Akıllı telefonlar hakkındaki korkutucu istatistikler ve onları neden ve nasıl değiştirmemiz gerektiği önemli bir sorun haline geldi.

Evimden sokağa çıkıyorum. Hemen doğrudan bana gelen üç kişinin çevresinden manevra yapıyorum. Gözleri nereye gittiklerine bakmak yerine akıllı telefonlarına yapışmış durumda.  Otomatik olarak akıllı telefonumu almak üzere cebime uzanıyorum ve bir şey beni durduruyor. Etrafa bakıyorum. Tüm çevremde, akıllı telefonlarına yapışmış bir şekilde kullanan insanlar var. Yakın bir arkadaşımla geçenlerde bir telefon konuşması yapıyorum. Diana, ben sürekli telefona yapışık bir şekilde yaşıyorum.Bundan nasıl kurtulabilirim diye bir soru geldi. Günümüzü çok etkileyen sorunsallardan biri de bu.

Bir zaman sonra, akşam yemeği için rezerve ettiğim restorana gidiyorum. Arkadaşım henüz gelmemiş ve bu yüzden onu beklerken  zamanım var. Genelde, herkes gibi akıllı telefonumu kurcalarım fakat başka bir şey yapmaya karar veriyorum. İnsanları izlemeye karar veriyorum. Çevreme baktığım zaman, konuşmayan insanlar ile dolu masalar farkediyorum. Çiftler, arkadaşlar, daha büyük gruplar – masaların %90’ında en az bir kişi akıllı telefonunu kurcalıyor. Merak ediyorum, ne zaman birbirimizle konuşmayı bıraktık?

 

Bunlara ne oldu?

Görünüşe göre, akıllı telefonlarımıza bağımlı hale geldik. Çoğu insan telefonunu günde 150 defa kontrol ediyor – veya altı dakikada bir. İşin korkunç yanı, insanların %46’sı akıllı telefonu olmadan yaşayamayacağını söylüyor.

Maryland Üniversitesi tarafından yapılan bir bağlantısızlık çalışmasında, her üç kişiden biri akıllı telefonlarını bırakmak yerine cinsel hayatını bırakmak isteyeceğini söylemiş. Aynı çalışmada araştırmacılar, katılımcıların büyük kısmının 24 saat boyunca akıllı telefonları olmadan bırakıldığı zaman yüksek düzeyde huzursuzluk deneyimi yaşadıklarını belirtiyorlar.

Bu istatistikler bir alarm sebebi değilse, ne olabilir ki?

Akıllı telefonlarımızı bir köşeye atıp da analog çağa geri dönmemiz gerektiğini söylemiyorum. Akıllı telefonumun kıymetini en az sizler kadar biliyorum. Sıklıkla hareket halinde olduğum için iş e-postalarıma hareket halindeyken de cevap vermekten keyif alıyorum ve yaptığım işi seviyorum. Instagram akışına ilham verici şeyler atmayı ve diğerlerinin geri dönümleriyle güç kazanmayı seviyorum. Dünyanın her yanındaki sevdiklerimle Facetime veya WhatsApp üzerinden görüşebildiğim için minnettarım çünkü bu bizi daha bağlı yapıyor.

Ancak sevmediğim şey, insanların yemek masasında karşılarında oturan kişiyle sohbet etmek yerine akıllı telefonlarından sohbete devam etmeleri. İnsanlar sakince anın keyfini çıkartmak yerine mükemmel bir Instagram fotoğrafı için beş dakika harcayarak uğraştıklarında bu beni rahatsız ediyor. İnsanların %61’inin telefonları yataklarının yanında uyuduklarını duymak beni korkutuyor.

En kötüsü ise, sorunun istatistikler değil, onların sebep olduğu şeyler. Erken çocukluk döneminde ekran karşısında fazla vakit geçirmek, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimde gecikmelere sebep olabiliyor. Pek çok akıllı telefon ve tabletten yayılan mavi ışıklar, tüm yaşlarda uyku bozukluklarına sebep oluyorlar. Ekran başında daha fazla vakit geçirdiğinizde, obeziteye yakalanma ihtimaliniz daha yüksek. Sosyal medyada aktif olmanın odaklanma zorluğu, kolayca dikkatin dağılması ve gereksiz bilgileri filtrelemede başarısızlık ile doğrudan bağlantısı var.

Tüm bunlar ve ayrıca birbirimizle anlamlı bir şekilde bağ kurmadaki yeteneksizliğimiz, bağımlılık yapıcı akıllı telefonlarımızdan kaynaklanıyor. Buna bir son vermeli. Hayır, akıllı telefonlarımızı tamamen bırakmak zorunda değiliz. Ama evet, onlarla daha iyi bir ilişki kurmamız şart. Eğer bunu yapmazsak, onlar yüzünden sadece acı çekmeyeceğiz, ayrıca gelecek nesiller de acı çekecek.
Bu noktada büyük soru şu: akıllı telefonunuz ile nasıl daha pozitif bir ilişki yaratabilirsiniz? Ve daha önemlisi, birbirimizle nasıl tekrar konuşmaya başlayabiliriz?

Doğru yolu takip etmeniz için işte bir kaç öneri:

• Gününüzün ilk saatini akıllı telefonunuza ve ekrana bakmadan geçirin.

Gününüzü pozitif bir duruşla başlatın. Akıllı telefon veya tabletinizi içermeyen, size, odaklanmanız ve zamanınız üzerindeki kontrole güç veren bir sabah ritüeli yaratın. Meditasyon yapın, günlük tutun veya spor yapın – veya kendinizle bağlantılı hissetmenizi sağlayacak herhangi bir şeyi yapın. Bunların üçünü de sabah ritüelimde uyguluyorum ve eğer rehberli meditasyon yapıyorsam veya yürüme sırasında müzik dinliyorsam telefonumu uçak modunda tutuyorum.

• Gününüzün son saatini akıllı telefon ve ekrana bakmadan geçirin.

Dinlenmeyi, zihninizi sakinleştirmeyi ve vücudunuzun uykuya hazır hale gelmesi için sinir sisteminizi yavaşlatmayı daha kolay bulacaksınız. Bu uykuya dalmanızı daha kolay hale getirecek ve aldığınız uykunun kalitesini de arttıracak.

• Yatak odanızı teknolojisiz bölge haline getirin.

Yatak odasında akıllı telefon olmaması rahatlamanızı ve birinci ile ikinci adımları takip etmenizi çok daha kolay hale getirecek. Bunun tek istisnası, yatakta kitap okumak için e-kitap okuyucular!

• Telefonunuzdaki tüm bildirimleri kapayın.

Evet doğru. Her iki dakikada bir gelen WhatsApp mesajının sesi ve Instagram paylaşımınızı beğenenlerin bildirimleri yok. Reaktif olmayı ve akıllı telefonunuzun neye odaklanmanız gerektiği konusunda size emir vermesini durdurun. Kendi dikkatinizin yönetimini alın ve akıllı telefonlarınızda insanlarla ne zaman etkileşime geçeceğinizi siz seçin.

• Sevdiklerinizleyken, telefonunuzu çantanızda tutun.

Kahve içerken, yemek yerken, arabayla giderken veya oturma odanızda sadece rahatlarken, ne zaman olursa olsun farketmez. Eğer başka insanlarla birlikteyseniz, onlarla konuşun, onlarla etkileşime girin, onlarla bağ kurun. Birisi sizinle konuşurken telefonunuzu ortaya çıkartmak kaba ve saygısızca ve bu durumda onlara akıllı telefonunuzun daha önemli olduğu, onların yeterince ilginç olmadığı sinyalini gönderiyorsunuz. Bunu yapmayın. Gerçek yaşamdaki bağlarınıza odaklanın ve telefonunuzdaki bağlantıya değil.

• Haftada bir gün offline olun.Bazı günler için de kendinize saat aralıkları koyun.

Evet doğru. Sosyal medya yok, internette dolaşmak yok, Whatsapp yok. Sadece kendinizle, çevrenizdeki insanlarla gerçek yoldan eski moda şekilde bağ kurmak var. Bu uygulama başlarda biraz zor olacak ancak uyguladıkça daha kolay hale gelecek. Emin olun, eğer acil bir durum varsa, insanlar sizi hala arayabilirler.

Gün içerisinde kendinize saat aralıkları verebilirsiniz. O saat dilimlerinde telefona bakmayı tercih etmeniz mümkün. Diyelim ki aklınıza internetten bakıp araştırmanız gereken bir konu geldi. Bunu kendiniz için belirlediğiniz saat aralığında bakmanız gerektiğini hatırlatın. Konuları unutmamak adına da not defterinize kaydedebilirsiniz.

• Yılda bir defa offline tatil yapın.

Veya mücadeleye hazırsanız birden fazla yapın! Bunu yapmaya geçen sene 10 günlük yaz tatili yapmaya ve tamamen offline olmaya karar verdiğimde yapmaya başladım. Hayatımda yaptığım en özgürleştirici şeylerden birisiydi.Başlangıçta, cezbediciliğini azaltmak için telefonumdan tüm sosyal medya uygulamalarını kaldırdım. İşe yaradı.

Şimdi, offline günlerim veya haftalarım olduğunda, uygulamaları telefonumda tutabiliyorum ancak onları açma isteği bile hissetmiyorum çünkü offline dönemime bağlıyım ve onu dünyayla daha anlamlı bir şekilde bağ kurmak için kullanıyorum.

Bu uygulamaları hayatıma soktum ve garanti ediyorum ki değişim yarattılar. Artık haftada 7 gün 24 saat telefonuma bakma ihtiyacı hissetmiyorum. Daha serbest, daha az stresli ve daha odaklı hissediyorum.

Hepsinden de öte, daha az online olmak dünyayla daha fazla bağ kurmanızı sağlıyor.

Koronavirüs ( Covid-19), sizde travma oluşturduysa ve sürekli olarak bu konu ile ilgili yoğun ve süreğen kaygı hissediyorsanız ve  neler yapacağınızı, nasıl baş edeceğinizi bilmiyorsanız bunu birlikte çalışabiliriz. Online terapi almak isterseniz bana bu numaralardan ulaşabilirsiniz.

Uzman Klinik Psikolog Diana Güler
Telefon: 0216 266 24 48 & 0533 086 30 22
Mail: info@dianaguler.com
İnstagram: dianagulerr