1) Hızlı Fiziksel/Biyolojik Değişimlerin Olduğu Bir Dönem:

Pelvis kemiğinin büyümesi, memenin doldurulması, genital organların boyut ve hassasiyetinin artması, kasık ve koltuk altı kıllarının büyümesi, sesin kalınlaşması, sivilce ve menarş özellikle kızlarda onları şaşkına çeviren başlıca fiziksel ve biyolojik gelişmelerdir. Elbette aynı zamanda endişelendiren değişimlerdir.

Hem erkek hem de kızlarda, adrenal ve gonadlardan hormonların salgılanması ve hipofiz bezinin ön ve arka nöral bölümlerinden salgılananlarla desteklenen, kemiklerin, kasların, sinir sistemlerinin boyut ve gücünde hızlı değişiklikler meydana getirir. ve özellikle cinsel işlev için tamamen olgunlaşmış üreme organlarında.

Kasık ve koltuk altı kıllarının büyümesi, sesin kalınlaşması, ter bezlerinin daha aktif hale gelmesiyle birlikte vücut derisinin yapısındaki değişiklik ve testis ve penisin ani büyümesi ve işlevsel olarak güçlenmesi ve çocuğun yaşadığı boşalma. , hepsi onu şaşkına çevirir.

Ergendeki tüm bu fiziksel ve biyolojik değişiklikler, değişen duruma uyumunu oldukça zorlaştırmaktadır. Ergen bazen başkalarının arkadaşlığından utanır, başkaları tarafından bakıldığında kızarabilir veya kaçabilir. Özellikle kız regl ve erkek erekte olması nedeniyle endişelenir. Ergenler bu konularda açık ve net eğitilmediklerinde zaman zaman suçluluk bilincine sahip olabilirler.

Bunun  dışavurumu ise “başkaları (hayali izleyiciler) benim görünüşüm ve davranışlarım hakkında ne düşünüyor olabilir” endişesine takıntılı hale gelmeleridir.

Ayrıca gencin anne ve babasına olan yakınlığının azaldığı, ya kendi duygu ve düşüncelerine daha fazla kapıldığı ya da yaşıtlarına karşı güçlü bir çekim hissettiği dönemdir.

Şimdi, fiziksel büyümeye geri dönersek, hipofiz bezinden bahsetmek gerekir; ön lobu ergenlik döneminde birçok büyümeyi teşvik eden hormon üretir. Ve aynısının aşırı salgılanması bir devi üretebilirken, eksikliği bir cüceye dönüştürebilir.

Aşırı büyüme veya yetersiz büyüme – her ikisi de kişinin fiziği ve görünümü hakkında ciddi şekilde endişe duymasına neden olan koşullardır. Fizyolojik ve psikolojik süreçler karşılıklı bağımlı değişkenlerdir.

Endokrinler, fiziksel büyüme sürecinde önemli bir rol oynar ve ergenlik, büyümenin doruk noktasıdır; bu endokrinler fizyolojik süreçlerle ilgili kişinin davranışını etkiler ve kişiliğinin tamamı da etkilenir.

2) Görünüm-Bilinç:

Ergenlik döneminde hem kız hem de erkek, görünüşleri konusunda çok takıntılı  hale gelirler. Fiziksel değişimler çok hızlı gerçekleştiği için ergenin görünümünü etkileyen “nasıl görünüyorum acaba ?” onun musallat endişesi haline gelir. Bir ergen, çekici bir görünüm geliştirmek ve bunu korumak için elinden gelen her şeyi yapar. Beğenilmek ve onaylanmak en büyük ihtiyaçlarındandır.

Görünüş takıntısı, doğal olarak, ergeni zaman zaman çok huzursuz eder. Yan etkisi, rekabet edemediği birine karşı kıskançlık olabilir. Görünüşüne yönelik bu ısrarlı endişe, kişinin davranışınlarını bozabilir.

Hayali veya gerçek, fiziksel bir kusur veya çekim eksikliği durumunda kişi utangaç olabilir veya geri çekilebilir. Eğer kusur doğuştan ise veya doğum sonrası ama tedavi edilemez düzeyde gelişmişse, genel olarak kişilik gelişimi olumsuz etkilenecektir. Böyle biri normal bir şekilde davranamaz.

Beden dismorfik bozukluğu, birisine takıntı haline geldiğinde çok yıkıcı olabilir.

3) Karşı Cinsiyete Yönelik Çekicilik:

Kızdaki ve erkekteki genital değişiklikleri, birinin diğerine karşı güçlü bir çekim hissetmesine neden olur. Ergenlik dönemindeki fiziksel büyüme ve değişme , kişiyi karşı cins için çekici hale getirir. Bununla birlikte, aynı cinsiyetten akranlara ve karşı cinsten olanlara uyum sağlama sorununu da beraberinde gelebilir.

Kendilerini karşı cinsten olanlara karşı yetersiz hisseden ergenler, davranışlarında garip şeyler sergileyeceklerdir.

Cinsiyet konularına ve karşı cinse yönelik merak yaşla birlikte artar ve eğer ebeveynler ya da çevredeki yetişkinler bir ergenin bu tür duygularını bastırmaya yönelik tutumdalarsa, cinsel meseleleri sağlıklı bir şekilde anlamaları mümkün olmaz. Bunun sonucunda bastırılmış duygular oluşabilir. Zamanla bastırılan duyguların birikmesiyle, ergen ya yıkıcı bir şekilde patlayabilir ya da başka anormallikler sergileyebilir.

Ergen, yeni uyanan bu cinsel dürtülerle nasıl başa çıkılacağı ve bu güçlü dürtülerin ne anlama geldiği konusunda büyük bir zorlanma yaşar. Ergenin enerjisinin ve dikkatinin büyük bir kısmı bu dürtüler tarafından işgal edilir. Ahlaki karakterin gelişimiyle ilgili en büyük endişe cinsel davranış olduğu için sadece ergen değil bazen ailenin büyükleri de endişelenir.

Cinsiyet davranışının ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmiş iki yönü – fiziksel ve psikolojik, ergenin cinsel davranışında gösterilebilir.

Ergenliğin başlamasıyla birlikte çocuk, genital organlarının manipülasyonuna ilgi duymaya başlar.

Ailenin yetişkin bireylerinin, mastürbasyon ve boşalma/adet görme durumuyla açık ve dürüst bir şekilde ilgilenmesi gerekir. Değilse bir uzmandan destek almalıdırlar.

4) Bilişsel Gelişim:

Ergenlik, bir kişinin bilişsel olarak olgunluğa ulaştığı aşamadır. 11  yaşından itibaren bilişsel gelişim başlar.

Bilişsel gelişimin yetişkinlik aşamasıdır ve aşağıdaki özelliklerle karakterize edilir:

(i) Şimdi, aynı sınıfa ait olanlar arasında ve farklı sınıflara ait olanlar arasında var olan mantıksal ilişkiler izlenebilir. Şimdiye kadar çocuk, farklı olaylar arasında var olan mevcut ilişkileri takip edebiliyordu, ancak şimdi ergen gelecekteki olası ilişkileri görselleştirme yeteneklerini geliştirdi ve bu sayede ergen durumları tasarlayabilir.

Gelecekte gerçekleşmesi muhtemel olaylar arasında var olabilecek tüm olası ilişki türlerini düşünebilir. Gelecek, onun bazı varsayımlarını onaylayıp bazılarını reddedebilse de, düşüncesi her zaman mantığa dayalıdır ve ısrarla sürdürülür.

(ii) Artık kombinatoryal düşünme yeteneğine sahiptir – tüm seçenekleri sistematik olarak gözden geçirebilir. Ergen, istediği türden bilgiyi elde etmek için tüm biçimsel mantık sistemini sezgisel bir şekilde de kullanabilir.

Ergenlik aynı zamanda kişinin hayal gücünün gelişiminin ileri bir boyuta ulaştığı dönemdir – sezgisel düşünmeye çok yardımcı olur.

(iii) Yaşamın bu döneminde bazı ek somut yapılar edinilir. Örneğin, iki farklı tersin olduğu ve 4’lü grubun gelişmesini destekleyen  denge problemini anlayabilir

Artık yoğunluk ve nicelik arasında var olan denge türünde işleyen denge kuralını izleyebilir. Şimdi, bilişsel alandaki çok fazla gelişme nedeniyle, ergen kariyer bilinçli hale geliyor.

Geleceği üzerine derin derin düşünürken, daha parlak bir kariyer için uygun çalışma konularını seçmek için daha iyi bir konumdadır – elbette, meslekler alanındaki çeşitlilik ve karmaşıklık, uzman bir rehberliği gerektirebilir, ancak kariyer bilinci, büyük bir adımdır ve bilişsel gelişiminin göstergesidir.

Bununla birlikte, bir ergenin aceleci bir karar vermesi, sürekli fikir değiştirmesi daha olasıdır, genellikle bu dönemde aceleci ve değişken olurlar.

5) Duygusal Koşullar:

Wilkins, hipertiroidizmin ergenlik döneminde daha yaygın olduğunu yazıyor. Hipertiroidi, tiroid bezinin aşırı salgılanmasından kaynaklanır. Hipertiroidizm, duygusal dengesizlik ve aşırı hareketlerle dışavurur. Duygusal dengesizlik nedeniyle, bir ergen, atacağı bir adımın artılarını ve eksilerini düşünmek için sabra sahip değildir – bilişsel olarak bunu yapacak kadar gelişmiş olmasına rağmen.

Ergen bir erkek veya kız, öfke veya hayal kırıklığından herhangi bir acele veya pervasız adım atabilir. Bir ergen duygusal olgunluktan yoksundur.

Soğukkanlı veya nesnel düşünme, genellikle bir ergenden beklenmemesi gereken davranışlardır.

Gerekli fiziksel değişiklikler için, hipofiz bezi tarafından salınan hormonlar, adrenal korteks ve gonadların işlevini daha da uyarır.

Bu fiziksel ve biyolojik değişikliklerin genel etkisi, genellikle ergeni asabi ve aceleci yapan bir duygusal durumun gelişmesidir; bazen bastırılmış duyguları patlayıcı bir patlamaya veya öfke nöbetine neden olabilir. Ergen duygusal enerji açısından zengindir, ancak uygun kanalizasyon eksikliğinden dolayı bunu yönetemeyebilir.

6) Hayal Gücünde Uçuş:

Ergen çoğu zaman gerçeklerin sınırlarının üzerine ve hayal gücünün dizginsiz gökyüzüne yükselir. Yerine getirilme şansı olmayan birçok arzusunun yerine getirilmesini düşler. Ergenlik aynı zamanda hayal gücünün olası sonuçları gözünde canlandırmasına yardımcı olabileceği ve ısrarla düşünmesini sağlayabileceği bir dönemdir.

Dolayısıyla hayal gücü, ergeni ya bir hayalperest, ya da fantazmagoryada ya da kendi hayalinin yarattığı bir dünyada kendini kaybeden bir kaçışçı yapabilir yahut tam aksine onu yaratıcı bir sanatçı haline getirebilir. İyi şeyler, yüksek idealler veya hedefler hayal etmek, dünyanın sert gerçekleriyle temas halinde olduğu sürece, bir kişinin yükselmesi için gereklidir.

Bu nedenle, bir ergen için çevrenin önemi büyüktür. Hayal gücü ne kadar fazlaysa güzel sanatlara ilgisi o kadar artar, elbette uygun bir ortam sağlanmalıdır.

7) Kahraman İdoller:

Yaşayan bir karakter, belki bir ekran kahramanı, onun akran grubunun bir üyesi, tanıdıklardan ya da aileden biri ergenin hayal gücünü yakalamış olabilir ve hevesle ona öykünmeye başlar.

Onu cezbeden şey fiziği olabilir—iyi boy ve iyi vücut yapısı artı iyi görünüm; oyunlarda veya sporda beceri olabilir; maceracı doğa; açık sözlülük vb. de ergenin kahramanını seçebileceği niteliklerdir. Ergen, kahramanını tarihten ya da edebiyattan seçebilir; ya da hayali bir karakter de onun zihninde bir kahramanın yerini alabilir.

Bazen, şiddete eğilimli kişiler, yasa dışı işler yapanlar, bir çete lideri ya da kavgacı biri, onun için bir ideal haline gelebilir.

Psikologlar ayrıca böyle bir öykünmedeki gizli motivasyonun öz güvenlik olduğunu söylüyorlar.

Ailenin yaşlı üyeleri ve okuldaki öğretmenler, öğrencilerin önüne harika karakterler sunarak istenilen kişilik tipinin gelişmesinde etkili olabilir. Karakter yaşayan biri olabilir ya da yakın geçmişten bir efsane olabilir. Bazı durumlarda, öğretmenler bile öğrencileri tarafından taklit edilir. Öykünme için ideal karakterleri sunmak, öğretmenlerin kutsal bir görevidir.

Çoğu durumda, kahramanlar yaşla birlikte değişir. Çocukluk dönemindeki kahramanı, bir ergenin hayal gücüne daha çekici gelen özelliklere sahip başka biri ile değiştirilebilir. Sanata biraz meyilli olan birinin, bazı mükemmel sanatçıları taklit etmesi muhtemeldir. Aile geçmişi de ergenin bir kahraman seçimini etkiler.

8) Hobiler:

Ergenlik aynı zamanda kişinin bir takım hobilere meyilli olduğu bir dönemdir. Bir spor salonuna, masa tenisi veya basket kulübüne katılabilir. Bazıları şiir yazmaktan ya da hikaye yazmaktan hoşlanabilir. Müzik veya dans başkaları için cezbedici olabilir.

Özellikle kız çocukları hobi olarak dans, estetik konularıyla ilgili işleri tercih edebilirler. Cinsiyet-kimlik, kahraman-idol  ve diğerleri de hobi seçimini etkileyen faktörlerdir.

Ergenlik, fiziksel, zihinsel ve duygusal tüm alanlarda büyüme ve gelişmenin çok hızlı olduğu bir dönemdir. Hobiler onların aşırı enerjilerini kaliteli bir şekilde tüketme ve yönetme konusunda destekleyici uğraşlardır. Bu sayede enerjilerini yapılandırmış olurlar.

Ailedeki büyükler, öğretmenler ve gençlerin refahı için gönüllü olarak çalışan diğerleri, ergenlerin şu ya da bu hobiyi seçmelerini sağlamalıdır. Ergenler enerjilerini oraya kanalize ederek yaratıcı işler peşinde koşmalıdırlar.

Bu dönemde, büyüyen gençliğin uğraşacak hiçbir işi yoksa, eğlenebilecekleri hiçbir şey yoksa, bu durum çok zararlı olabilir.

Yoldan çıkmaları, kötü ilişkiler kurmaları ve kariyerlerini mahvetmeleri, kendilerini gittikçe daha da dibe çekmeleri muhtemeldir.

9) Cinsiyet Rolü Kimliği:

Çocuklar, yalnızca belirli bir cinsiyet için toplum tarafından kabul edilen ve sevilen bir dizi davranış kalıbı kazanmaya çalışırlar. Üzgünüm ama cinsiyete dayalı bazı kültürel kodlar taşıdığımızı söylemem gerek. Günümüzde bu kültürel kodlardan daha özgür olsakta bunları sürdüren zihniyetler mevcut.

Örneğin, bazen agresif ve geveze bir erkek çocuk sevilebilir ama kızdan sessiz ve hatta utangaç olması beklenir. Cinsiyet rolü kimliği, her zaman, ergen erkek veya kızın ait olduğu kültüre veya alt kültüre atıfta bulunur.

Özellikle yirminci yüzyılın son otuz ya da kırk yılı boyunca, ergen kadınların “cinsiyet rolü kimliğinde” önemli değişikliklere tanık oluyoruz.

Ergen kızlar, erkeklerin kıyafetlerini özgür bir şekilde giymeyi tercih ederler.

Cinsiyet eşitlikçiliği nedeniyle, kızlar herhangi bir iş için erkeklerle rekabet etmeye hazırlar – daha önce sadece erkeklere uygun olduğu düşünülen işlerin çoğu artık o kadar dikkate alınmaz, kadınlar girişlerini önemli ölçüde orada kaydetmiştir.

Öyledir, çünkü modern eğitim kızları bağımsızlık, rekabet ve daha yüksek başarılar için teşvik eder. Ancak, kentsel geleneksel toplumlarımızda  genel eğilim, bu gelişmeyi desteklemez ve kızlarının, geleneksel olarak erkeğe özgü olarak kabul edilen bir dizi işe girmesine izin vermezler.

Geleneksel cinsiyet rolüne gelince, kızların ev işlerinde ve çocuk bakımında annelerine yardım etmeleri beklenir. Evin temizliği ve dekorasyonu esas olarak kızların endişesi olarak kabul edilir. Erkeklerse güç gerektiren işlerde aktif olmalıdır. Bir işin ucundan tutmalı tabiri caizse bir baltaya sap olmalıdır.

Neyse ki günümüzde bu algı tamamen olmasada çokça değişti. Kız ya da erkek çocuklar aynı alanlarda beraber varolabiliyorlar.

10) Akran Grubunun Etkisi En Güçlüdür:

Erken çocukluk döneminde, ebeveynler ve özellikle anne, çocuk üzerinde en büyük etkiye sahiptir. Çocuk, ebeveynleri tarafından kabul edilmesini en yüksek değer olarak değerlendirir. Çocuğun en büyük ödülü, davranışının ana-babası tarafından övülmesidir ve en ağır ceza ise anne-baba sevgisinin geri çekilmesidir.

Çocuğun kreşe girmesiyle sosyal çevresi genişler. Şimdi, akran grubu tarafından kabul edilmesini de önemsiyor hale gelir. Kendisine çok yakın olan bir akranından soyutlanmaya tahammül edemez.

Bir ergen içinse, akran grubunun önemi, bazen ebeveynlerinkinden bile daha fazla olduğu görülür .

Giyim, saç modeli, beğeni-beğenmeme, hobi, eğlence vb. konularda yaşıtlarından etkilenir. Ev ortamı sıkıcıysa, arkadaş grubuna bağlılığı daha fazla olacaktır.

Ergen, bir çocuk olarak, akran grubuna saygın bir kimlikte olabilmek için aralarında daha aktif olanları taklit etmesi gerektiğini zanneder.

Onların sözlerini, jestlerini ve eylemlerini taklit ederek, gruba giderek daha fazla entegre olur. Yeni gelen, başarılı olanın davranış biçimini benimser.

Akranlar, ebeveynler ve öğretmenler belirli değerlerin ve eylemlerin uygunluğu konusunda hemfikir olduklarında, ergen için çok az sorun ortaya çıkar. Aksi takdirde, büyük bir gerilim veya gerginlik durumuna katlanmak zorunda kalacak ve sonuç kararsızlık olacaktır.

Ve ergenlik, anne ve babasının ödüllendirdiği değerlerden çok akran grubu tarafından ödüllendirilen değerlere daha fazla önem verildiği dönemdir. Akran grubu tarafından kabul edilmek için akranların davranış kalıpları benimsenir.

Artık kişi aynı cinsiyetten olan yaşıtlarıyla daha iyi etkileşim kurabilir. Ergen hakimiyet için nasıl davranacağını, düşmanlığın ne zaman gösterilmesi gerektiğini ve nasıl gösterilmesi gerektiğini öğrenir. Resmi işlemsel becerinin gelişmesi nedeniyle, sorunlarıyla ilgili -çatışmalar veya karmaşık duygular- tartışabilir.

Ve bir ergen, yaşıtlarından bazılarının ebeveyni ile aynı türden bir çatışma ya da sorun yaşadığını fark ettiğinde, kendi içinde biraz rahatlama sağlar.

Diğerinin de babasına kızgın olduğunun veya cinsellikle ilgilendiğinin keşfi, kişiyi suçluluk duygusundan kurtarır.

Akran grubu ayrıca benlik kavramının geliştirilmesine yardımcı olur.

“Özsaygı için en önemli alanın kişinin yaşıtlarının arenası olduğunu söylemek doğru olur.”

Ergen anne-babasından bağımsızlığını ararken, yaşıtlarıyla daha fazla zaman geçirir, kimlik ve sosyal destek için onlara yönelir; “ebeveyn odaklılık” döneminden “akran odaklılık” dönemine geçer.

Bununla birlikte, ergenler eğitim ve kariyer konularında akranlarından çok ebeveynlerine danışmak istemektedir. Ebeveynler ergenlerin bağımsız bağlılık durumunu çok iyi yönetebilmelidirler.

Akranlarla sosyal ilişkilerin doğası, ebeveynlerle aynı değildir. Ebeveyn ilişkisi “tek taraflı bir otorite” haline gelir; ebeveynlerin öğretmeye çalıştıkları şey, “inşa edilmiş bir bilgi ve tutumlar dizisidir”.

Öte yandan arkadaşlarla olan ilişki “karşılıklı” niteliktedir; burada, bir konuda farklı görüşlere sahip olmak mümkündür ve kişinin görüşlerini yayınlamak ve aynı konuda tartışmak için daha fazla özgür alan vardır.

Demokratik ebeveynler, ergenlik çağındaki çocuklarıyla daha iyi ilişkiler geliştirmenin yanı sıra onlara daha fazla bağımsızlık ve güven verebilir.