Ortalama bir insan 60’larına geldiğinde, kas kütlesinin %30’unu kaybediyor. Bilim sayesinde yaşlanırken gücü ve bağımsızlığı korumak mümkün ve doğru yaşam tarzı seçimleri ile daha fazla kasa sahip olmak da imkansız değil.

Proteinler bedeni bir arada tutan bağ dokuları, kasları, kemikleri, saçları ve cildi oluşturuyorlar. Proteinler hormonlar, bağışıklık sistemi, enzimler ve beyin kimyasalları gibi vücudun mesaj ileten kısımlarını da oluşturuyorlar.

Beden yeterince proteine sahip olmazsa kas kütlesi kaybetmeye başlar, saçlar kötüleşir, cilt sarkar, kemikler zayıflar ve bağışıklık sistemi görevini yapamaz hale gelir. Buna bir de cinsel istekteki azalma, kaygı ve depresyonda artış eklendiği gibi, düşmeniz de daha olası hale gelir ve kalçanız kırıldığında iyileşme ihtimaliniz de düşer. Bunların hepsi proteinlerin neden böyle önemli olduklarını ve yeterince almamanın sağlığa neden zararlı olduğunu gösteriyor.

Proteinlerin beslenme ile alındıkları bir gerçek olsa da, bu tam olarak doğru değil çünkü proteinler beden tarafından üretiliyorlar. Beslenme, proteinlerin üretiminde kullanılan yapıtaşları olan amino asitleri sağladığı için önemli. Amino asitlerin hepsi proteine dönüştürülmüyorlar ve bazıları glukoza dönüşerek enerji için kullanılıyorlar.

Protein kaynakları mideye gidiyorlar ve sindirime başlanıyor. Sindirim sistemi gıda proteinlerini amino asitlere dönüştürüyor ve onlar da ince bağırsağa geçerek kan akışına katılıyorlar ve onları kaslara, organ hücrelerine, hormonlara ve diğer yapılara dönüştürecek olan vücuda dağıtılıyorlar.

Etten gelen proteinlerin bazıları beden kütlesine ekleniyor, gerisi ise enerji için glukoza dönüştürülüyor. Orman meyveleri gibi gıdalarda enerji için yakılacak karbonhidratlar varken, kuruyemişlerde ise yine enerji olarak yakılan yağlar bulunuyorlar.

Amino asitlerde azot bulunur ve proteinlere dönüştürüldüğü zaman bu azot proteinin bir parçası olarak vücutta kalır. Amino asitler şekerlere dönüştürüldükleri zaman azot serbest kalır ve idrara geçer. Amino asit kullanımı testleri sayesinde idrardaki azot miktarı ölçülerek yemeklerin proteinlere veya şekerlere dönüştürüldükleri tespit edilebilir.

En iyi protein kaynakları arasında %47 protein dönüşümü oranıyla yumurta, et, beyaz et ve %32 protein dönüşümü oranıyla balık bulunuyor. Protein tozlarının da kas yapımında etkili oldukları söyleniyor ancak bu ürünlerin sadece %17’si proteine dönüşürken, geri kalanı şekere dönüşüyor.

İnsanların yaşlandıkça beden kütlelerini kaybetmelerinin 3 ana sebebi olabilir:

  • yeterince protein kaynağı tüketmemek
  • yanlış protein kaynakları tüketmek
  • proteini sindirememek

Protein kaynaklarını sadece yemek değil, aynı zamanda sindirmek ve amino asitlere parçalamak gerekir. Yaşlanma ile birlikte sindirim sistemi zayıflar, daha az mide asidi ve sindirim enzimi üreterek bir döngüye sebep olur. Enzimler de aslında proteindirler ve kişinin protein eksikliğinin sebeplerinden birisi yeterince sindirim enzimi üretilmemesi ise, gıdalardan gelen protein iyi sindirilmeyeceğinden protein eksikliği artacaktır ve bu da daha az enzim üretimine sebep olarak kısır bir döngü oluşturacaktır.

Amino asitler vücut tarafından farklı şekillerde kombine edilebilirler ve sadece 21 amino asit ile binlerce farklı protein üretilebilir. Amino asitleri oral yoldan takviyelerle almak doğrudan kan akışına geçmelerini ve kemiklerde, kaslarda, bağ dokularda, hormonlarda, enzimlerde kullanılmalarını sağlar ve sindirim sistemini protein yapımına bağlı kalmamanızı sağlar. Ancak doğru miktarlarda ve doğru amino asitler alınmalı. Bazı amino asitler vücut tarafından üretilirken, geri kalanı gıdalardan alınıyor ve bunlara 9 temel amino asit deniliyor: Leucine, Valine, Isoleucine, Lysine, Phenylalanine, Threonine, Methionine, Tryptophan ve Hidtidine.

Sağlıklı sebzeler ve yağlar tüketen fazla kilolu 500 kişi üzerinde yapılan klinik çalışmalarda, bireylere et, balık veya süt ürünleri yerine protein kaynağı olarak sadece amino asit takviyeleri verilmiş. Katılımcılar haftada 1-7 kilo arası kilo vermişler ve açlık yahut yoksunluk hisleri olmadan kas kütlelerini de korumuşlar. Bu bireylerde daha parlak ve güçlü saçlar, daha genç görünen bir cilt de tespit edilmiş.

Amino asitler dayanıklılığı arttırabilir, saçları, tırnakları ve cildi iyileştirebilir, yaralanmaları önleyebilir, kemikleri güçlendirebilir, bağışıklığı arttırabilir, ruh haline ve konsantrasyona iyi gelebilir, yemek hassasiyeti belirtilerini hafifletebilir ve genel olarak sağlığı iyileştirirken, yaşla birlikte gelen kas kaybını, yaralanma riskini ve hareketlilik kaybını da engelleyebilirler.