“Ağaç, yaş iken eğilir” işte bu atasözü aslında tüm akademik eğitim, bilişsel gelişim, zeka geliştirme gibi pek çok kavramı açıklamaya yetiyor. Pek çoğumuz, çok zeki olduğumuzu düşünüyor, hayatta başımıza gelen olumsuzlukların kesinlikle karşı tarafın hataları ve bizimkinden daha az olan zekasıyla ilgili olduğuna inanıyoruz. En küçük bir fırsatta zekamızla övünmek için hazır tetikte bekliyoruz. Hal böyle olunca da, bizim dünyaya getirdiğimiz, genlerimizi verdiğimiz çocuklarımızda en az bizler kadar ve kesinlikle tüm tanıdıklarımızın çocuklarından daha zekiler. Bu konuda anlaştık sanıyorum. Aksini düşünen varsa bilemeyeceğim, ama en azından benim tanıdıklarımın hepsi bu kanıda.

Bebeğimiz yeni doğduğunda refleks olarak ya da ister istemez yaptığı göz kırpmalardan bile bir mesaj çıkarıyoruz ve “bu çocuk çok zeki, cin gibi” diyoruz. Biraz büyüyor, söylediği ilk sözcüklerin onun doğal gelişiminin bir sonucu olduğunu düşünüp sakin olmak yerine üstün zekasına bağlıyoruz. Çocuk okula başlıyor ve çok başarılıysa kesinlikle insanüstü zekasından kaynaklandığını iddia ediyoruz. İşte ya o çocuk bizim beklentilerimizi karşılayacak kadar başarılı olamazsa, o zaman da kesin bu öğretmenin suçu oluyor. Zira bizim çocuğumuz üstün zekaya sahip, zaten annesi, babası biz olunca farklı olması da beklenemez. Kendi kendinize dürüst olabilenlerdenseniz, şu 2 paragraf boyunca anlattıklarım eminim size de bir yerlerden tanıdık geliyordur. Şimdi bunların hepsini unutun ve biraz gerçeklerden bahsedelim. Nereden, kimden geliyor bu çocuklarımızın zekası ve bizim etkimiz ne kadar? En önemlisi de acaba bizim çocuğumuz sandığımız kadar zeki mi, onun var olan zekasını nasıl geliştirebiliriz?

Nereden geliyor bu zeka?

Hepimiz çok zeki olduğumuzu iddia ediyoruz. Ancak maalesef çok azımız istediğimiz zeka seviyesine ulaşabilmişiz. Her insanın zeka seviyesi ve sahip olduğu zekayı kullanabilme kapasitesi farklıdır. İşte bu da çok güzel ve önemli bir durum aslında. Zira herkes yaklaşık aynı zekaya sahip olsa, zekilerin farkı ne olacak. Şuradan başlayalım; hepimiz belli bir zeka düzeyiyle dünyaya geliyoruz ve aslında bu zeka düzeyimiz annemiz, babamız ve diğer pek çok akrabamızın zeka seviyesinden etkileniyor. Bu konuda yapılan en güncel araştırmalar erkek çocukların zekasının tamamının, yani % 100’ünün anneden, kız çocukların zekalarının da yarısının anneden, diğer yarısının da babadan geldiğini gösteriyor. Yani oğlunun zekasının çok yüksek olduğunu düşünen anneler kendisiyle gurur duyabilir, babalar ise “babasının oğlu” yakıştırmasından uzaklaşabilir, diye düşünüyorum. Evet, doğarken kızsak anne ve babadan, erkeksek sadece anneden zekamızı alıp doğuyoruz. Ancak aslında asıl olay doğumdan sonraki süreçte şekilleniyor. Yani doğuştan getirdiğimiz bu zekayı tam anlamıyla kullanabilecek miyiz, bu zekayı geliştirebilecek miyiz ya da geriletecek miyiz? Bunlar tamamen dünyaya geldikten sonra yaşadıklarımız, bize sunulan sosyal ve ekonomik çevre, bize sunulan imkanlarla ilgilidir.

Zeki olmak bir ayrıcalıktır!

Şunu baştan belirteyim; okul hayatındaki başarı tek başına zeka seviyesinin göstergesi olmasa da, bunun göstergelerinden birisidir. Zira eğitim hayatımız boyunca onlarca öğretmenle karşılaşıyoruz ve bunlardan 1-2 tanesi problemli olabilse de çoğunluğu bize yardımcı olmaya çalışıyor. İşte bu yardımları layıkıyla alıp iyi yönde değerlendirebildiysek zeki olduğumuzu söyleyebiliriz.

Okul bitti, iş hayatına atıldık diyelim. İşyerinde sevilen, saygı duyulan, kimsenin göremediğini görebilen biriysek zekamızla gurur duyabiliriz. Şunu unutmayalım ki, şartlar ne olursa olsun meslektaşlarımızdan, yaklaşık olarak aynı şartlarda yarıştıklarımızdan, yaşadıklarımızdan daha fazla para kazanıyorsak, daha sağlıklı bir bünyeye sahipsek, daha mutluysak ve daha uzun yaşıyorsak bence biz zekiyiz. Aksi olduğunu düşünenler için üzgünüm. Zira diğerlerinden daha zeki olan insanlar; karşılarına çıkan fırsatları iyi değerlendirir ve daha çok kazanma yollarını bulabilirler. Daha zeki olanlar kendilerine iyi bakarlar ve daha sağlıklı olmak için yeme, içme, yaşam koşullarını olumlu yöne yönlendirirler. Daha zeki kişiler mutlu olmanın yollarını keşfetmiş ve mutlu olmayı başarabiliyorlardır. Dolayısıyla da maddi olarak daha iyi koşullarda olan, sağlıklı yaşayan, mutlu olan insanların da diğerlerinden daha uzun yaşaması aslında sürpriz değildir. Peki, şu ana kadar olanları değiştiremiyorsak bundan sonrasında daha zeki olmak için ne yapabiliriz? Ya da artık çok mu geç?

Yetişkinlerde zeka geliştirme yöntemleri

Yukarıda da anlattığım gibi belli bir zeka seviyesi ile doğarız ve özellikle de çocuklukta, ergenlikte yaşadıklarımız, sunulan imkanlarla zekamız hızlı bir şekilde gelişir. Ancak yetişkinlik yaşlarına ulaştığımızda bu hızlı ilerleyiş bir hayli yavaşlar. Fakat zihinsel bir rahatsızlık başlamadıysa kesinlikle tamamen durmaz. Aslında bebeklikten başlayarak zeka oyunlarına tüm ömür boyu devam etmek en ileri düzeyde zeka gelişiminin temelidir. Ancak şimdiye kadar bu konuda bir girimde bulunmadıysak da şimdi başlamak için geç değil. Zeka oyunlarıyla hem zeka düzeyinizi yükseltebilir hem de ileriki yaşların muhtemel hastalığı olan Alzheimer, hafıza kaybı gibi sorunları da önleyebilirsiniz. İşte bunun için size bazı alternatifler sunuyorum.

  • Bulmacalar

Belki biraz klişe olacak, ama yetişkinlerde zekayı geliştirmenin en kolay ve eğlenceli yolu bulmaca çözmektir. Kare ya da çengel bulmacalar, kelime bulmaca, örüntü oluşturma gibi bulmacalar hafızayı güçlendiriyor, bir sonraki adımı düşünmeye, kafa yormaya ortam hazırlıyor, zihni dinç tutuyor. Bulmacalar sayesinde kelime haznesi gelişen, çözüm odaklı düşünmeyi öğrenen kişiler hem sosyal ilişkilerde hem de iş yaşamında daha başarılı oluyor.

  • Satranç

Yine klişe bir öneri, ancak çok gerçek! Satrançta taşları ilerletmek için pek çok yol vardır ve bu yollardan hangilerinin sizi başarıya götüreceğini hesaplamaya çalışırken zihniniz acayip bir hızla çalışır. Satranç, çok yönlü düşünmeyi, sabırla beklemeyi, hedefine ulaşmak için bir değil birkaç adım sonrasını hesap etmeyi gerektirdiğinden satranç oynamak ile zeka gelişimi arasında ayrılmaz bir bağ vardır.

  • Bilgisayar oyunları

Özellikle uzun süre bir elektronik aletin ekranına bakmanın aşrı radyasyona maruz kalmak, gözlerin bozulması gibi sonuçlar doğurduğunu hepimiz biliyoruz. İşte bu sebeple de çocuklarımızı mümkün olduğunca bu aletlerden uzak tutmaya çalışıyoruz. Ancak size bir haberim var; bilgisayar oyunları zeka geliştiriyor. Özellikle de ne kadar süre oynayacağımızı kendimiz belirleyebilir, kontrolü elden bırakmazsak günlük 1 saat zeka kullanmayı gerektiren bilgisayar oyunları oynamak zihinsel gelişimimiz için faydalıdır. Örneğin çok fazla bileşeni olan bir aksiyon oyunu, problem çözme, şifreleri bulmayı gerektiren kompleks yapıda bir oyun zihnimizi çılgınlar gibi çalıştıracaktır. Bu oyunlar sayesinde dikkatimizi yoğunlaştırmayı, el-göz koordinasyonumuzu pekiştirmeyi, mantıklı düşünüp bir sonraki aşamayı hesaba katmayı öğrenebiliriz.

  • MentalUP beyin egzersizleri

Bir tür bilimsel zeka uygulaması olan MentalUP beyin egzersizleri hem çocuklar hem de yetişkinler için çok faydalıdır. Bilgisayarınızdan, tabletinizden, akıllı telefonlardan oynanabilen bu zeka egzersizleri dikkat, hafıza, konsantrasyon ve çözüm odaklı düşünme yetilerini geliştiriyor. Özellikle ileri yaşların hastalığı olan ve aslında çağımızda çok yaygın olan Alzheimer’ı önlemek için MentalUP egzersizleri çok faydalı olacaktır.

  • Eşini bulma oyunu

Yaşınız kaç olursa olsun en az bir kez eşini bulma oyunu oynamışsınızdır. Önünüzde çok sayıda kart vardır ve bu kartların hepsinin arkası dönüktür. Kartların ön yüzlerinde bir resim ya da figür vardır ve her resmin de karışık olarak yerleştirilmiş bir eşi vardır. İşte kartların arkası dönük durumdayken açtığınız kartların eşini bulmaya çalışırsınız. Burada önemli olan en kısa sürede eşleri bir araya getirebilmektir. Bir kez gördüğünüz resmin yerini unutmazsanız, eşini bulduğunda da eşleştirmekte zorlanmazsınız. Eşini bul oyunu ile zihniniz, algınız daima maksimum düzeyde açıktır, hafızanız gelişir, zihin sürekli kartları akılda tutabilmekle meşguldür. Bu oyunu her gün ya da iki günde bir yarım saat oynamayı alışkanlık haline getirdiğinizde en basit bilgileri, anıları bile unutmadığınızı fark edersiniz.

Çocuklarda zeka geliştirme yöntemleri

  • Çocuğunuzun en önemli oyuncakları legolar olsun!

Yıllardır zeka gelişiminin bir parçası olarak görülen Legoların her geçen gün daha yenisi, daha karmaşığı ve ilgi çekici olanı piyasaya çıkıyor. Ama zeka gelişimi denince legoların tahtını hiçbir oyuncak sallayamaz. Her bir parçanın birbirine monte edilebildiği legolarla çocuğunuz istediği şekilde bir dünya kurabilir, sayısız seçenek üretebilir, istediği şekli oluşturabilir. Bunun için öncelikle çocuğunuzun yaşına uygun bir lego seti alın, o seti içindeki direktiflere göre çocuğunuzla birlikte yapın ve sonrasında onu legolarla baş başa bırakın. Geleceğin mucitleri legodan başını kaldıramayacak ve en yaratıcı fikirler hep sizin evden çıkacak.

  • Çocuğunuzu resme ya da müziğe yönlendirin!

Her çocuğun spor, resim, müzik gibi alanların birine mutlaka yeteneği vardır ya da henüz bir yeteneği yoksa da ilgilenirse zamanla böyle bir yeti oluşur. Dünyanın evin kısıtlı imkanlarından ve okuldaki sayısal, sözel derslerden ibaret olmadığını çocuğunuza anlatmanın en kolay yolu bu branşlardan birine yönlenmesine izin vermektir. Bu sayede çok yönlü düşünme, kendini keşfetme ve zeksını çok yönlü olarak geliştirme imkanı bulacaktır.

  • Okuma yazmayı öğrendiği andan itibaren her gün düzenli olarak kitap okutun!

Kitaplar, her yaştan insana yeni dünyaların kapısını açar ve kısıtlı, küçük bir dünyaya sıkışıp kalmış insanları globalleştirir. Çocuğunuzun yeni bilgiler, fikirler, hikayelerle duygu ve zihin dünyasının gelişmesi için az ya da çok her gün düzenli olarak kitap okumaya yönlendirin.

  • Hikayeyi anlattırın, varsa hataları buldurun!

Çocuğunuz henüz okuma – yazma bilmiyorsa ona siz hikayeler okuyun, kendisi okuyabiliyorsa da hikaye kitapları okumasını teşvik edin. Kitap bittikten sonra da onun hikayeyi kendine has yorumlamasını, özetlemesini sağlayın. Varsa hikayedeki hataları bulsun, siz onu sorularınızla yönlendirin, soru-cevap tekniğini kullanarak çocuğunuzu düşünmeye sevk edin. Bu sayede problem çözme, yeni fikirler geliştirme ve de var olanı mantıklı bir şekilde aktarabilme yetisi gelişecektir.

  • Kelime oyunları oynayın!

Evde otururken, bir yerden başka bir yere giderken ister arabayla isterseniz de yürüyerek olsun, çocuğunuzla konuşun. Ancak çocuğunuzun yaş grubu ve gelişim düzeyine göre konular belirleyin ve o konuda kelime oyunu oynayın. Örneğin konu başlığınız “mutluluk” ya da “problem” olsun. Bu sözcüğün çağrıştırdığı kelimeleri sırayla kullanın. Çocuğunuzun düşünme yetisi gelişir, fikir yürütmeyi öğrenir ve kelime dağarcığı genişler. Hem de seçeceğiniz başlığa göre belki de çocuğunuzla ilgili hiç bilmediğiniz, fark etmediğiniz ayrıntılar keşfedersiniz. Zira seçtiğiniz sözcüğün onun için neler ifade ettiğini siz de oyun oynarken öğreneceksiniz. Fakat unutmayın ki; çocuğunuzla her hangi bir oyun oynarken siz, anne ya da baba değilsiniz onunla aynı seviyede bir oyuncusunuz, aslında rakipsiniz. Yoksa onu kolladığınızı, yeterince ciddiye almadığınızı hissederse oyununuz fazla uzun sürmez.