Son zamanlarda hepimizin rast geldiği popüler bir dayatma var. “POZİTİF OL!”, “DAİMA POZİTİF KAL!”. Bu dayatmalar duygularımızı yok saymamıza hatta kendimizi pozitif olamadığımız için yargılamamıza neden oluyor. Herhangi bir durum karşısında sakin, sabırlı değilsek ya da iyi düşünceler taşımıyorsak kendimizi hemen suçlamaya başlıyoruz. Hatta o an o duygudan kaçarcasına uzaklaşmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Duyguyu bastırdıkça bastırıyoruz. Ne hissettiğimizi görmezden gelmek adına yeni bağımlılıklar satın alıyoruz.

Kendinizi kötü hissettiğiniz bir anı düşünün. Belki partneriniz kalbinizi kırdı, belki iş yerinde bir haksızlığa uğradınız belki de ailenizden beklemediğiniz bir tavırla karşılaştınız. O anda ne yapmayı seçiyorsunuz? Duygularınızdan kaçarken neye sığınıyorsunuz? Bazı insanlar “Ben en önemliyim, kimse beni kıramaz” cümlesinin altına sığınmayı seçiyor. Burada yüksek bir özgüven ya da bir öz sevgi varmış gibi görünse de kişinin burada duygusunu maskelemeye çalışıyor olma ihtimali oldukça yüksek. Bazı insanlar ise aşırı yeme, kumar, kontrolsüz alkol tüketimi, alışveriş, saatlerce televizyon izleme gibi yöntemler seçebiliyor. Bir çözüm gibi görünen tüm bu tercihler sadece duyguları bir miktar örtüyor, anlık bir rahatlama sağlıyor. Fakat duygu kaybolmuyor, bir yere gitmiyor. O, orada aynı şekilde kalıyor ve hatta tetiklenmek için fırsat kolluyor. Hiç tahmin etmediğiniz bir anda ortaya bambaşka yüzüyle çıkıveriyor. Siz duyguyu yaşadığınız esas anı ne kadar perdelemeye çalışsanız da o duygu kendini mutlaka hatırlatıyor.

Duygularınızı Fark Edin

Peki ne yapmak lazım?

Öncelikle duyguların normal olduğunu kabul etmekle işe başlayın. Öfke, kıskançlık, kendini yetersiz hissetme. Tüm duygular normal ve insanî.

Duyguyu fark edip kabul ettikten sonra bunu kendinizle özdeşleştirmeyin. Ben öfkeliyim demek yerine şu an öfkeli hissediyorum demeyi seçin.

Sizi ne kadar başka tarafa iterse itsin duygunuzdan kaçmayın. Onu başka bir şeyle bastırmak için uğraşmayın.

Duygunun gözlerinin içine bakın ve onun sizin bir parçanız olduğunu yargılamadan kabul edin.

Kendinize her gün pratik yapmak için en az 5 dakika ayrın.

İçinize dönün ve sadece hislerinizi gözlemleyin.

Basınç, ağırlık, karıncalanma, gerginlik gibi durumları fark edin.

Orada her ne varsa olmasına izin vererek nefes alıp verin.

Duygularınızı olduğu gibi bırakarak akışa teslim olun.

Nefes alıp verdiğiniz esnada bedeninizi kontrol edin. Hislerin hangi bölgede olduğuna odaklanın ve oralara daha derin nefesler gönderin.

Her nefes alışta ferahlığın, nezaketin ve huzurun içinize dolduğunu hissedin.

O duygunun esiri olmadığınızı fark edene kadar pratiğe devam edin.

Bazen yoğun duygularla sessizce oturmak ve onlara izin vermek zorlayıcı olabilir. Kendinizi bunun için de yargılamayın. Pratiklere devam ettikçe duygularınızdan kaçamadan, hemen pozitif olmalıyım düşüncesine girmeden hayatınıza devam etmeniz kolaylaşacak.

Kendi iç benliğimizden kaçmak çok farklı sonuçlar doğurabilir. Hem kendimizle olan ilişkimizi hem de sosyal ilişkilerimizi etkileyebilir. Zayıf bağları olan ilişkilere sebep olabilir. Bu yüzden esas çözümün kaçmak değil yüzleşmek olduğunu ve tüm dönüşümün öncelikle içimizde gerçekleştiğini bilerek hareket etmek oldukça faydalı olacaktır. Ayrıca “Sürekli mutlu/pozitif olmalıyım”, “Daha mutlu/pozitif olmalıyım” gibi düşüncelerden uzaklaştıkça içinizdeki esas mutluluğa ulaştığınızı göreceksiniz.

Keyifli, enerji dolu ve duygularınızla barıştığınız bir gün dilerim.
Dr. Yasemin GEÇERLER