizin biraz daha üstünde, göbek deliğinin 5 parmak üzerinde yer alır. Bu, bizim için analitik taraftır, mantıktır, güçtür, aynı zamanda iradedir. Güç dediğimiz şey, hayal ettiğimiz şeyleri hayata geçirebilmektir. Fikirlerimizi, projelerimizi, kendimize verdiğimiz sözleri hayata geçirebilmektir. Her pazartesi diyete başlayıp ertesi gün bozmamaktır, rejime ya da spor salonuna gitmeye devam etmektir. 

Rengi parlak sarıdır. İradeyi, yeni başlangıçları, başlayabilme ve devam ettirebilme gücünü, kararlılığı sembolize eder. 

  • Kalp Çakrası (Anahtar Çakra)

Dördüncü enerji merkezimiz artık eşiktir. Yeşil, pembe, altın renkleri vardır. Yeşil renkte olan kalp çakramızın enerjisi, genel olarak dünyada var olan her şeye derin bir sevgi beslemektir. 

Kalp çakramızda altın rengi varsa; bu biraz daha yaradan bilinci, ruhsal boyuttaki kaynak ve ruhsal tarafımızın kainattaki her şeye duyduğu tanrısal sevgiyi sembolize eder. 

Pembe ise, karşı cins ve hemcinslerinizle ilgili aşk duygularını sembolize eder. Frekansı daha yüksektir, 432 Hz civarındadır. 

  • Boğaz Çakrası (Vishuddha)

Rengi, indigo mavisidir. Ters dönen çakralarımızdan biridir, saatin tersi yönünde döner. Boğaz Çakrası, buradaki organları da sembolize eder. Yutkunma organlarımız, ses tellerimiz, yutağımız, gırtlağımız buralardadır. Ses tellerimiz olduğu için, burası bizim için aynı zamanda kendini ifade etmenin merkezidir. Boğaz Çakrası, bizim için kendini ifade edebilmek demektir. Boğaz çakrası dengesiz olduğunda;

  • Yalancılık olabilir
  • Gizleme alışkanlığı olabilir
  • Ketumluk olabilir
  • Söylemekten çekinebilirler
  • Kendilerini ifade etmede tutukluk yaşayabilirler
  • Çok konuşabilirler ya da hiç konuşmayabilirler
  • Sözel şiddete meyilli olabilirler

Dengeli olduğu zaman, koşulsuz sevgi bilincinde oldukları için ifadeleri de yine sevgi ve “ben bilincinde” olacaktır. Boğaz çakrası dengeli olan bir kişi; özünün sözüyle konuşur, hakikatle konuşur. Bu hakikat de koşulsuz sevginin kaynağı olduğu için, sadece sevgi enerjisi ile konuşur. 

  • Üçüncü Göz Çakrası (Ajna)

 Hintliler, “Aydınlanmanın kapısı, eşik” demişlerdir. Kadim uygarlıklardan beri, biz zaten üçüncü gözün yani epifiz bezinin nelere kadir olduğunu çok fazla biliyoruz. 

Sezgisel tarafımızı iyice aktive ederiz. Kendi sezgilerimizin dışında telepati yetenekleri, duru görü, duru işit, duru sezi yeteneklerinin açılması, aynı zamanda kaynağa açılmak. 

İlk üç çakramızın bize verdiği şey, biraz daha ego boyutudur. Ego dediğimiz şey, “ben ve diğerleri”dir. Yani, ayrıştıran, kendini ayrı hissettiren evren bilinci. İnsan kendini hep yalnız, ayrı, düşmüş ve terk edilmiş hisseden bir varlıktır. Bunun sebebi, üçüncü boyut realitesini çok fazla yaşamasıdır. Kalp çakrasından yukarı doğru yükselip, kendi ruhsal varlığı ile birleşip daha kaynak bilincine geçtikçe, aslında her şeyle bir olduğunu deneyimler. Epifiz bezi de bize bunu deneyimlettirir. 

Epifiz bezinin olduğu bölgeye, “keterik beden” denir. Yani, artık eter bedeni geçiyoruz. 7., 8., 9. boyutlara ve daha üst boyutlara, yani daha galaktik bilinçlere açıldığımız bir yer. Sonsuzluğun ötesindeki sonsuz boşluğa, gerçek kaynağa bağlanabildiğimiz bir yerdir. 

  • Taç Çakra (Sahasrara)

Ona, “Corona” deniliyor. Şu anda dünyanın dönüşümünü sağlayan, hepimize farklı idrak boyutlarının açılmasını sağlayan meşhur salgının adının da Corona olması gibi. 

Taç çakramız da başımızın üst orta noktasında yer alan bir enerji merkezimizdir. Kadim uygarlıklardan bugüne kadar bilinen bilgilerden bir tanesi; insan bebeklerinin yedinci aya kadar başlarının üstünün yumuşak olmasının sebebi, ruh yukarıdan yani taç çakradan üflenir. İşte orası, bedene girdiğimiz yer olarak bilinen yer olan taç çakramızdır. 

Beyaz bir lotus çiçeği şeklindedir. Beyaz sonsuzluğun rengidir. Beyaz, içerisinde bütün gökkuşağının renklerini barındıran en sonsuz ve en kutsal renktir. Bizim için de, bu en yüksek bedenimiz artık astral boyutlara açılacak bedenimiz, tanrısallığın, dünyadaki bu 3 boyut realitesinin gerçeğini anlayabilmek için açılan bir kapıdır. Astral beden ile yedinci enerji merkezimizi aktive ederek biraz daha üst boyutlara açılırız.  

Enerji bedenleri ve enerji merkezleri elimden geldiğince sizlere anlatmaya çalıştım. Bu tarz konular devam edecek. Bir sonraki konuda görüşmek üzere. Şimdilik hoşça kalın!