Şeker Bağımlılığı ve Depresyon
Yediklerimizin ruh halimizi etkilediği çokca deyimlemişizdir. Sağlıklı tercihler yaptığımız zamanlarda daha enerjik daha hafif olduğumuz ya da ağır bir yemek sonrası gelen rehavet rahatsızlık, hiçbir şey yapmak istememe durumu.. Yediklerimizin duygu durumumuza etkisiyle ilgili günlük hayattan bazı küçük örnekler bunlar. Pandemi sonrasında her birimiz bir şekilde yeni bir şey deneyimledik : depresyon.
Son yıllarımız gerçekten sağlımız ve gelceğimizle ilgili endişelerle geçti. Tam acaba artık pandemi sonrası sürece geçiyor muyuz dedik , başka başka gelecek kaygılarına düştük. Pandemi sürecinde kimimiz evinde güzel güzel sporunu yaparken kimimiz de oturduk ekmekler yaptık, tatlılar yaptık. Belki de kendimizi yemeğe verdik. Genel kaygılarımızın üstüne bir de beslenmemizle de depresif halimize destek verdik çünkü üzgünüm ama o depresyon hırkasının üzerinde gofret kırıntıları var . Yemek depresyon ,depresyon yemek döngüsünden sıkıldıysan neden böyle bir döngü var onu anlatıyorum .
Uzun süreli olarak beslenme şeklimizin genel ruh halimize yansıdığı çıkarımını yapmak gayet kolay. Şekerin uzun vadede insülin direnci, diyabet, obezite, metabolik sendrom, kalp damar hastalıkları, felç, bağırsak hastalıkları gibi fiziksel hastalıklara sebep olduğunu sürekli söylüyoruz fakat beslenmemizde rafine şeker ve türevlerine yer vermek depresyon dahi duygudurum bozuklukları riskini arttırmaktadır.
Aşırı şeker tüketiminin kısa dönemde etkileri kilo alımı, çok sık acıkmak , sebepsiz yorgunluk, bitkinlik, vücutta inflamasyonun artmasına bağlı yaraların geç iyileşmesi, diş çürümeleri, tekrarlayan enfeksiyonlar şeklinde sıralanabilir.
Karbonhidrat içeren tüm besinler: meyvelere, sebzelere ,tahıllara tümden şeker dediğimiz için bazen kafamız karışabiliyor. Burada bahsettiğimiz şeker basit karbonhidrat dediğimiz endüstriyel şartlarda elde edilmiş doğal olmayan şekerdir.
Çikolata ,bize çok övülen tam tahıllı ama bol şekerli kahvaltılık gevrekler, salata sosları, beyaz un, doğal meyve suyu etiketli ama içerisinde şeker olan meyve suları, asitli içecekler, asitli içecek içmiyorum diye kendimizi rahatlattığımız ama şeker tükettiğimiz soğuk çaylar, tatlılar , pastalar , börekler , çörekler … ve daha nicesi . Dönüp baktığımızda o kadar hayatımızın içinde ki basit şekerler işe aç gitmemek için yediğimiz poğaçada ya da dur daha sağlıklı pratik olsun dediğimiz kahvaltılık gevrekte. Kendimizi mutlu etmek için elimize aldığımız o gofrette..
Kendimizi mutlu etmek demişken neden mutlu oluyoruz bu besinleri tükettiğimizde? Bunu biraz düşünelim. Ortada bağımlılık etkilerinin var olduğunu görmek çok zor değil. Rahatlamak istediğimizde hemen elimizin tatlılara ,çikolataya gitmesi aslında bağımlılık. Evet yanlış okumuyorsunuz bağımlılık. Hatta şekeri hayatınızdan çıkarmayı istediğinizde nasıl ki sigarayı bırakırken yoksunluk belirtileri yaşanıyor benzer durular burada da geçerli. Şiddetli baş ağrıları, halsizlikler, susuzluklar, kafa karışıklığı, krizler ve dahasını şekeri bırakma macerasında görüyoruz. Beslenmemizde fazlaca şekere yer vermek beynimizdeki ödül mekanizması üzerinde etkilidir.Fazla şeker içeren besinlerin tekrar tekrar alımı sonucunda beynin ödül sistemi devreye giriyor ve dopamin salgılanmasını sağlıyor.ve zamanla daha fazla ödül için miktar ve sıklık artıyor. Bilimsel bir dergide yayınlanan çalışmada tatlı bağımlılığının kokain bağımlılığından daha yüksek bir bağımlılık yarattığı ortaya konuldu. Ayrıca dopamin salınımı tokluk sinyalinin gecikmesine sebep olduğu için daha fazla tüketmek isteriz. Daha sık acıkır daha çok yeriz.
Hızla artan bu şeker furyası ve endüstriyel gıda sektörü , bu besinlere çok kolay ulaşabiliyor olmak. Ama buna karşın sağlıklı besinlere ulaşımın bu kadar kolay olmaması ,bu ürünlerin reklamlarının iştah arttırıcı bir şekilde yapılması ,insanlara sunumu, yemeklerin bağımlılık oluşturabileceğini düşünmememiz gibi gibi sebeplerle maalesef farkına varmadan da hayatımızın içinde. Endüstiriyel gıdaların içerisinde nomalde kaşık kaşık tüketemeyeceğimiz şekerlerin kat kat fazlasını tüketiyoruz. Bu konuda bize en çok yardımcı olabilecek şey etiket okumayı bilmek. Mutlaka ve mutlaka paketli ürünlerin içerisinde neler var diye bir göz atmalıyız. Şeker yazısını okuyabiliriz herhalde diyebilirsiniz. İşte bu sebeple de zaten paketlerin üstünde alengirli isimlerle yazılıyor: esmer şeker, mısır şurubu ,fruktoz şurubu, invert şeker, şurup, glikoz ,dekstroz, fruktoz,glikoz, laktız, maltoz, meyve suyu konsantresi, sukroz… bunların hepsi ilave şeker demek .
Kekler, kurabiyeler , tatlılar ,hamur işleri ve endüstriyel unlu mamüllerin tatları çok güzel gelebilir yediğinizde kendinizi mutlu hissedebilirsiniz ama bu his sadece anlık olarak size yansır, uzun vadede depresyonu tetiklemekte.Yaşamımızda genel olarak yaşam tarzı değişikliği yapmadığımız sürece depresyon hırkamızı sırtımızdan atamayız. Moralimiz bozuk olduğunda iyi hissetmek için tükettiğimiz şekerli besinler kısa süreli manik dediğimiz coşkulu bir ruh haline doğru sizi yükseltip sonrasında ise dibe doğru geçişe sebep olur.
Yüksek şeker seviyesi dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, hafızanın zayıflaması ve öğrenme güçlüğüne sebep olabilir. Ama asıl görülen şu ki fazla şeker ve fast food tüketimi olan kişilerde depresyon görülme riski daha fazladır.Bisküvi ,şekerleme, çikolata gibi hazır gıdalarla fazlaca fruktoz alımının ergenlik döneminde depresyon, endişe ve kaygı durumunun kötüleştiği görülmüştür. Şeker ve depresyon bağıntısında erkekler biraz daha şanssız. Şekerin beyinde oluşturduğu bu zihinsel sağlık etkilerine daha duyarlılar.
Bir öğün sonrasında beynimiz dopamin salgılar . Her öğün ayni yemeği tükettiğimizde o yemek artık zevk vermez dopamin seviyeleri düşer.Fakat şekerli bir öğün sonrasında ise daha fazla dopamin salgılanır ve ödüllendirilmiş hissedersiniz.Şekerli yiyeceklerin dozajı kaçarsa dopamin seviyesi sürekli yüksek kalır. Yani artık kendimizi ödüllendirmek için yediğimizde daha fazla dopamine ihtiyacımız vardır daha fazla şekerli besin tüketmemiz gerekir. Dopamin seviyelerinin çok yükselip alçalması ise psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkmasında etkilidir.
Şeker bağımlılığından nasıl kurtulalım?
Gün içerisinde farkına varmadan tükettiğimiz şekerlerden uzak durmakla başlayalım. Çayımızı kahvemizi, şekersiz tüketelim. Özellikle içeceklerle aldığımız şekerin maalesef farkında değiliz içeceklerimizi sınırlandırabiliriz.
Kaliteli karbonhidrat seçimleri yapmak, glisemik indeksi düşük beslenmek daha az acıkmanıza ,kan şekerinizin daha regüle seviyelerde kalmasını sağlayacaktır. Karbonhidrat kaynakları olarak meyve ve sebzeler , tahıllar tercih edilebilir. Çok fazla tatlı isteklerinizde meyveler, kuru meyveler imdadınıza yetişebilir.
Mutlaka etiket okuyun. Etiket okuryazarlığı o kadar önemli bir adım ki.Şekeri azaltılmış diye aldığımız bisküvinin içerisinde kaç gr şeker var? Sofra şekeri mi kullanılmış ya da pancar şekerinden mi elde edilmiş? Bunlar aynı şeylerdi aslında .
Ve tabii ki kendinize inanın. Eğer bir bağımlılığınız varsa bunu bitirmek çok kolay olmayacak .kendine biraz zaman tanı ve beslenmenden bu besinleri birazcık uzaklaştır daha sonra artık eskisi gibi tüketmek için can atmadığını fark edeceksin.
Sizler için listelediğimiz ürünlere göz atmak için tıklayın.