Sağlıklı olmak, fit kalmak, kilo vermek ve bu minvalde ilerleyen hedefler eşliğinde yapılan testler, edinilen deneyimler ve bilimsel çalışmalar her dönem farklı bir beslenme ve yaşam trendi ortaya çıkarıyor. Çoğu Avrupa ülkesinde uzun yıllardır “sağlıklı beslenme” alışkanlığı olarak “Raw Food”, yani “Çiğ Beslenme” trendi hakim. Ülkemizde de aynı bağlamda son dönemlerde çiğ beslenme eğilimi oluştu. Hemen herkes çiğ beslenmeye dair bir şeyler biliyor, ancak neredeyse hiç kimse konuya tam olarak hakim değil. İşte hal böyleyken sağlıklı beslenme tutkunu olan be; çiğ beslenmeyi araştırdım, işin uzmanları ile görüştüm, olaya tam olarak hakim oldum ve tıpkı diğer “iyilikler” gibi bunu da sizinle paylaşmak istiyorum.

Nedir bu, çiğ beslenme?

İlk insanları bir düşünün, nasıl besleniyorlardı? Bizim gibi buldukları her besin maddesini tencereye atıp pişiriyorlar mıydı? Kesinlikle hayır! Raw Food, aslında ilk insanların beslenme şeklidir. Peki, neden yıl 2017 olmuşken biz bu ilk insanların beslenme şekline dönüş yapıyoruz. Cevap çok basit; ilk insanlar asla göbekli, basenli, selülitli, kanserli, diyabetli, yüksek kolesterollü, tansiyonlu değillerdi. Bunlar ve diğer adını saymadığım pek çok hastalık bizim bu modern beslenme alışkanlıklarımızın bir eseridir.

Bu bakımdan çiğ beslenme aslında, sadece bir beslenme şekli değişikliği değil, bir yaşam felsefesi değişikliğidir.  İlk insanların ateşi bulmadan önce uyguladıkları beslenme şekli olan Raw Food, felsefe olarak doğaya, öze dönmek olarak değerlendiriliyor. Doğal beslendikçe, hatta çok doğal beslendikçe insanın kendini, vücudunu yeniden tanıması ve vücudunu doğal olmayan, faydalı olmayan her şeyden arındırması olarak da düşünülmektedir.

Çiğ beslenmede ne yenir, ne içilir?

Raw Food, çiğ beslenmede; sebze, meyve, kuruyemişler ve yağlı tohumlar tüketiliyor. Zira besinlerin pişirilmesiyle içeriğinde bulunan enzim aktiviteleri ölüyor, faydalı olan pek çok değer kaybediliyor. Çünkü besinler piştiğinde hem sindirim sisteminde hem de besinin vücut tarafından kullanımında istenilen faydanın layıkıyla sağlanamıyor. Daha doğrusu, çiğ beslenmeye geçmek isteyişin altında yatan temel sebep işte budur.

Raw Food felsefesinde böbreklere fazla yüklenmemek adına yüksek proteinli besinler, hayvansal gıdalar tüketilmiyor. Bir de ille de pişmesi gereken besinler ise en fazla, en yüksek 40-45 dereceye kadar ısıtılarak, yani düşük ısıda pişiriliyor.

Çiğ beslenmede; iki farklı beslenme grubu var. Bunlardan birinci grup beslenmesinde hiç et tüketmezken, diğer grup ise sınırlı miktarda et tüketiyor. Ancak çiğ beslenmenin asıl ortaya çıkma felsefesi hiç bir şekilde et tüketimine yer vermiyor. Et tüketen çiğ beslenme tutkunları ise, genelde balık etini tercih ediyor. Çünkü balık etinin sindirimi çok daha kolay.

Çiğ beslenme, besinlerin vitamin değerini koruyor!

  • Zayıflamak isteyenler ve özellikle de ödem atmak, detoks yapmak isteyenler hemen 3-5 günlük detoks programına başlıyorlar. Birkaç gün içinde vücudu toksinlerden arındırıp sonra yeniden eski beslenme şekline dönüyorlar. İşte böyle bahar başlarında, mevsim değişikliklerinde dönemsel detoks olarak da düşünülen beslenme şeklinin vücutta ne de güzel, ne de sağlıklı bir etki yarattığını düşünelim. Aynı bağlamda çiğ beslenmenin de detoks ile yaklaşık aynı içerikte olduğunu hesaba katalım, diyorum. Zira çiğ beslenmenin ruhsal, bedensel pek çok yararı vardır.
  • Çiğ beslenmede besinler herhangi bir işlemden geçmediği için besleyicilik değerleri kesinlikle kayba uğramıyor. Bundan dolayı da tüm besinlerin enzim ve vitamin değerleri maksimum miktarda vücuda alınıyor.
  • Çiğ beslenmede kesinlikle katkılı, koruyuculu, kimyasal içerikli besinler tüketilmediği için uzun vadede düşündüğümüzde başta kanser olmak üzere, diğer hastalıklara da yakalanma riski çok düşüktür.
  • Çiğ beslenme, bol lifli bir beslenme şeklidir ve dolayısıyla da sindirim sisteminin düzenli çalışmasına yardımcı oluyor. Hal böyle olunca da mide, bağırsak gibi sindirim sistemi organları da sağlığını koruyor.
  • Çiğ beslenme akımında su tüketimi de bol miktarda olduğu için sindirim, sinir, bağışıklık sistemlerinin sağlığı desteklenir, korunur.
  • Çiğ beslenme, alkol ve kafein tüketimini kesinlikle yasaklayan bir sağlıklı beslenme programıdır. Zira alkol bileşenleri, en başta kilo alma problemine ve ardından kilo sebepli pek çok hastalığa yol açıyor. Elbette ki karaciğerin ve böbreklerin alkol yüzünden aldığı hasarın da altını çizmekte fayda var. Çiğ beslenme iç ve dış tüm organların genel sağlığını koruyucudur.

Çiğ beslenme sağlıklıdır, ancak protein kaybına sebep olabilir!

Protein, insan sağlığı için en temel gereklilik olan besin gruplarından birisidir. Yani aslına bakarsak proteinsiz bir beslenmenin insan doğasına çok da uygun olmadığı, tamamen proteinsiz beslenenlerin uzun dönemde sağlıklı olmaları pek de mümkün olmaz. Çiğ beslenmede protein eksikliği olduğundan, kısa vadede olmasa da uzun vadede düşündüğümüzde, vücutta bazı vitamin ve mineraller bakımından yetersiz bir beslenme oluyor. Sağlıklı beslenmek isteyenler hemen her gün ya da haftada en az 3 kez et, yumurta, süt ürünleri gibi hayvansal besinlerden tüketmeli diyen uzmanların bu çiğ beslenmeye uzun vadede karşı oldukları söylenebilir. Zira bu hayvansal protein kaynaklarında; A, K, B12 vitaminleri, kalsiyum, demir gibi önemli mineraller bulunuyor ki, bunlar da sağlıklı bir bünye için olmazsa olmazlar.

Proteinli besinlere çok, ama çok ihtiyacımız var. Çünkü insan vücudundaki hücrelerin büyümesi, gelişmesi ve yıpranan hücrelerin yenilenmesi, vücudun normal fonksiyonlarının düzenlenmesi için protein tüketimi gerekiyor. Bu görevleri üstlenen enzim ve hormonların yapımı, vücudun mikroplara karşı savunulması görevlerini alan antikorların ve bazı vitaminlerin yapımı için protein tüketimi öneriliyor. Özellikle de büyüme, gelişme dönemindeki çocuklar ve gençler, vücudu yıkım sürecine girmiş ileri yaştakiler için bu vitamin ve minareler çok önemli. Fakat elbette ki buradan fazla protein tüketebileceğimiz gibi sonuç çıkmıyor. Zira gereğinden fazla tüketilen protein, en başta böbrekler olmak üzere pek çok organımızı olumsuz etkiliyor, sayısız hastalığa sebep oluyor.

Çiğ beslenmeyi, uzun süre uygulamak sağlıksız sonuçlara yol açabilir!

Her hangi bir sağlık sorununuz yoksa dönemsel olarak çiğ beslenme şeklini uygulamanızda bir sakınca yok, hatta çok fazla da faydası olacaktır. Dönemsel olarak çiğ beslenmede amaç, toksinlerin ve fazla proteinin vücuttan en uygun şekilde atılmasıdır. Bu bakımdan ara sıra bir haftalık, 10 günlük, ancak maksimum 30 günlük çiğ beslenme kürlerinden uygulayabilirsiniz. Aslında bir ay gibi uzun bir süre çiğ beslenme uygulamak pek de önerilmez. Elbette daha uzun vadeli olarak çiğ beslenmek protein yetersizliğine ve dolayısıyla bazı rahatsızlıklara neden olabilir.

Çiğ beslenmede tüketilen besinlerin miktarına belli bir sınır konmaması durumu pek çok kişide ilgi uyandırabiliyor. Fakat söz konusu olan sağlıklı beslenme ise faydalı besinlerin bile gereğinden fazla tüketilmesi sağlıksızdır. Mesela fındık, ceviz, badem gibi yağlı tohumlar Omega 3-6 yağ asitleri bakımından çok zengin oldukları için neredeyse tüm beslenme uzmanları tarafından öneriliyor. Bunların olumlu etkilerinden dolayı günde bir avuç kadar tüketilmesi önerilir ve en fazla 1 avucun yeterli olduğunun altı çizilir. Aksi halde kısa süre içinde kilo alımına sebep olacaktır.

En çok merak edilen soru: Çiğ beslenme zayıflatır mı?

Öncelikle şunun altını çizmekte fayda vardır ki; çiğ beslenme şekli daha sağlıklı bir vücuda sahip olmak için uygulanır ve dolayısıyla da aslında fazla kiloların verilmesine yardımcı olur. Fakat elde edilen bu kilo kaybı kısa süre içinde toksinlerin ve ödemlerin vücuttan atılması için uygundur.  Eğer uzun vadeli, kalıcı bir kilo kaybı düşünülüyorsa beslenme sepetinde; protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral içeren besinlerin dengeli bir biçimde alınması gerekiyor. Bu bakımdan çiğ beslenme diyetleri kesinlikle yetersizdir. Ancak uzun vadeli olarak uygulanan kilo verme diyetlerinin ara dönemlerinde, farklı bir seçenek olarak çiğ beslenme şekli de uygulanabilir.