Münih Almanya’nın Bavyera eyaletinin başkenti ve hem çok güzel manzaralar sunması, hem barok kiliseleri hem de oldukça kapsamlı müzeleri sayesinde kesinlikle görülmesi gereken yerlerden de bir tanesi. Elbette böylesine büyüleyici ve geniş kapsamlı bir şehri kısa sürede gezmek mümkün değil ve bu nedenle en önemli olan yerleri bir araya getirerek işinizi biraz kolaylaştırmak istiyoruz.

Alte Pinakothek

Tarihi 1836 yılına dayanan Alte Pinakothek, dünyanın en eski sanat galerilerinden bir tanesi ve sahip olduğu neo rönesans mimari tasarım, dünyada bazı diğer galerilere de örnek olmuş durumda. İlk olarak kraliyet ailesinin sanat koleksiyonunu barındırması için inşa edilen bu sanat galerisinde, 800’den fazla eser bulunuyor ve 1200’lü yıllara dayanan eserler bulmak mümkün.

Munich Rezidenz

Şehrin kuzey kenarında bir 14. yüzyıl kalesi olarak hayatına başlayan bu yapı, yüzyıllar içerisinde giderek büyümüş ve en sonunda 10 avlusu olan ve 130 odaya sahip bir komplekse dönüşmüş. Binaya yapılan eklemeler dönemsel olarak rönesans, barok, rococo ve neoklasik tarzda değişim gösteriyorlar ve yapıda bu nedenle geniş bir tarihi görmek mümkün.

Neues Rathaus

Münih’in ana binası olan bu gotik bina, 1874 yılında tamamlanmış ancak 20 yıl içerisinde şehrin nüfusunun 2 katına çıkmasıyla birlikte hemen genişletilmek zorunda kalınmış. Yapının cephesi 100 metre uzunluğunda ve toplamda 400’den fazla odaya ev sahipliği yapıyor. Hatta 85 metre yüksekliğindeki kulesinden bulutsuz günlerde Alpleri gözlemlemek de mümkün.

Englischer Garten

İngiliz bahçesi olarak adlandırılan bu yer, 18. yüzyılda yaratılmış ve 370 hektarlık bir alana yayılıyor. Bahçede çok çeşitli bitkileri, bahçeleri, gezi alanlarını ve eserleri görmek mümkün. Ayrıca çevrede Japon çay evi, Çin kulesi gibi sonradan eklenen pek çok yeri görmek de mümkün. Yapay olarak oluşturulan Eisbach nehri de görmeye değer yerlerinden bir tanesi.

Neue Pinakothek

En eski sanat galerisinin yanında kralın inşa ettirdiği bir diğer yer ise 1800’lü yıllardan 400 eserin bulunduğu yeni sanat galerisi. Modern ve yakın geçmişe ait sanat akımlarına ilgisi olanlar için bu sanat galerisi de görmeye değecek yerler arasında.

Marienplatz

Yönetim binasının hemen önünde bulunan Marien meydanı, hem yerel halk hem de turistler için bir alışveriş ve gezi mekanı durumunda. Bu meydan 12. yüzyıldan bu yana şehrin merkezi durumunda ve adını 17. yüzyılda dikilen bir anıttan alıyor. Özellikle noel zamanında bu meydanın en hareketli zamanlarını yaşamak mümkün oluyor.

Aziz Peter Kilisesi

Münih’in en eski kilisesi 1100 yılında inşa edilmiş ancak 1347 yılındaki bir yangında maalesef yok olmuş. Kilisenin yeniden inşası gotik tarzda gerçekleştirilmiş ancak sonradan yapılan eklemelerde rönesans ve barok elementlere rastlamak da mümkün.
Bu akımların birleşimini içerisindeki eserlerde de görmek mümkün. Zira farklı dönemlerde farklı sanatçılar dönemin akımlarına göre sanat eserlerini burası için üretmişler. 299 merdivenden tırmanarak çıkabileceğiniz kulesinden ise tüm Münih’e göz atabilirsiniz.

Deutsches Museum

Alman müzesi de sizi bütün gün oyalayabilecek yerler arasında bulunuyor. Müze Isar nehrinin üstündeki bir adada bulunuyor ve Almanya’nın bilim ve teknoloji alanındaki gelişimine ışık tutuyor. Müzede nanoteknolojiden tutun da uzay bilimlerine kadar çok sayıda konuda çeşitli eserleri ve çalışmaları görmek mümkün.
Ayrıca müzede sergilenen şeyler oldukça interaktif. Yani çocukların butonlarına basabilecekleri, bir şeyleri döndürebilecekleri ve bilimin nimetlerini deneyebilecekleri yerler de mevcut.

Pinakothek der Moderne

Bu yapı ise Münih’in 3. ve en modern sanat galerisi. Bu galeride sadece son 100 yılın eserleri sergileniyor ve bu nedenle modern sanat meraklılarının ilgisini çekecektir.

Lenbachhaus

1880’li yıllarda inşa edilen Lanbachhaus, özellikle ekspresyonist sanat eserlerinin sergilendiği bir müze ve bu konuda ilgisi olanlar için ziyaret edilmesi gereken bir yer. Huzur verici yapısı sayesinde sanatla ilgilenmeyenler için bile etkileyici bir ziyaret olacaktır.

Asam Kilisesi

Eski Münih’in güney ucundaki Sendlinger Tor’a oldukça yakın olan bu geç barok dönemi kilisesi, herhangi bir hıristiyan cemaatine veya koluna bağlı olmayan özel bir kilise. Yani ortodoks, katolik veya diğer hıristiyanlık mezheplerinin hiç birine ait değil ve bu yüzden herkes tarafından kullanılabiliyor.

Frauenkirche

Münih’te bundan daha güzel kiliseler mevcut ancak hiç birinde 15. yüzyıla ait ilginç esintiler bulunmuyor. Bu kilisede ise bir çift soğan başlı kule bulunuyor ve bu kulelerin yüksekliği 109 metre. İlginçtir ki, Münih’te hiç bir yapının 109 metreden daha uzun olmasına da müsaade edilmiyor.

Kilisenin tasarımı da bir hayli ilginç ve az sayıda penceresiyle dikkat çekiyor.

Theatine Kilisesi

Odenonplatz’da 17. yüzyıldan kalma Theatine kilisesini göreceksiniz. Bu yapı İtalyan mimarlar tarafından barok tarzında inşa edilmiş durumda. Ön yüzündeki ilginç ve zengin detaylar, rölyefler dikkatinizi çekecektir. Ayrıca içerisinde 1722 yılındaki evanjelistleri gösteren resimler, 1688’e dayanan bir ahşap oyma ve Wittelsbach ailesinin bir kaç üyesinin mezarı da bulunuyor.

Bavarya Ulusal Müzesi

1855 yılında Kral Maximilian II tarafından inşa edilen Bavarya Müzesi, çok vakit gerektiren bir diğer kültürel yapı. 40’dan fazla odaya ancak sığan dekoratif öğelere sahip olan bu yapıda, 20. yüzyıla kadar varan eserler mevcut.
Antik silahlar, zırhlar, porselenler, yağlıboya resimler, müzik enstrümanları, mobilyalar, saatler, kostümler ve pek çok şey bulunuyor.

BMW Müzesi

BMW’nin ünlü genel merkezini tasarlayan Karl Schwanzer, aynı zamanda futuristik bir tasarıma sahip olan BMW müzesini de tasarlamış ve bina genel olarak salata kasesi olarak adlandırılıyor. 1973’te tamamlanan yapının içerisinde BMW’nin tarihine ait tüm bir süreci gözlemleme şansınız var. Eski otomobiller, uçaklar, motosikletler, türbinler, motorlar ve konsept araçlar da müzede görebilecekleriniz arasında.

Ayrıca Elvis Presley’in sahip olduğu şahsi BMW’sinin de bu müzede sergilendiğini belirtelim.

BMW Welt

BMW’nin modern ve güncel modellerinin satıldığı yer ise BMW Welt. Özellikle otomobil meraklıları için burası değerli bir yer olacaktır. BMW bölgenin en büyük şirketlerinden birisi olduğu ve pek çok kişiye iş imkanı sağladığı için yerel halk tarafından da oldukça seviliyor.

Glyptothek

Bu yapı yine Kral Ludwig I tarafından yunan ve roma heykel koleksiyonunu muhafaza edebilmek için yaptırılmış bir neoklasik tapınak. 1830’da tamamlanan bina, Münih’in de en eski müzesi. Müzede 1000 yıldan daha eski heykeller bulunuyorlar.

Olympiapark

1972 Münih olimpiyatları için hazırlanmış olan bu olimpiyat köyü, diğer pek çok köyün aksine unutulmadan hala kullanılıyor. Park günümüzde çok geniş bir aktivite merkezi olarak kullanılıyor ve teleferikten tutun da göldeki su sporlarına ve kışın kayak yapmaya kadar çok sayıda aktiviteyi değerlendirmek mümkün.

Allianz Arena

Eğer futbola biraz ilginiz varsa, FC Bayern’in kendi stadını görmek isteyebilirsiniz. Takım sadece Almanya’nın en büyük takımı değil, aynı zamanda ulusun kültüründe de büyük bir önem sahibi.

66.000 kişilik stadyum 2874 tane parlak panel ile kaplı ve maç günlerinde buralara takımın renkleri yansıtılıyor. Stadyumun her noktasına giriş yapabileceğiniz turları satın alabilir ve böylece normalde stadlarda giriş olmayan yerleri görme imkanı yakalayabilirsiniz.

Münih Milli Tiyatrosu

Max-Joseph-Platz’da bulabileceğiniz bu neoklasik tiyatro, Avrupa’nın en iyi opera evlerinden bir tanesi ve pek çok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. II. Dünya Savaşı’nda yıkılan bina, 1960’larda orijinal planlarına sadık kalınarak tekrar inşa edilmiş.