Yaşamak teslim olmak demektir, varoluşa, zamana, evrene teslim olmak.

“Varoluşa teslim olmayan kendi egosuna teslim olur, zihnine duygularına teslim olur” Akif Manaf

Teslimiyet pek çok şey içerir, bırakmak, vermek, vazgeçmek, ölmek vs…

Bunlar çok hoş görünmemekle beraber bunları yapmayı başarırsak, teslimiyet yenilenmeyi getirir.

Mevlana teslimiyetten şöyle bahseder; “Deniz suyu, kendisine bütünüyle teslim olan ölüyü başı üstünde taşır. Diri olan ve en ufak tereddüdü bulunan ise denizin elinden nasıl sağ kurtulur? Aynı şekilde ‘Ölmeden evvel ölünüz!’ sırrı ile beşerî sıfatlardan soyunarak ölürsen esrar denizi seni başı üzerinde gezdirir.” der.

Tecrübeyle sabittir ki denizde yüzen kişi sakin ve telaşsız olduğunda; kendini akışına bıraktığında suyun üzerinde zahmetsizce seyreder. Ne zaman ki korku ve endişeyle hareket etse denizin dalgaları arasında kaybolur, telef olup gider. İnsanın hâli de böyle değil midir? Yaşamın zorlukları karşısında, “Ben nasıl mücadele ederim?” diyerek endişe duyar. Oysa ki kendi öz benliğine güvense, elinden geleni yapıp gerisini akışa bırakıp teslim olsa her türlü korkudan emin olur, rahat ve emniyet içerisinde yaşar. Teslimiyet tüm sebeplerin ötesinde olan hakikati görmeyi ve O’na inanıp güvenmeyi gerektirir.

Doğaya baktığımızda da tam bir teslimiyet görürüz. Fırtına çıktığında bir ağaç direnmez fırtınanın estiği yöne doğru eğilir, bükülür, doğrulur, esneklik gösterir, kendine ve köklerinin sağlamlığına güvenir. Fırtına dindiğinde de yaşamaya devam eder. Yine bir ağaç sonbahar geldiğinde yapraklarını dökmemek için direnmez çünkü bilir ki ilkbaharda yenide yeşerecek ve daha da güçlenecek.

İnsanlığa baktığımızda ise, hayatlarındaki en ufak bir değişime bile ayak dirediklerini görüyoruz. Hayatından her giden için üzülür, direnir, engel olmaya çalışır ve değişimi istemez. Konfor alanını terketmek istemez. Şunu bilmelidir ki hayata koyduğu her engel aslında kendi gelişiminin önüne koyduğu bir engeldir. Değişim olacak ki yerine yenisi gelebilsin ve tekamül sürecimiz işlesin.

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi

Bulanmadan donmadan akmak ne hoş

Her gün bir yere konmak ne güzel

Dünle beraber gitti cancağızım

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”

Hayatımızdaki her şey bize bir emanettir, anne, baba, sevgili, eş, çocuk, mutluluk, mutsuzluk, sağlık, para, eşya, dostlar, arkadaşlar… Hiçbir şey daima bizimle kalmaz hepsi bir gün gider ve yaşam denen bu yolda ruhumuzla, zihninizle, duygularımızla geriye bir tek biz kalırız. Yaşam daima değişime ve yeniliklere açıktır. Direnmek yerine teslim olursak tüm engeller bir bir kalkar. Bununla birlikte gelen değişim ve yeniliklere kocaman bir “merhaba” demesini de bilmeliyiz. “Hoşgeldin hayatıma”. Ben bunu hayatımın her alanında yapmaya çalışıyorum. Yeni bir eşya ya da kıyafet aldığımda bile, “hoşgeldin hayatıma, güzel günlerde birlikte olacağız” diyorum ve kabul ediyorum. Zorlu değişimler karşısında da aynı şekilde direnmeden teslim olmayı seçiyorum çünkü biliyorum ki onun da sonunda beni bir üst seviyeye çıkaracak bir durum var. Tekamülüm için bu gerekli.

Yaşamın akışına tıpkı bir ağaç gibi teslim olmalıyız.

Yaradana ve kendine güven, direnç gösterme. Çünkü dirençler hastalığa dönüşür. Tutunmayalım ve olanı olduğu gibi kabul edip teslim olalım. Nehrin tersine yüzmek yerine akışına teslim olmak kolaylıklar getirir. Hayat bir akıştır, bir nehirdir. Bir nehri kenarında durup izlediğinde sürekli akan suların her an yenilendiğini görürsün. Nehir hep bir dinamik ve akış içindedir, hep yenilenir, aynı suda ikinci kez yüzemezsin.

Hayatta böyle, hep akan bir nehirdir, anların arka arkaya aktığı bir nehir, bir an diğer anın aynısı olmaz. Eğer kişi bunun farkındaysa ve bu farkındalıkla yaşıyorsa her an yeni bir insan olacaktır. Burada anahtar unsur farkındalıktır. Akışın farkında olmak, akışı gözlemlemek ve akışın içinde bilinçli bir şekilde akmak ve teslim olmak.

Yaşam nehrinde huzur ve neşe ile yüzmek istiyorsak, bu nehrin kurallarına da uymak zorundayız. Nehir bazen yavaşlar ve huzur verir, bazen delice akar ve heyecan verir. Kendini nehre bıraktığında nehir sana hem huzuru hem heyecanı yaşatır ve seni alıp götürür. Nehri kontrol edemezsin, onun içindeyken istediğin yöne yüzemezsin, o seni kendi istediği yöne götürür, ona teslim olmak zorundasın.

Hayatta böyle, onunla mücadele etmek, savaşmak, onu kontrol etmeye çalışmak boş ve yorucu bir çabadır. Onun yerine hayatın akışını ve kurallarını anlayıp ona göre içinde akmak akıllıca olacaktır. Bunu yapabilmek için hayata teslim olmak gerekir. Akışa teslim ol!

Hayata teslim olunca her şeyin rahatladığını, kolaylaştığını, yenilendiğini göreceksin. Bu kadercilik değildir. Bu kontrolü bırakmak ve hayatla birlikte akmaktır.

Direnç göstermeyi bırakıp teslim olduğumuzda özgürleştiğimizi görürüz.

Tam bir teslimiyet içinde olmak. Beklentisiz, olduğu gibi, saf ve duru, sadece izleyici olarak kalmak. Sorgulamadan olduğu gibi teslim olmak ve sonucunda varacağın noktanın senin ve bütünün hayrına olduğuna inanmak. Niyetlerine bağlı kalmak aynı zamanda akışın seni nehirlerde, dalgalarda, fırtınalarda sürüklemesine ve muhteşem zirvelere taşımasına izin vermek, bu iniş çıkışlarda tüm fiziksel, duygusal ve zihinsel dengeni korumak.

Eğer olanı kabuldeysen teslim olmuşsun demektir…

Sevgide kalın

Ali Cihan