Samimi olmayan insanları nasıl anlarız?

Öncelikle gerçekten samimi olan insanları tarif ederek bu konuya başlayabiliriz. Samimi insanlar bize içten gülümserler. Bunu bu kişinin yüzüne bakarak da anlayabiliriz, şöyle ki samimi gülen insanın gülerken gözlerinin kenarları kırışır, dudakları yukarı doğru kıvrılır ve yanakları yukarı doğru çekilir.  Gülümsemesinin sıcaklığını hissederiz. Sarıldığında da güvenle sarılırlar. Gözlerimizin içine bakarak konuşurlar. Onların yanında kendimizi güvende hissederiz. Biliriz ki her zaman hakkımızı korur ve arkadaşlığımıza değer verir. Bizi önemsediğini, bize hareketleriyle ispatlar. Hiç kimse ile kıyaslamadığını ve bizi biz olduğumuz için sevip, hayatında ister. Arkadaşlıklarını sorgulama gibi bir durumda bizi bırakmazlar, sevgileri değişken değil sabittir. Örneğin, önemli bir konuyu paylaştığımızda o konunun başka yere gitmeyeceğini ve bizim iyiliğimizi, gelişimimizi isteyecek destekte olduğunu bilmemizi sağlarlar.

Şimdi gelelim, samimi olmayan (Sahte)  insanları anlamamazı sağlayan 10 işarete:

  • Bizi gördüklerinde abartılı şekilde bizi karşılarlar, sanki en yakın arkadaşlarıymışız gibi davranıp, tekrar telefon numaramızı alıp bizi en yakın zamanda arayacaklarını söylerler.

İşin doğrusu “Umurlarında bile değildir ve bilirsiniz genelde aramayacaklardır”. Onların böyle davranmasını sağlayacak menfaatlerine biriyle ya da ortamda olduğumuz için böyle davranmışlardır. Oysa sokakta yalnız görseler bizi tanımamazlıktan geleceklerdir.

  • Bizim nasıl olduğumuzu ya da ne yaptığımızı merak etmezler.

Her şey sadece kendileri ile ilgilidir. Sadece “Ben” enerjisinde titreşirler ve merkezde olmak isterler. Etrafında bulunan insanlar sadece onlarla ilgilensin ve bulundukları ortam tarafından onaylansınlar. Fakat bu durum içinde kendilerini bulmazlarsa, biz o ortamdan zevk alsak bile dikkatleri üzerlerine çekemedikleri için derhal oradan gitmek istediklerini söylerler ve bizi de arkalarından sürüklerler.

  • Pasif/agresiftirler.

Bu şahıslar genelde iltifat ederken aşağılayan tavırda konuşurlar. Örneğin, kıyafetimizi nereden aldığımızı sorup, sonra da kilolu gösterdiğini söylerler. Cümlelerinin alt metnine baktığımızda, kendimizi kötü hissetmemizi sağlamaya eğilimlidirler. Bu çabaları kendimize güvenimizi kaybettirmek içindir.

  • Soru sorarlar ve sonra cevabını dinlemezler.

Sanki dinliyormuş gibi yaparak cep telefonlarına bakıp sosyal medyalarına konsantre olup, fotoğraf yükleyip, yorum yazıp kendi dünyalarında kaybolurlar. Fakat biz dinlemediklerini anlasak bile “Yo yo ben seni dinliyorum, lütfen devam et” derler. Oysa şu bir gerçek ki birşeyi düşünüp yazarken çalışan beynimizin bölgesi ile dinleyip yorum yapan bölge aynı yerdedir. Bu sebeple aynı anda düşünüp yazı yazıp, söylenen  yeni birşeyi dinlemek mümkün değildir, dikkati bir kaç bir yerde tutamayız. Beyin en önemli tuttuğumuz duruma yoğunlaşır .

  • Başkalarının talihsizliklerini ya da mutsuzluklarını umursadıklarını söylerler.

Aslında başkalarının düştüğü bu duruma üzüldüklerini söylerken keyif alırlar. Hatta sohbetin ilerleyen bölümlerinde bu tarz olayların bu kişilerin başlarına gelmesinin sebebinin kendi suçları olduğunu açıklamaya çalışırlar.

    • “Gösterişi” çok severler.

Başka insanları, kendilerinin iyi insan olduklarına sürekli inandırmaya çalışırlar. Ne yaparlarsa herkesin öğrendiğinden emin olmak isterler. Her hangi bir yardım derneğine bağışta bulunsa ya da onlar için çalışsa bununla ilgili övünerek konuşurlar.

  • Menfaati olduğu insanlara müthiş iyi davranırlar.


 İnanmadıkları her şeyi söyler, yalandan gülümserler hatta karşısındaki insanların espirileri komik olmasa bile gülerler. Bunu çok net anlamak için menfaati olmayan insanlara davranışına bakmalıyız, örneğin, bir garsona veya bir hizmetliye davranışından kolaylıkla anlayabiliriz.

  • Sohbet esnasında ne yapıp edip konuyu sürekli kendilerine getirirler.


Genelde kendi hikayelerini abartırlar ve yalan söylerler. Eğer bir konuda soru soruyorlarsa muhtemelen kendi hikayelerini anlatmak içindir, örneğin, “Tatilin nasıl geçti?” sorusunun ardından kendi tatilini anlatmaya başlar ve bir yandan da bizim tatilimizin nazikçe küçümseyerek kendisinin tatilinin yanında ne kadar kıymetsiz olduğunu ima ederler.

  • Ne zaman biz onlara ihtiyaç duysak, meşguldürler.

Fakat kendilerinin bir işi varsa ve biz o işi halledebiliyorsak hemen uygun hale gelirler. Bizimle ilgili menfaatleri bittiyse artık bizi görmezden, duymazdan ve tanımazdan gelirler.

  • Karşılıksız kendilerine 7/24 hizmet beklerler.


Ayrıca karşısındakini tümüyle kontrol etmek isterler. Taleplerinin karşılığını bulamadıklarında huysuzlaşırlar. Hiç bir hatalarını kabul etmezler, onlar hep başkalarını suçlarlar. Hiç bir zaman özür dilemezler, çünkü, hiç hata yapmadıklarına inanırlar. Fakat biliriz ki biz onlardan 7/24 aynı taleplerde bulunsak, ters bir cevapla karşılaşıp hiç bir zaman beklentimizin  o kişi tarafından karşılanmayacağını görürüz.

Eğer bu uyarıları göz önünde bulundurursak bu tarz insanları rahatlıkla ayırt edebiliriz. Daha çabuk anlamak için de onlardan bizim için küçük bir iyilik yapmaları isteyerek başlayabiliriz. İşte bu durum karşısında aldıkları tavır, kullandıkları sözcükler, yorumlar ve hareket planları, haklarında çok şeyi ele verecektir. Samimiyetsiz insanlar genelde negatif tarafından olayları değerlendirirler. Ayrıca iyi insanlar da olamazlar, bunu bir kenara not etmek gerekir.

Konu ile ilgili sorularınız ya da paylaşacaklarınız varsa bana z.eylemsenkal@gmail.com adresinden ulaşabilirsniz.

Psikolojik danışman

Zeynep Eylem Şenkal

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.