Kuantum tezahür ustalığı bana şunu öğretti: Bolluğu ve bereketi anlamadan önce sahip olduğum kıtlık kalıplarına bakmam lazım. Çok para kazanabilirsin ama hala ay sonunu zor getirebilirsin. Evrende her şey enerjidir. Bolluğun enerjisi olduğu gibi kıtlığın da bir enerjisi vardır. Kıtlık hissediyoruz, yokluk hissediyoruz, acizlik hissediyoruz, yetersizlik hissediyoruz. Hayatıma daha fazla bolluğu ve bereketi nasıl çekebilirim sorusunun karşılığında aslında biraz da “Bolluk nedir?” ve “Bereket nedir?” sorularını konuşmamız lazım.

Bolluk ve Bereket Nedir?

Bana en çok gelen sorulardan bir tanesi “Hayatıma daha fazla bolluğu ve bereketi nasıl çekebilirim?” oluyor. Bu soruyu cevaplamadan önce bolluk ve bereketin ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Çoğu insan kıtlık bilincinde olduğu için ya da kurban bilincinde olduğu için bolluğun ve bereketin var olmayan onların dışında bir şeyleri dilemekle, istemekle, daha çok çalışmakla, aileden gelen şansla ve kısmetle, zengin olmakla ilgili olduğuna dair bir inanışa sahip. Aslında haksız da değiller.

Dünya tarihi boyunca insanlık, kıtlık bilincine kodlanmıştır. Her zaman paranın, bolluğun ve gücün, bazı güçlerin elinde olması nedeniyle bizlerin doğal olarak bolluk ve bereket içerisinde olduğumuz bilgisi bizlerde yoktur. Halbuki doğaya baktığımızda kıtlığın doğada olmadığını görüyoruz. Doğada kıtlık yoktur sevgili dostlar. Afrika kıtasının kuraklık çekmesinin sebebi de yine insanlıktır. Dolayısıyla doğada kıtlık göremezsiniz. Doğada bereketsizlik göremezsiniz.

Doğaya çıktığınızda “Aman ben bunu biraz daha stoklayım yarına kalmaz” diyen bir sincap dışında başka bir şey göremezsiniz. Çünkü insan dışında hiçbir varlık doğanın akışını, onlara verdiği güveni sorgulamaz. İnsansa yarını bilen bir canlı olarak sürekli gelecek kaygısı içerisinde bazı şeylerin biteceğine inanmış olduğu için, yok olacağına ve tükeneceğine inanmış olduğu için her şeyi stoklamakla ve her şeyin biteceği kaygısıyla yaşamaktadır Tabi ki bu da kıtlık bilincinin temelidir. O yüzden bollukla ve bereketle ilgili konuşurken önce kıtlığı konuşmamız lazım.

Kıtlık Bilinci Nedir?

Kıtlık bilinci size atalarınızdan, yani ailenizden, ailenizin inanç kalıpları olarak aktarılmış bir şeydir ve bu bir enerjidir. Evrende her şey enerjidir diyoruz ve bolluğun enerjisi olduğu gibi tabi ki kıtlığın da bir enerjisi vardır. Ve bu dünyaya ait bir enerji değildir. Çünkü dünya bolluk evrenidir. Dünyadaki tek temel frekans, bereket frekansıdır.

Dünyadaki her şeyin bir enerjisi var demiştim. Kainattaki enerjisi olan her şeyin bir titreşimi ve bir frekansı vardır. Duyguların, düşüncelerin de bir frekansı var. Bolluğun ve bereketin, kıtlığın ve yokluğun da bir frekansı var. Ancak bazı frekanslar doğal frekanslar, bazıları ise suni frekanslardır. Kıtlık, suni bir frekanstır. Bunu sana söyleyebilirim. Ama bunun dünya üzerinde kalıcı bir frekans gibi algılanması için modern ülkelerdeki kapitalist güçleri ellerinde tutan süper güçler, süper ülkeler tabi ki fakir ülkeler üzerinde, 3. dünya ülkeleri üzerinde her türlü gücü kullanarak kıtlık bilincini güçlendiriyor.

Bize kainattan sonsuz bir bereket bahşedilmiş sevgili dostum. Bu sonsuz bahşedilen bereketin içerisinde gerçekten üzerimize yağan bu rahmeti hissetmemiz gerekir. Ancak tam tersini hissettiriyorlar. Kıtlık hissediyoruz, yokluk hissediyoruz, acizlik hissediyoruz, yetersizlik hissediyoruz. Sürekli olarak korkuyla büzüşmüş bir şekilde, küçülmüş bir halde yaşıyoruz Halbuki bizim dünyaya gönderiş amacımız bu değildi. Biz Allah’ın her yerden sonsuz yağan rahmetini deneyimlemek için gelmiş varlıklarız ve doğal yaşam hakkımız. Doğal yaşamımızın temel senaryosu ise bolluk ve bereket içinde olmamızdır. O yüzden bolluk ve bereketin karşılığında kıtlık olduğuna inandırılmış bir dünyada olmamız benim için çok üzücü.

Kıtlığın, hayatın her yerine girmiş olduğunu fark etmeni istiyorum. Kıtlık, farkında olmadan ilişkilerle ilgili inançlarında, zenginlikle servetle ilgili inançlarında, sağlıkla ilgili inançlarında, dünyadaki düzenle ilgili inançlarında olabilir. Tek tek hepsine geri dönüp farkında olmadığın sınırlayıcı inançlarına bakman gerekir. Yine aynısını söyleyeceğim. Kuantum tezahür ustalığı bana şunu öğretti: Kuantum tezahür ustalığında neyi tezahür ettirmek istiyorsam, yani hayatımda neyi manifest etmek istiyorsam, diyelim ki daha zengin bir hayatı; her ay hesabımda olacak 100.000 doları; kırmızı bir Ferrari’yi; Miami’de 5 katlı bir villayı; çok mutlu bir ilişkiyi, istediğim şeyi yaşamak için sahip olduğum düşünce kalıplarına bakmam lazım. Bolluğu ve bereketi anlamadan önce sahip olduğum kıtlık kalıplarına bakmam lazım. Belki düşünce sistemi olarak atalarımdan, yani annemin atalarından, annemden, anneannemden, dedemden, babamdan, büyük babamdan, ninemden bana aktarılan çok sayıda sınırlayıcı düşünce olabilir.

“Para elinin kiridir. Para günahtır. Çok zengin insan günahkardır, kötüdür. Zengin olan insanların ailesi, yuvası dağılır” gibi zenginlikle ilgili farkında olmadığım limitleyici inançlarım olabilir. Sevgiyle ilgili olabilir. Bunlar beni kıtlık alanında tutar ve bunlar doğal olmayan alanlardır. Ben kıtlık bilincinde olduğumu fark etmediğim için sürekli olarak bunları yaşarım ve başıma gelen her şey de derim ki “Zaten ben şanssızım. Benim babam da böyleydi. Üç kuruşla zar zor geçinirdik”. Veya her şeyden tasarruf etmem gerektiğini düşünüyor olabilirim. Ama böyle olmak zorunda değil. Elbette tasarruflu olacaksın, elbette ki paranı ve birikimini iyi bir şekilde harcayacaksın. Ben sana kıtlık bilincine ait farkında olmadığın inançlarını ve düşüncelerini, sana aktarılmış olanları fark etmen gerektiğini söylüyorum.

“Ben çok bolluk duygusuna sahip biriyim. Maaşımı alıyorum ve hemen sevdiklerimi harcıyorum” demek de bereket bilinci değil. Bu da kıtlık bilincinin farklı bir yansımasıdır. Kıymetini, değerini saçmak ve savurmaktan da bahsetmiyorum. Çok para kazanabilirsin ama hala ay sonunu zor getirebilirsin. Sahip olduğun değerin farkında olman ve onu yönetebiliyor olman gerekiyor. Çünkü ben çok fazla para kazanmaya ve parayı biriktirmeye ve tutmaya hakim bir enerjide değilim mesajı veriyorsun. Kıtlık bilinci sinsidir ve öncelikle buna karşı uyanman gerekir.

Bereket ve Bolluğu Hayatımıza Nasıl Çekeriz?

Kıtlık bilincini anladıysan şimdi asıl konumuza gelelim: Bereket ve bolluk. Bereket ve bolluk kainatın doğal yaşam frekanslarıdır demiştim. Dünya ve doğamız bereket içindedir. Dünyadaki bütün canlılar bereketle beslenirler. Sen de annenin rahmine düştüğün andan itibaren, orada bir bebek olarak büyürken ve 40 haftanın ardından doğduktan sonra annenin ilk memesine verildiğinde herhalde şöyle bir kaygın yoktu: Annemin göbek kordonundan beslenebilecek miyim? Annemin memesinden beslenebilecek miyim? Böyle bir kaygın yoktu. Sen zaten doğal bir akış içerisindeydin ve zaten o göbek kordonundan beslendim ve annenin memesinden sütü alarak büyüdün. O zaman bunların akışı içerisinde güvenli bir varlıkken nasıl oldu da şimdi “Benim ihtiyaçlarım karşılanmayacak zaten” bilincine geçebildim? İşte buradaki kritik karar bu. O yüzden tekrar aynı şeyi söyleyeceğim ama bereketin bir bilinç olduğunu ve bir idrak seviyesi olduğunu ve inanç olduğunu bilmen lazım.

En temel konu şu: Bolluğa ve berekete kendini açman için modern sinir biliminin en güçlü araçlarından bir tanesi olan ve bizim de çok sevdiğimiz ve kitaplarımda da bolca kullandığım olumlamalardan yani afirmasyonlardan faydalanabilirsin. Afirmasyon, sinir biliminin en çok kullandığı tekniklerden bir tanesi. 1900’lerin başından beri kullanılıyor. Olumlu düşündüğümde, olumlu şeyleri kendime yüksek sesle telkin edecek şekilde tekrarladığımda beynimin olumlu davranış kalıplarına ve daha dingin ve daha sakin bir yerde olduğu ve şifalandığı görülüyor. Dolayısıyla ben psikomatik hastalıklarımı, nörolojik hastalıklarımı, inançlarımı da yine sade olumlamaları kullanarak düzeltebiliyorum.

Bolluk ve bereketle ilgili en çok kullanacağın olumlama şu olmalı: Ben her zaman güvenlik içindeyim. Ben her zaman desteklenirim. Her zaman korunurum ve kollanırım. İhtiyaçlarım her zaman eksiksiz olarak yerine getirilir. Her an beslenirim, her an güven içindeyim. Ben zenginim ve ben bereketliyim. Çok basit geliyor belki sana. Bunları yüksek sesle söylediğinde komik görüneceğini düşünebilirsin Ancak dediğim gibi beynin çok önemli bir özelliği var: Plastisite.

Plastisite ne demek? Beynin yeni şartlar, değişen şartlar karşılığında kendini değişen şartlara uyumlama becerileridir. Beynin evrimleşebilen bir organ. Beynin değişen şartlara kolaylıkla uyum sağlayabilen ve buna göre de kendini adapte edebilen harika bir organ. Ve o organı olmasını istediğin zihinsel kalıba uyumlamak için neden programlayamayasın ki? Yepyeni kodları, yeniden olumlamalarla beynine seni güçlendirici, yaşamına olmasını istediğin sonuçları çekecek şekilde yeniden kodlayabilirsin.

Olumlama dediğimiz telkinlerle kendine yüksek sesle sabah ve akşam, sabah kalkar kalkmaz ilk iş olarak ve akşam yatmadan önce son iş olarak minimum 3 dakika istersen aynaya bakarak yüksek sesle söylemen hayatında olumlu değişimleri getirecek. Özellikle bolluk ve bereket alanında değişimler göreceksin. Bunu deneyebilirsin diye düşünüyorum. Denemekle bir şey kaybetmezsin. Bunu benimle beraber deneyen binlerce öğrencimin hayatlarındaki muazzam değişimleri bildiğim için bunun güveniyle sana söylüyorum: Denemekten pişman olmayacaksın.