Gezegenimizin tarihinde şu zamanlarda hayatta olduğumuz için hepimiz çok şanslıyız. Hala bol bol sağlıklı insan, hayvan, ağaç, bitki, su kaynağı, madenler, iyileştirici bitkiler ve ruhani varlıklar var. Ayrıca hayret uyandırıcı kutsal sihir fırtınaları var. Pek çoğumuz savaşın yıkımından korunuyoruz ve bazılarımızın ruhları başkaları ile hiç bir karşılık beklemeden ışık ve sevgi paylaşacak kadar evrim geçirmiş durumda. Bunların hepsi birer mucize. Hepimiz birer mucizeyiz. Siz de bir mucizesiniz.

Doğduğumuz zaman çoğunlukla bağlantısız ruhlar olarak dünyaya gönderiliriz. Bu erken dönemde sadece titreşimlere ve içimizdeki hislere göre yaşarız. İhtiyaç içindeyizdir, herkese güveniriz ve her şeye hazırızdır. Önceki gerçekliğimizde enerji ve ruhani bağdan oluştuğumuz için, yeni hayatımızın yoğunluğu ve yavaş ilerleyişi kafamızı karıştırır.

Aylar geçerken bizimle çağlar boyunca konuşmuş olan sonsuz bir dişi titreşim olan Anne’yi ararız. Anne’yi yaşamımızda anmanın ilk teşebbüsü ise bizi doğuran kadın vasıtasıyla olur. Anne ve Baba rollerini yaşamımız boyunca çeşitli insan ve kurumlara yansıtmaya devam ederiz, ta ki biraz hayal kırıklığına uğrayacak şekilde sonsuz Anne ve Baba’yı içselleştirip ona sahip olana kadar.

Dünyada dolaşırken, başkalarının projeksiyonlarını alırız ve onların niyetimizi, düşüncelerimizi, kimliklerimizi ve eylemlerimizi kontrol ve etki altında bırakmalarına izin veririz. Yaşamımızın ilk bir kaç yılında çeşitli inançları, ideolojileri ve yapıları ezberler, benimseriz ve bunların büyük kısmı gerçekler yerine başkalarının egosu üzerine temellenmiştir. Onaylanma ve sürü zihniyetine bağımlı hale geliriz. Doğamıza daha fazla dalmak yerine başkalarının yaptığı şeyleri yapmak, olduğu şeyleri olmak isteriz.

Ailelerimiz özel birisi olmamızı ister, dinlerimizi onların doktrinlerini kabullenmemizi ister ve toplumun gezegende geçirdiğimiz zamanı nasıl geçireceğimizi belirleyen sınırlı, önceden belirlenmiş ünvanlar ile bize ağırlık yapmasına izin veririz. 18 yaşına geldiğimizde, orijinal titreşimlerimiz ve içgüdülerimiz çöple kaplanmış durumdadırlar. Görevimiz bunların hepsinden kurtulmak ve bu nedenle ruhaniyet önemlidir.

Titreşim Tam Olarak Nedir?

Ruhlarımız devamlı olarak bilgisayarların internete gönderdikleri veri paketleri gibi bağlı enerji paketleri gönderirler. Gönderdikçe dikkat çekeriz. Ruhlarımız niyet oluşturmaya başladığında bunları kelimelerle ifade etmek mümkün olmaz. Gerçekliğin titreşimsel alanlarına girme konusunda engeller yoktur. Bu da niyeti çok güçlü ve etkili hale getirir.

Bu sırada beyinlerimiz aynı düzeyde önemli enerji taşıyan düşünceleri yaratabilir ve bunlar gerçekliğimizi etkileyebilirler. Ancak beyin bağlantısız, desteklenmeyen patlamalar halinde enerji yayar. Bunlar bir anlık başarılı yayılım ve katılıma sahip olsalar da, gerçekte niyetlerimizin gücünden yoksundurlar.

Eğer enerji patlaması zayıfsa, herhangi bir maddesel etkiye sebep olmadan yok olacaktır. Eğer beyin enerjisi güçlüyse geçici bir yapı olarak gerçekliğe nüfuz edebilir ve ona bulaşabilir ancak hemen sürekli olarak tekrar etmeye başlamazsa etkisi de çok uzun sürmez. Beyinlerimizin yaşantımızı yönetmesine izin verirsek, ruhumuzun anlayış ve isteklerini gözardı etme eğilimimiz olur. Bu da çoğumuz bitkin, önemsemez ve hasta haline geldiğinde olur.

Tam İrade, Beyin Güveni ve Titreşimsel Hizalanma

Özellikle bu çağda dünyaya nasıl geldik? Tetikleyiciler nelerdi? Ruhların tam iradesi, önceki ve paralel hayatların kolektif beyin güveni miydi yoksa dünyaya bu zaman aralığında yükselen Dünyevi trendlerin eşleşen titreşimleri ve doğum öncesi niyetler sebebiyle mi geldik?

İrade ve beyin güvenimiz bir etki düzeyine sahip olsa da, titreşim ve niyetlerimiz daima gerçekliğimizi yönetecek. İrade geçici ego üzerine inşa edilir ve kaçınan bir beyin tarafından güçlendirilir. İrade ve beyin güveni uzay zaman boyunca hareket etmemize ve arada bir sınırları zorlamamıza yardımcı olabilse de, penetrasyon güçleri ve manyetizmaları titreşim ve niyetlere göre düşüktür.

Enerjiden oluştuğumuz için niyet ve titreşimlerimiz daima günü taşırlar, özellikle de başka alemlerde yaşarken ve doğumu seçerken. Üç boyutlu gerçekliklerde yaşamaya başladığımız zaman, ego ve irademize güvenme eğilimimiz olur ve bu nedenle niyet ve titreşimlerimizi gözardı etmeye başlarız. Bunun olmasına izin verdiğimizde, daha hızlı bir evrim sağlayan yönlerimizi gözden kaçırmaya başlarız.

Sonsuz ve manyetik olan titreşen doğamız, fark ettiğimizden daha fazla güce sahiptir. Bu nedenle meditasyon, affetmek ve sevgi bu kadar önemli. Bunların hepsi ruhtan doğarlar. Ruhlarımızın evrenlerin doğasına olan sonsuz bağlantısı ile güçlendirilmiştir. Meditasyon yaparken, affederken ve severken olan tüm şeylerin doğası ile titreşiriz.

Niyet ve Titreşimlerimiz Ne Kadar Güçlü?

Hepimizin doğal yoldan manyetik olduğunu ve kaynağa sürekli olarak bağlı olduğunu kabullenince, niyet ve titreşimlerimiz çok güçlü hale gelirler. Duygularımızı aştığımızda, takıntılı zihinlerimizle bağımızı kopardığımızda ve en yüksek gücü aradığımızda, en yüksek güç haline geliriz.

Sabah erkenden ve yatağa gitmeden önce meditasyon yapar ve dua edersek, ruhumuzun niyet ve titreşimlerini onurlandırma yeteneğini iyileştirebiliriz. Böylece her şeye daha çekici hale geliriz. Uyanıklık saatlerimizde düzenli olarak Tanrı’yı düşünürsek, en ihtişamlı gerçeklerle olan bağımızı güçlendiririz. Hepsini hatırlamamız bile mümkün olabilir.

Kendimizin derinliklerini aramamıza engel olabilecek maddi ve tehlikeli hiç bir şey yok. Geçici öz kimliklerimiz korku ve bahaneler bulmakta iyidirler ve çarpık hayallerimiz ile en zehirli kabuslarımız nadiren gerçek olurlar. Karanlıktan daha fazla aydınlıktan oluşuruz. Işığa odaklanın ve bu sırada karanlığın sizi bilgilendirmesine de izin verin. Bu Evren’in kendi içinde tüm zamanlar boyunca sahip olduğu ilişkidir. Daima ışık ve sevgiden oluşursunuz.