Sağlıklı beslenmenin yolu, her daim doğal ve bitkisel beslenmeden geçiyor. İşte bu sebeple de size sunduğum tarifler, şifalı içerikler genellikle bitkisel temelli. İnternette, televizyonda doğal beslenme, bitkisel besin kaynaklarıyla ilgili çok fazla bilgi karmaşası ve bilgi kirliliği var. Hal böyle olunca da besin maddesi olarak mutfağımıza aldığımız tüm besinler hakkında en bilimsel verileri sunarak sizlere yardımcı olmak da “iyilik” felsefemin bir parçası haline geldi. İşte bu bağlamda kolza bitki tohumlarının genetik olarak genetik yöntemlerle ıslah edilmiş parçalarından elde edilen bitkisel yağ olan kanola yağından sizlere bahsetmek istiyorum. Kanola yağı, Kanada menşeli bir besindir ve adının açılımı “Canadian Oil Low Acid” şeklindedir. Bu adı Türkçeye çevirdiğimizde “düşük asitli Kanada yağı” anlamı ortaya çıkıyor. Kanola yağı, çok uzun yıllar boyu sadece makineleri yağlamak amaçlı kullanılmış, ancak 1950’den sonra market raflarına girip evlerimize gelebilmiştir. Hal böyle olunca da, kanola yağının yararları, zararları çokça tartışılır olmuştur. Bu bağlamda kanola yağının insan sağlığı için zararlı olduğu görüşü de baskın çıkmıştır.

Kanola yağı zararlı mı, neden zararlı?

Az önce de bahsettiğim gibi kanola yağı, kolza bitkisinin tohumunun genetiği değiştirilerek üretilmektedir. Kolza bitkisi de, çok zehirli olmasıyla bilinir. Hatta hayvanların bile bu bitkiyi yemediği söylenir. Son dönemlerin trendi olan “sağlıklı ve bitkisel” beslenme, pek çok kişiyi bitkisel olması dolayısıyla kanola yağına itmektedir. Oysaki bilim insanları kanola yağının biz insanlar için yararlı mı, zararlı mı olduğu konusunda bir fikirde birleşememişler ve hali hazırda araştırmalarına devam etmekteler. Araştırmalardan çıkarılan sonuçlar genellikle kanola yağının;

  • Kalp hasarına,
  • Anfizem hastalığına,
  • Kansızlık,
  • Aşırı duyarlılık,
  • Kabızlık,
  • Körlük gibi hastalıklara sebep olabileceğini işaret etmektedir.

İşte bunlardan dolayı da, pek çok gelişmiş ülke kanola yağının insanlar tarafından tüketimini yasaklamıştır. Bu sefer de hayvan beslenmesinde kullanılan kanola bitkisi ve yağı “deli dana” diye adlandırılan hastalığa sebep olmuştur.

Kanola yağı ve fare deneylerinin sonuçları

Değdim gibi kanola yağının biz insanlara zararlı olduğu yönünde çok güçlü bilimsel veriler mevcut. Günümüzde de bu konudaki araştırmalar, çalışmalar, deneyler tam gaz devam ediyor. Bu bağlamda fareler üzerinde yapılan deneyler de tıpkı insan çalışmalarında olduğu gibi kanola yağının zararlarını işaret etmektedir. Bu çalışmalarda kanola yağının; kalp, böbrekler ve böbrek üstü bezlerine zarar verdiğini, organlarda doku kaybına sebep olduğunu, bağışıklık sistemini de zayıflattığını göstermekte.

Ayrıca kanola yağında yüksek oranda bulunan erusik asidin; akciğer kanserine, sinir sistemi ve kan dolaşımı sistemlerinin bozulmasına yol açtığı biliniyor. Bir de bunlara ek olarak ve aslında bu olumsuzlukları tetikleyici olarak kanola yağının trans yağ olması sebebi bile aslında yeterli olabilir. Her daim altını çizdiğim gibi sağlıklı olmak için, tüm vücut sağlığımızı korumak, desteklemek için trans yağlardan uzak durmak durumundayız. Peki, madem kanola yağı tablosu bu kadar korkunç da, neden hala marketlerde kanola yağı satılmakta ve insanların bu yağı tüketmelerine izin verilmekte? Çünkü kanola yağı şu an, ilk üretildiği formda ve içerikte değil. Bu bakımdan hali hazırda market raflarında bulunan kanola yağlarının pek çok faydası da var.

Kanola yağının yararları

Kanola yağının fareler, insanlar için ne kadar zararlı olduğu, pek çok hastalığa yol açabildiği konusunda bildiklerimi sizinle uzun uzun paylaştım. Peki, hala neden marketlerde kanola yağı satılmakta ve bu kanola yağının bir faydası da var mı? Bu durumu şöyle madde madde açıklamakta fayda var.

  • Kanola yağını zararlı yapan şey, kolza bitkisidir. Aslında kanola yağı değil, kolza bitkisinin bazı özellikleri zararlıdır diyebiliriz. Hal böyle olunca da şu an marketlerde satışa sunulan kanola yağlarının, temel maddesi olan kolza bitkilerinin zararlı olan maddelerden arındırıldığı söylenmekte.
  • Kanola yağında % 40 oranında bulunan erusik asit de % 1 oranına düşürülmüştür. Dolayısıyla kanola yağı tüketiminin akciğer kanseri, sinir sistemi hastalıkları ve kan dolaşımı sorunlarına yol açma riskinin azaldığı düşünülmekte.
  • Kanola yağının doymuş yağ oranı diğer bitkisel yağlara göre daha düşüktür. Örneğin zeytinyağının doymuş yağ oranı %15, ayçiçeği yağının % 12, kanola yağının ise % 7’dir.
  • Kanola yağı Omega 3 yağ asitleri bakımından zengindir.
  • Tekli doymamış yağ oranı diğer bitkisel yağlara oranla daha düşüktür. Örneğin zeytinyağının tekli doymamış yağ oranı % 73, kanola yağında ise bu oran % 63’tür.
  • Ayçiçeği yağı ve zeytinyağı ile kıyaslandığında ısıya karşı daha dayanıklıdır. Bu bakımdan kızartma yağılacaksa ayçiçeği yağı yerine kanola yağı tercih edilmesi daha doğru olacaktır. Zaten kızartma sonrasında kanola yağında tat değişimi de hissedilmemektedir.

Sonuç olarak;

Burada saydığım faydalar aklınızın bir köşesinde bulunsun. Ancak kanola yağının zararlarına dair veriler de zihninizde büyükçe bir yer etsin. Benim yaşam felsefem, her şeyin en doğalı ve en zararsızına sahip olmak yönünde. İşte bu sebeple de kanola yağının faydaları olduğuna dair tüm verileri bir kenara koyun ve kararında tüketildiğinde neredeyse hiçbir zararı olmayan zeytinyağı, fındık yağı, badem yağı gibi bitkisel yağlardan yöne tercih kullanın derim.

Evet, kanola yağının faydaları da mevcut. Ancak bu faydalar gerçekten layıkıyla üretilen kanola yağları için söz konusudur. Yani kolza bitkisinin tüm zararlardan arındırılarak yağda kullanılması durumunda kanola yağının faydalarından bahsetmek mümkün.

Bununla birlikte yağın erustik oranının da % 40’lardan % 1’lere düşürüldüğünden emin olabilmek ve bu oranı düşürürken de sağlığa zararlı işlemlerden geçirilmediğini bilebilmek maalesef mümkün değil.

Ben, tüm beslenme ürünlerinde mümkün olan en doğalı, en işlemden geçmemişi ya da en az işlem görmüş olanları tercih ediyorum ve size de tavsiye ediyorum. Hal böyle olunca da soğuk sıkım zeytinyağı candır, diyorum.

Ülkemiz şartlarında bazen daha ekonomik olduğu için, bazen de bilimsel araştırmalardan bihaber olduğumuz ya da bu araştırma sonuçlarının halka yeterince ulaşmaması sebebiyle faydalı olacak diye düşünüp çok zararlı besinleri tüketebiliyoruz. Hatta kimi zaman hiç haberimiz olmadan ekmeklerin, pastaların, margarinlerin içinde az ya da çok kanola yağı bulunuyor.

Tüm bunlara ek olarak belirtmekte fayda var ki; genetiği değiştirilmiş, yani GDO’lu besin maddeleri her daim faydadan çok zarar getirir. Kanola yağının da kolza bitkisinin genetiği değiştirilerek elde edildiği düşünüldüğünde aslında neden tüketmeyelim sorusunun yanıtını da bulmak mümkün.

Bizim ülkemiz bitkiler, bitkisel ürünler bakımından çok zengin bir memleket, coğrafyamızın toprakları çok verimli, her bir metrekaresi altın değerinde. Yani bizim beslenmemiz için ihtiyaç duyduğumuz tüm sağlıklı besinler ülkemizin doğasında mevcut. Daha ucuz olacak diye sağlıksız olana eğilim göstermeyelim. Zeytinyağı, doğal tereyağı varken, kanola yağına meyil vermeyelim, derim.