Bu sene Kaliforniya’da yeni bir iş aldım ve en iyi yanlarından birisi şirketim merkezinin konumu. Ofis eski bir elma bahçesinde bulunuyor ve her gün ikinci kattaki masamdan ağaçlar arasında yürüyen, bisiklet yoluna geçen meslektaşlarımı görebiliyorum. Bunlar kısa yürüyüşler değiller ve iş arkadaşlarım sık sık bir saate varan yürüyüşlere çıkıyorlar ve büyük kısmı günde iki defa yürüyor.

İK departmanı kayıp zaman için endişelenmek yerine bu yürüyüşleri cesaretlendiriyor ve günlük olarak geziniyor. Beni işe alan görevli bu imkanı iş yerinin sunduğu bir özellik olarak göstermişti.

Şirket dışarı çıkmanın, ofis saatlerini ve ekran zamanını taze hava ile bölmenin, doğal ışığın ve doğanın değerini biliyor. Günlük yürüyüşlerimiz stresi azaltıyor ve zihnimizi temizliyor. Odağımı kaybedince veya bir problem ortaya çıkınca dışarı, monitörden uzağa çıkmayı özellikle faydalı buluyorum. Masama döndüğümde, işime engel olan şeyi aşabiliyorum.

Bu zihni temizleyen fenomenin ardında bilim var. İki bin insanla yapılan bir çalışmada, düzenli doğa yürüyüşlerinin stresin negatif etkilerini azalttığı ve depresyon oranlarındaki azalma ile bağlantısının olduğu görülüyor. Çalışmanın yazarları psikolojik faydalarını elde edebilmek için günde üç defa doğa yürüyüşü öneriyor. Araştırmada aynı zamanda dışarıda vakit geçirmenin çocuklarda konsantrasyonu ve dürtü kontrolünü arttırmak konusunda pozitif etkilerinden de bahsediliyor ve yetişkinlerin de doğaya maruz kalarak benzer faydalar elde edebileceği söyleniyor.

Yoga öğretmeni ve doğa rehberi Mark Roule, bu etkinin vahşi doğa yaratıkları olduğumuz zamanlardan kaynaklanan evrimsel bir etkiden kaynaklandığını düşünüyor ve ekliyor: “Doğada olmak, sadece çayırda yürümek, ormanda rolaşmak gibi şeyler bile duyularımızı ve ruhumuzu besleyen orijinal halimizle tekrar ilişki kurmamıza yardımcı oluyor.”

Mark, depresyon, uykusuzluk ve stres gibi rahatsızlıkların tedavisinde doğaya maruz kalmanın etkileri için doğuya işaret ediyor: “Japonya bu işin oldukça ilerisinde ve Shinrin Yoku adı verilen doğa terapisini geliştirip hastalara sundu. Buna orman banyosu adı veriliyor”. Orman banyosunun etkileri üzerine yapılan çalışmalarda, tansiyonda ve stres hormonu kortizol düzeylerinde ölçülebilir düşüşler görülmüş ve ayrıca kalp ritminde düşüş ve bağışıklık fonksiyonlarında iyileşme de ortaya çıkmış. Sonuçlar iki saatlik tek bir orman banyosunun ardından bir aya kadar ölçülebilir durumda kalmışlar. Orman banyosunun siniri, anksiyeteyi, depresyonu ve uykusuzluğu azaltabildiği kanıtlanmış.

Eva Selhub ve Alan Logan, yazdıkları Your Brain on Nature kitabında doğaya maruz kalmanın sinir sistemi üzerinde pozitif etkiler yarattığından ve adiponectin hormonunun kandaki düzeyini arttırdığından bahsediyor. Adiponectin eksikliği obezite, tip-2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, metabolik sendrom ve diğer hastalıklar ile bağlantılı.

Kripalu Ayurveda Okulu Dekanı Erin Casperson, doğa programları da düzenliyor ve doğanın etkilerine Ayurveda gözünden bakıyor ve burada odak noktası denge yaratmak. Doğanın yavaşlığı ve huzurunun modern yaşamın hız ve kaosunu dengelediğinden bahsediyor ve ekliyor: “Bilgisayar ve telefonlardan oluşan yapay dünya, bir de aşırı meşgul yaşam tarzımıza eklendiğinde, genelde uykusuzluk, anksiyete, huzursuzluk ve kilo problemleri formunda ortaya çıkan hastalıkları yaratabiliyor. Doğada fiziksel olarak aktif vakit geçirmek, duyuları sakinleştiriyor, zihni yatıştırıyor, dolaşımı iyileştiriyor.” Aynı zamanda uyum, huzur ve saflık duyguları olarak ifade edilen zihin durumunu da iyileştiriyor.

Doğadaki deneyimimize daha fazla farkındalık getirebilmek için Erin, her defasında sadece tek bir duyunuza odaklandığınız bir yürüyüş öneriyor. Dikkatinizi kuşların seslerine, rüzgara, suya ve nefesinize verebilirsiniz. Sonrasında dikkatinizi cildinize değen rüzgara verebilirsiniz. Ağaçların, çimlerin, çiçeklerin, kuşların, bulutların ve gökyüzünün görüntüsüne dalın. Derin bir nefes alın ve taze kesilmiş çimlerin, açılan çiçeklerin tadını çıkarın.

Yoga uygulamalarını doğal dünyaya getirmek ikisinin de faydalarını elde etmenizi sağlar. İç mekandan dışarı geçişin yetişkinlikte genelde ortadan kalkan oyunculuk duygusunu da tekrar ateşleyebileceği söyleniyor. Oyun her yaştan insanın temel bir parçasıdır. Oyun stresi alır, yaratıcılığı ateşler, yeni sinir ağları yaratır, bağlantıyı besler ve empatiyi güçlendirir.

Bu nedenle dışarı çıkın ve güneşi selamlayın. Soğuk havalar geldiğinde, karda yoga yapın!