Kars ve kar taneleri kadar birbirine çok yakışan belki de doğada bir başka ikili yoktur.

Uyurken şehrin insanların evlerinin üstüne sabah ayazında kar yağınca, Kars  bembeyaz bir rüyaya uyanır ve birden üzerine çok yakışan gelinlik giyen mutlu bir gelin kız gibi olur.

Yorgun şehir, kar yağmadan öncesi yorgun ve delik deşik çukurlu yolları adeta kendinle hiç barışık olmayan bakımsız bir mutsuz bir kadın gibidir.

Kar düşünce doğanın üstüne kendi müziğini besteler ve tarihi köprüler, taş evler, kiliseler ve camiler tarihin derinliğinde birlikte şarkı söyleyerek doğayla sanki vals yaparlar. 

Bu romantik dansı hisseden o ana adanmış zamanı dondurarak ışık yazısına mühürleyen bilge kişiler sadece o kent için orada olan gezgin fotoğrafçılardır.

Zarif kar beyazı, kentin her noktasına çok yakışır özellikle dere boyu ve Cheltikov sarayı buzlu yolunda yürürken doğa ve Kars birbirine âşık çift olur, Rus, Ermeni, Osmanlı, Cumhuriyet binaları beyaza bürünerek hep birlikte kültürler arası dostluğun resmigeçidini zamansız bir tarih tünelinde birlikte yaparlar.

Kar yağarken sisli sabahın üstüne fakirlik, açlık, savaşlar, soykırımlar, ırkçılık, yobazlık unutulur yerine sessizce ama derinden bir huzurlu bir nefesle barışın ve sevginin şarkısı söylenir.

Kenti ipek bir kilim gibi örten bembeyaz hediyesiyle Kars’ta özgürlüğün ve sevginin türküsü doğanın huzur veren sesiyle seslendirilir.

Tüm kötülüklere ve ihanetlere inat bembeyaz kar taneleri düşünce üstüne Kars biricik sevgilisine bir kez daha âşık olur.

Kars’ın Süt Kokan İnsanları: Malakanlar

Hayal edin, şimdi sizleri bir buharlı bir eski tren ile bambaşka dünyalara götürerek belki de isimlerini ilk defa duyacağınız Kars’lı bir Rus ve Hristiyan bir topluluktan söz edeceğim. Kars kültürü ve tarihi söz konusu olunca dimağıma hemen bir dönem bu kentte yaşayan ve arkalarında güzel izler bırakmış gizemli topluluk olan Malakanlar gelir. Onların araştırmalar yaparak tanıyınca çok sevdim umarım sizler de seversiniz

Kars’ta rehber olarak yaşarken en çok Malakanları araştırdım ve kentte onların izini sürdüm 

Kim bu Malakanlar? Kars’a niye geldiler? 

Malakanlar Rus ırkına dâhil olan bir Ortodoks Hristiyan topluluktur

Molokon veya Malakan etimolojik olarak Rusça kökenlidir ve süt İçenler anlamına gelir 

Malakanlar tarikatı da diyebileceğimiz bu dini grup, 1917 Bolşevik devrimi öncesi yani 19.yüzyılın en başlarında Rusya da yaşayan bir Çarlık Rusya’sı ve kilisesinin bir parçası olan kendi içinde yaşayan ve kendine ait ritüelleri olan istenmeyen bir Ortodoks dini topluluktu .

15.yüzyıl Rusya’sında ortaya çıkan inanç farklığı olan bu kadim topluluk eski ahit odaklı tanrı inancıyla diğer Ortodoks gruplarına aykırı otorite karşıtı bir tablo çizmeye başlayınca hem Çarlık hem de baskın kilise otoritesi ile ters düşmeye başladılar ve çatışma kaçınılmaz oldu.

Aslında sorun sürekli süt içmekle ilgiliydi Çarlık Rusya’sının dominant kilise yönetimi Malakanlara ismini veren özelliklerinden vazgeçmesini dayatıyordu

Her gün süt içen Malakanlar için bu eylem süt beyaz renginden kaynaklı inançlarının saflığını simgeliyordu ve bu nedenle her gün süt içmek onlar tanrıya giden en temiz yoldu .

Rus çarlık kilisesi başpiskoposları bu ritüeli sapkın bularak Malakanlara sadece haftanın iki günü süt içmeleri konusunda anlamsız şekilde baskı yapmaya başlaması sonun başlangıcı oldu.

Aslında süt içmek ritüeli aynı ırka ait din kardeşleri arasındaki kopuşun küçük bir halkasıydı 

Çünkü Rus Malakalanlar topluluğu Çar’ın gücüne rağmen savaş karşıtı olup belli dönemlerde askeri yönetime kafa tutarcasına vicdanı ret hakkına orduya katılmıyorlar üstelik olan silahlarını birleştirerek toplu silah yakma eylemleri gerçekleştiriyorlardı.

Üstelik Ortodoks Çarlık otoritesinin hiç bir ibadet ritüeline dâhil olmadılar. 

Dini ayinler için otoriteye bağlı hiç bir kiliseye gitmediler din adamlarını eşliğinde ibadet yapmadılar, İncil yerine başka kutsal kitap okudular ve haç sembolik hiç kullanmadılar, domuz eti yemeye karşıydılar sadece süt içiyorlar ve evlerinde kadın ve erkek birlikte kendilerine özgü şekilde ibadet ediyorlardı .

Bu gizemli ama kadim koyu dindar topluluk daha çok Yahudilik eksenli inanca ait Eski Ahit’i örnek alan Tanrı ile insan arasına hiç bir kimsenin aracı olamayacağını savunan ve sembollere ve tanrının kilisesine bağlı olmayan bir görüntü çiziyordu.

Tüm bu tehlikeli farklılıklar 19. yüzyıl başlarında Çarlık Rusya’sında çok etkili olan başpiskoposluğun baskıcı otoritesiyle ters düşmelerine yetti ve artmıştı. Sonuçta Çar’ın emriyle kilise tarafından aforoz edildiler.

Kendine has İnançları olan her gün süt içtiği için dışlanan Malakanlar değil kendilerine Ruh güreşçileri diyen Dukoborlar tarikatı üyeleri de kilise tarafından aforoz edilerek tarihsel bir girdabın içine itildiler 

Artık istenmeyen ilan edilen bu aykırı Rus toplulukların kaderi 93 harbi Osmanlı Rus Savaşı sonrası Kars’ın Rusların eline geçmesi ile kaderleri netleşmeye başlamıştı.

93 harbi sonrası emperyalist güç olmak isteyen Çarlık Rusya’sı Osmanlı imparatorluğu ile yapılan Berlin antlaşması savaş tazminatı olarak işgal ettiği Kars, Ardahan ve Batum gibi topraklarda daimi kalabilmek için kolonileşme çabasına girince istenmeyen isyankâr Malakanları ve diğer aykırı toplulukları sürgün amaçlı bu bölgelere göndermek ilk işleri oldu.

 

Bu adımla Çarlık ve kilise otoritesi hem hoşlanmadıkları çıbanbaşı dedikleri savaşmadıkları için işe yaramayan bir topluluktan kurtulacak hem de Kars’ta olan Türk ve Azeri halka karşı bir Rus ve Hristiyan topluluğu gücü sağlayacaklardı.

1898 sonrası Kars’ta kolonileşen Rus ordusu ve onların istenmeyen halkları Kars ve çevresine sonsuza kadar kalmak amaçlı yerleşiyorlar ve hızlı bir imar hareketine başlıyorlardı.

Birçok Malakan topluluğu,  Rusya’dan irili ufaklı kümeler halinde ölümcül bir göç yolculuğu sonrası çok fazla kadın ve çocuk kayıplar vererek Gürcistan üzerinden Kars ve çevresine ulaştılar ve İşgalci Rus ordusunun belirlediği özellikle dere kenarı ve tarıma uygun olan köylere yerleşmelerine öncelikle izin verildi.

Yorgun Malakanlar yeni topraklarına çok çabuk adapte oldular Rusya’daki yaşantılarında yakinen ilişki içinde oldukları Hollandalı, İsviçreli ve Alman topluluklardan öğrendikleri modern tarım ve hayvancılık yöntemlerini uygulayarak bölgeye büyük yenilikler kazandırmaya başladılar ve kentin kaderini değiştirmeye başladılar.

Malakanlar dinlerini kendi içlerinde yaşayan muhafazakâr bir topluluk olduğu için Anadolu’daki Müslüman nüfus ile çok hızla uyum sağlayarak yeni komşularıyla tüm yetenek ve bilgilerini paylaşarak faydalı olmaya başladılar 

Kırmızı çizgileri evlenme gelenekleri idi. Çünkü bir malakan kadın ancak bir malakan erkekle evlenirse çocuk sahibi olabilirdi yani kız almak vermek dışında diğer konularda Müslüman nüfusla oldukça iyi geçiniyorlardı.

Günlük yaşamda etnik ve dinsel semboller kullanmadıkları için topluluklar dinsel ve kültürel çatışmalar olmasa da yerel topluluklar arasındaki doğal olarak gelişen aşk ilişkilerini ve kız kaçırma vakalarını engellemeye yetmeyecekti Türk gençleri ve Malakanlar arasında ilişkiler ileri yıllarda gözle görülür şekilde artacaktı.

Malakanlar Kars coğrafyasını çok ama çok iyi kullandılar,

Suyun bol olduğu dere kenarlarına su gücüyle hareket eden büyük kanatları olan taş un değirmenleri kurmayı başardılar iş gücünü hafiflettiler.

Toprak ekiminde hızlı atları sabanlara bağlayarak ekip biçme süresini hızlandırdılar yapmayı diğer toplulukları tüm bu teknikleri öğrettiler.

 El değmemiş yaylarda kokulu otlarla besledikleri ve ileride onların adları ile anılacak olan büyük boynuzlu ineklerden normalden kat kat fazla süt elde ettiler ve bu kaliteli sütleri süt imalathanesi veya işlik anlamına gelen Zavotlar kurdular ve mis kokulu gravyer ve kaşar peynirleri üretmeye başladılar.

Bölgenin kaderini değiştirerek ilk kez patates ve şeker pancarı üretimi başlattılar.

Büyük çiftlikler kurarak etinden tüyünden yararlandıkları besili Kazlar yetiştirmeye başladılar.

Entelektüel ve okuyan insanlardı eğitim başak konuydu çocuklarına imkânlar dâhilinde müzik ve sanat eğitimi veriyorlardı bazı evlerde at arabalarıyla beraberinde getirdikleri ağaç piyanolar bulunurdu

 Rusların Kars döneminin en büyük hediyesi olan bu topluluk bugün bile devam eden güçlü ve kaliteli konservatuar eğitimi geleneğini genç Türkiye cumhuriyetine hediye ettiler. 

Tam olarak 1888 yılından 1917 Bolşevik devrimi sürecine kadar yerli nüfusla Rus hâkimiyetinde yaşayan sürgün ve yalnız Malakanlar tam yeni topraklarıyla bütünleştikleri süreçte Rusya’da meydana gelen beklemeyen halk devrimi yeniden bir sürgünün habercisi idi.

Rusya’da oluşan yönetim boşluğu nedeniyle geri çağrılan Ruslar askerleri ve aileleri Kars’tan ayrılmak zorunda kalınca ardında bıraktıkları bazı Malakanlar aileler güvenlik nedeniyle dönmeye karar verdiler ve Anadolu dan dan Ermenistan’a ve Rusya’ya kademeli göçler başladı.

Geride kalan Malakanlar 1918 ve 1919 yılları arasında Kars ta yaşamayı sürdürdüler ve yeni vatanlarındaki yaşamlarına sahip çıkararak Türklerle yaşamaya devam ettiler 

Hatta kalan Malakanlar, Anadolu’daki ilk cumhuriyet olan Kafkas Cenubi Garp Cumhuriyeti kuruluşunda da İngilizlere karşı Türklerin yanında yer alarak delege olarak siyasi destek vererek bir özgür savaşçısı olarak omuz omuza mücadele ettiler.

Anavatanları olan Rus topraklarından inançları yüzünden sürüldükten sonra onları hesapsızca bağrına basan tüm Karslılar onların hemşerileriydi, yaşadıkları toprakları da anavatanları olarak gördüler.

 Ama bir süre sonra savaş ve silah karşıtı olan Malakanları zor bir karar almak sürecine sokan hiç beklenmedik bir tarihsel gelişme oldu. 

Türkler Anadolu’da Mustafa Kemal önderliğinde işgalcilere karşı kurtuluş savaşı seferberliğine katılmaya başladılar ama ne olursa olsun Malakanlar savaş karşıtı bir topluluktu ve barışseverlik ne olursa olsun silah kullanmamak ve insan öldürmemek kırmızıçizgileriydi

Malakanlar, 1919 sonrası Kuvay ı Milliye ordusu tarafından Anadolu topraklarını korumak adına Türk ordusunun yanında savaşması istenince Malakanlar çok sevdikleri Türklere de aynen şu cevabı verdiler Bizler savaşçı bir topluluk değiliz silahları ret ediyoruz.

Savaşın soğuk nefesini enselerinde hisseden Kars’ın son Malakanları Rusya da yaşayan ünlü yazar ve Malakanların koruyucusu savaş karşıtı ünlü Rus yazar Tolstoy yardımlarına yetişti.

Tolstoy, servetinin çoğunu harcamak pahasına kiraladığı Batum’a yanaşan gemilerle Kars ve çevresinde yaşayan birçok Malakan aileyi Anadolu’dan diğer ülkelere gitmelerini sağladı.

Amerika birleşik devletleri, Kanada ve Avustralya gibi savaştan uzak yeni topraklara ulaşmak adına uzun yolculuklara yelken açtılar ve yeni topraklarda yeni hayatlar kurdular.

Aslında Malakanlar Türkler yüzünden Kars tan ayrılmadı ama Rusya, Osmanlı ve İngilizler arasında tarafsız kalmaya çalışan bu denli bir barışçıl bir topluğun bu kadar bıçak sırtı bir ateş hattında yaşaması imkânsızdı kalırlarsa taraf olacaklardı bu nedenle yine topraklarından yine göçmeyi tercih ettiler.

Savaş sonrası genç Türkiye cumhuriyeti sürecince Kars ta yaşayan son Malakan aileler ise İstanbul’da gerçekleşen 6 ve 7 Eylül olayları sonucu ortaya çıkan güvenlik sorunu dış ülkelere kendi olanaklarıyla göç ettiler 

Nihayetinde 1974 Kıbrıs harekâtı ve Almanya’nın Türkiye’den işçi alması ile oluşan göç diğer dalgası tüm Malakanlar ailelerin Karsı tamamen terk etmesine neden oldu.

Ama bu göçlerin tek sebebi aslında ekonomik veya etnik sorunlar değildi 

Nüfusun yaşlanması sonucu gençler arasında akraba evlilikleri ve ensest evlilikler yapmak zorunluluğu doğabilir korkusuyla sadece birbirleri arasında evlenebilen Malakanlar farklı ülkelerde yaşayan diğer Malakanlara katıldılar ve nesillerini sürdürdüler.

Kuralcı ve dinlerine çok bağlı olan Malakanlar ‘da aslen boşanmak yasaktı ve Malakan kadınları evlendikten sonra geleneksel olarak sürekli başörtüsü takarlardı.

1960 larda kendi istekleri ile Rusya ya giden bazı Malakanlar aileler daha sonra pişman olup yeniden Kars topraklarına geri dönmek istediler ama Rus hükümeti pasaportlarına el koyarak bu dönüşe izin vermedi.

Bugünse günümüzde Kars ta çok az Malakan yaşıyor Anneleri Türklerle evlendikleri için halen Türk vatandaşı olarak kimlikleri sürdürmeye devam etmişler 

Kısacası Malakanların Rusya’dan zorunlu göçü bölgenin tarihini ve kültürünü zirveye çıkartan büyük bir şans olmuştur .

Arkalarında büyük bir kültürel miras ve ekonomik kazanımlar bıraktılar.

Zekâ ve becerileri sayesinde bölge tarımı ve hayvancılığında katkıları günümüzde de hissedilir

Malakan adı bugün bile Kars turizmine bile kalite katmaya devam ederken dünyaca ünlü gravyer peynirinin İsviçre’den sonra en iyi üretildiği yer Kars’tır.

Malakanlar hakkında daha çok bilgi almak isteyen okuyucularıma büyük sanatçı Tarık Akan’ın ölmeden önce rol aldığı ve müthiş rol yeteneği ile çok yalnız kalan fakir bir Malakan Karslıyı canlandırdığı çok güzel bir film olan Deli Deli Olma ‘yı mutlaka seyretmelerini öneririm. Bence bu film Malakan topluluğunu ve kültürünü tanımak için harika bir başlangıç olacaktır.

Malakanlar Kars’ın süt kokan değerli bir halkıydı tarihe güzel bir iz bırakarak başka diyarlara usulca gittiler 

Anadolu’nun Kafkasya’sına çok güzel bir imza atarak gönüllerimizde taht kurmaya başardılar 

Hoş geldiler, iyi ki geldiler ve iyi ki Kars’ta yaşadılar.

Deli Deli Olma filminde Malakanları nefis anlatan bir şiir ile yazımızı noktalayalım

Bir sarmaşık olsaydım, sıkıca tutunsaydım bir yere,

Sökülüp atılmasaydım, köklerimi salsaydım derinlere

Bir sarmaşık olsaydım, dolasaydım gövdemi döne döne,

Günlerce aynı yerde kalsaydım, hareketsizlikten uyusaydım.

Bense ayrık otuyum, her çıktığı yerden sökülen,

Sarmaşık olmak isteyip de, basit bir ot bilinen

Bir ayrık otuyum, kökü olmayan, sevilmeyen

Sarmaşık olmaya özenen, öylece bir ot işte…