Kadın ve erkek beyni arasındaki temel farkların keşfedilmesi için yapılan pek çok çalışma var. Ancak sonuçlar ciddi anlamda değişiklik gösteriyorlar ve ana bulguların yorumlanması konusunda büyük anlaşmazlıklar var.

Varolan çalışmalarda, araştırmacılar kadın ve erkek beyinlerinin fizyolojik farklılıklarına göz atmışlar. Bunun ardından kadın ve erkeklerin aynı dış uyaranlara ve bilişsel ile motor görevlere aynı şekilde tepki verip vermediklerini görebilmek için katılımcıların beyinlerindeki aktivasyonların düzeni üzerine çalışmalar yapmışlar.

Son olarak ortaya çıkan önemli bir soru var: bu farklılıkların herhangi birisi kadın ve erkeklerin aynı görevi yapma şekilleri üzerinde etkili oluyor mu? Ve bu farklılıklar kadın ve erkeklerin farklı beyin bozukluklarına daha açık olduklarını mı gösteriyorlar?

Genelde net cevaplar yok ve bilimadamları genelde bazı temel hususlar üzerine anlaşmazlıklar yaşıyorlar. Örneğin kadın ve erkeklerin beyinlerinde ciddi bir fizyolojik fark olup olmadığı üzerinde anlaşmazlıklar var.

Kesin Farklılıklar Var Mı?

Online makaleler ve popüler bilim kitaplarında yeni bilimsel çalışmalardan yola çıkarak “erkekler neden Mars’tan ve kadınlar Venüs’ten?” sorusuna kolay cevaplar aranıyorlar.

Bunun örneklerinden birisi Gurian Enstitüsü tarafından yayınlanan bir kitap. Kitapta erkek ve kız bebeklerin altta yatan nörolojik farklılıklardan dolayı farklı davranılmaları gerektiğinden bahsediliyor. Yazarın iddiasına göre farklılaştırılmamış çocuk büyütme işi sağlıksız olabiliyor.

Oğlanlar İçin Arabalar, Kızlar İçin Bebekler?

Kaliforniya’daki Stanford Üniversitesi’nde Psikiyatri ve Davranış Bilimleri profesörü olan Dr. Nirao Shah, hayatta kalma ve çoğalma için temel olan bazı basit davranışlar var ve bunlar üreme ile kendini koruma ile alakalı olduklarından erkek ve kadınlarda farklılar.

Doktora göre hayvanlarda hangi cinsiyete baktığınıza göre değişen ve gelişimsel olarak beyne varsayılan olarak eklenen, öğrenilmeden yaratılan bazı devreler var.

Bu kalıtsal farklılıklara dair bazı örnekler maymunlar gibi farklı primatlar üzerine yapılan çalışmalar ile elde ediliyorlar. Bir deneyde erkek ve dişi maymunlara geleneksel şekilde kızlara uygun (peluş) ve erkeklere uygun (tekerlekli) oyuncaklar verilmiş ve hangilerini tercih ettikleri gözlenmiş.

Araştırma ekibi erkek maymunların tekerlekli oyuncakları doğal olarak tercih ettiğini, dişi maymunların ise ağırlıklı olarak peluş oyuncaklar ile oynadığını fark etmiş.

Bu da erkek ve kızların farklı davranış düzenleri ile farklı fiziksel aktiviteleri tercih edebileceklerini ve farklı düzeyde enerji harcayabileceklerini ortaya koyuyor.

9-32 aylık erkek ve kız çocukları ile İngiltere’de yapılan bir araştırmada da benzer sonuçlar bulunmuş. Bu aralığın seçilme sebebi ise daha küçük bebeklerin cinsiyete bağlı sterotiplerin oluşması için çok küçük olmaları.

Tercihlere dair bu açık farklılıklar kadın ve erkek beynindeki farklı kodlamalardan dolayı gerçekleştiği belirtiliyor ancak bu yaklaşıma dair eleştiriler de mevcut.

Maymunlara dair çalışmaları çürütmek isteyen bazı uzmanlar, insanlara biyolojik bakış açısına göre ne kadar yakın olurlarsa olsunlar maymunlar ve diğer hayvanların insan olmadıklarını ve erkek ile kadınlara dair anlayışımızın hayvanların içgüdüleri üzerinden belirlenmesini hatalı bulduklarını belirtiyorlar.

Bebek ve küçük çocuklara dair çalışmalar konusunda ise bazı araştırmacılar gizli tuzaklara dikkat çekiyorlar. Erkek ve kız çocuklarının 2 yaş civarında cinsiyet sterotipleri geliştirebileceklerinden ve kızlara uygun veya erkeklere uygun oyuncak tercihlerinin ebeveynlerinin onları sosyalleştirme tarzlarından dolayı gerçekleşebileceğini belirtiyorlar. Ebeveynler cinsiyet baskısını hissettirmeseler bile farkında olmadan bunu yapabilirler.

Cinsiyete bağlı tercihlerin hormonlar ve beyindeki farklılıklar ile açıklanabileceği konusu bu nedenle henüz tartışmalı.

Farklı Beyin Aktivasyon Düzenleri

Yine de aynı uyarana maruz bırakılan veya aynı görevin verildiği erkek ve kadınların beyinlerindeki farklı aktivasyon noktalarına dair çalışmalar var.

Navigasyon

Bir çalışmada görsel-uzaysal navigasyon bağlamında cinsiyete bağlı beyin aktivitesi değerlendirilmiş. Araştırmacılar MR kullanarak bir labirent görevine erkek ve kadın beyinlerinin nasıl tepki verdiğini incelemişler.

Verilen aktivitede, her iki cinsiyetin üyeleri de karmaşık bir görsel labirentte yollarını bulmak zorundaymışlar.

Erkeklerde bağlama dayalı hafıza ile ilişkilendirilen sol hipokampüsün öncelikli olarak çalıştığı tespit edilmiş.

Ancak kadınlarda ise bu görev sırasında uzaysal algı, motor kontrolü ve dikkat ile ilişkilendirilen sağ posterior parietal korteks ile epizodik hafıza ile bağlantılı olan sağ prefrontal korteks aktive olmuş.

Bir diğer çalışmada ise dinlenme durumundaki erkek ve kadın beyinleri arasında kısmen ciddi farklılıklar görülmüş. Dinlenme halinde beyin doğrudan bir göreve tepki vermiyor ancak bu aktif olmadığı anlamına gelmiyor.

Dinlenme durumunda beyin taraması ile o beyne özel içsel ve spontan olarak gerçekleşen aktivitelerin tespiti yapılabiliyor.

Dinlenme durumunda kadın ve erkek beyinlerindeki farklılığa bakıldığında, bilimadamları karmaşık bir düzen görmüşler ve bu da erkek ile kadınlar arasındaki davranış farklılıklarının temellerinin dinlenme durumundaki beynin aktivasyon düzeyinden kaynaklanabileceğini gösteriyor olabilir.

Bu farklılıkların davranışlarda ne gibi farklılıklar yaratabilecekleri ise tartışma konusu.

Sosyal İşaretler

Erkek ve kadınların tehditlere karşı verdikleri tepkileri hedefleyen bir deneyde, kadınların tehdidi daha iyi değerlendirdikleri görülmüş.

fMRI ile her iki cinsiyete ait ergenler ve yetişkinlerde uygulanan beyin taramalarında, yetişkin kadınların görsel tehdit sinyallerine karşı daha güçlü sinirsel tepkiler verdikleri, yetişkin erkeklerin ve her iki cinsiyete ait ergenlerin ise çok daha az tepki verdikleri görülmüş.

Geçen yıl Medical News Today’de erkek ve kadınlarda farklı işbirliği düzenlerinin olduğu bir çalılşmadan bahsediliyor ve bunun muhtemel sinirsel açıklamalarından bahsediliyor.

Erkek-erkek, kadın-kadın ve kadın-erkek çiftlere aynı basit görevler vermiş ve bu görevler işbirliği ile senkronizasyon gerektiriyorlarmış.

Genel olarak aynı cinsiyetten çfitler karşı cinsiyetten olan çiftlere göre daha iyi performans göstermişler. Ancak beyinlerarası uyum, yani işbirliği gerektiren görevi yapan beyin çiftinin nöral aktivitelerinin göreceli senkronizasyonu erkek-erkek ve kadın-kadın çiftlerde farklı konumlarda gözlenmiş.

fMRI ile yapılan başka bir çalışmada ise kadın ve erkek beyinlerinin aktiviteleri organize etme konusunda ciddi farklar gösterdikleri belirtiliyor. Erkek ve kadınlarda beyin ağlarında farklı aktivasyon düzenleri mevcut ve araştırmacılar bunun erkek ve kadınlardaki davranış farklılıkları ile uyum içerisinde olduğunu söylüyorlar.

Farklı Aktivasyon Düzenleri Ne Demek?

Daha yakın zamanda yapılan bir çalışmada ise bu araştırmanın metodolojisi sorgulanıyor ve herhangi bir temel fonksiyonel fark olduğu kabul edilmiyor. Bu çalışmanın yazarları farklı veri setlerinden alınan 1400 insan beyninin MRI taramalarını analiz etmişler.

Bulgulara göre erkek ve kadın beyinlerinde hangi fizyolojik farklar olursa olsun, bunun cinsiyete özgü davranış ve sosyalleşme düzenlerinin farklılığını ifade etmediği belirtiliyor.

Çalışmada her iki cinsiyete ait insanların beyinlerindeki beyaz ve gri madde miktarları ciddi bir değişim göstermemiş.

Ayrıca bilimadamları, çoğu insanın bir kişilik özelliği, davranış, ilgi ve yaklaşım mozaiğine sahip olduğunu ve bunun bireysel fizyolojik özellikler ile uyumlu olduğunu ve erkeklik ile kadınlığa dair dualistik yaklaşım ile uyumsuz olduğunu belirtiyorlar.

Beyin Hastalıklarına Yatkınlık

Bununla birlikte pek çok bilimadamı kadın ve erkek beyinlerindeki farklı fizyolojik düzenlerin farklı nörobilişsel hastalıklara karşı yatkınlık düzeyleri arasındaki farka işaret ettiğini belirtiyor ve ayrıca diğer sağlık problemleri de dikkate alınıyor.

MNT tarafından yapılan bir çalışmada, beynin bağışıklık sisteminde çalışan mikroglia hücrelerinin kadınlarda daha aktif oldukları ve bunun anlamının kadınların kronik ağrılara erkeklere nazaran daha yatkın oldukları olduğu belirtiliyor.

Her iki cinsiyete ait beyin taramalarının bir diğer analizinde ise kadınların beyinlerinde erkeklere göre daha fazla bölgede daha fazla aktivite gözlenmiş.

Araştırmacılara göre bu yüksek aktivasyon düzeyi, özellikle de dürtü kontrolü ve ruh hali yönetiminde etkili olan prefrontal korteks ve limbik bölgelerdeki aktivasyonlar kadınların depresyon ve anksiyete gibi ruh hali bozukluklarına daha yatkın olabileceklerini gösteriyorlar.

Erkek Odaklı ve Kadın Odaklı Rahatsızlıklar

Cinsiyete bağlı beyin farklılıkları üzerine yapılan çalışmaların meta analizinde, erkek ve kadınların temel olarak farklı beyin hastalıklarına yatkın oldukları belirtiliyor.

Erkek ağırlıklı örnekler arasında otizm, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, tutum bozukluğu, özel dil bozukluğu, Tourette sendromu ve disleksi bulunurken, kadın ağırlıklı örnekler arasında ise depresyon, anksiyete bozukluğu ve anoreksiya nervoza bulunuyor.

Yazarlar önleyici yaklaşım ve tedavilerin iyileştirilmeleri için bu fizyolojik farklılıkların dikkate alınmaları gerektiğine dikkat çekiyorlar.

Daha erken dönem br çalışmada da cinsiyetler arasında beyin hastalıklarına yatkınlık konusunda farklı düzenler olduğunu ancak bunun bazı sınırlarının olduğu da belirtiliyor.

Yazarlar ilk olarak pek çok çalışmada her iki cinsiyete ait yakın adetlerde katılımcı elde edilmediğinden bahsediyorlar ve bu da dengesizlik yaratmış olabilir. Buna ek olarak kadınlar erkeklerden daha fazla tedavi arayabilecekleri için araştırmalarda kadınları bulmak daha kolay olmuş olabilir.

Her iki faktör de cinsiyetlerin dengesiz dağılımına sebep olabilir ancak yine de sonuçların sağlam olduğunu belirtiyorlar.

Yani beyin farklılıkları kadın ve erkeklerin davranışlarında temel bir fark oluşturuyorlar mı? Cevap belki. Bu kadar çok çalışmada beyin aktivasyon düzenlerinde farklılıklar görülse de, bunlar illa ki verilen görevlerde farklı performansların olduğu anlamına gelmiyor.

Aynı zamanda, sağlık perspektifinden bakıldığında, cinsiyete dayalı farklılıkları dikkate almak gerekebilir çünkü böylece bireylere özel tedavi planlarını daha iyi şekilde oluşturmak mümkün olabilir.