Herkese merhaba! Bugün, benim uzun bir zamandır ilgilendiğim, doğru bir kaynak ve uzman bulmakta zorlandığım en önemli konulardan birinden, kristallerden bahsedeceğiz. Bunun için, Baki Cihangiroğlu ile bir araya geldik. 

Baki Cihangiroğlu, yıllardır kristallerle ilgilenen biri. Kristal terapisini araştırıyor ve bu konuda dünyadaki çalışmaları, tarihsel süreç içerisindeki gelişmeleri ve günümüzdeki uygulamaları toparlayıp günümüzde de uygulamaya çalışan bir araştırmacı. O da benim gibi öğrenmeyi ve öğrendiklerini aktarmayı seviyor. Biz de bu yüzden bir araya geldik ve kristallerden nasıl faydalanabileceğimiz bir konu ile karşınızdayız!

Kristaller İnsanlık Tarihi Kadar Eskidir

Kristaller, dipsiz bir kuyu gibidir. Hangi konudan tutsak muazzam bir bilgi içeriği olan, muazzam bağlantıları olan, özellikle tamamlayıcı tıpta bütün yolların çakıştığı bir alan. Aromaterapi, fitoterapi ya da mağara terapisi ile ilgileniyor olun; insanın ruh-beden dengesi ve akışta olması ile ilgili bütün terapi yöntemlerinde kristallerin kendine özel bir yeri vardır. 

Dinler tarihine bakacak olursanız, her dinde kutsal metinlerde kristallere yer verildiğini görürsünüz. İnsanların, tesbih gibi aksesuarlarda taşlara yer verdiğini görebilirsiniz. Mabetlerde de bu taşlar kendine göre bir yer bulur. Tevrat’ta, İncil’de, Kuran’da ya da Uzak Doğu dinlerinde kutsal metinlerde kristallerin ismen zikredildiğini görürsünüz. Dolayısıyla, insanlık tarihi kadar eskidir. 

Antrolopojik çalışmalarda, insanların tarihsel süreç içerisinde, koruyucu olarak kristalleri kullandığını, daha sonra bu kristallerin takıya dönüştüğünü görürüz. İnsanlar, önce bunun şifa etkilerini ve açıklanamayan metafizik etkilerini hissettikleri için hayatlarında bunlara yer vermişler ve takı olarak kullanmışlardır. Biz de, bunları günümüz argümanları ile anlamaya çalışıyoruz. Ben bu çabaya, kristallerin şifreleri adını veriyorum. 

Her bir kristali teker teker ele aldığınızda, muazzam bir alana girmiş oluyorsunuz. Hem taşların enerjisi ile içli dışlı oluyorsunuz hem de onları anladığınız zaman hayatınıza katkılarından yararlanmış oluyorsunuz. 

Kadim Uygarlıklarda Eski İnsanlar Kristallerin Etkilerini Nasıl Biliyordu?

Atlantis’in kristalleri yoğun bir şekilde kullandığı ile ilgili birtakım bilgiler var. Şehir efsanesi midir değil midir bilmiyoruz ama böyle bir bilgi var. Peki, kadim uygarlıklardan bu bilgiler bize nasıl geldi? Hangi taşlar hangi amaçlarla, hangi uygarlıklarda hangi ritüellerde kullanıldı?

Yazılı metinlerde, kristallerin 3500 yıllık bir geçmişi var. Çin tıbbına giderseniz, bu süre 5000 yıla kadar uzamaktadır. Bir de yazılı olmayan, sözlü kültürle aktarılan, bugün Güney Amerika’nın Pasifik sahillerinde bir takım yerel halkın kristalleri hala terapi amacıyla kullandıkları ve bu insanların Atlantis’in torunları olduklarını biliyoruz. 

Kadim bilgilerin kaynağı ile ilgili bilimsel araştırmalar, bizi “deneysel bilgi mi yoksa vahye dayalı bir bilgi mi?” şeklinde farklı açıklamalara götürür. Yani, “Önce peygamberler geldi, tanrısal bilgi zamanla bozuldu ve tekrar bir tanrısal bilgi mi geldi yoksa insanlar deneyimleyerek bir sonraki jenerasyona yeni bilgiler aktararak, onların deneyimlemesi şeklinde yeni bilgilerin gelişmesi şeklinde mi oldu?” konusu tartışılan bir konudur. 

Bu konudaki bilgilerimiz net olmasa da, insanların kristalleri deneyimlediği konusu tamamen nettir. Nedenini tam açıklayamadığı zaman “kutsal taşlar” dedi ama bu taşlardan yararlandı. Günümüzde bu taşların enerjitik etkileri ve insan fizik ve eterik bedeni üzerindeki etkilerini, günümüz bilimsel argümanları ile anlamlandırabiliyoruz. 

Geçmişte insanlar; elektromanyetik alan, elektromanyetik etki kavramlarını anlamıyor olabilir. Ancak yine de enteresan bir şekilde; kadim kaynaklarda yaşamsal formlar anlatılırken bir de cemadatlardan bahsedilir. Cemadat denilen şey cansız demek değildir; cemadat donuk demektir. 

Kristallerin De Bir Yaşam Formu Vardır

Örneğin bir kuvars kristalinde, kendine has bir yaşam formu vardır. Biz, bunu kuantum fiziği ile anlayabiliyoruz. Madde altı, bir alandan ibarettir. Yani, orada manyetik bir alan söz konusudur ve bu manyetik alan içerisinde elektronların aktivasyonu bu kristalin yaşamsal formunu ifade eder. 

Nasıl ki bizim kalp atışımız, beyinsel faaliyetlerimizin devam etmesi ve yaşamsal formumuzun aktif olduğunu gösteriyorsa; kristallerdeki madde altı denilen alanın hareketli olması, burada bir yaşamsal varlığı göstermektedir. Kendine göre o titreşimsel varlığı, frekans boyutunda kendine ait yeni bir enerji alanı oluşturur ve dolayısıyla, rezonans kanunu çalıştığı için mekanda titreşimsel alanlar oluşturur. Bizler, kristallerimizi arındırdığımız zaman bundan yararlanabiliriz. 

İnsanlar 100 yıl, 500 yıl, 1000 yıl önce bunu bu argümanlar ile anlatamıyor olabilir. Örneğin; bir lapis lazuli taşı M.Ö birkaç bin yıl içerisinde kutsal bir taştı. Özelliği, koruyucu olmasıydı. Neye karşı koruyucuydu? Fizik ve metafizik etkilere karşı koruyucuydu. Buradaki metafizik kavramı; insanların açıklayamadıkları bazı konularda, inançla doldurdukları bir alan vardır. 

Gözlemleyemediği ya da beş duyu organının yetersiz kaldığı konularda kabul etme durumu vardır. Çünkü, bir sonuç var. İnsanlar takıyı kullanıyor ve “psikolojik midir nedir, bana çok faydası oldu” diyor. “Psikolojik midir nedir?” çekincesinin arkasında, aslında nedenini tam açıklayamadığı bir etki var ama sonuç olarak faydasını görmüş. 

Kristalleri kullandıktan sonra enerji alanında birtakım düzelmeler olduğunu, dünyaya pozitif baktığını, yaşama sevincinin yükseldiğini söyleyebiliyorsa, demek ki insanlar günümüzde de binlerce yıl önce de kristallerden sonuç almıştır. 

Yaşadığımız Ortamda Enerji Alanımızı Bozan Çok Sayıda Faktör Var!

İnsanlardan kaynaklanan, cihazlardan kaynaklanan, stresten kaynaklanan, bulunulan mekanın altındaki enerji hatlarından ya da metro hattından kaynaklanan etkenlerle enerji alanlarımızın etkilenmemesi mümkün değil. 

Bir mıknatıs demir tozlarını çekerken kendi enerji alanının içerisindeki çekim gücü ile çalışır. O enerji alanı bozarsak mıknatısın çekim alanını bozmuş oluruz. Frekans alanımız üzerinde bu kadar dış faktör varken, bu titreşim katsayısının düzene girmesi için düzgün ve kararlı enerji alanlarının oluşması gerekir. 

Kuvars kristali, bu anlamda önemli bir kristaldir. Turmalin çeşitleri de bu anlamda önemlidir. Örneğin; labradorit taşı ile ilgili “bolluk, bereket ve kısmet taşı” tanımlaması vardır. Bedendeki bloke enerjinin düzgün akmasını sağlar. Peki, bunu nasıl yapıyor? 

Kristaller ve Beynin Çalışma Sistemi 

Beynimiz, aslında çok da iç açıcı olmayan bir yapıya sahip bir organımızdır. Oradaki çalışma sistemi, tamamen frekanslarla olur. 

Oraya giren bir frekans; bizim acıkmamızı, görmemizi, doymamızı, işitmemizi sağlayan frekanslardan ibarettir. Yani, manyetik bir alan söz konusu. Eğer, bu frekanslarda bir düzensizlik, kararlı olmayan bir akış söz konusu ise; algılarımızın yanlış olması, duygu sistemimizin bozulması, dışarıdan gelenlere karşı hissettiklerimizin ve kendi hissettiklerimizi dışarıya aktarma konusunda bozukluklar olur. 

İnsanlara negatif enerji gönderiyor olabiliriz ya da insanların bize gönderdiği pozitif enerjileri olumsuz değerlendiriyor olabiliriz. Burada, cep telefonunun belli yerlerde çekememesi örneğini verebiliriz. Mesajların belli yerlerde ulaşmaması gibi, kendi enerji alanımızın blokajı söz konusu olabilir. 

Kristaller, bu enerji alanımızı yükseltir. Dolayısıyla, filmin sahnelendiği fizik bedenimiz ve arka plandaki enerji bedenimizin (duygusal, zihinsel, metafizik enerji alanlarımız) de dengelenmesi gerekir ki bütünsel sağlık söz konusu olsun. 

Kristaller Nasıl Kullanılır?

Kristallerin bizim enerji alanımıza uygun olması için bizde uyandırdığı etkiyi hissetmemiz gerekir. Eğer, eterik bedenimizde blokajlar söz konusu değilse; kristalin formu, rengi ya da titreşimi ruhumuzda bir reaksiyon görür. 

Biz, onu renginden dolayı seçtiğimizi zannederiz ama aslında, eterik bedenimiz üzerinde bir yama olmuştur. Yani, oradaki bir boşluğu doldurmuştur ve biz onu kullanmak suretiyle o enerji alanımızı yani puzzle’ı tamamlamış oluruz. 

Bazı kristaller, mekanı arındırır. Örneğin; serenit kristali. Bu kristaller, beden üzerinde etkili olduğu ve bağışıklığı güçlendirdiği gibi, mekanımızda bulundurduğumuzda bir hoşgörü taşıdır. Yatak odamızda bulundurursak kabus görmemizi engeller, rüyalarımızı hatırlamamızı sağlar, hatta rüyalarda bazı sorunları çözmek için ilham kaynağı olabilir. Kuvars kristallerinin de, negatifi alıp pozitife dönüştürmek gibi bir etkisi söz konusudur. Lapis lazuli iletişim taşıdır, turkuaz nazara karşı etkili bir taştır. Her ikisi de Boğaz Çakrası üzerinde etkilidir. Ayrıca, koruyucu bir kalkan olarak da çalışmaktadır. 

Bu kristalleri mekanlarda kullanabilir ya da bileklik, kolye ve yüzük gibi takılar şeklinde kullanabilirsiniz. Kristaller canlı, benim de sevdiğim, hayatımda çıkaramadım şeyler. Bir sonraki konuda kristalleri temizlemek, kodlamak gibi konulardan bahsedeceğiz. Şimdilik hoşça kalın!