Bakış açısı insanları birbirinden ayıran en kritik özelliktir. Kendini geliştiren, bir yerlere gelmiş , başarılı ve mutlu kişilerin hayatlarına baktığınızda hepsinde dikkatinizi çeken ortak bir nokta vardır; zorluklara karşı bakış açısı.

Bakış açısı nedir?

Bakış açısı, hayata baktığımız pencerelerdir. Yaşamımız bakış açımızın bir sonucudur. Çünkü içinde bulunduğumuz durumlara verdiğimiz anlamlara bağlı olarak hisseder ve davranırız. Herkes yaşadığı olaylara ve durumlara farklı anlamlar yükler ve farklı bakış açıları geliştirir. Birisi için felaket olan bir olay diğeri için kurtuluş olabilir. Yaşadığımız olaylara yüklediğimiz anlamlar, önemli olduğunu düşündüğümüz deneyimlerimizden etkilenir. Herhangi bir durum hakkındaki yorumumuz bunun algı çerçevemizin içinde veya dışında olmasına bağlıdır. Bir şeyi algılamak için zihnimizdeki diğer verilerle hızlı bir kıyaslama yaparız. Olayları çerçeveleme şeklimiz kararlarımızı etkiler. Bu çerçevenin genişlemesi bize daha fazla seçenek sunacaktır. Daha fazla seçenek bize daha fazla esneklik verir ve esneklik herhangi bir durumda sonucu etkileme kabiliyetimizi artırır. Esneklik, durumlara pek çok açıdan bakmak ve dolayısıyla daha fazla seçeneğe sahip olmaktır. Bu da herhangi bir durumun sonucunu kontrol etme olasılığımızı artırır, esneklik bize güç verir.

Peki, doğru bir bakış açısı nasıl kazanabiliriz?

Bir anda doğru bir bakış açısı kazanamazsınız, bunun için zaman ayırmanız gerekir ama basit bir yerden başlamak gerekirse kaçırdığınız bir metro için sinirlenip öfkelenmek yerine çantanızdaki bir kitabı okumayı kendinize bir fırsat olarak görebilirsiniz. Bilin ki bu ufak adımlar zamanla hayatınızı değiştirecektir.

Bakış açısını değiştirmek isteyen kişi, öncelikle kendini değiştirmeye hazır olmalıdır. Böyle bir karar aldığımızda hayatımıza bir şeyleri eklemeye ya da hayatımızdan bir şeyleri çıkarmaya da karar vermeliyiz. Yine bu bireyin içerisinde bulunduğu durumda da birtakım yenilikler daha doğrusu değişiklikler amaçladığı aklımıza gelir. Çalıştığı işini değiştirme veya sahip olduğu aracının modelini değiştirme gibi…

Fakat bir de manevi bakış açılarımızı değiştirmek de gerekiyor. Çünkü insanoğlu ruha sahip bir canlıdır. Manevi bakış açımızı değiştirerek hislerimizi daha taze ve canlı tutmayı başarmış oluruz. Böylelikle içerisinde yaşadığımız çevremiz ve insanlara karşı bakış açısını değiştirme yolunda kararlı bir adım atmış oluruz.

Değişime öncelikle insanın kendinden başlaması gerekir. Çünkü her şey aslında bizim elimizde. Eğer biz bir şeyleri değiştirirsek zaten istediğimiz şeyler de bizim belirlediğimiz şekilde değişim yaşayacaktır.

Bakış açısını değiştirmenin en etkili yollarından birisi de doğru soruları sormaktır.

Herhangi bir sorun karşısında, “Bunu neden yapamıyorum?” sorusunu sormak zihninizi otomatik olarak bunu neden yapamadığınızı araştırmaya itecektir. Ancak, “Bu işi en kolay biçimde nasıl yapabilirim?” diye sormak zihninizi çözüm yollarını bulmaya teşvik edecektir. Sorular çok güçlüdür ve sizin odağınızı yönlendirir. Ve yaşamda her zaman odaklandığınız şeyleri büyütür, odaklandığınız şeyleri elde edersiniz.

Bir film izlersiniz hayat felsefeniz değişir, bir söz duyarsınız hayata bakış açınız değişir.

Aslında çok basit. Bir kitap okudum hayatım değişti derler ya ben de 2019 yılında hocam Ayşe Tolga ile tanıştım ve hayatım değişti. Bana hayata farklı açılardan bakabilmeyi öğretti. Herkes gibi olmamayı sadece farklı olduğunuzda her zaman tercih edilen siz olacağınız bilincine varmama vesile oldu.

Ahmet, o akşam iş çıkışı arkadaşının kendisini eve bırakma teklifini reddetmişti. Yeni bakıma verdiği arabası yine sorun çıkartmış ve tamirdeydi. Şoförüne olan güvensizliğinden de arabasını almaya yollamadı. Uzun zamandır yürümediği için yürümeye karar verdiğinde ise İstanbul’un havasına güvenemeyeceğini unutmuştu. Birkaç sene önce kurduğu firması sayesinde iyi bir gelire ve hayata sahipti bunu koruyabilmek içinde büyük bir çaba sarfediyordu. Bu yeni hayatında tatil, hobi, spor gibi gereksiz faaliyetlere yer yoktu.

Kaldırımda yürürken birden yağmur başladı. Kestirmeden gideyim dedi ve ilk sokağa saptı. Yağmurdan yeni aldığı süet ceketi lekelenmiş, mokasen ayakkabıları da su almaya başlamıştı. İyice sinirlendi. Gün daha ne gibi aksiliklere gebe diye düşündü. Ayaklarının ıslanmasına dayanamayıp şirketi aramaya karar verdi ama ıslandığı için cep telefonunun kilidini açamadı. Bu ıssız ve dar sokakta biraz ilerde ki kâğıt toplayıcısından başka kimse de yoktu.

Yusuf altı çocuklu fakir bir ailenin üçüncü oğluydu. Abisinin aldığı el arabasıyla kâğıt toplama işi yapıyordu. Kazandığı kısıtlı parayla kardeşlerine şeker, çikolata almanın keyfi ile mutlu olurdu. Mahallede sevilen biriydi çünkü yüzü hep gülerdi. Arkadaşı Veli geçen hafta kendisine yeni bir cep telefonu almıştı eski telefonunu satsa kimse almayacağı için telefonu Yusuf’a hediye etmişti. Ne yapacağını bilemeyen Yusuf, sevinçten havalara uçmuştu. Telefonun fotoğraf çektiğini farkettiğinde sevinci iki kat arttı.

Yağmur şiddetini arttırmıştı ama Yusuf’un çöpte bulduğu kulaklık onun sevincini daha da arttırmıştı artık çalışırken müzikte dinleyebilecekti, ondan mutlusu yoktu.

O sırada Ahmet ıslanmamak için kuytu bir yere sığınmış açılmayan cep telefonunu açmaya çalışıyordu. Az önce görüp kayıtsız kaldığı kâğıt toplayıcısının cep telefonuyla oynadığını görünce hemen ona yöneldi. Yusuf bu iyi giyimli adamın kendisine yöneldiğini görünce şaşırdı. Ahmet’in aklındaysa sadece bu kötü akşamdan kurtulmak vardı. Ahmet sanki kendi malıymış gibi Yusun’un elindeki telefonu aldı.

“Şu senin telefonu hemen kullanmam gerek parası neyse veririm.” dedi.

Yusuf, “Abi ne demek ara tabi…” dedi.

O, yardım etmenin mutluluğunu yaşarken, Ahmet telefonla işini halletmiş ve az önce hazine bulmuş gibi kaptığı telefonu şimdi evinde bir fare ölüsü bulup onu dışarı atmaya çalışan bir insan ifadesiyle sahibine teslim etti.

Cebinde 100’lüklerden oluşan bir deste vardı. 5-10 lira bulurum diye baktı ama malum uğursuz gün ya bulamadı. Yusuf’a dönüp “sen burdan ayrılma ben şoförü yollayıp sana para yollayacağım.” dedi.

Yusuf, “Ne önemi var abi, insanlık öldümü?” dedi ve yardım etmenin mutluluğu ile oradan uzaklaştı.

Ahmet, Yusuf’un arkasından bakıp kendi kendine “Şu dünyada ne zavallı insanlar var bunların mutlu olması mümkün mü acaba?” diye düşünürken.

Yusuf’ta kulaklığını takmış müzik dinliyor ve adamı düşünüyordu “Allah abiye ne güzel bir hayat vermiş, kim bilir ne kadar mutlu olmalı?”

Sevgide kalın

Ali Cihan