“Olea prima omnium arborum est”

 “Zeytin bütün ağaçların ilkidir.”

Zeytin ağacının konuşulduğu bugünlerde bu ağacın öneminden ve mitolojideki yerinden bahsetmek ve bu konuya ben de dikkat çekmek istedim. Ege’de yaşayan biri olarak benim de çok sevdiğim ağaçlar arasında yer alan zeytin, her mevsim yeşil ve yaprağından meyvesine kadar şifa kaynağı olan mucize bir ağaç. Hayalini kurduğum Ege’ye yerleştiğimde ilk iş olarak bahçeme zeytin ağacı dikmek oldu, onların büyüdüğünü ve meyve verdiğini görmek ne büyük mutluluk. Zeytin ağacı benim için, tarihe bir imza atmak gibi. Belki binlerce yıl sonra bile bu ağaçlar meyve vermeye devam edecekler ve şifa dağıtacaklar.

Şairin de dediği gibi,

“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yanı ağır bastığı için.”
Nazım Hikmet Ran.

Zeytin Türk mutfağının vazgeçilmezi ve sofralarının baş tacıdır. Vitamin ve mineral yönünden zengin olması bu ağacı yüzyıllardır vazgeçilmez yapmıştır.

Tanrıça İsis’in meyvesi ve Tanrı Ra’nın aydınlanma simgesi olarak bilinen bu kadim ağaç tarih boyunca barışın, kutsallığın, bereketin, adaletin, ölümsüzlüğün, saflığın, bilgeliğin ve insanlık için önemli erdemlerin sembolü haline gelmiş, kutsal kitaplara ve efsanelere konu olmuştur. Zeytinle ilgili efsaneleri, Gılgamış Destanı’ndan, üç büyük dinin kutsal kitaplarına kadar birçok kaynakta görmek mümkün. Bilinen en eski hikaye ise Büyük Tufan’a ait. Hikayeye göre Nuh Peygamber, tufanın şiddeti azalınca dünyada hayatın başlayıp başlamadığını öğrenmek için beyaz bir güvercin gönderir. Konmak için bir ağaç dalı veya toprak parçası bulamayan güvercin gemiye geri döner. Nuh Peygamber bir süre daha bekledikten sonra güvercini tekrar gönderir. Güvercin bu kez ağzında taze koparılmış bir zeytin dalı ile geri döner. Bunu gören Nuh Peygamber, tufanın bittiğini ve suların çekildiğini anlar. İşte bu nedenle ağzında zeytin dalı tutan beyaz güvercin, tarih boyunca barışın ve yeniden doğmanın sembolü olarak bilinir.

Semavi dinlerin üç kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim, İncil ve Tevrat’ta zeytin ağacı kutsal ağaç olarak nitelendirilir. Kur’an-ı Kerim’de zeytin ağacından, meyvesinden ve zeytinyağından övgüyle bahseden ve kutsal olduğunu kabul eden 6 surede 7 ayet vardır. Nahl, Tin, Enam, Müminun, Abese ve Nur surelerinde adı geçen zeytinden mübarek bir bitki olarak bahsedilir. Hz. Âdem, yaşı ilerleyip öleceğini anladığında, Allah’tan kendisini ve tüm insanlığı bağışlamasını istemeye karar verir. Bu amaçla oğlu Şit’i cennet bahçesine gönderir. Bahçenin bekçiliğini yapan melek, İyi-Kötü Ağacından aldığı üç tohumu Şit’e verir ve babası Âdem öldüğünde bu üç tohumu ağzına koyarak gömmesini ister. Hz. Âdem ölüp Tabor Dağı’na gömüldüğünde toprakta üç ağaç yeşerir. Bunlar zeytin, sedir ve servidir. Akdeniz ikliminin simgesi bu üç ağaçtan ilk yeşeren zeytin ağacıdır.

…ve insanlık zeytinle yeniden doğar.”

İncil’e göre Hz. İsa’nın göğe yükselişinin gerçekleştiği Zeytin Dağı’ndaki bahçede bulunan zeytin ağaçlarının o zamandan kalma ağaçlar olduğuna ve bugün mevcut olan 8 zeytin ağacının Hz. İsa’nın çarmıha gerilişine tanıklık ettiğine inanılır. Tevrat’ta ise insanlara “hakkaniyet ve doğruluk” anlatılırken zeytin ağacı işaret edilir ve bu kutsal ağacın erdemine dikkat çekilir.

Yine efsaneye göre Homeros, bir zeytin ağacının gölgesinde oturur. Zeytin ağacı dile gelir ve Homeros’un kulağına şöyle fısıldar.

“Herkese aitim ve kimseye ait değilim. Sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım.

Yunan mitolojisine göre zeytin ağacı, bilgelik tanrıçası Athena ile deniz tanrısı Poseidon arasındaki bir yarışma sonucu oluşur. Hikâyeye göre Poseidon ve Athena, Kekrops’un kurduğu kente kendi adlarının verilmesini ister. Zeus ise hangi tanrı ya da tanrıça insanlığa daha elverişli ve daha faydalı bir iş yaparsa kurulan kente onun adının verileceğini söyler. Poseidon üç dişli yabasıyla bir kayaya vurur vurmaz su fışkırır ve azgın bir at çıkar.  Athena ise mızrağıyla kayaya vurur ve dalları meyvelerle dolu bir zeytin ağacı oluşur. Bu öyle verimli bir ağaç ki, yaprağından meyvesine, dalından gövdesine kadar her şeyiyle şifa dolu. Bu durumda kazanan Athena olur ve Atina ismi de buradan gelir.

Yunan ve Roma mitolojisine göre, tanrılar ve yarı tanrılar zeytin ağacının dalları altında doğarlar.  Zeus’un ikiz çocukları Apollon ve Artemis’in zeytinlikte doğduğu söylenir.  Antik dönemin olimpiyat oyunlarında başarı kazanan sporcuların, zeytin ağacının dallarından yapılmış taçlarla ve zeytinlerden sıkılan yağların konulduğu amfora ile ödüllendirildiği söylenir.

Ayrıca Yunancada alfabenin son harfi olan Z-Zetanın, ölümsüzlüğü simgelemesi ve zeytin anlamına gelmesi de dikkate değerdir.

Zeytin ile ilgili daha bunun gibi sayısız hikaye vardır. Çünkü zeytin “ölmez ağacı” olarak bilinir. Var olduğundan beri sağlığın, bereketin, barışın sembolüdür. O yüzden her coğrafyada adeta kutsal bir varlık gibi sevilir. Zeytin ağaçlarına göz bebeği gibi bakılır.

Antik kentleri ziyaret ettiğinizde zeytin ağaçları görürsünüz. En görkemlisi ise İzmir Seferihisar’daki Teos antik kentinde yer alır. Benimde görüp sarılma şansı bulduğum, Umay Nine anıt ağacı, yaklaşık 1800 yaşındadır. Böyle bir ağaca bakıp insanın geçiciliğini, zeytinin kalıcılığını düşünmemek mümkün değil.
Yani bizler yokken de zeytin vardı, biz gittikten sonra da olacak. İnsanoğlu izin verirse zeytin hep yaşayacak. Kesmek, yerinden taşımak, maden aramasına açmak ya da hiç bir şey yapmadan sadece rahat bıraksak ve binlerce yıldır olduğu gibi herkese şifa dağıtmasına izin versek çok mu zor?
Benim, bu yazıyı okuyan sizlerin, bizden sonra yaşayacak olanların, maden arayanların ve buna izin verenlerin bu ağaçlara ihtiyacı var ve her daim olacak. O yüzden, daha sonra pişmanlık duyup üzülmemek için gün zeytinlere sarılma ve bu kadim ağacı koruma günü sevgili dostlar.

Sevgide Kalın

Ali Cihan