Deniz, kum ve güneşe doyacağınız yer; Kuşadası
Kuşadası Ege bölgesinin en popüler turistik konumları arasında yer alıyor ve her ne kadar son senelerde aşırı yapılaşmadan dolayı bir miktar popülarite kaybetmiş olsa da, bu durum görebileceğiniz gezebileceğiniz yerlerin azaldığı anlamına da gelmiyor. Zira Kuşadası bölge için önemli bir konumda bulunuyor ve bu nedenle oldukça köklü bir geçmişe de sahip. Dolayısıyla çağlar boyunca tüm medeniyetler bir şekilde bu bölgede kendi yerleşim yerlerine sahip olmuşlar. Hem tarih gezilerini sevenler hem de deniz kum güneş üçlüsüne bayılanlar için çok geniş imkanlar mevcut ve doğanın güzelliklerini görebileceğiniz bir milli park da yine Kuşadası’nda yer alıyor.
Kuşadası Milli Parkı
Milli park, ilçenin en popüler noktaları arasında bulunuyor ve hem bitki örtüsünün zenginliği ile dikkatleri üzerine çekiyor, hem de 200’ün üzerinde kuş çeşidini parkta gözlemlemek mümkün. Bunun sebebi ise bölgede tatlı ve tuzlu suların birbirine karışması ve bunun oldukça geniş bir doğa harikası yaratmış olması. Ayrıca bölgede bulunan bazı hayvanların soylarının tükenme riski de mevcut ve bu nedenle koruma altındalar.
Deniz Kum Güneş İmkanları
Kuşadasının plajları, bölgenin en tercih edilen plajları ve bölgede havanın çok nemli olmaması sayesinde denizden çıktığınız zaman çok fazla terlemiyorsunuz. Plajların büyük kısmında giriş ücreti yok ve sadece tesis imkanlarından faydalanırsanız ücret ödemeniz gerekiyor.
En popüler plajı ise elbette hemen şehrin merkezine yakın konumda olan kadınlar plajı. Yalnız adı sizi yanıltmasın çünkü sadece kadınlara açık değil, herkesin kullanımına açık. Bunun sebebi ise Osmanlı döneminde bu plajı kadınların kullanmış olması.
Bunun yanında Güvercinada plajı, yılancı burnu plajı, sevgi plajı, milli park plajı gibi pek çok diğer plaj seçeneğiniz de mevcut. Bölgede bilhassa milli parka oldukça yakın koylar da bulunuyor ve koylara tekne turları da düzenleniyor.
Güvercinada
İlçenin simgelerinden bir tanesi olan Güvercinada, üzerinde bulunan kalesi ve surları ile geçmişte şehrin korunması için inşa edilmiş. Günümüzde ise o dönemlerden kalma bir tarihi eser olarak büyük bir öneme sahip. Barbaros Hayrettin Paşa tarafından inşa ettirildiği için görece genç bir kale olduğu söylenebilir ve bu nedenle ülkemizdeki diğer kalelerin aksine oldukça sağlam bir şekilde kalmış ve elbette ufak restorasyonlar da görmüş.
Kervansaray
İskeleye yakın bir konumda bulabileceğiniz kervansaray, günümüzde bir konaklama yeri olarak kullanılıyor ve ara ara çeşitli restorasyonlardan geçiyor. Bu sayede ayakta kalmayı başarmış ve yüzyıllara meydan okumaya devam ediyor.
Efes
Kuşadası denilince, adaya pek de uzak olmayan Efes antik kenti tabii ki kesinlikle hedefleriniz arasında olmalı. Zira şehir milattan önce 6000 senesinde kurulmuş ve pek çok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış. Neredeyse her dönemde onu kontrol eden imparatorluğun en gelişmiş şehirlerinden bir tanesi haline gelmeyi başaran Efes, bilhassa Romalılar döneminde hem kültürel hem de ekonomik anlamda Ege bölgesinin zirveyi görmesini sağlamış.
Osmanlı’nın kendi ele geçirdiği 1400’lü yıllara kadar varlığını sürdüren şehir, 17. yüzyıla gelindiğinde sadece 100 kişinin yaşadığı harabe bir kent haline gelmiş. Onun bu kadar önemli olmasının bir diğer sebebi ise üzerine başka bir kent kurulmamış olmasıdır. Ayrıca antik dönemlerde deniz kenarında olan şehir, maalesef alüvyonların denizi doldurması ile birlikte kilometrelerce içeride kalmış.
Meryem Ana Evi
Efes’in yukarı girişinin yanından geçen yoldan ulaşabileceğiniz Meryem Ana Evi, hıristiyanlar için bir hac merkezi olarak büyük bir öneme sahip. Zira Hz. Meryem’in bu evde yaşadığına dair büyük bir inanış mevcut. Günümüzde eskiden kalma olan evin sadece temeli bulunuyor ve yanında da ufak bir kilise görmek mümkün.
Şirince
Şirince Kuşadası’na oldukça yakın bir konumda bulunuyor ve geçmiş senelerde şarapçılığı ve meyve şarapları ile ünlü bir lokasyondu. Ancak maalesef günümüzde üretimin yasaklanmasından dolayı sadece fabrika üretimi olan hazır şaraplar burada satılıyorlar. Dolayısıyla eskisi gibi şarap turizmi için buraya gelmek pek de olası değil. Lakin yine de kasabanın sevimli ve tarih kokan sokaklarını gezmek, takı toka dükkanlarını görmek ve kafelerinde takılmak mümkün.
Doğanbey
Bu köy, Yunanistan ile Türkiye arasında gerçekleştirilen nüfus mübadelesi öncesinde bir Rum köyü olarak varlığını sürdürmüş ancak sonrasında rumların bölgeden ayrılmaları ile birlikte Türkler köye yerleşmişler. Günümüzde o dönemlere ait yapıları görmek hala mümkün ve tarih kokan sokaklarını gezmekten keyif alacağınıza eminiz.
Bafa Gölü
Antik çağlarda denize bağlantısı olan bu göl, sonraları bağlantının kesilmesi ile birlikte tuzlu ilginç bir göl haline gelmiştir. Her ne kadar bir sit alanı olsa da maalesef günden güne kirlenmektedir ve suyu azalmaktadır. Yine de hala görülmeye değer bir doğal değer olduğunu belirtelim.