Kanola yağı söz konusu olduğunda bazıları onu sağlıklı bir gıda olarak görüyorlar, bazıları ise ne olursa olsun kaçınıyorlar. İki aşırı uçta bakış açısı olduğu zaman konunun kökenine inmek de biraz zor olabiliyor. Diğer yandan, onun aleyhine konuşan kişiler kanola yağının tamamen toksik olduğunu iddia ediyorlar ve ünlü kimyasal savaş aracı hardal gazına sahip olduğunu, bunun da delidana hastalığından körlüğe kadar hastalıklara sebep olduğunu söylüyorlar. Destekleyicileri ise onun gezegendeki en sağlıklı yağlardan birisi olduğunu, çünkü omega-3’ler bakımından zengin, doymuş yağlar bakımından zayıf ve iyi bir oleik asit kaynağı olduğunu söylüyorlar. Yüzeysel olarak bakınca bu özellikler gerçek ancak kanolanın hikayesi burada bitmiyor.

Kanola yağı Kanada hükümeti tarafından desteklenen ve Kanada icadı bir şey ve aynı zamanda genetik olarak değiştirilmiş bir gıda. Üretimi ucuz ve pek çok paketli, işlenmiş gıdada bulunuyor. Kanola yağı ilk olarak 1970’lerin başlarında bir doğal yağ olarak yaratıldı ancak 1995 yılında Monsanto şirketi onun genetik müdahaleye uğramış halini üretti. 2005 yılında ABD’de üretilmiş olan kanolanın %87’si genetiği değiştirilmiş ürün ve 2009 yılında Kanada’da üretilenlerin %90’ının genetiği değiştirilmiş.

Pazarda bu kadar yağ varken ve yağlar üzerine bu kadar tartışma varken, neyin doğru neyin hayal olduğunu tespit etmek zorlaşıyor ve hangi yağın en sağlıklısı olduğunu tespit etmek de zor. Kanola yağının neden sepetinize eklenmeyecek bir yağ olduğunu açıklamak istiyorum ve ayrıca daha iyi alternatiflere de göz atalım.

Kanola Yağı Nedir?

Kolza tohumu yağı kolza bitkisinden üretiliyor ve özellikle de çekirdeklerinden ve bu da hardal ailesine ait bir bitki. 1970’lerin başlarında ilk kanola kolza bitkisinden Kanada’daki Manitoba Üniversitesi araştırmacıları Keith Downey ve Baldur R. Stefansson tarafından elde edildi. 1998 senesinde genetik modifikasyon yoluyla hastalığa ve susuzluğa karşı en dirençli kanola türü üretildi ve günümüzdeki çeşitlerin büyük kısmı bu şekilde. Kolza yağı ve kanola yağı terimleri birbirinin yerine kullanılabiliyorlar.
Yaban kolza yağında bol miktarda erüsik asit bulunuyor ve bunun sağlık sorunlarına sebep olduğu biliniyor. Kolzadan üretilen kanola bitkisinde ise kanola yağının gıdalarda kullanılabilmesi amacıyla daha düşük erüsik asit değerleri elde edilmesi hedeflenmiş. Kanola yağının orijinal ismi LEAR (düşük erüsik asitli kolza) ancak pazarlama ihtiyaçları nedeniyle kanola yağı olarak adlandırılmış. Kelime Kanada ve “ola” yani yağ kelimesinden üretilmiş. Kanola yağı LEAR yağı veya kolza yağı gibi tabirlerden daha çekici ancak onu yemeklerinizde kullanmalı mısınız?

Kanola yağı endüstriyel bir yağ olarak da iyi çalışıyor ve mumlarda, sabunlarda, rujlarda, yağlayıcılarda, mürekkeplerde, biyoyakıtlarda ve böcek ilaçlarında kullanılabiliyor. Kolza yağının genetik olarak nasıl değiştirilebileceği keşfedildiği zaman tüketilebilir bir gıda ürünü olarak da satılmaya başlandı. Dolayısıyla mucizevi bir yağ olduğu, doymuş yağlar bakımından fakir ancak omega-3 yağları bakımından zengin olduğu iddiası ile pazara girdi. Ancak mevcut hibrit ve değiştirilmiş haliyle az sonra öğreneceğiniz pek çok sağlık sorununa sebep oluyor.

Kanola Yağı Neden Kötü?

Orijinal olarak kolza yağının bu kadar negatif sağlık etkisi yok. Ancak iki sebeple günümüzdeki kanola yağı bedeniniz için çok zararlı olabilir:
• Kanola yağının %90’ından fazlası genetiği değiştirilmiş ürün.
• Kanola yağı rafine bir yağ yani dengesini arttırmak için kısmen hidrojene ediliyor ve bu da onun negatif etkilerini arttırıyor.
Bu iki sebepten dolayı aşağıdaki listedeki daha sağlıklı yağ alternatiflerine göz atmanızı öneriyorum.
Size ne yapabilir? GDO’lu kanola yağı üzerine uzun vadeli, güvenilir çalışmalar yok ancak pek çok böbrek, karaciğer ve nörolojik sağlık sorununa yol açtığına dair raporlar mevcut. Bu ise mısır, soya gibi diğer GDO’lu ürünlerin sağlığa kötü etkilerini dikkate alınca önemli bir bilgi.

Weston A. Price Vakfı ve yağ uzmanı Sally Fallon ile Mary Enig bu duruma şöyle yaklaşıyor:

“Tüm modern sebze yağlarında olduğu gibi kanola yağı da rafinasyon, şeffaflaştırma ve pişirme süreçlerinden geçiyor ve bunların hepsinden yüksek sıcaklıklar veya güvenliği sorgulanabilir kimyasallar kullanılıyor. Kanola yağının oksijen ve yüksek sıcaklığa maruz kaldığında kolayca bozulan ve kötü kokan omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olması, onun kokulandırılmasını gerektiriyor. Standart kokulandırma süreci omega-3 yağ asitlerinin büyük kısmını ortadan kaldırıyor ve geriye trans yağ asitleri kalıyor. Kanada hükümeti kanoladaki trans içeriğinin %0.2 gibi küçük bir değerle sınırlandığını söylese de, ticari sıvı yağlarda %4.6’ya varan içerikler bulunmuş. Tüketici kanola yağındaki trans yağlardan haberdar değil çünkü bunlar etikette yazmıyorlar.”
Monsanto şirketi kanola yağı tohumlarını genetik olarak düzenliyor ancak aynı firma aşağıdaki bitkiler için de GDO’lu ürünler üretiyor:

• Kanola
• Alfalfa
• Mısır
• Pamuk
• Soya fasulyesi
• Süpürgedarısı
• Pancar
• Buğday

Kanola Yağının Tehlikeleri

Böbrek ve Karaciğer Problemleri

Günümüzde üretilen kanola yağının büyük kısmı GDO’lu. GDO’nun yan etkilerini abartmak mümkün değil.
2011 yılında Environmental Sciences Europe tarafından yayınlanan bir değerlendirmede GDO’lu soya fasulyesi ve mısır ile beslenen memelilerin değerlendirildiği 19 çalışma göz önüne alınmış. 90 günlük deneylerde GDO’lu gıdaların sonucu olarak karaciğer ve böbrek problemleri ortaya çıkmış. Bu organlara gelen hasar cinsiyete göre değişim göstermiş ve erkek memelilerde böbrekler %43.5 oranında hasar görürken, dişi memelilerde karaciğer %30.8 oranında hasar görmüş.
Böbrekler ve karaciğer varlığımız için çok önemliler ve bu nedenle kanola yağı gibi GDO’lu gıdaların varlığı hafife alınmamalı.

Yaşamı Tehdit Eden Kalp Problemleri

Tekli doymamış yağ asidi olarak kolza yağı bol miktarda erüsik asite sahip. Erüsik asit kalp hasarı, özellikle de Keshan hastalığı ile ilişkili bir yağ asiti. Bu hastalık kendini kalpte fibrotik lezyonlar olarak gösteriyor. Çalışmalar Keshan hastalığına yatkın olan insanların yaşadıkları yerlerde sadece selenyum düzeylerinin düşük olmadığını, aynı zamanda erüsik asit değerlerinin de daha yüksek olduğunu gösteriyorlar.

Kanola yağı gibi kısmen hidrojene edilmiş yağların damarlarda inflamasyona ve kalsiyum birikimine sebep oldukları biliniyor ve bunlar koroner kalp hastalıkları için risk faktörleri.

Yüksek Tansiyon ve Felç

Geçmiş çalışmalarda kolza yağı ve diğer bazı sebze yağlarının tüketiminin hayvanlarda felç ve yüksek tansiyon eğilimini arttırarak yaşam ömrünü azalttığı görülüyor. Özellikle Ottawa Beslenme ve Toksikoloji Araştırma Bölümü, yüksek tansiyon ve felç eğilimi olan farelerin tek yağ kaynağı olarak kanola yağıyla beslenmeleri sonucunda daha erken öldüklerini keşfetmiş. Buna ek olarak kanola olmayan yağlarla beslenen fareler kanola yağı ile beslenenlere göre daha uzun yaşamışlar.

2000 yılında Toxicology Letters’ta yayınlanan bir diğer çalışmada kanola yağının kan pıhtılaşması süresi üzerindeki etkileri hayvanlarda gözlenmiş. Çalışmada kanola yağının kanın pıhtılaşma zamanını kısalttığı ve alyuvarlarda kırılganlığa sebep olduğu görülmüş ve bu da hayvan denekleri felce daha yatkın hale getirmiş.

Normal Gelişimi Engelleyebilir

Son zamanlara kadar kanola yağını bebek mamalarında kullanmak yasal değildi. Çünkü kanola yağının çocuklarda gelişimi engelleyebileceğine dair geçerli endişeler mevcut. Özellikle içindeki euroric asit, onu parçalayamayan bebekler için zararlı. FDA geçmişte kanola yağının bebek mamalarında kullanımını yasaklamıştı. Ancak bir kaç sene önce güvenli ürünler listesine eklendi.

Gelişen bebekleri GDO’lu ürünler ile beslemenin endişe verici olmasının yanında, onlara sağlıksız yağlar vermek de sorgulanabilir bir durum. Onu savunanlar kanola yağının sağlıklı yağ profilinden bahsediyorlar ancak ben satın almıyorum. Şimdilerde bebeklerin ilk öğünü formunda satılıyor. Elbette en iyisi ticari ürünlerden kaçınmak ve emzirmek, mümkünse ev yapımı bebek mamalarını tercih etmek.

Sağlıksız Trans Yağların Tüketimini Arttırıyor

Journal of Food Lipids’te yayınlanan bir çalışmaya göre, ABD’de satılan soya fasulyesi ve kanola yağları değerlendirildiği zaman toplam yağ asitlerinde trans içerikler %0.56 ila %4.2 aralığında çıkmış.

Kanola yağı hidrojene edildiğinde genelde bu kısmen olur ve trans yağ düzeyi artar. Bu yağ grubundan mümkün olduğunca kaçmak gerekir çünkü iyi kolesterolü düşürüp kötü kolesterolü arttırdıkları biliniyor.

Herhangi bir gıda etiketinde kısmen hidrojene yağ yazısını okursanız, en az bir miktarda trans yağ olduğundan emin olabilirsiniz.

Hatta etikette sıfır trans yağ yazsa bile bu geçerli. Peki bu nasıl oluyor? Genelde 0.5 gramdan daha az trans yağ varsa şirketlerin trans yağ yok yazmaları serbest.

Trans yağ asitleri gıdaları işlemenin tehlikeli yan ürünleri ve sağlığı yok ediyorlar. Eğer kanola yağından kurtulmak isterseniz şu yağları da kullanmayı bırakmalısınız: mısır yağı, yalancısafran yağı, soya yağı ve sebze yağları.

GDO’lu Ürünlerin Potansiyel Yan Etkileri

GDO ve karaciğer ile böbrek üzerindeki etkilerinden bahsetmiştik ancak liste burada bitmiyor. Gıda Güvenliği Merkezi’ne göre genetiği değiştirilmiş gıdaların yeni ve çok ciddi etkileri var:

• Zehirleme
• Alerjik reaksiyonlar
• Bağışıklık sisteminin baskılanması
• Kanser
• Besin değeri kaybı

Kanola Yağı Alternatifleri

Kanola yağının yerine kullanılabilecek en iyi bazı yağlar şöyle:

Hindistan Cevizi Yağı

Hindistan cevizi yağı soğuk sıkım ve sızma olduğunda en iyisi. Rafine hindistan cevizi yağı almayın. Hindistan cevizi yağınız karayiplerde bir plajdaymışsınız gibi kokmalı. Bu yağın ısı direnci fazla ve orta zincirli yağ asitlerine sahip olması sayesinde yağ yakmayı ve sinir sistemini destekliyor.

Zeytinyağı

İnsanlar genelde kanola ve zeytin yağını karşılaştırılıyorlar. Zeytinyağı her zaman kazanır!
Yemek pişirmek için ilk seçenek olarak önermesem de zeytinyağının faydaları Akdeniz tipi beslenmenin kalbinde görülüyor. Organik ekstra virgin veya soğuk sıkım zeytinyağını koyu renkli bir paket içerisinde satın alın. Pek çok sahte zeytinyağı genelde GDO’lu sebzelerin yağlarının eklenmesi ile elde ediliyor. Zeytinyağı salata soslarında veya pişmiş sebzelerde çok iyi gidiyor.

Ghee veya Organik, Merada Yetişmiş Hayvanların Tereyağı

Hem tereyağı hem de gheenin alfa lipoik asit ve koljuge linoleik asit içerikleri var ve bu da kilo vermeye yardımcı olabilir. Ayrıca sağlıklı kısa zincirli yağ asitlerine sahipler ve ısı dirençleri daha yüksek. Tereyağı satın alırken merada beslenmiş hayvanlardan organik olarak üretildiğinden emin olun.

Kırmızı Palm Yağı

Kırmızı palm yağı, palm çekirdeğinden değil meyvesinden üretiliyor ve rafine edilmemiş halinde E vitamini ile beta- karoten içeriği yüksek. Ayrıca yüksek sıcaklık altında dengeli ve pişirme için ideal. Sertifikalı bir palm yağı aldığınızdan emin olun.

Bazı sebeplerden dolayı kanola yağı satın almanız gerekirse, organik olduğundan emin olun ve böylece en azından genetiği değiştirilmemiş olur. Çünkü organik gıdalarda genetik mühendislik kullanılması yasak.

Kanola Yağı Besin Değerleri

Kanola yağının besin değerleri, diğer tüm gıdalarda olduğu gibi, onun sağlığa etkilerini anlamak için gerekli.
Bir bardak kanola yağında şunlar mevcut:

• 1927 kalori
• 218 gram yağ
• 16.1 gram doymuş yağ
• 0.9 gram trans yağ, ancak bazıları daha fazla olduğunu söylüyor
• 155 mikrogram K vitamini
• 38.1 miligram E vitamini

Journal of American Dietetic Association tarafından yayınlanan bir çalışmada, işlenmiş gıdalarda kullanılan kanola yağının büyük kısmının hidrojene edilerek sertleştirildiği ve bunun da son üründeki trans yağ miktarını %40’a kadar arttırabildiği belirtiliyor.

Kanola yağının yağ asidi profili şöyle:

• Doymuş yağlar: 16.1 gram
• Tekli doymamış yağ asitleri: 138 gram
• Çoklu doymamış yağ asitleri: 61.4 gram
• Omega-3 yağ asitleri: kaynağa göre 5018 veya 19921 miligram
• Omega-6 yağ asitleri: 40646 miligram

Kanola yağı konusunda araştırma yaparken dikkatimi çeken en önemli nokta, omega-3/6 oranının 8’e 1 gibi kötü olması ve trans yağların bol olması oldu.