Su İçmenin Vücudumuzdaki Etkileri
Su İçmenin ABC’si
Su uygarlık tarihinden beri insanların merkezinde olmuştur. İnsan toplulukları hayatlarını devam ettirebilmek için hep su kenarında yerleşim kurmuş ve suya ihtiyaç duymuştur. Ne tesadüftür ki insan da, suda oluşur. Cenin olarak suyun içinde büyür. Rahim içerisindeki amnios sıvısında göbek kordonundan gelen besleyici sıvılarla büyürüz dünyaya gelmeden önce. Ve vücudumuzun yüzde 75’i de sudur. Aynı dünyamız gibi. Hücremizin çekirdeğinin içi, her şey sudan oluşur. Yani biz, SU’yuz…
Başından beri her şeyin, hepimizin bir olduğunu anlatıyorum ya, bütünsel bakışa yine geldik. Biz her şey ile bir bütünüz, her şey bizim, biz de her şeyin parçasıyız.
Vücudunda, kanının besleyiciliğinden organlarının iyi çalışmasına, gözlerinin iyi görmesinden cinsel isteğine, hatta öğrenme yeteneğinden uyku kalitene kadar her şeyin içtiğin suya bağlı olduğunu söylüyorum ben.
Sana suyun senin hayatın için en önemli kaynaklardan biri olduğunu söylüyorum. Hani senin senelerdir sırtın ağrıyor ya, ya da 30 seans gittiğin halde omzun hâlâ iyileşmedi ya, her ay aybaşın senin için bir kâbus ya, ya da uykusuzluk çekiyorsun ya… o zaman yeterince su içmiyorsun demektir. Yeni doğan bir bebeğin yüzde 75’i sudan oluşmakta iken bu oran çocuklarda yüzde 70, yetişkinlerde yüzde 60 ve yaşlılarda yüzde 50 şeklindedir.
Hayatımı etkileyen en önemli kitaplardan birinden bahsedeceğim şimdi size.
Bu kitabı okuduktan sonra suyun aslında hayatımızda sandığımızdan çok daha önemli olduğunu anladım. Kitap 1979’da İran Devrimi sırasında hapse düşen bir doktor olan Feridun Batmanghelidj’in gerçek hayat hikâyesidir. Dr. Feridun Batmanghelidj’in hapishanede tesadüf eseri karşısına çıkan, ilaç tedavisine cevap vermeyen bir peptik ülser hastasını oranın imkânlarında elinde bulunan tek şey olan su vererek iyileştirmesini ve sonrasında suyun hastalıklara iyi geldiğini, insanı iyileştirdiğini anlama sürecini anlatıyor.
O günden sonra Dr. Batmanghelidj, suyun şifa verici etkisi üzerine çalışmalarını yoğunlaştırma kararı alır. Cezaevinde kaldığı 2,5 yıl içerisinde yaklaşık 3 bin peptik ülser hastası tutukluyu yalnızca su kullanarak iyileştirir. Dr. Batmanghelidj, çalışmalarını sürdürebilmek için tahliye süresini kendi isteği ile uzatır yani “gönüllü hapis” yatar. Hasta Değil Susuzsunuz kitabında vücudumuzun suya ihtiyaç duyduğu nedenleri gayet net anlatır.
Hiçbir Canlı Susuz Yaşayamaz
Su yetersizliği vücudun bazı fonksiyonlarını önce bastırır, sonra öldürür. Su vücudun her hücresinde elektriksel ve manyetik enerji üretir, bize yaşam gücü verir. Hücre yapısındaki maddeleri birbirine bağlayan bir yapıştırıcıdır. DNA hasarını önler ve onarım mekanizmalarının daha iyi çalışmasına yardımcı olur, böylece üretilen anormal DNA sayısı azalır. Bağışıklık sisteminin (bütün mekanizmalarının) merkezi olan kemik iliğinde, bu sistemi kanser de dahil olmak üzere, çeşitli hastalıklara karşı güçlendirir.
Su Kanımız İçin Çok Gereklidir
Kemik iliğinde kan üretim sistemlerini düzenler, lösemi ve lenfoma oluşumunun önlenmesine yardımcı olur. Vücutta enfeksiyon ve kanser hücrelerinin geliştiği bölgelerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için çok gereklidir. Kanı sulandırır ve dolaşım sırasında pıhtılaşmasını önler.
Sindiriminizin Tüm Aşamalarında Su En İyi Dostunuzdur
Bütün besinlerin, vitamin ve minerallerin temel çözücüsüdür. Vücutta besinleri küçük parçalara ayırır, sindirimlerinde ve son metabolik aşamalarında görev yapar. Besinlere enerji verir ve parçalanan besinler sindirim sırasında bu enerjiyi vücuda aktarır. Susuz yenen yemeğin vücut için hiçbir enerji değeri yoktur. Su, besinlerdeki gerekli öğelerin emilimini artırır ve bütün öğelerin vücuda taşınmasına yardımcı olur.
Zayıflamak İstiyorsan Su İç
Su içtiğiniz zaman susuzluk ve açlık duygularını ayırt edebilirsiniz. Kilo vermenin en iyi yolu su içmektir. Düzenli aralıklarla su için ve sıkı bir rejim yapmadan zayıflayın. Acıktığınız zaman aşırı yememeli, ama susadığınızda suyunuzu içmelisiniz. Ayrıca sindiriminizin son ayağında da su pek etkili. Bağırsakları en iyi çalıştıran yağlayıcı maddedir, kabızlığı önler.
Su Toksin Düşmanıdır
Vücudun çeşitli bölgelerinden zehirli atıkları toplar ve atılmaları için karaciğer ya da böbreklere taşır. Dehidrasyon doku boşlukları, eklemler, böbrekler, karaciğer, beyin ve deride zehirli çökeltilerin birikmesine yol açar. Su bunları temizler.
Makineye Bakım Yapman İçin Su Şart
Vücudumuzun ayakta durmasından ve hareketinden sorumlu sistemler en çok sakatlanan yerler. Omurga, kaslar, eklemlerden bahsediyorum. Aslına bakarsanız eklemlerimiz makinemizin bağlantı yerleridir. Dişlilerdir yani. İşte bu dişlilerini yağlaman gerekir. Su, en iyi makine yağıdır. Susuzluktan kaynaklı olarak kas, bağdoku, eklemlerde pek çok sakatlık ve uzun süreli ağrılar, bana danışanlarımdan en sık gelen şikâyetlerdendi. Eklem boşluklarındaki temel yağlayıcı maddedir, artrit ve sırt ağrılarının oluşumunun önlenmesinde yardımcı olur. Omurgadaki diskleri ve tüm kıkırdak dokular arasındaki tamponları nemlendirerek eklem ve omurga sağlığımızı dengeler.
Su İçmek Kalbi Korur
Su miktarı kalp ve beyin damarlarında pıhtılaşmayı önler. Kalp krizi ve felce karşı koruyucudur. Vücudun soğutma (terleme) ve ısıtma (elektrik) sistemleri Su’dan sorulur.
Sudan Sebepler
Sudan sebepler diyoruz ya hani. Bence su en önemli sebep… Aklımızı suya borçluyuz…
Tüm beyin fonksiyonları için bize güç ve elektriksel enerji verir. Düşünmemizden bile sorumlu! Mutluluk kaynağımızdır. Serotonin ve diğer nörotransmitterleri üretebilmen için yine SU’ya ihtiyacın var.
Depresyondayım, Unutuldum… İmza: Su
Gergin misin, depresif mi? Elindeki antidepresana bir daha karşılaşmamak üzere veda et ve hemen çöpe at tatlım. Yerine 1,5 litre suyu bir kafana dik göreceksin çok daha iyi hissedeceksin kendini. Stres, gerginlik ve depresyonun hafiflemesine yardımcı olur. Melatonin de dahil olmak üzere, beyinde üretilen bütün hormonların yapımı için gereklidir. Çocuğunda dikkat yetersizliği mi var? O zaman ona paketlenmiş bol şeker ve aromalı o meyve suyunu içirme, sadece su içmesini sağla. Göreceksin su içmek güzel yavrunun dikkat aralığını genişletecek. Karar verme ve hedefleri belirlemede sorun yaşıyorsan su içmeye başlayınca kararsızlığından kurtulduğunu göreceksin… ve yeteneğinin arttığını.
Uyumak İstiyorsan Bol Bol Su İç
Neden mi? Yeterli su alımı, uykuyu düzenler. Yorgunluğunu alır.
Kadınlarda, âdet öncesi ağrıyı ve ateş basmasını hafifletir.
Yatağınızı ateşlendirmek için ilaçlara ihtiyacınız yok! Bir bardak su için yeter.
Şaka yapmıyorum. Susuzluk yani dehidrasyon cinsellik hormonunun üretimine engel olur, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir.
Hafızanı Korumak İçin Su İç…
Yaşlılıkta bellek kaybının önlenmesine yardımcı olur. Alzheimer, MS, Parkinson hastalıklarının riskini azaltır.
En İyi Gençlik Aşısı: Su
Su tazeler! Enerji verir… Gençliğin enerjisini verir. Cildi yumuşatır ve yaşlılık belirtilerinin azalmasına yardımcı olur. Gözlere canlılık ve parlaklık verir. Yetersiz su tüketimi kırışıklıkların en sevdiği dostudur. 40.000 kadın üzerinde 6 ay boyunca yapılan yeni bir araştırma sonucuna göre, günde 1,5 litre üzeri su içen 20.000 kadının kırışıklıklarında yüzde 40 azalma tespit edilmiştir. Bu bile yüzde 70’i su olan vücudumuz için suyun ne kadar gerekli olduğunu göstermiyor mu?
Madde Bağımlılığına En İyi Çözüm
Rehabilitasyon sürecinde bol su içirilmeli. Su kafein, alkol ve bazı ilaçlara duyulan bağımlılığın giderilmesine yardımcı olur.
Yeterince Su İçiyor musun?
Kozmetiklere, ilaçlara, fizik tedaviye ve doktorlara binlerce lira harcayan, aldıkları her ürünü düzenli olarak kullandıkları halde bana memnuniyetsizliklerini anlatan pek çok danışanıma şu basit soruyu soruyorum:
“Su içiyor musun?”
Su, canlıların hayatını sürdürmesi için gerekli olan ve bu sebeple hayati önem taşıyan, dünya üzerindeki en mucizevi maddedir.
Bu mucizeyi düşün bir.
Ne alçakgönüllü, ne mütevazı, ne iyiliksever ve ne bilge.
SU…
Sessiz, içine kapalı ve çalışkan su.
Su…
Sana sunulan sözüm ona rakiplerinin arasında ne kadar özelliksiz.
Aroması yok, rengi yok. Kokusuz, renksiz ve tatsız. Nötr.
Yapman Gereken…
Dostum, çok uzun zamandır susuzsun. Susadığın her an, sana su dışında uzatılan meyve suyu, kahve, gazoz, süt ile susuzluk ihtiyacını geçiştirdin. Hatta uyuşturdun. Tek yapman gereken, su içmeye sistematik, program ve saat dahilinde başlamak. Uyandığın anda, çok zorlamadan yavaş yavaş bir bardak suyunu içerek başla güne.
Kahvaltıdan sonra bir bardak daha. Her 2 saatte bir en az bir bardak su iç. Akşam yemeğinden sonra bir bardak daha. Yapacağın tek şey bu. Bunu kendin için yapabilir misin? Bence evet.
Vücudunuzun kaybettiği suyu geri kazanmak için yapacağınız şey basit, sadece su içmek. Susuzluğu lütfen başka sıvılar ile gidermeye çalışmayın. Daha önce de anlattığım gibi muhteşem bir işletim sistemi ile çalışan makinemiz vücuduna su olarak kabul edeceğini çok iyi bilmekte ve seçmektedir. Mitokondrilerden bahsettim, şu çokbilmiş hücre enerji santrallerinden. Bu çokbilmişler, vücudun tüm diğer analiz etme, algılama işlemlerinden sorumlu beyin ve onun yöneticisi olduğu sistemleri etkilerler. Bu nedenle su olarak algılanmayan hiçbir şey işleme girmez. Hatta su içtiğinizi sandığınız ancak su özelliği taşımayan bazı sular bile. Suyun titreşimi, kimyasal yapısı ve içeriğini vücudunuz anlıyor. Suyunuz canlı değil ise vücudunuz kabul etmiyor.
Bunu basitçe anlamak için yapacağınız bir test:
3 veya 4 eşit boydaki cam kavanozun bir tanesine çeşme suyu, diğerine damacana, diğerine ise iyi bir kaynak suyu koyun ağzına kadar. Sonra içine domates veya bir çarliston biber ya da yeşil elma atın her birinin. Sonra bırakın. 1 hafta veya 15 gün gözlemleyin. Farklı su tipleri içindeki elmalara ne olacak. Uzunca bir süredir Wellness konusunda önemli bir Japon firmasının da ürünlerinin pazarlamasını yaptım. “İyi Yaşam Evi” konsepti üzerine aldığımız eğitimlerin içinde işte bunu anlatıyorduk. Çünkü suyumuzun kalitesi, yaşamımızın kalitesi demek.
İçmeyin:
BPA’lı damacanalar
Güneşte kalmış pet şişelerdeki sular
Çeşme suları
Bunlar vücudunuza gerekli sulardan değildir. Hücresel yapısı uygun ve canlılığı olan su içmelisiniz. Lütfen susadığın zaman sadece su iç. Çünkü vücudunun suyunu alabilmesinin en sağlıklı yolu ve en önemli su kaynağı suyun kendisidir. Canlı, pH 6,5 ve üstü, kaynak suyuna yakın temiz ve saflıkta su, içmek için ihtiyaç duyduğunuzdur.
Vücudumuzdaki Su Miktarı:
Yaşadığınız baş ağrısı ve baş dönmesi nedenleri susuzluktan olmasın sakın. Çünkü bu tabloda eksik olan beynimizin yüzde 75’i sudan oluşur. Vücudunuzdaki suyun yüzde 10’unu yitirmeniz yaşamınızın tehlikeye girmesi demektir.
Normal içtiğimiz su yanında bir de madensuyu var. Mineralli suları diğer sulardan ayıran özellik, kaynağından elde edildiği anda spesifik miktar ve oranlarda mineraller içermeleridir.
Suyun pH’ı
İçtiğimiz suyun pH seviyesinin yüksek olması, kanımızın pH derecesine yakın olması vücudumuz için çok önemlidir. 6,5-9,5 pH arasında sular ideal içme sularıdır.
Vücudunuzun yüzde 60’tan fazlası su demiştim ya, şimdi su ile ilgili daha değişik şeyler duymaya hazır mısınız? Dünyadaki bazı önemli keşifleri tesadüfler sağlamıştır. Bunlardan en önemlileri de su ile ilgilidir. Suyun aslında basit kimyasal yapısı dışında ne özellikleri var biliyor musunuz? Su titreşimlere duyarlı ve kayıt mekanizması var. Dr. Benveniste’yi duyanınız var mı? Zamanından çok önce, insanlığın hazır olmadığı bilgileri paylaşan anlaşılamamış bir bilimadamı. Öncelikle kendi ülkesinin bilim kahramanı olan Fransız bilim insanı Dr. Jacques Benveniste’den bahsetmek isterim. Benveniste, yaptığı araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton (ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektromanyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. Sonra 1980’lerde başlattığı çalışmalarında ise su ile ilerlemiş ve suyun hafızası olduğunu keşfetmiş. Homeopati prensiplerini kullanan Benveniste, suya yabancı bir madde eklemiş, sonra suyu tam 1 milyon kez seyreltmiş, sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda karıştırırsa sudaki yabancı maddenin yok olacağını planlamış. Ama yabancı madde hâlâ suda mevcutmuş. Deneyine suyu milyonlarca kez daha seyrelterek devam etse de, içine en başta eklediği yabancı maddenin yok olmadığını tespit etmiş. Yani su kendine yüklenen bu maddeyi bir şekilde hafızaya kaydetmiş. Bunun üzerine Benveniste bir başka deneyinde suya zehir eklemek yerine sadece zehrin frekansını yüklemiş. Sonuç ne olmuş biliyor musunuz? Su, sanki içinde gerçekten zehir varmış gibi içine koyulan sinekleri öldürmüş. Bu ne muhteşem bir bilgi değil mi?Bu anlamda sadece görsel boyutta değil, moleküler anlamda da gerçekleşen bir mucize.
Su damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan bir karanlık alan mikroskobu altında inceleyerek çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi görsel anlamda belgeleyen kişi Masaru Emoto’dur. Benim de çok etkilendiğim, Suyun Gizli Mesajı kitabının da yazarı olan Emoto diyor ki: “İnsan bedeninin yüzde 85’i sudur. Düşündüklerimiz ve konuştuklarımız da bedenimizdeki bu su tarafından kaydedilir. Bu kayıtlara göre de hayatımızın bir kalitesi vardır. Suyun frekansını etkilemek ise bizim düşünce, duygu ve hislerimizden geçiyor. Yaşamımızın kalitesi, vücut sıvılarımızın kalitesi ile direkt bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir madde, fiziksel yapısıyla bulunduğu ortama kolayca adapte olur ve değişir. Fakat değişen sadece fiziksel şekli değildir, moleküler şekli de değişir. Çevreden aldığı enerji veya titreşimler suyun moleküler şeklini değiştirir.”
Bunu kanıtlamak için ne yapmış biliyor musunuz? Suyu dondurmuş ve fotoğraflarını çekmiş. Belli bir su da değil, dünyanın değişik yerlerinden ve değişik kaynaklardan aldığı farklı numuneler ile yapmış deneylerini. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su örnekleri, uyumlu geometrik şekilleri olan kristal desenlere sahipler ancak, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu su borularından geçen, depolarda bekletilen durgun su kaynaklarından alınmış kirli ve toksik sular, damıtılmış olsa bile şekilsel bozukluk ve rasgele oluşmuş kristal şekiller oluşturmuş. Bu durumu görünce deneyini ilerletmeye karar veren Emeto deneyini ilerletmiş, suları dondurmadan önce su şişelerinin üzerine yapıştırdığı kağıtlara bazı mesajlar yüklemiş. Neler mi yazıyormuş? Su dolu kavanozların bazılarının üstüne seni seviyorum, birine senden nefret ediyorum yazmış. Bazısına da klasik müzik, bazısına metal müzik dinletmiş. Sonuç? Masaru Emoto’nun su üzerine yaptığı bu çalışmasının bana göre mucizevi sonuçlarını Suyun Gizli Mesajı kitabında ve internet videolarında izleyin, önce çok şaşıracak sonra gözyaşlarınızı tutamayacaksınız. Neden mi? Şu bağlantıdan dolayı.
İnsan bedeninin yüzde 85’i su ise ve su hücreler arası bilgi alışverişini sağlıyor ise, vücudunun yarısından fazlası su olan varlıklar olarak bizler için ne demek biliyor musunuz? Su kristalleri sevgi ya da nefret titreşimini hissediyorlarsa. Buna göre moleküler yapıları değişiyorsa, kendine sürekli senden nefret ediyorum diyen birisinin vücudunda neler olur. Kendine her kızdığında, yerdiğinde, yargıladığında neler oluyor içerde, su örneğinden sen anla artık.
Size bedenimizden, hücremizden, atomlardan, mitokondrilerden ve bunların işlevinden bahsettim. Elektrik üretiyorlar, iletişim halindeler, her şeyi kopyalayabiliyorlar, her şeye dönüşebiliyorlar. Düşündüğünüz ne ise onu yaşarsınız. Düşündüğünüz ve söylediğiniz her şey tüm hücrelerinizi etkileyerek enerjilerini kopyalar ve hücrelerinize aynı eko dalgaları gibi iletmeye devam eder. Düşündüğünüz neyse o sizin hayatınız ve sağlığınız olur. Yani düşüncelerinizin kalitesi, yaşamınızın da kalitesidir.
Vücudunuz kendi içinde mikro ve makroda ekolojiler barındıran muhteşem bir makine. İhtiyacı olan kaynaklar, enerji kaynakları onun dışında her şeyi kendi içinde halledebilecek donanıma sahip.
Makineniz elektrik üreten hücresel yapısı, iletişim sistemi, onarım, yenilenme sistemleri denilen, sıvı dolu trilyonlarca odacıktan oluşur. Odacıkların hepsi kendi içinde bir ekosistem, koca bir bütünün kendi içinde her şeyi olan minik bir parçası, ancak bütüne eklenebiliyor, onun bir parçası oluyor.
Aslında biz her anlamda vücudumuzun sağlıklı çalışmasını ve bedensel bütünlüğümüzü de bu şekilde koruyoruz. Hücrelerimiz sürekli olarak iletişim halinde, bu iletişim sayesinde sağlığımız korunuyor. Hücrelerimiz elektrik üreten ve aralarında iletişimi olan muhteşem bir makine. Her şeyin bir titreşimi var dedik, su bu titreşimi kopyalayarak kendi içinde iletişime devam ediyor. Aslında doğmanızdan çok önce, atalarınızdan miras kalan genetik miras sadece fiziksel boyutta değil. Ruhsal boyutta da devrede olacak demektir bu.
Yaşam ne muhteşem bir kozmik dans.
Şimdi anlıyor musunuz?”Su gibi aziz ol” aslında ne önemli bir deyim.
Suyun Öteki Yüzü
Suyun etkilendiği en önemli doğal fenomen ise Ay. Mesela med cezir. Medcezir dolunayın etkilerinden dolayı gerçekleşen bir doğa olayıdır. Dev okyanuslarda medcezre yol açan dolunay, vücudunun yüzde 60’ından fazlası su olan bizler üstünde ne etkiler yapıyor? Ay’ın evreleri ile beraber vücudumuzdaki suyu da etkiliyor tabi ki. Size eski insanların çok bildiği ancak bilim dünyasının yeni keşfettiği bir konudan bahsedeceğim. İnsanoğlunun ayak basıp yakından tanıdığı Ay’ın, insan üzerindeki tesiri. Eski dönemlerde özellikle pagan ve Şaman şifa sistemlerinde Ay’ın evrelerinin insan vücudu üzerindeki etkileri bilindiği için pek çok şey bu zamanlara göre ayarlanırmış. Psikologlar, dolunay zamanı insan psikolojisindeki bu değişimi saptadıklarından beri dolunay üzerine pek çok araştırma yapılmış.
Dünyadaki pek çok cinayet vakasını inceleyerek dolunay zamanında işlenen cinayetler üzerine Dolunay Cinayetleri adlı bir kitap yazan Fransız araştırmacı René Claude Guillot, dolunay ve insanın ruh hali arasında çok kuvvetli bir etki olduğunu iddia ediyor. Yeniay ile başlayan Ay döngüsünde, vücuttaki sıvı dengesi bozuluyor, bu da sinir sistemini etkiliyor. Serotonin, dopamin ve endorfin hormonlarında dengesizlik, sinirlilik, aşırı hassasiyet, uykusuzluk, manik ruh hali, cinsel isteğin artması, aşırı duygusallık gibi etkiler bırakabiliyor. Her dolunay tabii aynı etkiler olacak diye bir kural yok. Vücut sıvılarının dengesizliği hücresel boyutta etkileri ile sistemin dengesini de bozuyor. Dolunay kadınlar üzerinde daha etkili. Nedenlerinden biri ve bence en önemlisi ise, Ay’ın dişil yani yin element olması. Peki, şu meşhur dolunay dişlerimizi sivriltip ulumamıza neden olmuyor da neler yapıyor?
Bir kere kadınlar, dolunay günlerinde çok hassas oluyor ve daha çabuk ağlıyor, hele bir de âdet döneminizde iseler, kanamaları artırıyor. Yine kadınlarda migren vakaları artıyor ve daha stresli hale geliyorlar. Doğumlar, bugünlerde yüzde 20 oranında artıyor. Ani sinirlilik, ruhsal olarak dengesiz ve düşünülmeden yapılan hareketler yine Ay’ın çekim gücünün maksimum olduğu dolunay vaktine denk geliyor. “Lunatic” denilen deyim Latince Ay anlamına gelen Luna’dan alınmış ve dolunay zamanının insan haletiruhiyesi üstündeki etkisi nedeniyle verilmiş.