EKOELEŞTİRİ – GREGG GARRARD

Ekoeleştiri, edebiyat çalışmaları ve çevre söylemiyle tarih, felsefe, psikoloji, sanat tarihi, siyaset bilimi gibi ilgili alanların etkileşim noktalarının izini sürüyor. Kirlilik, Pastoral, Yaban Hayat, Kıyamet, Mesken, Hayvanlar ve Dünya başlıkları altında ekoeleştirel kavramları inceleyerek bu kavramlar etrafında şekillenen “kırsal”, “toprak”, “ozon deliği” gibi farklı dönemlerde farklı toplumsal çıkarlara hizmet ettiği düşünülen mecazların nasıl üretildikleri ve nasıl dönüşüm geçirdiklerini araştırıyor.

İnsanlarla çevre arasındaki ilişkiyi kültürel üretimin tüm alanlarında, Wordsworth ve D. H. Lawrence’dan Thoreau’nun Walden’ına, Heidegger ve Derrida’dan Werner Herzog’un Ayı Adam’ına kadar, nasıl hayal ettiğimizi ve betimlediğimizi inceleyen Garrard, insan/doğa düalizminin toplumsal çıkarımlarından ekofeminizme, küresel ısınmadan, insanın doğaya uyguladığı şiddete işaret eden Kızılderililere kadar uzanan etkileyici bir çalışma sunuyor.

“Muhriplerin şiddetine ve açgözlülüğüne karşı yerli kabile halklarının galip geleceğine dair hiçbir umut olmadığını mı düşünüyorsunuz? Dünyanın öfkesini ve asla durmayacak titremesini unutuyorsunuz. Dünya bir gecede tüm ulusların zenginliğine tekrar el koyacak.”


GIDA KRİZİ: TARIM, EKOLOJİ VE EGEMENLİK  – ABDULLAH AYSU

Köylüsüz, çiftçisiz bir tarım mümkün mü? Uzunca bir süredir kapitalist olsun reel sosyalist olsun modern devletlerin anlattığı bir hikâyeye inandirilmiş bir haldeyiz. Bu hikâyeye göre tarım, cahil köylülerin elinden kurtarılarak uzman teknisyenlerin çaliştıgı “kurumlara” (şimdi artik “sirketlere”) havale edilecek, böylece verimlilik kat kat artacak, insanliğın “gıda” diye bir sorunu kalmayacaktı. “Kalkınma”, “gelişme” ya da “modernleşme” denen şey de, her zaman açıkça ifade edilmese de aslında köylü nüfusun düşürülmesine bağlı bir nicelikti. insanliğın kurtuluşu köylülükten kurtuluş olacaktı; gıda üretimi de artık mucizevi zirai ilaçlar, suni gübreler, tohum islahı için genetik müdahaleler, HES odaklı sulama teknolojileri ve makineleşme sayesinde patlama yapacaktı. Dünya çiftçilerinin örgütü La Via Campesina’yla yakın işbirliği içinde olan Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlasma Platformu’nun sözcüsü Abdullah Aysu işte bu masalin sonuçlarını ele alıyor. Dev kapitalist şirketlerin hakimiyeti altındaki gıda üretiminin yol açtığı küresel krizi ve Türkiye’deki yansımalarını üç ayaklı bir perspektifle, tarım, ekoloji ve egemenlik arasındaki ilişkileri odağa alarak inceliyor. Bir çaresizlik propagandası değil bu kitap. Bütün bu tahribata karşi etkili olabilecek mücadele yollarını da ele alıyor Aysu: Dünya çiftçileri tarafından geliştirilen “gıda egemenliği” kavramını ve “Bilge Köylü Tarım Tarzı”ndan ilhamla geliştirilebilecek, kapitalist teknokrasiye alternatif gıda üretim, dağıtım ve tüketim yollarını araştırıyor. Sezdiğimiz, kısmen bildiğimiz gerçekleri tam olarak öğrenebilmek için ideal bir kitap: yediğimiz ekmeğe, kendi hayatlarımıza, çocuklarımızın geleceğine dair bir kılavuz.


AĞAÇLARIN GİZLİ YAŞAMI – PETER WOHLLEBEN

Ağaçların acıyı hissedebildiğini, hafızaları olduğunu ve ebeveyn ağaçların çocuklarıyla birlikte yaşadığını öğrendiğinizde, artık onları sanki sıradan bir işmiş gibi devasa makinelerle kesip hayatlarını altüst edemiyorsunuz.” Peter Wohlleben

Ağaç sosyal bir varlık mıdır? Almanya’da Der Spiegel’in çok satan kitaplar listesinin zirvesinden iki yıl boyunca inmeyip satış rekorları kıran, yayımlandığı birçok ülkede aynı ilgiyi gören bu kitaba bakılırsa sorunun yanıtı evet. Mesleğine tutkuyla bağlı olan ormancı yazar Peter Wohlleben ağaçların aralarında bir sosyal ağ oluşturduğunu kitabında gayet ikna edici biçimde izah ediyor. Bu alanda yapılmış bilimsel araştırmalar ve kendisinin yıllara dayanan gözlemlerinden yola çıkan Wohlleben’e göre ağaçlar da tipik insan davranışları sergiliyor. Ağaç ebeveynler birlikte yaşadıkları yavrularıyla iletişim kuruyor ve onların büyümelerine destek oluyor. Bunlar yetmezmiş gibi ağaçlar birbirini yaklaşan tehlikelere karşı uyarıyor ve aralarındaki hasta veya acı çeken bireylerle gıdalarını paylaşıyor. Bu kitabı okuduktan sonra, ağaçlara ve ormanlara çok daha farklı bir gözle bakacaksınız.


TOHUMUN HİKAYESİ – VANDANA SHIVA

Vandana Shiva, dünyadaki tüm küçük köylülerin en sadık dostudur. Kariyerini elinin tersiyle bir kenara iterek, bütün bildiklerini onlar için vakfetmeye söz vermiştir. Hindistan’dan başlayarak nerede küçük köylü lehine bir hareket varsa, orada hazır bulunmuştur. Onlara bilgileri ile destek olmuş, varlığıyla kol kanat germiştir. Vandana Shiva pelerini olmayan bir kahramandır.

Tohumun Hikayesi, küçüklere tohumun ne olduğunu, onu nasıl korumamız gerektiğinizi sadeleştirilmiş bir dille anlatırken, büyüklere ise tohuma sahip çıkma ve gelecek kuşaklara onun kıymetini anlatıp aktarma görevini veriyor. “Tohumları korumak ve çoğaltmak, onları değerli bir miras olarak çocuklarımıza, torunlarımıza bırakmak ve özgürce değiş tokuş etmek insanların en temel hakkı ve yaşam güvencesidir.” diyor Vandana Shiva. Bu kitap, herkesi yaşanılabilir bir dünya için ufak da olsa katkı yapmaya ve çözüm bulmaya davet ediyor.

Tohumun Hikayesi hem küçüklere hem büyüklere yazılmış bir kitaptır.

Tıpkı dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi, ülkemizde de geleneksel tarım yok ediliyor. Atalık tohumlarımız azalıyor ve kayboluyor. Tohumun Hikayesi işte bu gidişata dikkat çekmek ve küçüklere moral vermek için yazıldı. Tohumumuz yoksa geleceğimiz de yok. Tohumuna ve geleceğine sahip çık!


DOĞA KİTABI – MARIANNE TAYLOR

Kapsamlı ve kolay anlaşılabilen Doğa Kitabı, çevremizle yeniden bağlantı kurmamızı sağlamak için doğaya yeni bir gözle bakıyor. Göz alıcı ve öğretici çizimlerle resimlendirilmiş bu eser, kuş göçlerinden yaprak örneklerine bakarak ağaçları adlandırmaya, beneklerine bakarak mantar türlerini ayırt etmeye, orman meyvelerini ve kaya oluşumlarını tanımaya kadar, her konuyu ele alıyor.

-Ağaçlardan çiçeklere, mantarlara, kuşlara, memelilere, sürüngenlere, böceklere ve balıklara kadar her konu hakkında detaylı açıklamalar

-Ekoloji ve Dünya gezegenine dair ilginç bilgiler

-Doğanın işleyişi, etrafınızdaki flora ve fauna hakkındaki gerçekler

Ve daha fazlası için mutlaka okunmalı.

 


EKOLOJİ KİTABI – KOLEKTİF ESER

Neden daha büyük biyolojik çeşitlilik istenir? Ozon tabakasındaki delikler nasıl keşfedildi? Soyu tükenen başka türler olacak mı? İnsanlar tarih boyunca canlı dünyayı düzene koymaya ve işlerin nasıl yürüdüğünü anlamaya çalışıyor. Gezegen üzerindeki etkimiz gün geçtikçe artarken bu derin soruları yanıtlamak daha da önem kazanıyor.

Sade bir dille yazılan Ekoloji Kitabı 90’dan fazla önemli düşünceye ait kısa ve öz açıklamalarla dolu. Karmaşık teoriler, grafiklerle adım adım çözüme ulaşıyor; açıklayıcı alıntılar fikirleri ve keşifleri unutulmaz kılıyor; muzip çizimler bilimi kavrayışımızla oynayarak onu geliştiriyor.

Ekolojiye yabancıysanız, yaşayan dünyaya dair hevesli bir öğrenciyseniz ya da gezegenimize neler yaptığımız konusunda endişeleniyorsanız Ekoloji Kitabı bütün meraklarınızı tatmin edecek.


EKOKURGU –  SEZGİN TOSKA

Ekolojik felaketler ve zararlarIyla mücadele etmenin birden fazla yolu vardIr. Bu mücadelenin bir boyutu egemen yapnın değiştirilmesi ise öteki ekolojik bilgelik ve doğayla empati yapmaktır. Doğaya tahakküm kuran değil, doğanin bir parçası olduğunu düşünen bireyler için edebiyat yeni umut kapıları açar. Ekokurgu, edebiyatta doğa ve çevrenin nasıl algılandığını, onlara karşı işlenmiş suçların neler olduğunu, nasıl işlendiğini ve bunlar için ne gibi çözüm yolları geliştirildiğini araştırmıştır. 21. Yüzyılda yazılan ABD kökenli ekokurgu eserler incelenip, günümüz ve sonrasına ışık tutacak çözümlemeler yapılmıştır. Edebiyat varsa hala umut vardır. SezginToska, insanları edebiyat ve edebiyat çalışmaları aracılığıyla ekoloji ve sürdürülebilir yaşam üzerine bir kez daha düşünmeye ve harekete geçmek için edebiyattan ilham almaya davet ediyor. Ekokurgunun geniş yelpazesi edebiyatı ekolojik sorunların çözüm yolu haline getiriyor. Elinizdeki kitap göz göre göre yitip gidenleri çaresizce izlerken etrafimizi çevreleyen, üstümüzü örten, içimize işleyen gücün, egemenliğin sembolü kara bulutlarin aslinda birer beton, bükülmez demir, çözünmez kimyasal gibi inşa edilmesine karşın romantizm, sevgi, emek ve umut ile çözüleceğinin resmidir.


DOĞA VE İKTİDAR – JOACHIM RADKAU

İnsanlığın çevre sorunlarıyla mücadelesinin tarihi, sanıldığı gibi yeni değil, binlerce yıllıktır ve insani pratiklerin çevre açısından sürdürülebilir olup olmaması tarihi şekillendiren en temel unsurlardan biridir. Değişen insan-doğa ilişkisini dünya tarihini anlama çabasında merkeze koyan bu kitap, kapsamlı bir dünya çevre tarihidir; ekolojik krizlere insanların nasıl cevap vermeye çalıştıklarını, bunların devlet iktidarı ve maddi menfaatlerle ilgili meselelere nasıl bağlandığını ele almaktadır.

Türkçede önemli bir açığı kapatacağını umut ettiğimiz bu seçkin tarih çalışması 2009 yılında World History Association ödülüne layık görülmüştür.


GENÇLERLE BAŞBAŞA İKLİM KRİZİ VE EKOLOJİK YIKIM – FİKRET BAŞKAYA

İklim değişikliğinin belirtileri neler? Küresel ısınmayı durduramazsak dünyamızı nasıl bir gelecek bekliyor? Fosil yakıtlar neden sera etkisi yaratıyor? Alternatif enerji kaynakları söylendiği kadar masum mu? Nükleer enerji çözüm olabilir mi? Kyoto Protokolü neden işe yaramıyor? İklim krizi ekosistemi nasıl etkiliyor? Doğal kaynaklarımız tükeniyor mu? Akarsuları, toprağı, havayı kirletmeyen “temiz” bir sanayi mümkün mü? Elektrikle çalışan arabalar sahiden çevre dostu mu? Monokültür nedir ve neden zararlı? GDO’lu ürünler açlık sorununa çare mi? Arıların ölümü neyin habercisi? Biyoçeşitliliğin azalmasından endişe etmeli miyiz?

Ve en önemli soru: İklim krizi ve ekolojik yıkımdan kim sorumlu?

Fikret Başkaya bu kısa fakat yoğun kitapta, iklim ve ekolojiye dair en temel ve can alıcı soruları kendine özgü üslubuyla yanıtlıyor. İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım hem gençlere hem de genel bilgi sahibi olmak isteyen meraklı okurlara hitap edecek şekilde, akıcı bir söyleşi havasında kaleme alındı. Başkaya, genel çerçeveyi çizerken bu alana özgü teknik terimleri ve olguları sade bir dille açıklamakla yetinmeyip sorunun asıl failini de net olarak çözümlüyor: kapitalizm.

“Doğanın bir yılda ürettiği kaynağı biz yaklaşık altı ayda tüketiyoruz. Bu da, bugünkü üretim ve tüketim düzeyini sürdürebilmek için 2-3 gezegene daha ihtiyaç var demek. Yıkım veya çöküş olarak ifade edilebilen yeni durum, doğanın kendini yenileme ritmi ile kapitalizmin kendini yeniden üretme ritmi arasındaki uyumsuzluğun sonucu. Bu da bir metabolik sürdürülemezlik demek.”


BİTKİ ZEKASI – STEFANO MANCUSO

Bitkilerin gayet zeki olduğu ve iletişim kurabildiği bir gezegen hayal edin. Bu hayali gezegende bitkiler kendi aralarında bilgi alışverişi yapabiliyor. Köklerinden en tepesindeki yaprağa kadar her türlü bilgiyi aktarabiliyor. Çevresinde kendi türünden olanlarla diğerlerini ayırabiliyor. Tuzak kurarak avlanabiliyor. İklim geçişlerine, kuraklığa ya da aşırı yağmurlara karşı tedbir alabiliyor. Daha da ileri gidip, diğer bitkilerle ve bazı hayvanlarla ağ kurabiliyorlar. Kendilerini korumak ve otçullardan sakınmak için, başka canlılardan yardım alabiliyorlar. Üremek için işbirliği geliştirebiliyorlar. Bu sessiz, pasif ve savunmasız gözüken bitkilerin en küçük kök solucanından insanlara kadar, etraflarındaki herkesi yönlendirerek ve onlarla iletişime geçerek yaşamlarını organize ettiği bir gezegen hayal edebiliyor musunuz? Boşuna uğraşmayın, bu gezegen zaten var: Dünya’ya hoş geldiniz. Bu kitapta yazılanları bize çok önce öğretilmiş bilgilerle anlamamız imkansız. Yeni bir perspektif ve zarif bir bakış açısıyla bilindik bitkilere yönelik bütün yargılarınız temelden sarsılabilir. Dünyanın her yanında ses getirmeye aday bu yepyeni kitap, şimdiden pek çok dergiye kapak oldu ve insanlık bir kez daha doğru bildiklerini kenara itmek zorunda kalacak gibi. “Birkaç saatliğine alışık olduğunuz insan merkezciliğinizi bir kenara bırakın. Daha zengin ve daha muhteşem diğer dünyaya adım atın. Pişman olmayacaksınız ve bu yeni dünyadan asla eskisi gibi çıkamayacaksınız.”