Konu güzellik, genç kalabilme olunca biz kadınlar çoğu zaman kıskançlıktan çatlıyoruz. Gözleri yuvarlak olan kadınlar çekik gözlüleri, çekik olanlar da yuvarlak olanları, beyaz tenliler, esmerleri, esmerler de beyaz tenlileri, düz saçlılar kıvırcık saçlıları, kıvırcık saçlılar da düz saçlıları kıskanıyor. İşte bu sorunun bence hiçbir çözümü yok, olduğu gibi kabul etmekte fayda var diye düşünüyorum. Tabi bir de “daha genç olmak, genç kalabilmek” arzusu var. Özelliklede cildin solgunlaşması, doğal rengini kaybetmesi ve kırışıklık oluşması sorunları var ya, tam da ağlamaklı bir kaos anlamına geliyor. İşte bu sorunun kaynaklarından birisi bence her daim “taş” gibi vücutları, porselen gibi bembeyaz ve gergin ciltleriyle Japon kadınlardır. Biz ne yaparsak yapalım 30 yaşından sonra doğanın doğal yer çekimine karşı koyamıyorken onların bu porselen bebek görüntüleri doğanın hiç de adil olmadığının bir göstergesi diye düşünüyorum. Yoksa bu işte doğanın dışında başka faktörler mi söz konusu? Örneğin bu Japon kadınlar ne yiyor, ne içiyor, nasıl yaşıyor ve cilt bakımlarında hangi ürünleri kullanıyorlar. Tüm bunları sizler için araştırdım, hazır olun hanımlar!

  • Yosun maskesi, cildin gençliğini korumasına yardım ediyor!

Uzak Doğu kökenli bir cilt bakım alışkanlığı olan yosun maskesinin, tarihi çok eskilere dayanıyor. Her ne kadar adı bize biraz itici gelse de, Japon kadınların yosun maskesi sayesinde her daim porselen gibi bir cilde sahip olduklarını gördükçe “getirin şu yosun maskesini bir de ben süreyim” diyesi geliyor insanın. Yosun maskesi; Omega 3 yağ asitleri, C vitamini ve cilt dostu iyadin bakımından oldukça zengin olduğundan tam bir anti-aging etkisi gösteriyor. Yosun maskesi; cildi dış etkilere karşı koruyor, ciltte renk tonu değişikliklerini önlüyor, cildi toksinlerden arındırıyor ve gençliğini, diriliğini korumasını sağlıyor.

  • Cilt yağını emen mendiller, şahane!

Cildimizdeki kusurlar daha az görünür olsun diye fondöten sürüyoruz, ama bu sefer de cildimiz parlıyor, yağlı, yapış yapış bir görüntü ortaya çıkıyor. İşte bunu engellemek için de fondötenin üzerine pudra sürüyoruz. Fakat Japon kadınlar bu sorunu gayet kolayca çözmüşler. Şöyle ki zaten düzenli olarak yosun maskesiyle bakım yaptıkları için ciltlerinde pürüzler, lekeler, deformasyonlar olmuyor. Yağdan ya da terden dolayı parlayan cildi kapatmak için pudra da kullanmıyorlar. Bunun için yağ emici mendiller kullanıp hem ciltteki fazla yağı alıyor, parlak değil, mat bir görünüm veriyor hem de fondötenin ve pudranın yaptığı gibi ciltteki gözenekler kapanmıyor, cilt nefes alıyor ve daha sağlıklı kalabiliyor.

  • Nemlendirici sürmek, bir Japon kadın sanatı olabilir!

Biz genelde parmak uçlarımıza bir miktar nemlendirici alıp onu ellerimize, yüzümüze nazikçe masaj yaparak sürüyoruz. Bu, elbette cildimizi nemlendirmeye yetiyor. Oysaki cildi hem nemlendirip hem de ciltteki kan dolaşımını hızlandırmak ekstra kazançlı olabilir. Japon kadınlar; ciltlerine nemlendirici sürerken bizim kadar nazik olmuyorlar, kremli parmaklarıyla cilde hafifçe vuruşlar yapıyorlar. Parmak uçlarıyla cilde vurarak, deri altında kan dolaşımını hızlandırıp kolajen üretimini destekliyorlar. İşte bu da aslında cildin gençliğini, tazeliğini koruyabilmesi anlamına geliyor.

  • Denizden ne çıksa yiyorlar!

Bizim Karadeniz halkından sıkça duyduğumuz bir söz vardır: “Denizden babam çıksa yerim” şeklinde. Oysaki bu söz aslında Japonlara cuk diye oturuyor. Japonların beslenme alışkanlıklarında deniz ürünleri ve özellikle de balık çok önemli bir yer tutuyor. Omega 3 yağ asitleri, vitaminler ve mineraller bakımından oldukça zengin olan balıklar, Japon kadın ve erkeklere kesinlikle canlılık, dinamizm ve gençlik aşılıyor. Düzenli olarak balık tüketimi sayesinde Japon kadınların ciltleri sağlıklı ve gergin kalıyor.

  • Sabun bezi de nedir?

Dedik ya, Japon kadınların cilt güzellikleri dillere destan diye, elbet bir şeyleri bizden daha iyi ya da daha farklı yapıyorlar. Biz genellikle banyoda “lif” adını verdiğimiz, neredeyse her türlü malzemeden üretilen keseleri kullanıyoruz. Oysaki Japon kadınların cilt güzelliği için bu liflerin seçimi çok büyük önem ar ediyor. Kesinlikle işlem görmemiş saf pamuktan yapılan liflere sabun bezi adı veriliyor ve tüm Japon kadınlar bu sabun bezleriyle her banyoda kese yapıyorlar. Saf pamuktan imal edilen sabun bezleri hiç sabun kullanmadan ya da çok az sabun kullanarak cildin tüm kirlerden ve ölü deriden arınmasını sağlıyor.

  • Pirinç unu ile beyazlaşmak mümkün!

Kimleri “esmer tenler, bronz tenler çok çekici görünüyor” sevdasıyla solaryumdan çıkmasa, güneşin altında saatlerce yansa da, bembeyaz, porselen gibi bir cilt herkesin hayali. İşte bu hayali gerçekleştirmek, sürekli kılmak aslında çok da zor değil. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var; ister Japon olsun, isterse Türk her insanın cildi ilerleyen yaşla birlikte doğal rengini kaybediyor, lekelere maruz kalabiliyor. Ancak Japon kadınlar bu soruna da çözüm bulmuşlar. Pirincin beyazlatıcı ve ciltte sivilce oluşumunu önleyici etkisi hemen herkes tarafından biliniyor. İşte Japon kadınlar da cilt renklerinin her daim bembeyaz kalması için pirinçten, pirinç unundan faydalanıyorlar. Pirinci bir süre suyun içinde beklettikten sonra nişasta suyun yüzeyine çıkıyor. İşte bu nişastalı su ile cildi yıkamak, cilde masaj yapmak, bir süre öyle bekletmek cildi beyazlatmakta işe yarıyor. Bir de bir miktar pirinç ununu krem kıvamına gelinceye kadar süt ile karıştırıp cilde sürmek hem leke ve sivilce oluşumunu önlemekte hem de var olan lekelerin renginin açılmasını sağlamaktadır.

  • Kamelya’da var bir hikmet!

Kamelya, Japonya’da çok değer verilen, özel anlamlar yüklenen bir çiçek. Bu bakımdan kamelyadan elde edilen yağın da kullanım alanı oldukça geniş. Cilt ve saç bakımında, kimi zaman da yemeklerde kullanılan kamelya yağı, aslında Japon kadınların güzellik sırlarından birisi. Temiz cildi doğal olarak nemlendirmek için kullanılan kamelya yağı, aynı şekilde saçlara da sürülerek saç tellerinin canlanması, doğal nemini geri kazanmasına yardım ediyor. Böylelikle nemli cilt kolay kolay kırışmıyor, nemini koruyan saçlar da kırılmıyor, kopmuyor.

  • Yeşil çayla genç kalmak mümkün!

Yeşil çay tüketme trendinin Çin ve Japonya gibi Uzak Doğu ülkelerinden geldiği, dünyaya yayıldığı bilinen bir gerçektir. Japon kadınlar da, bu bağlamda günde mutlaka 2 fincan yeşil çay tüketiyorlar. Bizim genellikle stresli bir günün ardından rahatlamak istediğimizde, kilo verme dönemlerimizde, detoks sevdamızın depreştiği dönemlerde aklımıza gelen yeşil çay, Japon kadınların günlük rutininin bir parçası. Hal böyle olunca da cilt ve hücre yaşlanmasına yol açan serbest radikaller Japon kadınların vücutlarında barınamıyor. Çünkü yeşil çay tam anlamıyla serbest radikal düşmanı bir antioksidan deposudur. Yeşil çay sayesinde Japon kadınların ciltleri yaşlanmaz, hücre yenilenmesi bizimkinden çok daha hızlı olur. Tabi bir de Japon kadınların zaman zaman yeşil çay banyosu yaptıklarını da unutmamak gerekiyor.

  • Kuru kuru fırçalıyorlar!

Batı dünyasının güzellik trendlerinde yeni yeni yerini alan, ülkemizde çok fazla bilinmeyen cildi “kuru fırçalama” tekniği aslında Japon kadınların güzellik sırlarından birisidir. Cildin altındaki kan akışını hızlandırmak, kolajen üretimini desteklemek için cildin özel fırçalarla kuru bir şekilde fırçalanması öneriliyor. Kuru fırçalama sayesinde cilt, toksinlerden de çok kolay bir şekilde arınıyor, yaşlanma etkilerinden kurtuluyor.