Panpsişizm, tüm evrende moleküler ve atom altı seviyelere kadar yaygın bir bilincin olduğu teorisidir. Bir Zen Budistine ya da kendini Hindu’ya adamış birine, evrenin bilinçli olma olasılığının kanıtını bulduğunuzu söylerseniz muhtemelen size açıkça olan şeyi işaret ettiğiniz için teşekkür edeceklerdir. Ancak çalışmaları materyalizme dayanan ve genellikle ruhani veya soyut olanı reddeden bilim insanları için böyle bir kavramın olası kanıtlarını bulmak çığır açıcı olacaktır.

Ancak bununla birlikte evrende her şeyi kapsayan bir bilinç alanı olduğunu varsayan teoriler geliştiren az sayıda fizikçi de bulunmaktadır. Bilinç seviyemiz elbette köpeklerden ya da diğer hayvanlardan farklıdır; ancak tüm maddenin bilinçli olması mümkün müdür? Bitkiler ve ağaçlar bilinçli olabilir mi? Peki ya yıldızlar? Panpsişizm, tüm bu soruların cevabı olabilir.

Bilincin Zor Problemi

Panpsişizm, maddi olan her şeyin belli bir bilinç seviyesi olduğu düşüncesidir. Atom altı parçacıklara kadar her şeyin, bizim deneyimlediğimiz bilinçten farklı olsa da göreceli olarak bilinç seviyeleri vardır.

Geleneksel bilim, böyle bir fikri mantıksız bulabilse de David Chalmers gibi felsefi savunucular, bilimin tipik olarak bir şeyin nasıl davrandığını söyleyebildiklerine ama o şeyin nasıl olduğunu söyleyemediklerine işaret ediyor. Bilim, davranışlarını tanımlayabildiği sürece maddenin içsel doğası ya da özellikleri ile ilgilenmez.

Charlmers’ın görüşünün oluşmasına yardımcı olan da bu varoluşsal meraktır. Chalmers, bilincin makro ve mikro olmak üzere iki düzeyde var olduğunu söyler. Biz sadece makro deneyime sahibiz, ancak makro düzey de makro deneyimimiz için bir yapı taşıdır.

Bu ise Chalmers’ın materyalizmi reddetmek için kanıtı olan bilincin zor problemi teorisini oluşturmasına yol açtı. Deneyimin niteliklerinin ya da öznel doğasının, materyalist bakış açısı ile çeliştiğini söyleyen Chalmers, bilinçten yoksun mikrofiziksel bir dünya varsa işte o zaman bilinç bulunduran dünyanın, fizik kurallarından farklı, ayrı bir özellikler kümesi gerektireceğini söylüyor.

Yıldızların Bilinci

Neden Samanyolu’nun eteklerindeki yıldızlar bazen merkeze yakın olan yıldızlardan daha hızlı hareket ediyor? Eski bir NASA roket itki bilim insanı olan Gregory Maatloff, yıldızların bunu bilinçli olarak yaptıklarını söylüyor. Bazı nedenlerden dolayı, olması gerekenden daha hızlı hareket eden ve Kepler yörüngesi gibi fiziğin beklentilerine aykırı davranan birden fazla yıldız bulunmaktadır.

Kuantum boşluğunda her yeri kaplayan bir enerji alanının var olduğu fikrine benzer bir şekilde bilinç için de sonsuz ve yaygın bir alan olabilir. Kuantum boşluğundan ya da sıfır noktası enerjisinden gelen bu enerjiye, enerjiyi aktarmak için Kuantum dalgalanmalarına dayanan Casimir etkisini kullanan bir makine ile varsayımsal olarak erişilebilir.

Matloff, kuantum boşluğuna çok benzer bir şekilde Casimir etkisinin, kuantum dalgalanmaları yolu ile bilinci maddeye aktaran evrensel bir alan olabileceğini söylüyor.

Matloff, bu bilinç alanına proto-bilinç diyor. Bilinç seviyemiz mikro deneyimin, makro deneyimin yapı taşları olmasına çok benzeyen proto-bilinç faktörlerinden gelir. Cansız nesneler ile bilinçli olduklarını düşünmediğimiz organizmalar, meydana geldikleri molekül ve parçacıklardan daha düşük seviyeli proto-bilinçli yapı taşlarına sahip olabilir. Bu unsurlar, bizimle kıyaslandığında basit sistemlerdir. İnsanların karmaşık sistemleri düşünüldüğünde bizim bilinç seviyemiz, standart bir özellik olarak kabul edilebilir.

O halde yıldızlar, kuantum bilinç alanı ile bir tür ozmotik süreç aracılığıyla bilinçlilik mi elde ediyor? Her ne kadar bu kulağa soyut gelse de tam olarak bunun gerçekleştiğini söyleyen bazı kanıtlar bulunmaktadır.

Matloff, daha soğuk ve daha az kütleli olan yıldızların, daha büyük yıldızlara göre galaksiyi daha hızlı dolaştıklarını keşfeden Rus bilim insanı Pavel Paranego’nun bir araştırmasını ortaya koydu. Garip bir şekilde galaksinin daha dış kenarlarında olması gereken yıldızlar, normalde olmaları gerekenden daha hızlı hareket eden ve daha az enerjiye sahip olan küçük yıldızlardı.

Yıldız bilinci ile ilgili teorilerden bir tanesi bilincin, muhtemelen yıldızın daha üst katmanlarında olduğunu belirtiyor. Bilincin, daha küçük ve daha soğuk yıldızların üst kısmında ya da fotosferde yani moleküllerin bulunabileceği yerde bulunduğu söyleniyor. Bilim insanları buna moleküler yıldız imzası ya da moleküler spektrum diyorlar. Daha büyük yıldızların dış katmanları ise moleküllerin bulunamayacağı kadar sıcak oluyor.

Bu, soğuk yıldızların onlara yıldız iradesi veren moleküler bilinç katmanına sahip oldukları anlamına mı geliyor? Matloff, buna inandığını dile getiriyor. Üstelik, Carl Sagan da bizim yıldız tozlarından oluştuğumuz hakkında bir şeyler söylememiş miydi?

Matloff’un bahsettiğim açıklamasındansa bilimkurguyu andıran bir açıklaması ise bu yıldızların onları kontrol eden gelişmiş bir medeniyet nedeniyle daha hızlı hareket ediyor olabilecekleri ile ilgili. Kardeshev ölçeğinde tip II’ye denk gelen bir yıldız medeniyeti ya da daha yüksek bir medeniyet, bir yıldızın etrafına, onun enerjisini kullanmak için Dyson Küresi inşa edebilir. Bu noktada medeniyet, yıldızı hareket ettirebilir ya da yıldızın hareketini etkileyebilir. Ancak Matloff, bunun pek olası olmadığını düşünüyor.

Evrensel bir bilincin var olup olmadığını söylememiz ya da ilerde söyleyebilecek olmamız hakkında bir şey söylemek zor, ama bunu düşünenler ikna edici teorik ve felsefi kanıtlar sunuyor. Ay’da yürüyen altıncı insan olan Apollo 14 astronotu Edgar Mitchell, bir “bilinç evreninde” yaşadığımızı idrak etmişti.

Ve diğer astronotlar da uzaydan döndüklerinde bilince bağlı olarak her yerde var olan bir bağlantı hissinin benzer tezahürlerini deneyimlediler. Tabi ki bizim algımızın ve farkındalığımızın öznel doğası farklı ve keşfedilmesi gereken bir şeydir. Böyle bir alan varsa bundan nasıl faydalanabiliriz ve bu alan, daha yüksek bilinç seviyelerine ulaşmak için kullanılabilir mi?