Sıcak bir günde kristal gibi bir gökyüzü ile parlak bir güneşin altında dışarıda olmaktan daha cazip bir şey var mı? Eski zamanlarda güneşe tapan insanlar için bu durum biraz hem acı hem tatlı görünebilir.

Pek çoğumuz güneşten aldığımız o sıcak hissi çocuk olmayla ilişkilendiririz. Yüzdüğümüz ve dışarıda oynadığımız, kaygısız olduğumuz ve sorumluluklarımızın olmadığı özgür zamanlarımıza döneriz.

Elbette artık ultraviyole (UV) radyasyona (insan gözüyle görülemeyen güneş ışınları) maruz kalmanın erken cilt yaşlanması ile cilt kanserine yol açabileceğini biliyoruz. Yani kendinizi güneşten çok özenli bir şekilde korursanız, bu mutlu duyguları artık kendinizde uyandıramayacağınızı düşünebilirsiniz. Ancak bunu yapabilirsiniz.

Burada önemli olan ışık spektrumunun görünen kısmıdır. Vücudumuza gözlerimiz ile giren görebildiğimiz ışık ile renkler, nasıl hissettiğimiz konusunda büyük bir rol oynuyor.

Örneğin, sabah uyandıktan sonra dışarı çıktığınızda gözleriniz parlak ışığı alır. Optik sinir, uyku-uyanma döngünüzü düzenlemeye yardımcı olan melatonin gibi hormonlar ile ruh halinizi dengelemeye yardımcı olan serotonin gibi kimyasalları etkileyen beyniniz ile iletişim kurar. Bu ışık beyninizin uyum sağlamasına yardımcı olur ve bu sayede kendinizi enerjik ve mutlu hissedebilirsiniz. Güneş kremi sürmek ve uzun kollu tişört giymek bu süreçleri etkilemez.

Yani güneşin altında olmak her şey değildir. Gölgede olabilir, şemsiyenin altında durabilir ya da bitkiler ve ağaçlarla birlikte doğada yürüyüş yapabilirsiniz.

Parlak ışığa bakmak, ruh halinizi iyileştirmeniz için iyi bir yoldur. Ancak aynı zamanda hareketli egzersizler yapmak, masaj yaptırmak, arkadaşlarınızla ve sevdiklerinizle iletişime geçmek ve hatta köpek sevmek gibi beyninizin endorfin gibi kendinizi iyi hissettirecek kimyasalları salgılamasına yardımcı olan şeyler yapmanız da moralinizi düzeltebilir.