Düşük Karbonhidratlı ve Ketojenik Diyetlerin İspatlanmış 10 Faydası
Düşük karbonhidrat diyetleri, onlarca yıldır tartışılıyor. Aslına bakılırsa yağ fobisi olan sağlık uzmanları ve medya tarafından bir şeytan gibi görülüyordu. İnsanlar yüksek yağ içeriği dolayısıyla bu diyetlerin kolesterolü yükselttiği ve kalp hastalıklarına sebep olduğun inanıyordu. Ancak, elbette zaman değişiyor.
2002 yılından bu yana düşük karbonhidratlı diyetler üzerine 20’den fazla araştırma, çalışma yapıldı. Yapılan bu çalışmaların neredeyse her birinde düşük karbonhidratlı diyetler, karşılaştırıldığı diğer diyetlerden daha olumlu sonuçlar verdi.
Düşük karbonhidratlı diyetler kişinin sadece daha fazla kilo vermesine değil, kolesterol de dahil pek çok risk faktöründe de önemli gelişmeler kaydedilmiştir.
İşte burada düşük karbonhidratlı ve ketojenik diyetlerin sağlığınız için 10 tane faydasını sıralıyorum.
- Düşük karbonhidratlı diyetler iştahınızı çok basit bir şekilde azaltır
Diyet yapmanın tek kötü yanı açlık hissidir. Bu da diyet yapan pek çok kişinin kendisini perişan hissetme ve sonunda diyeti bırakmasının temel sebebidir. İşte düşük karbonhidrat diyetinin en güzel yönü de bu bağlamda iştahı otomatik olarak azaltıyor olmasıdır. Bu çalışmalara göre; kişi karbonhidrat alımını kestiğinde ya da azalttığında, daha fazla protein ve yağ aldığında, çok daha az kalori ile masadan kalkıyorlar. Hatta araştırmacılar düşük karbonhidratlı ve düşük yağlı diyetleri karşılaştırdıklarında; sonuçların daha karşılaştırılabilir olması için düşük yağ gruplarındaki kalorileri aktif olarak sınırlamaları gerekiyor.
Önemli Not: İnsanlar karbonhidratı bıraktıklarında iştahları azalır, çoğu kez çaba göstermedikleri halde daha az kalori tüketirler.
- Düşük karbonhidratlı diyetler daha fazla kilo verdirir
Karbonhidratı yaşamdan çıkarmak kilo vermenin en basit ve etkili yoludur. Bilimsel çalışmalar düşük karbonhidratlı diyet yapanların düşük yağlı diyetler yapanlardan daha kısa sürede, daha fazla kilo verdiklerini gösteriyor ki; düşük yağlı diyet yapanlar aktif kalorileri kısıtladıkları halde bu sonucu değiştiremiyorlar. Bu sonucun sebeplerinden birisi; düşük karbonhidrat diyetlerinin vücuttaki fazla sudan kurtulmaya yardım etmesidir. Çünkü insülin hormonu seviyesi düştüğü için böbrekler içerdiği aşırı sodyumu dökmeye ve diyete başlanan ilk 1-2 hafta içinde hızlı kilo kaybı başlıyor.
Düşük karbonhidrat ve düşük yağ diyetlerinin karşılaştırıldığı çalışmalarda; düşük karbonhidrat diyeti uygulayanların düşük yağ diyeti uygulayanlara göre aç kalmadan 2-3 kat daha fazla kilo kaybettiğini gösteriyor. Düşük karbonhidratlı diyetler 6 aya kadar gerçekten çok etkili oluyor, ancak sonrasında kilolar geri gelmeye başlıyor. Çünkü insanlar diyeti bırakıp eski sağlıksız beslenme alışkanlıklarına geri dönüyorlar. Düşük karbonhidratlı beslenme; bir DİYET DEĞİL, aksine bir yaşam stili olarak uygulanmak için çok uygun ve faydalı. Düşük karbonhidratlı diyetle başarılı sonuçlar almanın tek yolu, uzun soluklu olarak bunu yaşamın bir parçası haline getirmektir. Bununla birlikte bazı kişiler amaçladıkları kiloya ulaştıklarında az miktarlarda olmak kaydıyla bazı karbonhidratları beslenme alışkanlıklarına ekleyebilirler.
Önemli Not: Neredeyse istisnasız olarak söylenebilir ki; düşük karbonhidratlı diyetler uygulayan kişiler özellikle ilk 6 ay boyunca diğer diyetleri uygulayanlardan çok daha fazla kilo verirler.
- Yağ kaybının büyük bir bölümü karın boşluğunda yaşanır
Vücuttaki tüm yağlar aynı özellikte değildir. Vücudumuzda yağların nerede depolandığı sorusunun cevabı sağlığımızı nasıl etkilediği ve hangi hastalıklara risk oluşturduğunu belirliyor. En önemlisi de, genellikle cilt altında (deri altında) yağ depoları oluşuyor ve karın boşluğundaki iç organlarda yağlanma gerçekleşiyor. İç organlardaki yağlar, vücuttaki tüm organları dolaşan yağlardır. Karın boşluğunda çok fazla yağ depolanmasının; vücutta iltihap oluşmasına, insülin direncine ve batılı ülkelerde çok yaygın olan metabolik işlev bozukluklarına sebep olduğuna inanılıyor. Düşük karbonhidrat diyetlerininse bu kadar zararlı olan karın boşluğu yağlarını yok ettiği biliniyor. Aslında sadece düşük yağlı diyetlerden daha fazla kilo verdirmekle kalmıyor, daha kısa sürede büyük oranda karın boşluğundaki yağlardan kurtulmaya yardım ediyor. Uzun vadede de kalp hastalıkları ve Tip 2 Diyabet riskini azalttığı biliniyor.
Önemli Not: Yağ yakıcı düşük karbonhidrat diyetlerini uygulayanların büyük bir çoğunluğu, çok ciddi metabolik sorunlara yol açan karın boşluğu yağlarından kurtuluyorlar.
- Trigliseridler düşüyor
Trigliseridler, yağ molekülleridir. Açlık trigliseridleri, yağlı beslendiğimiz bir gecenin ardından kanımızda ne kadar çok yağ bulunursa, çok ciddi kalp hastalığı riski taşıdıkları bilinir. Belki de yükseltilmiş trigliseridlerin ana uyarıcısı; karbonhidrat ve basit şeker fruktoz tüketimidir. Pek çok durumda kandaki trigliserid seviyesini yükselten düşük yağlı diyetlerle karşılaştırıldığında, insanların karbonhidrat alımını kestiklerinde kanlarındaki trigliserid seviyesi hızlı bir düşüş eğilimi gösterdiği biliniyor.
Önemli Not: Düşük karbonhidrat diyetleri; kandaki yağ molekülleri ve en çok bilindik kalp hastalığı risk faktörü olan kan trigliseridini düşürme üzerinde düşük karbonhidrat diyetinin çok etkili olduğu bilimsel bir gerçektir.
- Düşük karbonhidrat diyeti, HDL kolesterol (iyi kolesterol) seviyesini yükseltir
HDL (yüksek yoğunluktaki lipoprotein), dilimize iyi kolesterol olarak tercime edilmektedir. Aslında bunu “kolesterol” olarak adlandırmak ta yanlış olabilir. Tüm kolesterol molekülleri aynıdır. HDL (iyi kolesterol) ve LDL (kötü kolesterol), kanın içinde etrafa kolesterol taşıyan lipoproteinlerdir. LDL, kolesterolü karaciğerden alır ve vücudun diğer tüm bölümlerine taşır. HDL ise kolesterolü vücuttan alır ve yeniden kullanılabileceği ya da vücut dışına atılabileceği karaciğere taşır. Bu bakımdan HDL’nin (iyi kolesterol) yüksek olmasının kalp hastalıkları riskini düşürdüğü biliniyor. İyi kolesterolü yükseltebilmenin en iyi yolu da yağ yemek, yağ içeren düşük karbonhidratlı diyetleri uygulamaktır. Bu bakımdan düşük yağlı diyetler uygulayanlar, orta hallice ya da çok az da olsa düşürmeye çalışırken, düşük karbonhidrat diyeti uygulayan kişilerin HDL seviyelerinin olağanüstü oranda düşmesi de sürpriz sayılmaz. Trigliseridler: HDL oranı, kalp hastalıkları riskinin diğer bir yordayıcısı, ön sezicisidir. Trigliseridler ne kadar yüksekse, kalp hastalığı riski de o kadar fazladır. Düşen trigliserid oranı ve yükselen HDl değeri ile düşük karbonhidratlı diyetler, kalp hastalıkları riskini azaltmakta çok etkilidir.
Önemli Not: Yağ içeriği bakımından zengin olan düşük karbonhidratlı diyetler, kandaki “iyi kolesterol” olarak adlandırılan HDL seviyesini yükseltirler.
- Düşük karbonhidrat diyetinin getirdiği düşen kan şekeri ve insülin seviyesi Tip 2 Diyabet için çok büyük bir gelişmedir
Karbonhidrat tükettiğimizde onlar sindirim sistemimizde genellikle glukoz olarak basit şekerlere ayrılıyorlar. Burada kana karışıyorlar ve kan şekeri seviyesini yükseltiyorlar. Yüksek kan şekeri toksik özellikte olduğundan, bunlara vücut insülin hormonu salgılayarak yanıt verir. Zira insülin, kandaki şekeri hücrelere ve organlara taşır, oralarda yanması, enerji olarak kullanılmasını sağlar. Sağlıklı insanlarda hızlı verilen bir insülin karşılığı, vücudun hasar görmesini önlemek için kan şekeri seviyesini en aza indirir. Ancak günümüzde pek çok kişinin bu vücut sistemiyle ilgili sorunları vardır. Hücrelerin insülini görmemesi, kabul etmemesi anlamına gelen insülin direnci sorununda kandaki şekerin hücrelere ulaştırılması ve oralarda kullanılması çok zordur. İşte bu şekilde yemeklerden sonra vücut kan şekerini düşürmek için yeterince insülin salgılamadığında, Tip 2 Diyabet ortaya çıkıyor. Bu hastalık günümüzde o kadar yaygın ki, dünya genelinde yaklaşık 300 milyon insan Tip 2 Diyabetle mücadele ediyor. Aslında bu sorunun çok kolay bir çözümü var. Karbonhidratı keserek tüm bu insülin ihtiyacını tamamen ortadan kaldırabilirsin. Bu sayede hem kan şekeri hem de insülin düşer. Düşük karbonhidratlı beslenme yaklaşımıyla pek çok diyabet hastasıyla çalışan Dr. Eric Westman’a göre; bu diyetin ilk gününde insülin dozunun % 50 azaltılması gerekiyor. Tip 2 Diyabetlilerle yapılan bir çalışmada hastaların % 95.2’sinde 6 ay içinde glikoz düşürücü ilaçların kullanımı azaldı ya da bu ilaçlara artık hiç ihtiyaç kalmadı. Eğer şu an kan şekerini düşürmek için tedavi görüyorsanız, karbonhidrat tüketiminde değişikliğe gitmeden önce doktorunuza danışın. Zira ilacın ve azalan karbonhidrat dozunun hipoglisemiyi önlemek adına ayarlanması gerekiyor olabilir.
Önemli Not: Kan şekerini ve insülin seviyesini düşürmenin en iyi yolu, karbonhidrat tüketimini kısıtlamaktır. Bu aynı zamanda tedavinin işe yaramasında ve Tip 2 Diyabet semptomlarında da etkili olacaktır.
- Düşük karbonhidrat diyeti yüksek kan basıncını düşürür
Hipertansiyon gibi yüksek kan basıncına sahip olmak, pek çok hastalık için de riskli grupta olmaktır. Bu hastalıkların içinde; kalp hastalıkları, inme, böbrek yetmezliği ve diğer hayati önemdeki hastalıklar bulunuyor. Düşük karbonhidrat diyeti yüksek kan basıncını düşürmenin etkili bir yoludur ki bu sayede ölümcül hastalıkları önlemek, daha uzun ve daha sağlıklı yaşamak mümkün olur.
Önemli Not: Bilimsel çalışmalar, beslenmede karbonhidratı azaltmanın, kan basıncını da düşürmede etkili olduğunu ve bu sayede çok yaygın olan tehlikeli hastalıkları riskini de düşürdüğünü gösteriyor.
- Düşük karbonhidrat diyeti, metabolik sendrom sorununa karşı en etkili tedavi yöntemlerindendir
Metabolik sendrom, diyabet ve kalp hastalıkları riski ile yakından ilişkili olan tıbbi bir sorundur. Metabolik sendrom aşağıdaki belirtilerin tamamıyla ilişkilidir:
- Abdominal (karın yağlanması odaklı) obezite
- Yüksek kan basıncı
- Yüksek açlık kan şekeri seviyesi
- Yüksek trigliseridler
- Düşük HDL seviyesi
İyi haber: Tüm bu 5 önemli semptom, düşük karbonhidrat diyetiyle çarpıcı bir şekilde iyileşiyor.
Ancak maalesef tüm bu bilimsel araştırma sonuçlarına rağmen, devlet ve büyük sağlık kuruluşları halen düşük karbonhidratlı değil de, düşük yağlı diyeti öneriyorlar. Oysaki düşük yağlı diyetler altta yatan sorunları gidermek adına hiçbir işe yaramadığı için uzun vadeli bir iyileşme isteyenler için yararsızdır.
Önemli Not: Düşük karbonhidrat diyeti, metabolik sendromun hem sebebi hem de sonucu olan bu 5 semptomu gidermekte çok etkilidir. Zira metabolik sendrom, insanlarda kalp hastalığı ve Tip 2 Diyabet yatkınlığı yaratmada en etkili, en ciddi sorundur.
- Düşük karbonhidrat diyeti, LDL (kötü kolesterol) örneği geliştirir
LDL, aslında tıpkı HDL gibi bir lipoproteindir, ancak kötü kolesterol olarak adlandırılır. LDL değeri yüksek olan insanların, kalp krizine ve tüm kalp hastalıklarına yakalanma riskinin daha yüksek olduğu biliniyor. Ancak bilim adamlarının son dönemlerde keşfettiğine göre; LDL’nin türü önemli ve tüm LDL’ler aynı değil. Bu bağlamda parçacıkların boyutu önemlidir. Daha çok küçük parçacıklara sahip olan kişiler kalp hastalıkları riski konusunda tehlike altındalar. Ancak daha küçük parçalara sahip olanlarda bu risk çok daha düşük seviyelerde. Buradan şöyle bir çıkarımda bulunulabilir ki; düşük karbonhidrat diyeti LDL’yi küçük parçalardan büyük parçalar haline getiriyor. Bu esnada kan dolaşımında yüzen LDL parçalarının sayısını azalıyor.
Önemli Not: Düşük karbonhidrat diyetiyle beslenen kişilerde, LDL parçacıkları küçük (kötü) değil, büyük (iyi) olur. Karbonhidratı keserek kan dolaşımında yüzen LDL parçalarının sayısını azaltmak mümkün.
- Düşük karbonhidrat diyeti, beyindeki fonksiyonel bozuklarda tedavi edici rol oynar
Genellikle beyin işlevleri için glikozun gerekli olduğu savunulur ve bu bir gerçektir. Beynin bazı bölümleri glikozu yakabiliyor. Bu da aslında karbonhidrat tüketmeyenlerde, neden karaciğerin proteinden glikoz ürettiğini açıklıyor. Ancak beynin büyük bir bölümü, açlık sırasında ya da karbonhidrat tüketilmediğinde oluşan ketojenleri yakıyor. Ketejenik diyetin arkasında yatan mekanizma da aslında budur ve bu ilaç tedavisine yanıt vermeyen epilepsi hastası çocukların tedavisinde çok uzun yıllardır uygulanmaktadır. Pek çok açıdan bu diyet kürü epilepsi hastası çocukları tedavi etmekte etkili olabiliyor. Bilimsel bir çalışmada ketojenik diyet uygulanan çocukların yarısından fazlasının epilepsi nöbetlerinde % 50’den fazla azalma gözlendi. Çocukların % 16’sının ise bu nöbetlerden tamamen kurtulduğu görüldü. Çok düşük karbonhidrat/ketojenik diyetlerin Alzheimer, Parkinson gibi beynin diğer fonksiyon bozukluklarının tedavisinde de etkili olduğu biliniyor.
Birkaç uygulama; düşük karbonhidratlı ve ketojenik diyetlerin getirdiği faydalar beslenme bilim alanlarına da alınmıştır.