Pek çok kişi için son haftalar biraz garip ve karmaşık geçti ve bir korku romanı gibi olduğu söylenebilir. Okullar, parklar, restoranlar kapanıyor, market rafları boşalıyor, kendimizi aile ve arkadaşlarımızdan uzak tutmamız gerekiyor ve başka problemler de var. Hali hazırda zorlu bir zamandayız ve bu sadece başlangıcı gibi görünüyor.

Pek çoğumuz daha önce karşılaşmadığımız problemler ile uğraşıyoruz. Evden çalışmaya çalışmak, çalışmamız gerekiyorsa çocuklara nasıl bakılacağı, çalışamazsak faturaları nasıl ödeyeceğimiz ve ücretli öğretmenler için ailelerinin geçimi gibi pek çok sorun ortaya çıktı. Hepsinin de ötesinde sağlıklı kalmak ve virüsün yayımını engellemek için uğraşıyoruz. Bunlar karşılaştığımız gerçek problemler ve doğal olarak endişelenmemize sebep oluyorlar.

Anksiyete araştırmacıları, endişeyi kesin olmayan ancak muhtemelen olumsuz sonuçlar verecek tehdit edici konulara dair tekrar eden düşünce ve görüntüler olarak tanımlıyorlar. Endişe aynı zamanda olumsuz duygular ve uyarılma hissine de eşlik ediyor. Çoğumuz için endişe, en iyi zamanlarımızda bile günlük olarak deneyimlediğimiz bir şey ve kaygıları yüksek bir kişi olma eğiliminiz varsa endişelerinizin gücü de üssel olarak artabilir.

Endişelenme alışkanlığını kırmanın ne kadar zor olabileceğini biliyorum. Çoğumuz endişenin bizi gergin ve kızgın hale getirdiğinin farkında olsak da, araştırmalar yaşamlarımızda sorunlar ile karşılaşınca sırtımızı endişeye yaslamayı hala tercih ettiğimizi gösteriyorlar. Bunun bir sebebi, olumsuz sonuçlar için duygusal olarak hazırlanma amaçlı endişelenmedir. Ancak bir diğer sebebi ise insanların problem çözmeyi genelde kaygılar ile birleştirmeleri.

Hatta anksiyete araştırmacıları, endişenin tehdit edici bir probleme karşı bir çözüm üretme çabasını temsil ettiğini söylüyorlar ve endişelenen insanlar bunun odaklanmalarına, çözüm bulmalarına ve olumsuz sonuçlardan kaçınmalarına yardımcı olduğuna inanıyorlar.

Peki gerçekten öyle mi?

Bu soruyu cevaplamak için son zamanlarda bir çalışma yapıldı. Endişesi yüksek ve düşük olan insanlar laboratuvara çağırılmışlar ve şu anda hayatlarında deneyimledikleri mevcut problemleri tanımlamaları istenmiş. Sonrasında rastgele şekilde bir kısmının bu soruna dair endişe etmeleri, bir kısmının ise problemi daha objektif, doğal bir şekilde değerlendirmeleri talep edilmiş. Ardından hepsinin probleme bir çözüm bulması istenmiş.

Elde edilen bulgular şöyle:

Soruna dair endişe edenler daha objektif, yıkıcı olmayan şekilde düşünenlerden daha az etkili sonuçlar üretmişler. Ayrıca önceden endişeye sahip olanlar problemi çözdükten sonra da endişeli ve gergin olmaya devam etmişler. Yani bir rahatlama hissetmek yerine hala problemle uğraşıyorlarmış. Bunun da ötesinde, öncesinde ne kadar endişe ederlerse çözümlerini uygulama ihtimalinin o kadar düşük olduğunu söylemişler.

Peki bu neden oldu?

Bir soruna dair endişemiz olduğunda, dikkatimiz onun potansiyel olumsuz sonuçları gibi tehdit edici unsurlarına verilir. Bu nedenle endişelenmek açık şekilde düşünme yeteneğimizi etkiler, çözüm bulmak için odaklanmamız gerekirken odağımız başka yere kayar. Bunların yanında, sinirli veya kaygılı iken bir problemi çözmeye çalışmak, uğraşımıza dair kötümser düşünmemize sebep olur ve bu nedenle fikirlerimizi eyleme geçirme ihtimalimiz de azalır.

Yani işin özeti, endişe etmek bazen üretken bir davranış gibi görünebilse de, problem çözmekle aynı şey değildir. Örneğin bir işle ilgili teslim tarihi hakkında düşündüğünüzü varsayalım. Endişe etmek şu düşüncelere sebep olabilir: “Ya zamanında bitiremezsem?”, “Patron işi beğenmezse?”. Bu durum işyerinizdeki yeterliliğinize dair endişelere ve hayatınızın başka konularına da sirayet edebilir ve işe odaklanmak çok zor hale gelebilir. Problem çözmek ise hedefinize ulaşmak için iyi taktiklerin planlamasını gerektirir. Yani üzerinde çalışacak vakit ayırma gibi şeyleri barındırır ve genelde duruma dair daha iyi hisler getirir.

Peki bu bilgi bize coronavirüse yaklaşım konusunda nasıl iyileştirmeler sunuyor?

korona virüsü kimleri hedef alır

İlk olarak, haberlerden ve sosyal medyadan aldığınız kaygı kaynağı tüm bilgilere karşın, bu konuda endişe etmemeniz daha iyi. Hatta endişe etmek karşı karşıya kaldığınız sorunlara iyi çözümler bulma kabiliyetinizi azaltır. İyi bir fikir bulsanız bile endişe etmek onu hayata geçirmenizi zorlaştırabilir. Muhtemelen uzun vadede de kaygılı ve endişeli kalmaya devam edersiniz.

Bu nedenle şu anda yapabileceğiniz şey hedeflerinize odaklanmak ve durum hakkında objektif düşünmek. İlla ki düşüncesiz olmanız gerekmez çünkü bu işi kendiniz ve yakınlarınız için ciddiye almalısınız. Fakat kendinizi panik ve tehdit altında hissederseniz, unutmayın ki bu durum problem çözmenin en verimli yolu değil ve uzun vadede size daha kötü hissettirecek.

Ellerinizi yıkayın, sosyal olarak mesafe koyun, güvenilir kaynaklardan bilgiler alın ve tıbbi tavsiyelere kulak asın. Sosyal mesafenizi kendiniz ve endişeleriniz arasına da koymaya gayret edin.

Koronavirüs ( Covid-19), sizde travma oluşturduysa ve sürekli olarak bu konu ile ilgili yoğun ve süreğen kaygı hissediyorsanız ve  neler yapacağınızı, nasıl baş edeceğinizi bilmiyorsanız bunu birlikte çalışabiliriz. Online terapi almak isterseniz bana bu numaralardan ulaşabilirsiniz.

Uzman Klinik Psikolog Diana Güler
Telefon: 0216 266 24 48 & 0533 086 30 22
Mail: info@dianaguler.com
İnstagram: dianagulerr

http://dianaguler.com/