Geçtiğimiz senenin Mart ayından itibaren günlerimizi evde geçirdiğimiz dönemde, hepimizin kendi eğlencesini kendi yarattığı uzun bir zaman dilimi geçirmeye başladık. Bu kapsamda ilk başvurduğumuz sanat dalı tabii ki sinema filmleri oldu. Önceliği genelde yeni çıkan ve/veya izlemediğimiz filmlere versek de yeri geldi, vakti zamanında çok keyif alarak seyrettiklerimizi de hatırlamak istedik. Hatta geçmişte izleyip de melodilerine vurulduğumuz filmlerin, soundtrack albümlerini alıp tekrar tekrar dinlemişliğimiz oldu. Canlı müziğe özlem duyduğumuz günler hatrına, içinden bolca müzik geçen bu filmlerden bazılarını sizler için ‘hatırlama / hatırlatma’ niyetiyle derledim. Keyifli seyirler, keyifli dinlenceler olsun..

  1. Moulin Rouge

Aradan yirmi yıl geçmesine rağmen hâlen müzikal hafızalarda yerini koruyan Kırmızı Değirmen, Baz Luhrmann’ın yönetmenliğinde ve Nicole Kidman ile Ewan McGregor’un etkileyici performansıyla tam bir sinema şöleni olarak karşımızda arz-ı endam ediyor. Büyüleyici atmosferi, Oscar ödüllü kostümleri ve unutulmayan şarkılarıyla aradan yıllar geçse de ihtişamını koruyor. Bir dönem filmi olarak da yer alan yapım, şair Christian’ın müdavimi olduğu kulüp Moulin Rouge’un dansçılarından Satine’e olan aşkı ile bizleri Paris sokaklarında geçen romantik bir öyküyle buluşturuyor.

  1. Once

Her ne kadar kendi bölgesinin bilinen müzik gruplarından biri olarak İrlandalı The Frames’in solisti (Glen Hansard) başrolde yer alsa da filmin, sade öyküsü ve düşük bütçesi ile kendi küresel hayran grubunu yarattığını söyleyebiliriz. Öyle ki bir sokak müzisyeni ile Çek göçmeni sevgilisinin aşk şarkılarını yazma, onları besteleme ve prova ederek kaydetme ile geçirdikleri Dublin günlerini izlerken; her bir melodinin de sindire sindire keyfine vararak dinleme şansını yakalıyoruz.

  1. Bohemian Rhapsody

Freddie Mercury’in ve tabii ki Queen grubunun yaşam öyküsünü bizlere sunan yapım, çekimleriyle yarattığı atmosfer noktasında; tüm o zamanının en önemli konser anlarını bizlere adeta yeniden yaşatıyor, koltuklarımızdayken oradaymışız hissini uyandırıyor. Böylece de hem Queen grubunun nasıl kurulduğunu, ilk şarkılarının tane tane nasıl hayat bulduğunu öğreniyor hem de her birini bir film sahnesi penceresinden izleme şansını bize sunuyor.

  1. Across The Universe

Çiçek çocuklar, aşk, müzik, barış ilginizi çekenlerdense ve hele bir de sevdiğiniz müzik grubu Beatles ise o zaman, grubun ünlü parçasından adını olan Across The Universe müzikali size hitap ediyor olacaktır. Jude isimli gencin, babasına ulaşma adına çıktığı ve İngiltere’den Amerika’ya uzanan yolculukta yaşadıklarına eşlik eden otuz üç Beatles şarkısı, belki de sizin kendi yolculuğunuza dair parçaları anımsamanıza, unutulmaz melodileri yeniden hatırlatışıyla vesiledir.

  1. Whiplash

En iyi müzik okullarından birine başlayan genç bir bateristin, okulun öğretmeni olan caz ustasının acımasız öğretileriyle kendini içinde bulduğu hem psikolojik hem mesleki testleri izlemek için ise adresimiz Whiplash. 2014 Oscarları’nda en iyi film adaylığını edinmiş olan yapımda; genç müzisyenin öyküsünün etkileyici caz müzikleriyle taçlandırılmasıyla, zorlayıcı etkisi iyice perçinleniyor. Son sahnesine kadar fırtına gibi esen, sizi coşkusuyla yere savuran ve senaryosuyla da ters köşe eden şaşırtıcı bir tempoyu vadediyor.

  1. A Star is Born

Her ne kadar kendisi de bir yeniden çevrim olan, Judy Garland’ın baş rolündeki 1954 versiyonu ile hafızalara yer etmiş olsa da, Lady Gaga ve Bradley Cooper’ın eşleşmesinin sahneye çıktığı 2018 yapımı Bir Yıldız Doğuyor filminin artık günümüzün yıldız versiyonu olduğu bir gerçek. Son dönemin en ünlü müzik ve sinema yıldızlarını bir araya getirmesi noktasında, sadece varlıkları ve birlikte seslendirdikleri şarkıları ile dahi istenileni veriyor hayranlarına. Dolayısıyla seyircilerine kalan da, ünlü olmak isteyen yetenekli Ally’yi keşfedince kendi kariyerini de parlatan country müzik yıldızı Jackson’ın aşk hikâyesini, onların aşk şarkıları ile izlemek oluyor.

  1. Rocketman

Film izleme havasında olunarak oturup izlense de sizi koltuğunuzda, sözlere eşlik ederek dans etme noktasına getirecek bir diğer yapım ise müziğin yaşayan efsanelerinden Elton John’un hayatını konu alan Rocketman. Bu anlamda fantastik, müzikal dramayı bir araya getiren bu biyografi; ders ve/veya ilham verebilecek detaylara sahip bir yaşam öyküsünü, kendisine has unutulmaz  kostümleriyle ve bir o kadar unutulmaz şarkılarıyla harmanlıyor. Öyle ki orijinal şarkı dalında 77. Altın Küre ödülünü kazanan bir performans sergilenmiş olması da yapımın müzikalitesini doğruluyor.

  1. Yesterday

‘Beatles şarkılarını çok severim ancak şöyle farklı bir konseptte başka bir sesten dinleyeyim ve hatta film olsun izleyeyim’ diyorsanız da o zaman sizi Yesterday ile baş başa bırakıyoruz. Bu yapımda da Beatles konserine gitmiş hissi uyandıran dev konser alanlarına konuk oluyor, bir yandan da adeta paralel evrende geçiyormuşçasına kurgulanmış bir öyküye şahitlik ediyoruz. Öyle ki, ünlü bir şarkıcı olma hayalleri kuran genç bir söz yazarının, bir anda dünyada Beatles parçalarını bilen tek kişinin kendisi olmasını fark etmesi üzerine yaşadıkları filmin konusu oluşturuyor. Böylece de diğer Beatles yapımlarından farklı olarak grubun üyelerini hiç görmediğimiz, ancak onların onayını almış olan eğlenceli bir hafta sonu filmi karşımıza çıkıyor bizler için.

  1. La La Land

Dansları, koreografileri, mekânları, renkleri ve tabii ki ılık rüzgarlar gibi içimize esen şarkılarıyla Aşıklar Şehri bir müzik ve sinema şöleni sunuyor bizlere. Her bir sahnesi fotoğraf karesi gibi ilmik ilmik işlenmiş detaylarla bezeli bu Hollywood yapımı, kendi hayallerini yaşama hevesindeki Sebastian ve Mia’nın ilişkileri ekseninde bir Hollywood rüyasını, ikilinin aşklarıyla bezeyerek bizlere anlatıyor. Listemizdeki Whiplash’in yazarının (Damien Chazelle) yazıp yönettiği bu müzikal romantik dramda; caz piyanisti rolündeki Ryan Gosling ile hevesli bir yeni aktris rolünde oynayan Emma Stone arasındaki beğenilen kimyanın ve her iki oyuncunun performanslarının da filmin etkisini perçinlediğini söylemek mümkün.

  1. One Chance

Ve son olarak bambaşka bir komedi müzikal var karşımızda. Bizde O Ses Türkiye olarak bilinen ünlü yetenek yarışmasının İngiliz muadilindeki finalisti Paul Potts’un gerçek yaşam öyküsünü konu alıyor. Bir opera sanatçısı olarak katıldığı yarışmada birinciliği kazanmasının öncesinde ve sonrasında hayatının belli başlı yaşanmışlıklarını, çok naif ve keyifli müzikleriyle bize sunuyor. Bu sunumu da hem İngiltere’de hem İtalya’da geçen, hatta Pavarotti ile yaşadığı kesişmeyi anlatan sekanslarla renklendiriyor.