Gökçeada, Ege Denizi içerisinde ve Çanakkale’ye bağlı olan iki büyük adadan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor ve Bozcaada ile birlikte bölge insanının görmeyi en çok istediği, şehir dışından insanların doğal güzellikleri tatmak için geldiği yerlerden bir tanesi. Bozcaada’nın biraz daha popüler durumda olmasına karşın Gökçeada ondan çok daha büyük ve yine de bir ada şehri olduğu için tüm çevresinin doğal güzellikler ile çevrili olduğu da bir gerçek.

Gökçeada her ne kadar binlerce yıl geçmişe dayanan bir tarihi olsa da, antik kent gezilerine uygun bir yer değil çünkü eskilerden kalan çok fazla kalıntı yok. Fakat su sporları, deniz kum ve güneş, doğal manzaralar gibi pek çok başka olanağa sahip olduğu için hem dinginliği sevenler hem de biraz aksiyon arayanlar için ideal noktalar arasında.

Bozcaada’ya göre genelde daha az tercih edildiği için biraz daha sakin bir belde ve bu elbette içerisindeki fiyatlara da yansıyor. Biraz daha ekonomik ve insan kalabalığından uzak bir tatil veya gezi imkanı arıyorsanız, Gökçeada favorileriniz arasında olacaktır.

Gökçeada Nerede ve Nasıl Gidilir?

Gökçeada Çanakkale açıklarında yer alıyor ve Yunanistan’a ait olan Limnos adasına oldukça yakın bir pozisyonda bulunuyor. Konum olarak ana karaya çok uzakta olmadığı için her gün iki saatte bir feribot seferleri yapılıyor ve böylelikle gün içerisinde dilediğiniz an adaya varmanız mümkün.

Gökçeada’ya hem Çanakkale’den hem de Kabatepe’den kalkan feribotlar ile ulaşmanız mümkün. Ancak Kabatepe daha yakın bir pozisyonda olduğu için feribot fiyatı hem daha uygun hem de yolculuk daha kısa sürüyor. Elbette bunun için Çanakkale boğazı’nın diğer yanında olmak gerekiyor. Dolayısıyla genelde İstanbul’dan gelenler Kabatepe tarafını tercih ederken, Anadolu’dan gelenler ise Çanakkale tarafını tercih ediyorlar.

Ancak ada oldukça büyük olduğu için kendi aracınızla gitmeniz daha uygun olacaktır. Toplu taşıma her yeri görmek için biraz yetersiz kalacaktır ve bu nedenle araçla her köşesini keşfedebilirsiniz. Ayrıca sabahın 7’sindeki ilk feribota binmeniz daha iyi olur çünkü yolculuk da zaman alacak ve son feribot akşam 9’da kalkıyor. Dolayısıyla yatılı kalmayacaksanız size ait en fazla 12 saatiniz olacaktır ama Gökçeada 12 saatte doyulamayacak kadar geniş bir bölge.

Gökçeada’ya Ne Zaman Gitmeli?

Gökçeada özellikle çok temiz ve güzel görünen koyları ile denizden faydalanmak isteyenlere huzur dolu olanaklar sunuyor. Bunun için de yaz aylarında gitmek daha doğru olacaktır. Maalesef Muğla ve Antalya yöresi gibi ilkbahar başından sonbahar sonuna kadar açık bir sezon yok ve bu nedenle Mayıs Eylül aralığı en uygunu olacaktır.

Sadece restoran ve kafelerde dolaşmak, şehri görmek, doğal güzellikleri keşfetmek istiyorsanız elbette deniz sezonu olmayan mevsimlerde de seyahat edebilirsiniz. Ancak bu dönemlerde ada biraz fazla boş olabilir ve bu nedenle biraz da insan görmek istiyorsanız yaz ayları en uygunu olacaktır.

Gökçeada’da Kalınacak Yerler

Gökçeada beş yıldızlı otellerin olduğu lüks bir tatil beldesi değil. Hatta çok popüler bile değil. Bu nedenle adada konaklamak isteyenler butik oteller, pansiyonlar, Airbnb gibi seçenekleri kullanmak zorundalar. Ama zaten adadaki sakin tatilinizin konsepti de bu konaklama mekanlarına uygun olacağından hayli huzurlu olacağınız bir gerçek.

Ayrıca kamping alanları da olduğu için çadırda keyifli bir tatil geçirmek isteyenlere de gerekli imkanları sunabiliyor. Bazı kamp alanları belli sporları yapanlar tarafından tercih ediliyorlar ve bu nedenle ilginç insanlarla tanışmak da mümkün.

Otellerin konumları genelde gezilecek noktalara biraz uzak oluyor ve bu nedenle zaten kendi aracınızın gerekliliğinden bahsetmiştik.

Gökçeada’da Nereleri Görmeli?

Gökçeada’da yapacağınız gezinti temel olarak iki farklı kategoride olacaktır. Bunlardan bir tanesi rum köylerini gezerek tarihe tanıklık etmek, diğeri ise denizin tadını çıkarmak olacaktır. Dolayısıyla özellikle bir günden daha uzun süreliğine gelenler ziyaretlerini buna göre planlayabilir ve bir gün tarihiyle iç içe bir gezi yaparken, diğer gün suyun tadını çıkarabilirler.

Köy Ziyaretleri

Gökçeada’da bulunan neredeyse tüm köyler birer rum köyü ancak maalesef 1900’lerin ortalarından itibaren adadaki rum nüfusu devamlı olarak düşmüş ve bu nedenle artık binlerce rum yok ve köylerde sadece bir kaç yüz rum yaşıyor. Yine de bu köylerdeki rumlardan kalan yapılar varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar ve böylelikle adanın tarihini içinize çekebiliyorsunuz.

Bu köylerin büyük kısmı yüksek tepelere inşa edilmişler çünkü eski zamanlarda korsan saldırıları nedeniyle kayıplar yaşanmış. Dolayısıyla yöre halkı denizin dibinde olmasına rağmen genel olarak denizden biraz uzak yaşamayı tercih ediyor.

Bu köyler içerisinde en popüler olanlardan birisi Kaleköy çünkü bu köy adanın tüm eğlencesinin ve gece hayatının merkezi durumunda. Fakat diğer köyler biraz daha sakinlik sunuyorlar ve bu nedenle sadece Kaleköy ile sınırlı kalmayın. Pek çok köyde taş evler bulunuyor ve çok güzel dibek kahvelerini tatmak mümkün.

Kesinlikle görülmeden geçilmeyecek köyler arasında şunlar var:

  • Kaleköy
  • Bademli
  • Tepeköy
  • Zeytinliköy
  • Şirinköy
  • Dereköy

Tepeköy biraz daha ev yapımı şarapçılık kültürü ile ünlü olmayı başarmış köylerden birisi ve bu nedenle bölgede çeşitli tavernaları bulmak mümkün. Ayrıca Meryem Ana Panayırı adı verilen geleneksel panayır da yine bu köyde düzenleniyor.

Gökçeada’daki köy ziyaretlerinizde yerel halkın ürettiği ürünlerden satın alabilir, köylülerden görülebilecek yerlere dair bilgiler edinebilir, hoş sohbetler yaşayabilirsiniz. Her köyün kendine has bir alt kültürü olduğu için kültür turizminden hoşlananların köylerdeki farklı konseptlerden hoşlanacakları da kesin.

Deniz Keyfi İçin Gidilebilecek Yerler

Gökçeada’nın tüm etrafının denizle çevrili olması, elbette deniz keyfinin yaşanabileceği yerlerden birisi olmasını sağlıyor. Adanın neredeyse her tarafında yüzülebilecek veya su sporlarını yapabilecek plajlar ve koylar mevcut. Bunlardan en dikkat çekici olanları aşağıda:

Laz Koyu

Laz Koyu Dereköy’e oldukça yakın bir konumda bulunuyor ve adanın en az bilinen, en el değmemiş koylarından olduğu için huzurla tatilini tamamlamak isteyenler için güzel olanaklar sunuyor. Çok temiz ve berrak bir suyu var, ayrıca plajı çok büyük olmasa da oldukça samimi bir havaya sahip. Ayrıca bu koyun rüzgarlardan pek etkilenmemesi nedeniyle dalgasız, tehlikesiz bir yüzme imkanı sunması, çocuklu aileler veya yüzme bilmeyenler için avantajlı olacaktır.

Her ne kadar para verip kiralayabileceğiniz şezlong ve şemsiyeler olsa da, girişte hiç bir ücret ödemiyorsunuz ve şezlong kiralamak zorunda da değilsiniz. Gıda ihtiyaçları için etrafta bunları satan kişiler ve işletmeler de mevcutlar.

Yıldız Koyu

Yıldız koyuna ulaşım diğer çoğu koydan daha kolay çünkü ilçeye sadece bir kaç kilometre uzaklıkta bulunuyor. Pek çok diğer koyun aksine kayalık bir yapıda olması nedeniyle plaj yerine taşlı denizleri tercih edenlerin de hoşuna gidecektir. Özellikle kendi aracıyla gelmeyenler Yıldız Koyu’nun dolmuşlarla erişilebilir olmasından dolayı buraya gelip gitmekte zorlanmayacaklardır.

Neredeyse akvaryum berraklığında bir suya sahip olan Yıldız Koyu, aynı zamanda Gökçeada Sualtı Milli Parkı sınırları içerisinde olduğu için denizin altını keşfetmek isteyenler için de fırsatlar sunuyor. Ancak buna aşağıdaki paragraflarda değineceğiz.

Aydıncık Plajı

Aydıncık plajı Gökçeada’nın en herkese hitap edebilecek plajlarından birisi çünkü bir kilometreden daha fazla uzunluğa sahip ve ayrıca etrafında kalınabilecek pansiyon ve oteller de olduğu için erişimi çok kolay.

Rüzgar sörfü yapmayı sevenlerin uğrak noktalarından bir tanesi olan Aydıncık plajı, bu nedenle yavaş yavaş su sporları için tercih edilen noktalardan birisi haline gelmeye başladı. Bunun yanında tesisler bakımından zengin bir yapıda olması, biraz daha yapılanmış yerlerde denizin tadını çıkarmak isteyenler için uygun olmasını sağlıyor.

Sualtı Milli Parkı

Gökçeada Sualtı Milli Parkı, adanın kuzeye bakan kısmında bulunuyor ve oldukça geniş bir bölgeyi kapsıyor. Bu sayede deniz altı mağara girişlerinden tutun da Akdeniz fokuna kadar çok zengin bir sualtı yaşamını gözlemlemek mümkün oluyor.

Ancak oldukça sıkı kurallar ile yönetilen bu milli parkta dalış yapabilmek için Dalış Merkezi’nden izin almanız ve kurallara uymanız gerekiyor. Ayrıca Yıldız koyu da bu bölgenin içerisinde yer alıyor ve koydan balık tutmak mümkün olsa da milli park sınırları dahilinde balık tutmak kesinlikle yasak.

Tuz Gölü

Tuz Gölü Gökçeada’nın kendine has yerlerinden bir tanesi ve sene boyunca hem denizden gelen hem de yağmurlardan kaynaklanan suyun yaz aylarında kuruması ile birlikte oluşuyor. Oldukça çamurlu ve tuzlu bir yapıya sahip olan bu suyun üzerinde beyaz tuz birikintileri oluşuyor ve bu nedenle çok ilginç görüntüler ile karşılaşmak mümkün.

Aydıncık plajı içerisinde yer almasından dolayı plaja gelmişken tuz gölünü ziyaret etmeyi de es geçmemek lazım. Ayrıca cilde iyi gelen çamurlu bir suyu olduğu için cilt problemleri yaşayanların burada kendilerini çamura buladıklarını görmeniz mümkün.

Peynir Kayalıkları

Gökçeada’da sadece tekneler ile erişimin mümkün olduğu efsanevi yerler arasında bulunan peynir kayalıkları, binlerce yıllık deniz akıntıları ve jeolojik faaliyetler sonucunda ortaya çıkmış. Ancak araçla ulaşım mümkün olmasa da diğer konumlara yakın olduğu için günün her saatinde sizi buraya getirecek bir tekne bulmak kolay oluyor. Efsanesinden bahsedip büyüsünü bozmayalım. Bölgeye gittiğinizde bu kayalıkların ardındaki mitolojiyi size anlatmak isteyen çok sayıda insan göreceksiniz. Fotoğraf makinenizi de yanınıza almayı unutmayın.

Marmaros Şelalesi

Marmaros şelalesi, çamlar içerisinde, yaz günlerinde serinlik verecek bir yapıya sahip. Özellikle trekking severler için yürüyüş rotaları içerisinde yer alıyor ve berrak suyunun keyfini çıkarırken serinlemeniz mümkün olacaktır. Fakat bazı yaz aylarında suyu çok azalıyor ve bu nedenle şelalenin etrafı ziyaretlere kapatılıyor. Bu nedenle önceden yerel birimlerden bilgi almanız daha doğru olacaktır. Yoksa şelale görmeyi beklerken bölgeye giremediğinizi görebilirsiniz. Gidiş yolunun bazen biraz zorlu olabildiğini de belirtelim. Bu nedenle çocuklu ailelere çok uygun olmayabilir.

Gökçeada’da Ne Yenir?

Gökçeada’da hem denizcilik hem de küçükbaş hayvan yetiştiriciliği oldukça yaygın. Ayrıca bir Ege adası olmasından dolayı Egenin ot yemekleri kültürünün burada olduğu da bir gerçek. Bu nedenle hem et yemekleri yemek, hem deniz ürünleri tüketmek, hem de bol mezeli bir sofrada içeceğinizi yudumlamak mümkün. Gurme turları yaşamak isterseniz Gökçeada tam olarak aradığınız yer olacaktır.

Çeşitli köylerde o köylere has üretimler de mevcut ve bu nedenle farklı köyleri ziyaret ederken yerlilerin hazırladıkları reçel ve diğer ürünlerin tadına bakmayı, birer kavanoz almayı unutmayın.

Gökçeada’da Gece Hayatı Nasıl?

Gökçeada’da öyle Bozcaada kadar hareketli bir gece hayatı yok ancak akşam oturup bir kaç şey içebileceğiniz, sirtaki dinleyebileceğiniz ve dostlarınızla sohbet edebileceğiniz taverna benzeri işletmeler mevcutlar. Bunlar genel olarak Kaleköy etrafında toplanmış durumda olsalar da diğer köylerde ve bölgelerde de hoşunuza gidecek ufak tefek butik işletmeler bulabilirsiniz. Ama DJ’ler eşliğinde kopmalık geceler arayanlar için maalesef bu tarz bir işletme bulunmuyor. Çünkü Gökçeada rum kültürü ile birlikte sakinliğin, dinginliğin bir mekanı haline gelmiş durumda.