Yaşlanma küresel bazda en çok ölüme sebep olan şey. Lobiciler ise onu bir hastalık olarak sınıflandırma konusunda ciddi bir başarı elde etmeye başladılar. Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’nın son versiyonunda XT9T adlı yaşlanma ile ilgili bir madde yayınlandı ve bu iş o kadar başarılı oldu ki prestijli bir tıbbi yayın olan The Lancet’te yayınlandı.

Bu kodlama ise yaşlanmanın organizmanın adaptasyon yeteneğinin devamlı kaybına sebep olan bir patolojik süreçten kaynaklandığı ve yaş ilerledikçe ilerlediğini gösteriyor. Yaşlanma karşıtı alanlar için önemli bir adım çünkü bu kodlar yeni ilaç ve terapilerin lisanslanabilmeleri için bir gereklilik. BU ise yaşlanmanın patolojik bir süreç olduğunun tanındığı anlamına geliyor ve doğrudan yaşlanma süreçlerini hedef alan terapilerin geliştirilmesine engel olan düzenleyici duvarların kaldırılmasına bir adım daha yaklaşıldığını belirtiyor.

Dünya Sağlık Örgütü, 2050 yılında 2 milyar insanın 60 yaşından yaşlı olacağını öngörüyor ve bu dünya nüfusunun yaklaşık olarak %22’si. 2015 yılında bu değer 900 milyon ile %12 civarındaydı. Artan yaşam ömrü ise bu rakamı yukarıya taşıyor ve 2020 yılında dünyadaki 60 yaşından yaşlı birey sayısının 5 yaşının altında olanlardan daha fazla olacağı düşünülüyor. Bu büyük bir endişe kaynağı çünkü toplumlar muhtemelen yaşlı adedindeki artış ve onun beraberinde gelen risk faktörleri ile baş edemeyecekler. Bu sorunun tek çözümü ise yaşlanma sürecini hedef alan terapilerin varlığı ile yaşlanan nüfusu ailelerine ve sağlık sistemine yük olmaktan ziyade aktif, mutlu, sağlıklı ve topluma fayda sağlar hale getirmek.

Bu yeni kodlama Dünya Sağlık Örgütü’nün resmi olarak yaşlanmayı bir hastalık olarak gördüğü anlamına gelmiyor, aksine yaşlanmanın yaşa bağlı Alzheimer, osteoartrit, amiloidoz, kanser, diyabet ve atheroskleroz gibi diğer hastalıkların gelişimindeki birincil risk faktörü olarak tanımlanmasını kabul ettiğini gösteriyor. Bu kodlama sadece bir taksonomi değil, aynı zamanda pek çok ülkede ilaçların nasıl reçete edildiklerini belirliyor. Bu nedenle doğru şekilde tanımlanması yaşa bağlı hastalıkların tedavisindeki çözümler üzerinde etkili olabilir.

Bir hastalık olarak yaşlanma, onu normal olarak görme geleneğini kırıyor ve yaşlanmaya karşı savaş onu semantik sebeplerden dolayı bir hastalık olarak görmeye direnenler nedeniyle zorlaşabiliyor. Çünkü hastalığın herkesin kabul edeceği bir tanımına dair tartışmalar daha uzun süre devam edecek gibi. Yaşlanmaya karşı ilaçların geliştirilmesi ve onun önlenmesi, yaşa bağlı sağlık kaybının tedavisine dair rehberlerin yayınlanması için resmi olarak bir hastalık olarak tanımlanması gerekli.

İnsan organizması karmaşık ve kırılgan olduğu gibi, bilim henüz bedenin bütünün nasıl çalıştığını açıklayamıyor. Klinik deneyler sadece en iyi tahminlerin test edilmesi için organize edilen bilimsel deneylerdir çünkü test edilmemiş tedaviler çile çekmeye sebep olabilirler. Küresel tıp bilgisinin birikimi sayesinde yan etkiler önlenebiliyorlar ve hastalıklar tedavi ediliyorlar. Başarısız deney ve çalışmaların yayınlanmaları da kaynak israfı yaratmamak için önemli. Klinik deneyler masraflı süreçlerdir ve ABD gibi ülkelerde pahalı olabilirken, Rusya gibi ülkelerde daha ucuza gelirler. Yaşamı uzatmak isteyenler ise küresel bazda yeni klinik deneyler ve anti-aging kürleri için fikirler belirtiyorlar.

Bazı yaşa bağlı sendromlar ve rahatsızlıkların altta yatan özel mekanizmaları vardır ve bu patolojilerin özel kodları var. Yani yaşlanmanın bazı özel mekanizmalarına dair tedaviler üretilebilirler. Etkili T-hücresi rejenerasyonunun gelişimi ölüm oranlarında ciddi bir azalma yaratabilir ve bu da böylesi yaşam kurtaran terapilerin sigorta şirketlerinin kapsamına alınmasını gerektirebilir. Bu sayede yaşlanma karşıtı teknolojiler biyomedikal yatırımcılar için pnömokoksik aşılar gibi karlı bir iş hale gelebilirler.

Verimli anti-aging terapilerinin klinik uygulamalar için gelişiminde gerontologlar, düzenleyiciler, eczacılar, biyomedikalciler ve sigorta şirketleri gibi tıbbi komünitelerin danışmanlıkları gerekiyor. Biyomedikal ve tıbbi geçmişi olan her birey araştırmalar için yazım yapabilir ve analitik kağıtlar hazırlayabilir. Böylece bilgi yönetimi daha kolay olur ve uzun yaşam isteyen aktivistler bu düşünceyi yayarak destek arayabilirler.

Bu yeni tanımlama kodu doğrudan yaşlanmayı hedefleyen terapilerin geliştirilmesini daha kolay hale getiriyor ve süreç her türlü devam edecek. Bu pozitif değişimin ilaç sanayisini yaşlanma süreçlerini hedefleme konusunda cesaretlendireceği umuluyor. Zira daha uzun yaşamak, aynı zamanda daha fazla para harcamak anlamına da geliyor.