Karmaşık ve yoğun şehir yaşamı, uzun ve stresli çalışma saatleri, bitmeyen trafik yaşamdan aldığımız zevki kesinlikle minimuma indiriyor. Kimi görsek, kiminle konuşsak hep bir gerginlik hep içe kapanık bir karakterle karşılaşıyoruz. Modern şehir hayatının neredeyse “doğalı” haline gelen bu depresif, gergin insanlar aslında farkındalar mı depresyona girdiklerinin? Ya da başka bir ifadeyle depresyon nedir ki, herkesi içine çekiyor?

Depresyon nedir?

Günümüzde toplumsal olarak ya da toplu olarak ruh sağlığı bozukluğunu gösteren pek çok olumsuz faktörü içinde barındıran ruh hali depresyon olarak adlandırılıyor. Bazı sözcükler vardır ki; dile sonradan girmiştir ve bir dönem popüler olur; herkes her cümlesinin içine bu kelimeleri katar. Bunlar “organik”, “enteresan”, “pedagojik”, “algı”, “hiper aktif” ve belki de son on yıldır yaygın olarak kullanılan “depresyon” kelimeleri toplumun yarısından fazlasının anlamını bilmediği, ancak çok sık kullandığı sözcükler. Bu günlerde hemen herkes “depresyona” giriyor, ancak neredeyse bunların çoğu depresyonun ne olduğunu tam olarak bilmiyor. Aslında depresyon az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin, sadece karnını doyurup, barınma ihtiyacını karşılamaya çalışan insanların çoğunlukla yaşadığı duygu durumu bozukluğu, mutsuzluk, umutsuzluk halidir. Kişinin hem duygusal hem de fiziksel özelliklerinde ciddi olumsuz değişikliklere sebep olan depresyon, bir duygusal çöküntü, bir tür duygu bozukluğu halidir. Peki herkes mi depresyonda ya da depresyona girdiğimizi nasıl anlarız?

Depresyon belirtileri nelerdir?

Depresyon, bir tür duygu durumu bozukluğu, olumsuz ve umutsuz düşüncelere dalma durumudur. Bu bakımdan depresyona girenler;

  • Umutsuz,
  • Kaygılı,
  • Mutsuz,
  • Bunalımlı,
  • Sinirli,
  • Alıngan,
  • Dalgın,
  • Unutkan,
  • Kronik yorgun,
  • Uykuya dalmakta ve uyanmakta zorlanan,
  • Kendisini çevresinden izole etmiş,
  • Yalnız kalmak isteyen,
  • Genel bir isteksizlik içinde,
  • Hiçbir şeyden zevk alamayan,
  • Karamsar düşünen,
  • Sevmeyen,
  • Sevilmediğini düşünen,
  • Normal dönemlere göre çok fazla yiyip içen ya da tam tersi iştahı kesilen,
  • Haklı ya da haksız olarak kendisini suçlayan, suçlu hisseden,
  • Sigara, alkol, uyuşturucu kullanmaya meyilli,
  • Kişisel bakımına özen göstermeyen,
  • Koyu renk kıyafetler tercih eden bir hal içindedirler.

Bu belirtilerin biri, birkaçı ya da çoğunluğunu yaklaşık 2 hafta süresince gösteren kişilerin depresyonda olduğunu söylemek mümkün. Ancak 1-2 gün eskisine göre daha durgun ya da sinirli olan birinin depresyonda olduğunu söylemek, düşünmek doğru olmayabilir. Bu belirtilerin bir haftadan fazla sürmesi, birkaçının bir arada olması depresyona dair önemli işaretlerdir.

Depresyona girdiğimizi nasıl anlarız?

Her gün evde, işte, okulda, sokakta canımızı sıkan pek çok olayla, durumla karşılaşıyoruz. Bunlardan dolayı da bir süre canımız sıkılıyor, kendimizi üzgün, kızgın, kırgın hissedebiliyoruz. Peki biz durumda depresyona mı girmiş oluruz? Rutin bir ruh ya da duygu durumu bozukluğunu, depresyondan nasıl ayırabiliriz? Depresyon belirtilerinin birini çok yoğun olarak yaşamak, bu belirtilerden birkaçına sahip olmak ve bunları en az bir hafta, genelde 2 hafta süreyle şiddetli olarak hissetmek bizim depresyona girdiğimizi gösterir. Depresyon ruhsal, duygusal ve fiziksel göstergeleri olan ciddi bir hastalıktır. Bu bakımdan her can sıkıntısında “depresyondayım” moduna girmemekte fayda var. Zira depresyona giren kişi sosyal, ruhsal, fiziksel olarak çok ciddi sorunlar yaşıyor, iş, ev, okul hayatı tamamen olumsuza dönüyordur.

Neden depresyona gireriz?

Depresyon duygu ve düşünce durumu bozukluğu olmakla birlikte zihinsel fonksiyonları da etkileyen, fiziksel olarak da belirti gösteren ciddi bir hastalıktır. Depresyona giren kişinin tüm yaşamı bu sorundan olumsuz etkilenir. Şöyle ki; beslenme, spor, okul, iş, arkadaş, eş gibi tüm sosyal yaşam, düşünce ve algı dünyası olumsuza doğru yönelir. İşte bu soruna sebep olan olumsuzluklar; fiziksel, duygusal ya da sosyal kaynaklı olabilir. Örneğin; birtakım kronik hastalıklar, merkezi sinir sistemiyle ilgili işlevsel problemler, hormonsal dengesizlikler, vücudun pek çok bölgesinde gerçekleşebilecek multisistem kronik ve sistemik hastalıklar depresyona sebep olabilir. Zira kişinin düşünce tarzı, duygu dünyası bu fiziksel hastalıklardan olumsuz etkileniyordur. Özellikle B12 vitamin eksikliği, tiroid hormonu salgı dengesizlikleri depresyona yol açar. Bununla birlikte aile yaşantısındaki, arkadaş ortamındaki ciddi kayıplar, dışlanmışlık hissi, maddi yetersizlikler, iş ve okuldaki başarısızlıklar depresyona sebep olan başlıca etkenlerdir. Peki biz bu depresyondan nasıl kurtulabiliriz ya da kendi kendimize kurtulabilir miyiz?

Depresyon nasıl geçer?

Modern yaşam içinde genç, yaşlı, evli, bekar hemen herkesi depresif ruh haline sürükleyecek çok fazla etken var. Bununla birlikte depresyonun da ev, iş, sosyal, duygusal yaşamı çok ciddi etkileyen bir hastalık olduğunu da biliyoruz. O zaman bu depresyondan kurtulmanın yollarını aramak gerekiyor. Zira depresif bir ruh haliyle yaşamak hem kendimize hem de çevremizdekilere zarar veriyor. Bu anlamda depresyonun bize getirdiği duygusal, psikolojik, fiziksel ve maddi zararları önlemek, bu depresyondan kurtulmak gerekiyor. Ancak depresyon ve tedavisine, depresyondan kurtulma işine geniş bir yelpazeden yaklaşmak gerekiyor. Zira herkesin depresyonu farklı aksiyonlar gösterir ve depresyondan kurtulmak herkesin için farklı çaba göstermesi, farklı yol izlemesi gerekir. Ayrıca depresyonun derecesi de tedavisinde önemli bir yer tutar. Hatta depresyon süresi uzamış, şiddeti artmış, sorun melankoliye dönüşmüşse tıbbi uygulamalar, psikolojik ya da psikiyatrik danışma ve ilaç tedavileri gerekirken, daha ön aşamalarda aile, eş, arkadaş desteği, motivasyonu tedavi edici rol oynayabilir.

Depresyon nasıl tedavi ediliyor?

Depresyon; kişinin sosyal, fiziksel, ruhsal pek çok özelliğini olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Bu bakımdan kesinlikle tedavi edilmesi, bunun için de erken dönemde fark edilip teşhis konması gerekir. Depresyon tedavisinde genel olarak psikoterapi ya da biyolojik tedaviden birisi tercih edilir. Bazı vakalarda ise her ikisi birden uygulanmak durumundadır. Psikoterapi depresyonda olan kişinin bireysel ya da grup içinde konuşarak iyileştirilmesi, kendisinin ve sorununun farkına varması çalışmasıdır. Depresyon sorununda kullanılan biyolojik tedavi ise ilaçlar ve elektroşok uygulamalarının yapılmasıdır.

Depresyon tedavisi ne kadar zaman alır?

Depresyonun, derecesine göre tedavi yöntemi ve süresi de değişmektedir. Ancak genel olarak belirtmek gerekirse ilaç tedavisi ya da psikoterapi uygulamalarının az ya da çok olumlu etkisini görebilmek için en az 2-3 haftalık bir dönem geçirmek gerekiyor. Depresyon sorununda ilaç tedavisine başlanmış ve ilk 1 ay içinde iyileşme sağlanmış olsa bile bu iyileşmenin kalıcı olabilmesi adına genellikle yaklaşık 6 ay boyunca bu ilaçlara devam etmek öneriliyor. Bu bağlamda yeniden depresyona girmemek, iyileştirici etkiyi tam olarak ruha, bedene yerleştirmek için ilaç tedavisinde tutarlılık, devamlılık önemlidir. Depresyon tedavisinde psikoterapi uygulamaları ise ilaç tedavisinden daha farklı bir süreç izler. Aslına bakılırsa psikoterapi için depresyon teşhisi konulmasına da gerek yoktur. Modern şehir yaşamında her gün karşılaştığımız pek çok şey bizi fiziksel, duygusal, sinirsel anlamda yıprattığı için bireysel ya da grupla psikoterapi ihtiyacımız doğuyor. Bu bağlamda depresyon durumunda uygulanan psikoterapi uygulamalarının da kişinin kendisini iyi hissetme, uzmanın kişide iyileşme görme durumuna göre değişir. Ancak iyileşme durumunda psikoterapiyi tamamen bırakmak değil, seans aralarını artırmak, yani haftada değil de ayda bir gitmek çok daha kalıcı bir iyileşme sağlayacaktır.